son beğenilen tanımları son kötülenen tanımları
genel istatistikler
kan yasası bu insanın: üzümden şarap yapacaksın çakmak taşından ateş ve öpücüklerden insan! can yasası bu insanın: savaşlara yoksulluklara ve binbir belaya karşın ille de yaşayacaksın! us yasası bu insanın: suyu şavka döndürüp düşü gerçeğe çevirip düşmanı dost kılacaksın! anayasası bu insanın emekleyen çocuktan uzayda koşana dek yürürlükte her zaman
başka türlü birşey benim istediğim ne ağaca benzer, ne de buluta burası gibi değil gideceğim memleket denizi ayrı deniz, havası ayrı hava.. bir başka yolculuk dalından düşmek yere yaşadığından uzun bir tatlı yolculuk dalından inmek yere ağacın yüksekliğince dalın yüksekliğince rüzgarda ve bir yeni ömür vardığın çimen yeşilliğince nerde gördüklerim nerde o beklediğim rengi başka tadı başka..
ömrümün son nefesinde muhtemelen onun şiirlerinden birini okuyarak gözlerimi kapayacağım.
____________________________________________________________________________________ nihayet bizim de bir rambo'muz oldu. aynı onun gibi gözüpek ve atak... onun gibi devlet tarafından yetiştirilmiş, özel eğitimden geçirilmiş. attığını vuruyor. rambo gibi az konuşuyor ama konuştu mu lafını esirgemiyor. rambo vietnam'a gidip esir alınan amerikan askerlerini kurtarırdı, polat irak'a gidip aşağılanan türk askerlerinin öcünü alıyor. işin ilginçyanı "kahraman polat", rambo'dan ve hollywood'dan öğrendiği bu numaraları, onların anavatanı amerika'ya karşı kullanıyor. yani "kötü amerikalılar"ı kendi silahlarıyla vuruyor. tarkan'dan polat'a "kurtlar vadisi irak"ı izlerken gençliğimde "kahpe bizans"ı kılıçtan geçiren tarkan filmlerinin hazzını aldım. "amerikan gavuru", günahsız iraklılara acımasızca işkence yapıp çoluk çocuk demeden kurşunlarken yan koltuğumda oturan yaşlı teyze "allah belanızı versin. tüh vicdansızlar" diye söylenerek ortalama türk insanının tepkisini veriyordu. polat tek başına zalim amerikan ordusunu dize getirdikçe salonumuz çocukken yılmaz güney filmlerinde yaptığımızı yaptı ve bu zaferi alkışlarla karşıladı. yara bandı amerikan aksiyon filmlerinin dinamik temposu ve tekniğiyle tarkan filmlerinin hamasetini ustaca yoğuran film soluk soluğa izleniyor. ancak başarısının sırrını bu sürükleyicilikten ziyade, son bir yılda içine düşürüldüğümüz yenilmişlik duygusunda aramalı... amerikalılar ulusal kırmızı çizgilerimizi silip bir de süleymaniye'de kafamıza o çuvalları geçirdiğinden beri ezik bir ruh haliyle geziniyoruz. ne savaşa girer gibi yapıp girmemiş oluşumuz ne "biz de onların komutanını donuna kadar soyduk" türünden üste çıkan palavralarımız bu ruh halini onarmaya yetti. ama şimdi polat, irak'ta çuvallamamıza ilaçgibi gelecek bir yara bandı sunuyor bize... senaryo, toplumdaki anti-amerikan hissiyata da birebir denk düşüyor. nihayet gerçek hayatta yapamadığımızı filmde yaptık: amerikalıların başına çuval attık. üçkişiyle ordularını dağıttık. sam amca'nın göğüs kafesini yardık. ve filmin galasında amerikan askerlerine uşaklık yaptırdık. intikamımızı aldık. rahatladık. ikame kahraman film ortadoğu'ya ihraçedilirse arap dünyasında büyük seyirci bulabilir ve polat oradaki ezik ruhlular için de ideal bir kurtarıcı kahraman olabilir. bu irak'taki durumu düzeltmez tabii ama ruhumuzu ferahlatır. sinemanın yarattığı hayal dünyasının bir faydası da budur. gerçek hayatta yapamadığımız dayılanmayı perdede görmek yenilmişliğin acısını hafifletir. eh, onca aşağılanmadan sonra toplumların bu afyona da ihtiyacı vardır. sam aynı sam, polat niye değişti? tarihsel açıdan bakarsanız "kurtlar vadisi irak"taki asıl yenilik, polat'ı amerikan karşıtı saflarda görmemiz. malumunuz, polat'ın ataları 1960'larda sokaklarda "amerikalı evine dön" diye yürüyen öğrencilerin üzerine "komünistler moskova'ya" diye bağırarak saldırmış, ateş açmışlardı. türkiye'nin en büyük öğrenci eylemlerinden biri 1968 yazında, amerikan 6. filosu'nun ziyaretinde yapılmıştı ve orada "bağımsız türkiye" sloganıyla yürüyenlerin üzerine açılan ateşle vedat demircioğlu öldürülmüştü. filmin kötü adamı mr. sam marshall'ın da isabetle hatırlattığı gibi "amerika, anti-komünist mücadele için polat gibileri beslemiş, palazlandırmıştı." onu bırakın, "polat'ın çalıştığı" özel kuvvetler, amerikan parasıyla kurulmuş ve her yıl finanse edilmişti. ama gün oldu, filmdeki sam gibi sam amca da "artık size ihtiyacımız yok" deyiverdi. öküz öldü, ortaklık bozuldu. nereden nereye? 1950'lerde marshall yardımı getiren gemileri törenlerle karşılayan türkiye şimdi "büyük şeytan"a isim diye takıyor marshall'ı... 1960'larda istanbul'u ziyaret eden amerikan askerleri için kerhane duvarlarını boyatanlar şimdi iraklı dul, zalim amerikalının kalbini deşince alkış tutuyor. polat işgalcilerle sosyalist jargonla konuşuyor, "amerikan askerlerinin patronu amerikan kapitalizmi değil mi?" diyor. amerika mı değişti? hayır. vietnam'dan beri sam aynı sam... lakin 11 çuval, türk sağına 50 yılda anlatılamayanı anlatıverdi. 1960'larda boyanan kerhane duvarları nasıl türk-abd yakınlaşmasının fotoğrafı olarak hafızalara kaydolduysa, sanırım "kurtlar vadisi irak" da türk sağının washington'dan kopuşunun simgesi olarak tarihe geçecek. polat, çatlı mı? dizideki polat'ı ayrı değerlendirmek lazım. ama filmdeki polat, hiçkuşkusuz abdullah çatlı'yı akla getiren bir karakter olarak çizilmiş. gökçen çatlı'nın babasıyla ilgili anılarını okursanız ("babam çatlı", gökçen çatlı, timaş, 2000) çatlı ve arkadaşlarının bir dönemki eylemlerinin benzer şekilde değerlendirildiğini görürsünüz. çatlı da "devlet tarafından özel olarak işe alınıp yetiştirilmiş, milleti ve devleti için her türlü tehlikeyi göze almış, gerekirse cinayet işlemiş, sonra yurtiçi ve yurtdışında sayısız operasyonlara katılıp ülke menfaatleri için çalışmış bir kahraman" olarak tarif ediliyor. şu farkla ki, çatlı'nın 1970'lerde ölüm emrini verdiği ve evlerinde boğazlanarak öldürülen yedi tip'li genç, 30 yıl sonra bugün polat'ın boğazladığı amerikalılar ülkelerini işgal etmesin diye uğraşıyorlardı. belki de filmdeki amerikalı'nın işaret ettiği gibi, şimdi türklerle kürtleri birbirine düşüren de, o gün sağcılarla solcuları birbirine kırdıran da onlardı. polat ve arkadaşlarının bunu anlaması 30 yıla ve 30 bin cana mal oldu. ____________________________________________________________________________________ eline sağlık can dündar. bunca yıldır yaşanan sağcı-solcu saçmalıklarını, komünist lafını hakaret sayan insanların gerçek yüzünü, çürümüşlüğünü benim asla yapamayacağım şekilde anlattığın için sağol.
savaş asla değişmez. roma, köleler ve servet için savaşlar yaptı. ispanya, toprak ve altın hevesiyle bir imparatorluk kurdu. hitler, cılız almanya'yı ekonomik bir süper güce dönüştürdü. ama savaş asla değişmez. 21. yüzyılda savaşlar hala var olan kaynakların zilyetliği uğruna yapılıyordu. petrol ve uranyum. bu kaynaklar için çin alaskayı istila eder, abd kanadayı işgal eder ve avrupa ulusu kavga ve karmaşa içinde yeryüzündeki son kaynakların kontrolü uğruna birbirine saldırabilirdi. 2077 yılında, dünya savaşı fırtınası yeniden canlanmıştı. iki "kısacık" saatin ardından gezegenin büyük bölümü tamamen küle dönüştü. ve nükleer yıkımın külleri arasından, yeni bir uygarlık, doğmak için çırpındı. çok az kişi yer altındaki dev sığınakların "kısmi" güvenliğine ulaşabildi. senin ailen 13 numaralı sığınağa giren grubun bir parçasıydı. sığınağın dev kapısının ardında güvenle hapsolmuş bir şekilde, taştan bir dağın altında, koca bir nesil dış dünyadan bihaber bir şekilde yaşadı. sığınaktaki yaşam değişmek üzereydi. bu sözlerle başlayan, videoları film edasıyla izlenen, post apocalypse temalı, kült rpg başyapıtı, sanateseri. interplay tarafından 30 eylül 1997 yılında yapıldığında rpg çevrelerinde şok etkisi yarattı. tim cain ve ekibinin beklemediği bir şekilde oyun inanılmaz bir başarı elde etti. tüm dünyada yılın en iyi rpgsi ve yılın en iyi oyunu ödüllerini topladı. fallout: a post nuclear role playing game 2077 yılında yaşanan nükleer savaş sonrası dünyadaki hayat neredeyse tamamen yok olmuştu. insanoğlunun binlerce yıl boyunca uğraşarak inşa ettiği uygarlık birkaçkişi tarafından, birkaçsaatte tamamen yok olmuştu. geçen zamanla birlikte dünya üzerinde radyasyona maruz kalmayan tek bir santimetrekare kalmadı. şehirler teker teker yok oldu, piramitler, gökdelenler, insanlığın gurur duyduğu her şey birdenbire toz ve duman bulutları arasında kayboldu... denizler radyasyonun etkisiyle kaynayan katran çukurlarına dönmüş, yıllardır üzerine bir damla su düşmeyen toprak artık çürüyüp çölleşmiş, radyasyondan kaçamayan canlıların hepsi ölmüş yada ölümün kendisine dönüşmüştü. radyasyona dayanıklı bitki, böcek ve hayvanlar mutasyona uğrayarak dev boyutlara ulaşmışlar, radyasyonun öldüremediği son canlıların da icabına bakmışlardı. sığınaklara ulaşamayıp dışarda kalan insanlara ise bundan çok daha kötüleri oldu. radyasyona garip bir şekilde direnen bazı insanlar tam anlamıyla ucubelere dönüştüler. vücutlarının çeşitli yerlerinde kontrolsüz büyüyen kitlelerle, radyosyonla kavrulmuş derileriyle "ghoul" halkı artık birçok şehirde yaşayan büyük bir halk haline geldi. fakat abd'nin tüm bunlar yaşanmadan önce yaptığı "radyasyon sığınakları"* tam da bu zamanda işe yaramış ve -çok az miktarda olsa da- bazı insanların dev dağların altına yapılmış sığınaklara ulaşmaları sağlanmıştı. bu sığınaklarda %100 geri dönüşüm sağlayan su depoları ve asla tükenmeyen tohumlara sahip tarım bitkileri sayesinde hayat, sığınaktan dışarıya hiççıkmadan sonsuza kadar sürebilirdi. her ne kadar bu insanların hayatları kurtulmuş olsa da bir sığınağın içinde doğmuş, dış dünyayı, toprağı, denizi ve güneş denen şeyi sığınakların içinde bulunan video ve bilgisayarların dışıda hiçbir yerde görmemiş olan yeni nesiller yavaş yavaş sığınaklardan kaçmaya niyetlenmeye başlamıştı. nükleer savaştan 80 yıl sonra, kaliforniya'da, 13 numaralı sığınakta yaşayan insanlar ölümcül bir sorunla karşı karşıya kaldılar. sığınağın su dönüşümünü sağlayan çip tamir edilemeyecek bir şekilde bozulmuştu. eğer birisi dış dünyaya çıkıp, başka bir sığınağa erişip, yeni bir çip bulmazsa sığınaktaki hayat sona erecekti. işte biz de hikayenin bu kısmında devreye giriyoruz. sığınağın yöneticisi* bize olan biteni anlatıyor ve su çipini bulmamız için bizi daha önce hiçgörmediğimiz, hakkında hiçbirşey bilmediğimiz bir dünyaya, bir bilinmeze içine gönderiyor. gerisi tamamen sizin seçimlerinize kalmış. isterseniz karşınıza çıkan herkese karşılıksız yardım edip herkesin sevgisini kazanırsınız, isterseniz bir bardak temiz su alabilmek için onlarca silahsız ve korumasız insanı kurşuna dizer, ellerindeki suyu alır ve erol taş edasıyla kana kana içersiniz. sizi sınırlayan en ufak bir engel bile yok. tamamen "özgürsünüz".... a very s.p.e.c.i.a.l game fallout oyun piyasasına düştüğünde sadece senaryosunun orjinalliği ve oyuncuya tanıdığı sınırsız özgürlükle değil, aynı zamanda karakter yaratma ve geliştirme konusundaki harika sistemiyle de çok beğenilmişti. fallout'da ırk* yada sınıf* yoktur. oyuna insan olarak başlarsınız. fakat ayrıntılı karakter yaratma sayesinde istediğiniz türde bir karakter yaratabilirsiniz. fallout'un sistemi bu yüzden kusursuza yakındır. adı s.p.e.c.i.a.l olan bu sistem şöyle işliyor: strength : kas gücü; yumruk yumruğa dövüş ve ağırlık taşıma kapasitenizi, perception : algı, sezgi; nişan alma, kilit açma, tuzak tespiti kabiliyetinizi, endurance : fiziksel dayanıklılık; toplam hp nizi*, charisma : adı üstünde, karizmanızı, intelligence : zeka; kitap okuma, yalan söyleme, bilim gibi kabiliyetlerinizi agility : çeviklik; ap nizi* ve nerdeyse diğer tüm kabiliyetlerinizi luck : şans; oyun içerisinde var olan sandık, kasa gibi materyallerin içinde bulunan silah, mermi, zırh vb. şeylerin kalitesini ve ayrıca yolculuk esnasında random encounter'lara * rastgelme olasılığınızı etkiler ayrıca karakter yaratırken 3 adet "skill" ve 2 adet "trait" seçersiniz ve level atladıkça perk alırsınız. bunlar karakterinizin ne tür özelliklere sahip olacağını, mesela keskin bir nişancı mı yoksa uzakdoğu dövüş sanatları uzmanı mı olacağını belirler. ama level atladıkça bunu değiştirme şansına da sahip olursunuz. skill nedir? kaçtane skill vardır? skiller sahip olduğunuz yeteneklerinizdir. oyunda toplam 17 skill var. oyun içersinde yaptığınız faaliyetlerin hepsinde başarılı olma olasılığınız bu yeteneklerinizi ne kadar geliştirdiğinizle doğru orantılı olarak artıyor yada azalıyor. kısaca açıklarsak small guns : tabanca ve yarı otomatik silah kullanımı, big guns : roketatar, m40 gibi tam otomatik yada büyük ebatlı silah kulanımı, energy guns : plasma gun, gauss rifle gibi elektronik silah kullanımı, melee weapons : mızrak, balyoz gibi silahları kullanmak için gerekli olan yetenek, unarmed : yumruk yumruğa dövüş için gerekli olan yetenek, doctor : sakatlandığınızda* kullanacağınız yeteneğiniz, first aid : yaralandığınızda kullanacağınız yetenek, lockpick : kilitli kapıları, sandıkarı vb. açmak için kullanacağınız yetenek. sneak : farkedilmeden hareket etme, yasaklı bir yere sızma yeteneği. repair : jeneratör, bilgisayar, su kuyusu gibi şeyleri tamir etme yeteneği. science : hack yeteneği ve karşılaştığınız cihazların yapısını çözme becerisi. speech : güzel ve inandırıcı konuşarak etkileme, yalan söyleme yeteneği. steal : yakalanmadan hırsızlık yapma yeteneği. throwing : el bombası, bıçak gibi silahları isabetli kullanma yeteneği. traps : tuzakları fark etme ve etkisiz hale getirme yeteneği. gambling : şans oyunlarındaki beceriniz, kumar yeteneği. outdoorsman yeryüzünde yön bulma, kısayollar keşfetme yeteneği. trait nedir? kaçtane traitvardır? traitler karakterinizin şahsına münhasır özellikleridir. oyunda 16 tane trait var. tüm oyunu etkileyen bu opsiyonel özelliklerin bir güzel yanı, bir de kötü yanı vardır. mesela small frame adlı trait çevikliğinizi 1 artırırken yük taşıma kapasitenizi düşürür. yada fast shot adlı trait hareket puanınıza 1 eklerken düşmanın belirli bir bölgesine nişan alma özelliğinizi* kapatır. oyundaki traitler : bloody mess, bruiser, chem reliant, chem resistant, fast metabolism, fast shot, finesse, gifted, good natured, heavy handed, jinxed, kamikaze, night person, one hander, skilled, small frame. perk nedir? kaçtane perk vardır? bu oyunu özel yapan özelliklerden biri de her üçlevelde bir(eğer gifted traitini aldıysanız her dört levelde bir) aldığınız perklerdir. perkler oyunu çok eğlenceli hale getirebilen trait benzeri özelliklerdir. oyunda 53 tane perk var. perklerin traitlerden farkı kötü taraflarının olmamasıdır. mesela empathy adlı trait diyalog opsiyonlarının arasına karşınızdakini sinirlendirecek, mestedecek, şaşırtacak, korkutacak yada söylediğiniz yalana inanmasını sağlayacak cümleler ekler. yada presence perki bir bara adım attığınız anda insanların ilgisini çekmenizi ve size nazik davranmalarını sağlar. bu perkler aşağıdaki gibidir. action boy, animal friend, awareness, better criticals, bonus hth attacks, bonus hth damage, bonus move, bonus ranged damage, bonus rate of fire, cult of personality, dodger, earlier sequence, educated, empathy, explorer, faster healing, flower child, fortune finder, friendly foe, ghost, healer, heave ho!, lifegiver, master thief, master trader, medic, mental block, more criticals, mr. fixit, mutate!, mysterious stranger, night vision, pathfinder, pickpocket, presence, quick pockets, rad resistance, ranger, scout, scrounger, sharpshooter, silent death, silent running, slayer, smooth talker, snakeater, sniper, speaker, strong back, survivalist, swift learner, tag!, toughness. pipboy bu kadar ayrıntılı bir karakter yaratma sistemi varken rpgye yeni başlayanların oyunu bitirme imkanının az olduğunu söylemek sanırım yanlış olmaz. çünkü gerçekten oyunun mantığını çözüp oynayacağı rolü kafasında tam anlamıyla oturtmamış bir oyuncu fallout'da yaptığı seçimlerle oyunu çıkmaza sokacaktır. çünkü aynı gerçek hayatta yapabileceğiniz gibi fallout'da da herşeyi mahvedip çıkmaza sokabilirsiniz*. yani daha oyunun başında vault 13'deki npc'leri öldürürseniz oyunun sonunu getiremezsiniz. yada getirseniz bile oyunun neredeyse hiçbir quest'i karşınıza çıkmayacaktır. sanateseri videoları izleyemeyecek olmanız da cabası. oynamanın da bir anlamı kalmayacaktır yani. oyunun fallout 2 ve fallout brotherhood of steel adında bir de devamı vardır. interplay black isle studios'u kapattıktan sonra üçüncü fallout oyunu projesi olan van burden iptal edildi ve 3,4,5 adıyla yapılacak fallout oyunlarının hakkı bethesda softworks'e satıldı. bu yıl e3'te bir posterden başka birşey görememiş olsak da heyecanla bekliyoruz fallout 3'ü. son olarak: rpg delisi olduğunu söyleyen bir şahıs eğer bu oyunu oynamamışsa, o kişi bir yalancıdır, şüpheniz olmasın... http://falloutvault.com/index.php?title=Main_Page
oyun hakkında bilgi için http://www.gamespot.com/pc/rpg/nox/index.html http://pc.ign.com/objects/003/003724.html
frp bir rpg olabailir. şöyle ki; maliyetsiz ,masrafsız, makyajsız ve rekabetsiz bir yapıya sahip, sadece birazcık hayalgücüyle ne kadar çok eğlenebileceğinizin en güzel kanıtı olan oyun türü. özelikle fantasy role playinglerde eğer başınızda iyi bir dm* ve işi bilen bir oyuncu varsa inanılmaz eğlenirsiniz. oyunların yapısı hakkında genel bir çerçeve çizersek; seçtiğiniz oyunun size sunduğu ırk seçeneklerinin arasından birini seçerek karakterinizi oluşturursunuz. mesela the lord of the rings bazlı bir oyunda elf,dwarf, hobbit, orc, troll vs. gibi ırklar vardır. (bazılarında ise ırk yoktur, seçim yapamazsınız) siz bunlardan kendinize uygun olanı seçer ve strength, perception, endurance, charisma, intelligence, agility ve luck gibi özelliklerinizi, elinizdeki puanlara göre geliştirerek yada zayıflatarak karakterinizi oluşturursunuz. bu özelliklerden strength sizin ne kadar yük taşıyabileceğinizi ya da ne kadar güçlü yumruk sallayabileceğinizi belirler, perception menzilli silahlarda isabetinizi, gece görüşünüzü, disarm traps ve lockpick kabiliyetinizi etkiler, endurance ne kadar hit point* sahibi olacağınızı belirler, charisma karakterinizin karşı cinse karşı etkileyiciliğini ve diğer insanları etkileme oranınıza etki eder. intelligence zekanızdır; level atladığınızda kaçpuan alacağınızı ve diyalog opsiyonlarınızın genişlemesini yada daralmasını sağlar. agility en önemli özelliktir. çeviklik olarak adlandırabileceğimiz bu özellik tüm skillerinizi etkiler. ama en önemlisi ap*nizi artırır ki özellikle turn based strategy oyunlarında bu özellik hayatidir. luck ise en önemsiz özelliktir. oyun içersinde açacağınız sandık vb. nesnelerin içinden çıkacak itemların kalitesini ve birkaçküçük şeyi daha belirler. fakat bu özellikler oynadığınız oyuna göre değişir. mesela vampire: the masquarade oynuyorsanız tüm özellikler temelde aynı kalsa da işin içine bir sürü yeni ve farklı unsur karışır. mesela energy... bu diğer oyunlardan tanıyacağınız mana ile aynı şeydir. spiritüel güçolarak çevirebileceğimiz energy, üst üste büyü yapma kapasitenizdir. energy'niz biterse büyü yapamazsınız, fakat mananız zamanla kendiliğinden dolacaktır. feed(yani kan emme) ise bu süreci çok hızlandırır. zar mevzusu hakkında yazılmış sayfalarca kural kitabı olduğunu düşünürsek onu buraya aktarmamın mümkün olmadığını kabul edersiniz herhalde. ama mantık olarak; çok genel bir tabirle şöyle anlatabilirim. bir paladinin bir gobline kılıçsallaması sonucunda kaçdamage vurduğunun hesabı 1- atılan zarın yüksekliğine, 2- paladin'in leveline, gücüne ve kılıçkullanma kabiliyetine, 3- goblin'in leveline, dodge kabiliyetine ve giydiği zırha 4- eğer paladin'in yada goblin'in üzerinde büyü varsa bu büyülerin etkisine bağlıdır diyebiliriz. bundan sonrası dmnizin hayalgücüne ve sizin rol yapma kabiliyetinize kalmıştır. *rpg ile frp arasında ne fark vardır? veya role playing game ve fantasy role playing farklı şeyler mi? frp, yaratılmış alternatif fantastik diyarlar, bu diyarların içinde geçen masaüstü oyunları ve herhangi bir kalıba girmeyen oyunlar için kullanılan bir terim. ayrıca illa da oyun olması gerekmiyor. mesela geçitte ve bazı forumlarda bulunan rol yapma odaları için frp odaları da diyebiliriz ki gördüğünüz üzere bu odalar oyun oynanan odalar değil. rpg ise alternatif diyarlarda geçen bilgisayar oyunlarını kategorize etmek için kullanılan bir terim. yani frp oyunu değil, rpg deniyor. ve mutlaka oyun olması gerekiyor. zira, rpg nin son harfi olan g, game'in kısaltılmışıdır. fikrimce artık frp yerine crpg yani computer role playing game oynamak bence daha mantıklı hale gelmiştir. çünkü gittikçe gelişen bilgisayar teknolojisi sayesinde crpgler tadından yenmez hale geldi. üstelik iyi bir dm bulmak çoğu zaman zordur, iyi bir oyuncu ise dm kadar olmasa da yine de az denk gelir. bu yüzden dm ve oyuncu bulmak gibi bir derdinizin olmadığı, güzel grafikleri ve sağlam bir karakter yaratma/geliştirme sistemi olan, usta ellerden çıkmış kaliteli bir crpg, vasat bir frp oyunundan herzaman daha keyiflidir. her ne kadar blackisle studios ve troika games kapanmış olsa da piyasaya hala güzel oyunlar çıkıyor. bunlara son örnek titan's quest olabilir. crpg örnekleri: fallout fallout 2 baldurs gate baldurs gate 2, shadows of amn baldurs gate 2, shadows of amn, throne of bhaal planescape torment icewind dale / action role playing game denilebilir. icewind dale, heart of winter icewind dale, trials of the luremaster icewind dale 2 / action role playing game denilebilir. arcanum of steamworks and magick obscura vampire the masquerade redemption / action role playing game denilebilir. vampire the masquerade bloodlines diablo / action role playing game'dir diablo 2 / action role playing game'dir diablo 2 lord of destruction / action role playing game'dir lionheart / action role playing game denebilir. deus ex deus ex invisible war massively multiplayer online role playing game (mmorpg) kategorisinde world of warcraft asheron's call asheron's call 2 anarchy online guild wars
lars ulrich eline bagetlerini alır. kağıt bir parayı duvara yaslar/yapıştırır ve akabinde elindeki bagetlerle paraya vurarak paranın aşağı düşmeden duvarda asılı kalmasını sağlar. bunun için "herhangi bir baterist yapabilir" der. akabinde iki tane kağıt parayı duvara yaslar ve yine vurarak paraları düşürmeden uzun bir süre duvarda tutar. bunun için "iyi bir baterist yapabilir" der. ardındansa 3 parayı duvara yaslar ve yine uzun bir süre düşürmeden duvarda tutar. bunun için ise "sadece ben yapabilirim" der* bu olay ne kadar doğru bilmiyorum. ama doğru olsun olmasın yine de bence çok sıkı bateristtir. twin pedal kullanmayan kaçbaterist gördünüz ki başka?
tam adı jessica marie alba'dır. 28 nisan 1981 kaliforniya'da doğmuştur. tıpkı natalie portman gibi o da daha 12 yaşında kamera karşısına geçmiştir. çoğumuzun çocukluk dizisi flipperdaki küçük kız vardı ya...işte o küçük kız budur* filmografi 1994 - camp nowhere 1995-1997 - flipper(televizyon dizisi) 1996 - venus rising 1999 - p.u.n.k.s. 1999 - never been kissed 1999 - idle hands 2000 - paranoia 2001 - the sleeping dictionary 2003 - honey 2005 - sin city 2005 - into the blue 2005 - fantastic four 2006 - sonic
şu adresten de grubun pek bir kalitesiz de olsa çektikleri tek videolarını izleyebilirsiniz, yaşasın google video. http://video.google.com/videoplay?docid=-1771559290279971930&q=maynard
ayrıca nickimi esinlendiğim şarkı. dinledikçe beyine kazınan, algıların ötesinde bir şarkı. tool'un "alamet i farika"sı zannımca bu şarkının sözleri üzerine 3 ciltlik roman yazılabilir. buyrun bakın... i know the pieces fit 'cause i watched them fall away mildewed and smoldering. fundamental differing pure intention juxtaposed will set two lovers souls in motion disintegrating as it goes testing our communication the light that fueled our fire then has burned a hole between us so we cannot see to reach an end crippling our communication i know the pieces fit 'cause i watched them tumble down no fault, none to blame it doesn't mean i don't desire to point the finger, blame the other, watch the temple topple over to bring the pieces back together, rediscover communication the poetry that comes from the squaring off between and the circling is worth it finding beauty in the dissonance there was a time that the pieces fit, but i watched them fall away mildewed and smoldering, strangled by our coveting i've done the math enough to know the dangers of our second guessing doomed to crumble unless we grow, and strengthen our communication cold silence has a tendency to atrophy any sense of compassion between supposed lovers... i know the pieces fit
ingilizce line kelimesinden türemiştir. oyunlarda ise hikaye üzerinde değişiklik yapamayacağınızı, oyunun size özgürlük tanımadığını belirtmek için kullanılır.
bu tür oyunların başını diablo çeker. sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz. sözlük sistemi ile geliştirilmiştir. |