sting

die verwandlung

    franz kafka'nın en ünlü eseridir. türkçeye "dönüşüm", "değişim" ve "başkalaşım" olarak çevrilmiştir.

    eserin ilk cümlesi "gregor samsa bir sabah uyandığında kendini kocaman bir hamamböceği olarak buldu" dur ve bu cümle ile bazı edebiyatçılar açısından modern edebiyatın başlangıcını yapmıştır kafka. çünkü uzun bir betimleme, ağdalı ve ağır bir dil, gereksiz ayrıntılar ve çeşitli edebi oyun ve hilelere başvurmadan, kısacası; lafı dolandırmadan gregor samsa'nın içinde bulunduğu durumu anlatmıştır.

    eseri okurken aklınızda beliren hiçbir sorunun cevabını alamazsınız. gregor'un neden hamamböceği olduğunu, bundan mutlu mu, mutsuz mu olduğunu, ailesinin tam olarak ne düşündüğünü.... bunların hiçbiriyle ilgilenmez kafka. cevapları size bırakır. sadece gregor'un ne yaptığını ve ara sıra da yaşadıkları hakkında ne düşündüğünü kısaca anlatır o kadar. asla ayrıntıya girmez ve tespit yapmaz. bunları okuyucunun zekasına bırakır.
    ama kitabı bitirdiğinizde aslında zaten ayrıntılara hiç de ihtiyacı olmadığını, anlatmak istediği her şeyi zaten siz farketmeden anlattığını görürsünüz ve hayran kalırsınız.

    bence herkesin okuması gereken bir şaheserdir.
    (28.07.2006 15:15)

the metamorphosis

ice age

    20th century fox tarafından 15 mart 2002'de vizyona sürülen, 1 saat 21 dakikalık komedi/macera temalı animasyon filmi. 20th century fox'ın uzun zamandır hiçeli yüzü düzgün birşey yapmadığı söylentisi kulaktan kulağa yayılırken bu filmi piyasaya sürmeleri herkesin çenesini kapattı. animasyon filmleri arasında en sevilenlerden birisi oldu.

    bence kesinlikle orijinal seslendirilmesiyle değil türkçe dublajlı izlenilmeli. özellikle sid'in peltek konuşmasını yapan yekta kopan orjinal dublajı ikiye katlayacak kadar güzel bir seslendirme işine imza atmış. türkçe dublaj o kadar harika olmuş ki orjinal versiyonunu izlediğimde gerçekten hayal kırıklığına uğradım.
    bravo yekta kopan.

    resmi site için

    http://www.iceagemovie.com/
    (28.07.2006 14:06)

al-i imran

    ankebut suresi'nin 57. ayeti "her canlı ölümü tadacaktır" cümlesi ile başlar.
    (28.07.2006 13:42)

müstağni

    ilk bakışta mustang izlenimi uyandırsa da aslında arapça'da "elinde olanla yetinen, doygun" anlamına gelen sıfat.
    siz sözlükteki başlığa bakmayın, aslında yumuşak g ile yazılır.
    (28.07.2006 13:37)

ankebut suresi

    kuran'ın 29. suresidir. 69 ayetten oluşur. ismini 41. ayetteki el ankebut kelimesinden alır.
    allah'ın birliği, peygamberler gibi temel konuları ve tarihteki zalim liderleri anlatır.

    http://www.kuranikerim.com/melmalili/ankebut.htm adresinden copy/paste

    1 - elif, lâm, mim.

    2 - insanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece "iman ettik" demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar?

    3 - andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. elbette allah, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır.

    4 - yoksa kötülükleri yapanlar bizden kaçabileceklerini mi sandılar? ne kadar kötü (ve yanlış) hüküm veriyorlar!

    5 - her kim allah'a kavuşmayı umuyorsa bilsin ki, allah'ın tayin ettiği o vakit elbette gelecektir. o her şeyi işiten ve bilendir.

    6 - cihad eden ancak kendisi için cihad etmiş olur. şüphesiz allah, âlemlerden müstağnidir.

    7 - iman edip iyi işler yapanların kötülüklerini elbette örteriz ve onlara, yaptıklarının daha güzeli ile karşılık veririz.

    8 - biz insana, ana babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. dönüşünüz ancak banadır. o zaman, size yapmış olduklarınızı haber vereceğim.

    9 - iman edip iyi işler yapanları, muhakkak salihler (zümresi) içine katarız.

    10 - insanlardan kimi vardır ki, "allah'a inandık" der; fakat allah uğrunda eziyete uğratıldığı zaman, insanların işkencesini allah'ın azabı gibi tutar. halbuki rabbinden bir yardım gelecek olsa, mutlaka, "doğrusu biz de sizinle beraberdik" derler. acaba allah, herkesin kalbindekileri en iyi bilen değil midir?

    11 - allah, elbette (o'na gönülden) iman edenleri de, iki yüzlüleri de bilir.

    12 - kâfirler, iman edenlere, "bizim yolumuza uyun, sizin günahlarınızı biz yüklenelim" derler. halbuki onların hiçbir günahını yüklenecek değillerdir. gerçekte onlar, kesinlikle yalan söylemektedirler.

    13 - (fakat gerçek şu ki) elbette kendi yüklerini, kendi yükleriyle birlikte nice yükleri (başkalarını saptırmanın vebalini) taşıyacaklar ve uydurup durdukları şeylerden kıyamet günü mutlaka sorguya çekileceklerdir.

    14 - andolsun ki nuh'u kendi kavmine gönderdik de, o dokuz yüz elli yıl onların arasında kaldı. sonunda, onlar zulümlerini sürdürürken tufan kendilerini yakalayıverdi.

    15 - fakat biz onu ve gemidekileri kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret yaptık.

    16 - ibrahim'i de gönderdik. o kavmine şöyle demişti: "allah'a kulluk edin, o'na karşı gelmekten sakının. eğer bilmiş olsanız bu sizin için daha hayırlıdır."

    17 - "siz allah'ı bırakıp sadece birtakım putlara tapıyor, asılsız sözler uyduruyorsunuz. bilmelisiniz ki, allah'ı bırakıp da taptıklarınız, size rızık veremezler. o halde rızkı allah katında arayın. o'na kulluk edin. ancak o'na döndürüleceksiniz."

    18 - eğer (size tebliğ edileni) yalan sayarsanız, bilin ki sizden önceki birçok milletler de yalan saymışlardı. peygambere düşen yalnız açık bir tebliğdir.

    19 - allah'ın mahlukunu ilk baştan nasıl yarattığını, sonra bunu tekrarladığını görmediler mi? şüphesiz bu, allah'a göre kolaydır.

    20 - de ki: "yeryüzünde gezip dolaşın da, allah ilk baştan nasıl yaratmış bakın. işte allah bundan sonra (aynı şekilde) ahiret hayatını da yaratacaktır." gerçekten allah her şeye kadirdir.

    21 - o, dilediğine azab eder, dilediğine rahmet eder. ancak o'na döndürüleceksiniz.

    22 - siz ne yeryüzünde, ne de gökte (allah'ı) aciz bırakamazsınız. allah'tan başka bir dost ve yardımcı da bulamazsınız.

    23 - allah'ın âyetlerini ve o'na kavuşmayı inkâr edenler var ya, işte onlar benim rahmetimden ümitlerini kesmişlerdir ve onlar için acıklı bir azab vardır.

    24 - kavminin (ibrahim'e) cevabı ise, "onu öldürün, yahut yakın!" demelerinden ibaret oldu. ama allah onu ateşten kurtardı. doğrusu bunda, iman eden bir kavim için ibretler vardır.

    25 - (ibrahim onlara) dedi ki: "siz, sırf aranızdaki dünya hayatına has muhabbet uğruna allah'ı bırakıp birtakım putlar edindiniz. sonra kıyamet günü (geldiğinde) ise, kiminiz kiminizi tanımayacak, kiminiz kiminizi lanetleyecektir. varacağınız yer cehennemdir. ve hiçyardımcınız da yoktur."

    26 - bunun üzerine ona sadece lut iman etti. (ibrahim) de dedi ki: "ben rabbime hicret edeceğim. şüphe yok ki o çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir."

    27 - o'na ishak ve yakub'u bağışladık. peygamberliği ve kitapları, onun soyundan gelenlere verdik. onu dünyada mükafatlandırdık. şüphesiz o, ahirette de salihler (zümresin)dendir.

    28 - lut'u da gönderdik. o kavmine demişti ki: "gerçekten siz, daha önce hiçbir milletin yapmadığı bir hayasızlığı yapıyorsunuz!"

    29 - "(bu ilâhiikazdan sonra) siz, ille de erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve toplantılarınızda edepsizlik yapacak mısınız?" kavminin cevabı ise, şöyle demelerinden ibaret oldu: "doğru söyleyenlerden isen allah'ın azabını getir bize!"

    30 - (lut:) "ey rabbim! şu fesatçılar güruhuna karşı bana yardım eyle" dedi.

    31 - elçilerimiz ibrahim'e (iki oğul vereceğimize dair) müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: "biz bu memleket halkını helak edeceğiz. çünkü oranın halkı zalim kimselerdir."

    32 - (ibrahim) dedi ki: "ama orada lut var!" şöyle cevap verdiler: "biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. onu ve ailesini elbette kurtaracağız. yalnız karısı müstesna; o geride (azabda) kalacaklar arasındadır. "

    33 - elçilerimiz lut'a gelince, onlar hakkında tasalandı. ve onlar(ı düşünmesi) sebebiyle takatten düştü. o'na: "korkma, tasalanma! çünkü biz seni de, aileni de kurtaracağız. yalnız (azabda) kalacaklar arasında bulunan karın müstesna" dediler.

    34 - "biz şüphesiz bu memleket halkının üzerine, yoldan çıkmalarına karşılık (feci) bir azab indireceğiz."(dediler).

    35 - andolsun ki biz, aklını kullanacak bir kavim için oradan apaçık bir ibret nişanesi bırakmışızdır.

    36 - medyen'e de kardeşleri şuayb'ı gönderdik ve şuayb, "ey kavmim! allah'a kulluk edin, ahiret gününe ümit bağlayın, yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın!" dedi.

    37 - fakat onu yalancılıkla itham ettiler. derken, kendilerini bir sarsıntı yakalayıverdi ve yurtlarında diz üstü çökekaldılar.

    38 - ad ve semud'u da (helak ediverdik). sizin için, (onların başına nelerin geldiği) oturdukları yerlerden apaçık anlaşılmaktadır. şeytan onlara yaptıkları işleri güzel gösterip onları doğru yoldan çıkardı. oysa bakıp görebilecek durumdaydılar.

    39 - karun'u, firavun'u ve hâmân'ı da (helak ettik). andolsun ki, musa onlara apaçık deliller getirmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. halbuki (azabımızı aşıp ) geçebilecek değillerdi.

    40 - nitekim onlardan herbirini günahları sebebiyle suçüstü yakaladık: kiminin üzerine taşlar savuran rüzgarlar gönderdik, kimini korkunçbir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. allah onlara zulmetmiyor, asıl onlar kendilerine yazık ediyorlardı.

    41 - allah'tan başka dost edinenlerin durumu, kendine yuva yapan örümceğin durumu gibidir. halbuki, evlerin en çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır. keşke bilselerdi.

    42 - allah, onların kendisini bırakıpta hangi şeye yalvardıklarını şüphesiz ki bilir. o mutlak güçve hikmet sahibidir.

    43 - işte biz bu temsilleri insanlar için getiriyoruz; fakat onları ancak bilenler düşünüp anlayabilir.

    44 - allah gökleri ve yeri hak olarak yarattı. şüphesiz bunda, iman edenler için bir nişane bulunmaktadır.

    45 - sana vahyedilen kitabı oku ve namazı kıl. muhakkak ki namaz hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. allah'ı anmak elbette en büyük ibadettir. allah yaptıklarınızı bilir.

    46 - içlerinden zulmedenleri bir yana, ehl-i kitapla ancak, en güzel yoldan mücadele edin ve deyin ki: "bize indirilene de, size indirilene de iman ettik. bizim ilâhımız da, sizin ilâhınız da birdir ve biz o'na teslim olmuşuzdur."

    47 - (resulüm!) işte sana (önceki kitapları tasdik eden) bu kitabı indirdik. onun için, kendilerine kitap verdiklerimiz ona iman ediyorlar. şunlardan da ona iman eden nice kimseler vardır. ayetlerimizi ancak kâfirler bile bile inkâr eder.

    48 - sen bundan önce, ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın. öyle olsaydı, batıla uyanlar kuşku duyarlardı.

    49 - hayır, o (kur'ân), kendilerine ilim verilenlerin sinelerinde (yer eden) apaçık âyetlerdir. ayetlerimizi ancak ve ancak zalimler bile bile inkâr eder.

    50 - "ona rabbinden (başkaca) mucize indirilmeli değil miydi?" derler. cevaben de ki: "mucizeler ancak allah'ın katındadır. ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım."

    51 - sana indirdiğimiz ve onlara okunmakta olan kitap, kendilerine yetmedi mi? bunda iman edecek bir kavim için elbette bir rahmet ve öğüt vardır.

    52 - de ki: benimle sizin aranızda şahit olarak allah yeter. o, göklerde ve yerde ne varsa bilir. batıla inanıp inkâr edenler var ya, işte ziyana uğrayacaklar onlardır.

    53 - senden azabı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar. eğer önceden tayin edilmiş bir vade olmasaydı, azab elbette onlara gelip çatmıştı. fakat yine de, hiçfarkına varmadıkları bir sırada o kendilerine mutlaka gelecektir.

    54 - (evet) senden azabı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar. halbuki cehennem, hiçşüpheleri olmasın, kâfirleri kuşatacaktır.

    55 - o günde azap, onları hem üstlerinden, hem ayaklarının altından saracak ve allah (onlara), "yaptıklarınızın cezasını tadın!" diyecektir.

    56 - ey iman eden kullarım! şüphesiz benim yarattığım yeryüzü geniştir. o halde yalnız bana kulluk edin.

    57 - her canlı ölümü tadacaktır. sonunda bize döndürüleceksiniz.

    58 - iman edip güzel işler yapanları, (evet) muhakkak ki onları, altlarından ırmaklar akan ve içinde ebedikalacakları cennet köşklerine yerleştireceğiz. (böyle iyi) işler yapanların mükafatı ne güzeldir!

    59 - ki onlar, sabretmiş olup yalnız rablerine güvenip dayanmaktadırlar.

    60 - nice hayvanlar var ki, rızkını (biriktirip yanında) taşımıyor. çünkü onların da, sizin de rızkınızı allah veriyor. o, her şeyi işitir ve bilir.

    61 - andolsun ki onlara, "gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir?" diye sorsan "allah" derler. o halde nasıl (haktan) çevrilip döndürülüyorlar?

    62 - allah, kullarından dilediğine rızkı bol bol verir, dilediğine de kısar. şüphesiz allah, her şeyi hakkıyla bilendir.

    63 - andolsun ki onlara, "gökten su indirip, onunla ölümünün ardından yeryüzünü canlandıran kimdir?" diye sorsan, mutlaka, "allah " derler. de ki: (öyleyse) hamd de allah'a mahsustur. fakat çokları akıllarını kullanmazlar.

    64 - bu dünya hayatı sadece bir oyun ve oyalanmadan ibarettir. ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. keşke bilmiş olsalardı.

    65 - baksana, gemiye bindikleri zaman, dini yalnız o'na has kılarak (ihlasla) allah'a yalvarırlar. fakat onları salimen karaya çıkarınca, bir bakarsın ki, (allah'a) ortak koşmaktadırlar.

    66 - kendilerine verdiklerimize nankörlük etsinler ve safâ sürsünler bakalım! ama yakında bilecekler.

    67 - çevrelerinde insanlar kapılıp götürülürken (öldürülürken, ya da esir edilirken), bizim (mekke'yi) güven içinde kudsibir yer yaptığımızı görmediler mi? hâlâ batıla inanıp allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?

    68 - allah'a karşı yalan uyduran, yahut kendisine hak gelmişken onu yalan sayandan daha zalim kimdir? cehennemde kâfirlere yer mi yok?

    69 - ama bizim yolumuzda cihad edenleri, elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz. hiçşüphe yok ki allah iyi davrananlarla beraberdir.
    (28.07.2006 13:30)

ankebut

    arapça'da örümcek anlamına gelen sözcük.
    halk dilinde ise karabasan'ın ikinci adıdır. kendilerini cin çarptığını yada karabasan'ın bastığını söyleyen kişiler genellikle enkebut, ankebut, enkabit vs.. varyasyonları olan bu kelimeyi kullanırlar.
    sadece örümcek anlamına gelen bu kelimenin, bu kadar kötü şeyler için kullanılması şaşırtıcıdır.

    ayrıca kuran' da aynı adlı bir sure vardır.
    ayrıntılı bilgi için (bkz: ankebut suresi)
    (28.07.2006 13:17)

eleştirmek

    bir objeyi eleştirebilmek için o obje hakkında çok derin bilgilere, araştırmalara, emeğe, çok yoğun çalışmalara, kültür birikimine ihtiyaçyoktur. neden derseniz size çok güzel bir örnek vererek çok daha basit bir şekilde kendimi ifade edeyim.

    bir esnaf düşünün.
    ilkokul mezunu yani neredeyse kara cahil.
    her gün dükkanını açıyor, parasını kazanıyor, evine ekmek götürüyor.
    vergisini ödüyor, hileye karışmıyor yani temiz bir esnaf.
    günün birinde hükümet değişiyor ve birdenbire esnafın işleri azalıyor, vergisi artıyor, evine ekmek götüremez hale geliyor. ne olduğunu anlaması ise fazla uzun sürmüyor. yeni hükümet -genel tabiriyle- ülkeyi iktisadi açıdan çok kötü seçimlere, açıkça daha maliyetli üretime zorladığı için ülkede üretim azalmış, döviz yükselmiş, herşey birbirine girmiş.

    şimdi biraz düşünün.

    bu esnaf iktisat bilmiyor diye, kamu yönetimi bilmiyor diye eleştiri hakkına sahip değil midir?
    eğer öyle ise neden milletvekilleri halkın ne dediğini öğrenmek için köy köy, kasaba kasaba gezerler?
    cevabını ben vereyim.
    çünkü bir konu hakkındaki en iyi eleştiriyi o şeyin içinde yaşayanlar, o şeyi okuyan, izleyen yani bir nevi tanık olanlar yapabilir. .
    yani bir esnaf iktisattan anlamasa da hükümetin yaptığı daha pahalı üretim politikasını elbette ki eleştirebilir. bunun için bilim adamı olmaya, akademik kariyer yapmaya gerek yoktur. herşey ortadadır ve görünen köy kılavuz istemez.

    işte bu yüzden "herkes eleştiri yapamaz" diyerek eleştiriyi tekeline almaya çalışan, kendileri daha ayrıntılı bilgiye sahip oldukları için size geri kafalı, cahil, küstah, düşüncesiz diyen şahsiyetlere prim vermeyin. hayat boyu karşılaştığımız herşeyi eleştirme hakkına sahibiz. bu hakkı insan olmamızdan alıyoruz, hiç kimseden değil. bizi engellemeye çalışanlar olursa da her zaman cevaplarını alacaklarına dair bir inancım var.

    bir konu hakkında çok bilgili olmanız size onu eleştirme hakkını vermez ama avantaj sağlar. yani şöyle ki; spesifik bilgi sahibiyseniz daha isabetli, daha doğru eleştiriler yapabilirsiniz. ama spesifik bilgi sahibi değilseniz eleştiri yapamazsınız, siz bilmiyorsunuz, geri kafalı ve cahilsiniz, küstahsınız da diyemez hiç kimse.

    ayrıca lütfen türk dil kurumundan alınmış şu ilk anlamlara bir bakın:
    eleştiri: bir insanı, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlış yanlarını bulup göstermek amacıyla inceleme işi, tenkit.

    yorum: bir yazının veya bir sözün, anlaşılması güç yönlerini açıklayarak aydınlığa kavuşturma, tefsir.

    gördüğünüz gibi bu kavramlar birbirinden çok ayrı kavramlar değildir.
    (27.07.2006 22:35)

diyalektik

    ayrıca (bkz: dialektik)
    (27.07.2006 22:34)

büyük ortadoğu projesi

diyalektik

    tez + antitez = sentez

    yada

    a + b = a'

    şeklinde açıklanabilecek düşünce sistemi. örnek vermek gerekirse karl marx'ın anlattığı şekilde anlatmak sanırım yanlış olmaz.

    a = köy, kasaba, şehir ve nihayet imparatorluklar kurulmadan önce var olan, herkesin eşit olduğu sınıfsız toplum.

    b = yerleşik hayata geçen insanoğlu'nun belli bir süre sonra soylu/köylü gibi sınıflara ayrılmış hali, yani sınıflı toplum.

    a' = sınıfsız toplumu ve sınıflı toplumu da yaşayan, gören, iyi yanlarını ve kötü yanlarını analiz eden insanoğlu'nun aldığı dersler sayesinde a ve b den daha üstün ve daha nitelikli bir toplum hayatına geçişi. (marx'a göre sınıfsız toplumun bir üst kademesi olan anarşi, yani otorite olmadan var olan düzen)

    yada; birbirine zıt iki objenin sinerji oluşturması sonucunda iki objeden de bir şeyler barındırsa da iki objeden de üstün ve farklı olan başka bir objenin ortaya çıkması olarak da açıklanabilir.

    ayrıca mevlana için (bkz: islami diyalektik)

    (27.07.2006 16:00)

deus ex

    26 haziran 2000 tarihinde warren spector ve ion storm tarafından yapılan, eidos'un ise sadece distrübitörlüğünü yaptığı; cyberpunk temalı; action, rpg, fps türlerini birleştiren ve bu özelliğiyle türünde en iyi olan, yaptığınız seçimlere göre 2 ayrı sona ulaşabileceğiniz oyun.

    oyunda sürekli bir komplo teorisi var. neler olduğunu anlamanız ve kimin iyi kimin kötü olduğunu anlamanız gibi bir şey söz konusu. çünkü öyle bir şey yok. herkes birbirine ihanet ediyor ve siz bunların ortasında en doğru olduğunu düşündüğünüz şeyi yapıyorsunuz. oyun gerçekten harika bir senaryoya sahip.

    her frp'de olduğu gibi burada da skill puanlarınız sayesinde karakterinizi geliştirebiliyorsunuz.

    oyun içerisinde gizli bir ajanı canlandırıyorsunuz. fakat oyunun senaryosu uzak bir gelecekte geçtiğinden siz normal bir insan değil, bir androidsiniz. bu yüzden oyun içerisinde vücudunuza ekleyip yeni özellikler kazanabileceğiniz bio-mod isimli biyolojik modifikasyonlar bulacaksınız. bu da oyunu çok eğlenceli hale getiren bir unsur.

    oyunun en önemli özelliği size serbestlik tanıması. sizden gizli bir üsteki diski çalmanız istendiğinde önünüzde 3 yol var. isterseniz ateşli silah becerilerinizi geliştirir ve ön kapıdan girip herkesi öldürür, binayı bombalarla yerle bir eder ve diski alırsınız; isterseniz stealth özelliğinizi artırır ve kimseye görünmeden binaya girip diski alırsınız; isterseniz de bilgisayar bilgilerinizi geliştirir ve binanın bilgisayarlarından birini hackleyip tüm kameraları, robotları kapatır, kapıları da açarsınız, diski alırsınız...

    bu özellikleriyle zamanında bir çok medya organından ödül almış çok güzel bir oyundu.

    ayrıca deus ex invisible war adında devam oyunu vardır.

    edit: fleur de lis'in uyarması üzerine öğrendim ki oyunda konsol'un açılması yardımıyla 4 farklı sona ulaşılabiliyormuş...
    (27.07.2006 15:37)

deus ex machina

    deus ex machina, kısaca tanımlanırsa insanlığın yanlış yola saptığı zamanlarda birden ortaya çıkan ve herşeyi eski ve düzenli haline geri getiren makina tanrı'dır.
    (27.07.2006 14:57)

freddie mercury

    5 eylül 1946'da zanzibar'da doğmuş ve 24 kasım 1991'de ingiltere'de ölmüş efsanevi rock grubu queen'in vokalisti, eli, ayağı, herşeyi olan gelmiş geçmiş en büyük rock yıldızlarından biri, müthiş karizmatik frontman.

    iran asıllı olup zanzibar gibi mistik* bir adada doğmuş olması bir yana, anne ve babasının pers olması, bu da yetmezmiş gibi bir de zerdüşt olmaları, hindistan'a göç etmeleri ve akabinde freddie mercury'nin bombay'da eğitim görmesi gibi ince ayrıntılar bu adamın hayatını tam anlamıyla bir romana çevirir. gerçekten de inanması çok güç. zanzibar diye bir adada gariban bir aileden çıkıp hindistan'a göçmek, oradan çıkıp ingiltere'ye gitmek ve dünyaya ismini duyurmak kaç kişinin yapabileceği birşey acaba? ayrıca kökenleri, çocukluk yılları, aldığı kültür ve dini inanışı açısından benzeri olmayan bir geçmişi vardı. rock tarihinde buna benzer bir hayatı olan tek bir şahsiyet yoktur.

    freddy mercury hayatı boyunca hiçbir vokal eğitimi almamış olmasına rağmen sesi tamı tamına 4 oktavı kapsar. normal ses tonunda bariton notalarında gezinse de tenor olarak çok başarılı performanslar gösterebilmiştir. durumun önemini farkedememiş arkadaşlar için kısaca şöyle ifade edeyim: müzik aleminde ya baritonsunuzdur, ya tenor. ikisi birden olabilmeniz için allah vergisi müthiş bir sese ihtiyacınız vardır ki bu tür bir sese de çok ama çok nadir rastlanır. işte freddie mercury o nadir rastlanan vokalistlerden birisiydi.

    freddie sadece vokalist değil aynı zamanda bir gitarist, söz yazarı ve bestekardı. queen'in en önemli şarkısı bohemian rhapsody'nin bir çok gitar riffini ve sözlerinin tamamını o yazmıştı. ayrıca sanıldığının aksine homoseksüel değil biseksüeldi.

    son yıllarında magazin dergilerinde çıkan hiv iddialarını kesin bir dille yalanlamış olsa da kamera karşısına her geçtiğinde hasta olduğu açıkça belli oluyordu. ve ne yazıktır ki basın toplantısıyla hiv olduğunu herkese resmi yoldan açıklamasının ertesi günü, henüz 45 yaşındayken hayata gözlerini yumdu.

    tüm hayatı boyunca inanılmaz işler yapan, kimsenin yaşamayı, görmeyi aklından bile geçiremeyeceği şeyleri yaşamış, görmüş ve çoktan çöpe atmış, birçok insana yaşama sevinci aşılamış, kitleleri peşinden sürüklemiş, ismi bugün hala saygı ve özlemle anılan, şarkıları hala dillerde dolanan bu müthiş insana ne yazık ki yetişemedim. o öldüğünde ben ilkokul birinci sınıfta cin ali serisini okumakla meşguldüm* keşke biraz daha büyük olsaydım diyorum şimdi.

    huzur içinde yatsın...
    (26.07.2006 15:54)

sayfa: 1...-117-118-119-120-121...-123

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.