ateizm

  1. okumadan önce not; bilimsel yaklaşım filan değil amacım, diyalektik yada materyalizme sırtımı verip referans göstermek de değil. anlattıklarım içimden geçenler, içimi geçirenler, o kadar.

    inanç denen şeyin genel geçer bir tanımı yoktur. bu yüzden ateizmin de bir tanımı yapılamaz. ateizme inançsızlıktır demek yanlış değildir ama her yanı da eksikliklerle dolu bir tanımdır. inançsızlık ama neye, kime, neden, nasıl ve hangi platformda? bu soruların cevaplarını verebiliyorsanız sorun yok. ama verilemediği de aşikar...

    saçma bir düşünce midir? hayır değildir. sizin inandığınız şeylere inanmadığı için kimsenin düşüncelerine mantık dışı diyemezsiniz. kimsenin inancına yada inançsızlığına saçma deme hakkınız yok, ilk önce bunu bir kararlaştıralım. saçma olanın ne olduğuna karar veren kim ve bunu meşru kılan dayanağınız ne? evrende bulunan her şeyin bir yaratıcıya tekabül ettiği fikri size inanılmaz dercede açık bir kanıt gibi gelebilir. bence değil. bence hiç değil. bir böceğin bile ne kadar mükemmel yaratılmış olduğunu görmek sizi tanrıya inandırabilir. bana sanlattığı şey ise " e nasıl olacaktı yani? mükemmel olmasa yaşayamazdı ki zaten! yaşamak için mükemmel olması lazım" şeklinde oluyor...ama tüm bunların insanın varlığı için yaratılmış olduğu düşüncesi bizi nereye götürecek acaba merak ediyorum...dünyadaki tüm kertenkele nüfusunun tükenmesi neye yol açacak sorusunun cevabını bilenler sanırım biraz şüphe etmekte haklı olsa gerek. biz neye yarıyoruz sorusuna dinden başka nasıl cevap verilebilir peki? cevapları aramaktan bıkanlar için* de bir yol var her zaman. zaten asıl mesele de onlarla...

    saldırıdaki dayanaklardan birisi "milyarlarca insanın inandığı bir şeye nasıl inanmazsın, bu kadar insan salak mı?" şeklinde önüme sunuluyor. ben de diyorum ki; bu dünyada bilimle uğraşan insanların çok büyük bir kısmı neden ateist? filozofların nerdeyse hepsi denecek kadar büyük bir kısmı neden ateist? bu adamlar kendi zamanlarından yüzyıllar sonra doğan insanların bile fikirlerinin temelini atmış, hala fikirleri tartışılan, kabul edilen insanlar değiller miydi? peki bu adamlar inanmıyorlarsa bunlar salak mı? nasıl bir cevap aldığımı da söyleyeyim; o zamanlar islamiyet/hıristiyanlık vs. yokmuş... söz bitiyor burda. bakakalıyorum. o kadar cahiller ki, kendi inandıkları şey hakkında bile o kadar bilgizsizler ki...

    anlamadığım bir şey var; neden hep inanan insanların inançlarına saygı göstermek durumunda kalanlar ateistler oluyor? yani ne zaman din konularına girsem insanlar bana olmadık laflar edebiliyorlar, bu hakkı kendilerinde görüyorlar ve tartışma ortamı oluşuyor bir anda. inançsız olmak bir suç mu?* neden saygı göremiyorum? cevap çok basit; inançlı olduğunu söyleyen insanlar inanmayan insanları görememekle, anlayamamakla, hissedememekle suçluyorlar;

    "ben görebiliyorum ama sen göremiyorsun. halbuki görebilsen inanmaman mümkün değil, bu öyle bir şey ki inanmamak imkansızdır. ama ilk önce görebilmen lazım"

    bu lafların en basit dayanağı bizim görme kabiliyetimizin düşüklüğü...bu yüzden saygı göremez hiç bir ateist. hepsine hakaret etme hakkını kendi gören insanlar çoğunlukta oldukça da yapılacak pek bir şey yok.

    bir de şu boşlukta olma durumu var. en ciddiyetsiz düşünce de bu zaten. boşlukta olmak...sorarım size; kime göre neye göre boşlukta olmaktan bahsediyor bu insanlar? eğer bahsettiğiniz şey, başımız sıkıştığında dua edecek bir yüce varlığımızın olmamasıysa sorun, boşluktan kastınız buysa, bende var olmayan bir boşluk bu. benim yaşadığım tek boşluk, sevgime karşılık bulamama boşluğum. evet, dibe vurdum ama bunun sebebi sanıldığı gibi dua edecek bir yaratıcıya inanmamam değil, yapılacak bir şeyin olmaması. zira, zorla güzellik olmaz... güzellik denen şey sadece kendi kendine olur ve biter, işin içine giren en ufak müdahele tüm büyüyü bozar.

    yüzünü yaradana dönen insan içinden genellikle şöyle dua eder; "tanrım! ben yüzümü sana döndüm. insanların bu iğrenç düzeni içinde yaşamıyorum. ikiyüzlülüklere, yalanlara, günahlara, nefrete, kıskançlığa katlanamıyorum. beni bu dünyadaki testinden geçirmen ve yanına alman için sabrediyorum. onlara merhamet et, onları da yanına al, sevdiklerimi koru"

    bu hissiyata sahip bir insanın sonu genellikle sessiz sakin, izole bir hayat olur çıkar. odasına kapanıp sabahlara kadar ibadet eden, sorulan her soruya sadece ama sadece kutsal kitapta yazan göndermelerle cevap veren, tüm hayatını onun içinde yaşayan ve her gözlemi sonucunda işi dine bağlayan, tüm sorunların yaradana dönmekle sonuçlanacağını düşünen ve bu yüzden hiç konuşmayan, yaşamaktan çok ölümü bekleyen, etrafındaki herkese yardım eden ama oturup da esaslı bir muhabbete de hiç gelemeyen, anlattığı şeylerin arasında kutsal kitapta yazanlarla alakalı olmayan tek bir kelime bulunmayan, yıllar boyu yaşadığı ve yaptığı hiç bir şeyi sanki yapmamış gibi karşınızda nur yüzüyle beliren ve size eskilerden mucizeler anlatan, kimseye yan gözle bakmayan ama coşku ve heyecanla da bakmayan, aşkı bile yaradandan başkasında bulamayan bir insan... mutlaka unuttuğum başka özellikler de vardır ama kimisi için yaşanan en şerefli, en temiz hayat da budur. böyle düşününler, olabilecek en dürüst ve en aklı başında insanların böyle yaşayacağını ve aynı hz. mevlana ya da hz. rabia gibi inzıvaya çekilerek hayatına nokta koyacağını da bilir.

    bu tür bir hayat bana nedense hiç de çekici gelmiyor. çünkü ben bunun yaşamaktan çok, bir şekilde sadece ölümü bekleyip test geçme taktiği olduğunu, yada daha açık ifade edersem, bu dünyayı sadece gereksiz bir basamak olarak görüp, yapılan her şeyin dışında sadece dinin anlamlı olduğunu düşünmek ve buna göre yaşamak olduğuna inanıyorum. böyle bir hayat, ölümden farksız bir hayat benim için. kavgasız, sessiz, gürültüsüz, heyecansız, hikayesiz, sinirsiz, durgun ve dinmiş, her yanı sakin, her yanı hareketsiz, her yolu tek bir yere çıkan, başı belli, sonu belli, seçimi başta yapılmış, size sadece posaları kalmış bir hayat.

    ben kızgın ateşlerin üzerinde yürümek istiyorum*, uçurumun dibinden bakmak istiyorum, şelalenin ne kadar yüksek olduğuna bakmadan suya atlamak istiyorum, akıntıya karşı yüzmek istiyorum, rezil olmak ve dibe vurmak ama sonra hayatta kalıp tekrar geri çıkmak istiyorum. ben yaşamak istiyorum. tırnaklarımın dibi kan toplasa da agacın gövdesine pençelerimi batırarak en yukarda manzara nasıl görmek istiyorum. bir akşam vakti deniz kenarında mehtabın karşısında rakı içmek istiyorum, sızana kadar hem de. ağzı anason kokan kardeşlerimle yaptığım o hoş muhabbetin keyfini bana anlatacak bir alim bulabilir misiniz? bizim masamızda melekten daha çok şeytan vardır onlara göre...yok halbuki, yok... ne onlarda ne de bende kötü birşey yok. görmeyen birisi varsa buradaki saflığı ve sadıklığı, o da bahsettiğim insanlar işte. esas göremeyenler onlar...

    toprak olup gideceğime de inanmıyorum ayrıca, çünkü bilmiyorum ne olacağını. belki öte dünyaya uçacağım ama belki de yok olacağım.. ötede bir hayat var mı? onu bilmek bence imkansız. öte dünyayı anlatanlar var ama onlar da hurma ağaçlarından bahsediyor şu aralar. ötede bir dünya vardır umarım, ve benim istediğim gibidir. 7 tane huri yada bal akan nehirler filan da istemiyorum.
    sadece huzur istiyorum. burada bulamadığım bir huzur...
    ama inananların inançlarına göre kör kuyularda sonsuz işkenceler göreceğim.
    ne diyeyim...
    inanmamak bir suçsa* o zaman cezasını da çekeceğiz.
    evet; kırılganım ve alınganım.
    çünkü hayatım bunun üzerine kurulu benim.

    edit; aynı beklediğim gibi tepkiler aldım. bilim adamlarının ateist olmadığını ve inanan her insanın da inzıvvaya çekilmeyeceğini anlatmışsınız yorumlarınızda. bu tür karmaşaların olması gerekli zaten. çünkü ben size istatistik yapıp bakın şu kadar bilimadamı ateist şu kadarı dindar diyemem. desem bile komik duruma düşerim. bunların gerçekliğini tartışacak da değilim. eğer bana "ben her haltı yerim ama inancım da tam" diyorsanız* o zaman yanlış sizde. çünkü inancı tam olan insan bahsedilen o "her haltı" yemez, içmez, yapmaz. bu tanımdan önce kendinizi sorrgulayın. inancınızı sorgulayın. kendinize göre din tanımı yapmanız ne kadar doğru, ne kadar yanlış bir düşünün. din denilen şeyin de tamamen bir dogma olduğunu kabul edip inanın yada inanmayın. size sorgulamak düşse de asla kendi kafanıza göre günah-sevap tanımları yapmanızın izni verilmemiştir ve buna göre inanmalı ve davranmalısınız. eğer kafanıza göre davranıyorsanız da çıkacaksınız ve diyeceksiniz ben,im inancım tam değil çünkü ben günah olan her şeyi yaptım ve pişman filan da değilim. işte böyle diyorsanız size sözüm yok. ama sarsılmaz inancınızı bunlarla sarstığınızın da farkında olun. ben ise hiç kimsenin inancını sarsma niyetiyle yazmadım bunları. saygı denen şeyin ne menem bir şey olduğunu herkese tekrar hatırlatıyorum.
    genellemeler bana aittir. kimseyi de bağlamasını beklemedim.
    (#64439) iknowthepiecesfit|27.11.2006 02:18|