patrona halil isyani

    meselenin nerede koptuğunu görememiş olsam da elimden geldiğince cevap vereyim.

    anti emperyalizm? dam üstünde saksağan! patrona halil isyanının anti emperyalizmle filan zerre alakası yoktur. patrona halil, dediğim gibi, arnavut bir tellaktır. ne anti emperyalisti? bu yakıştırmayı yapan ben değilim. alakası da yoktur, söylüyorum.

    osmanlı devletinin emperyal devletler gibi devrandığını görmek istemeyebilirsiniz. ne de olsa ceddinizdir, laf ettirmeme gayreti içinde eskiyi övün. bu sizi bir yere götürmez, en fazla geri iter. kendiniz bilirsiniz.

    osmanlı'nın yüzyıllarca köle ticareti yaptığını yedi düvel bilir, siz inkar ededurun. osmanlı fetih politikasını babasının hayrına değil, bize ilkokulda anlatıldığı gibi cihad mantığıyla değil, fethettiği topraklardan konvoylar dolusu haraç aldığı için sürdürmüştür, bunu da yedi düvel bilir, siz inkar ededurun. kanuninin zamanında saraya 3 kıtadan ganimetlerin yağdığını, sarayda bir yılda 60.000 koyunun kesildiğini, sadece ışıklandırmalarıyla dillere destan olduğunu ama yavuz selim'in sefere çıkıp konaklamak için gittiği bir köyde içecek su bile bulamayıp oraya hayrına bir çeşme yaptırdığını yedi düvel bilir, siz inkar ededurun. halk sefalet içinde inlerken padişahların istanbulda cariyeleriyle eğlendiğini yedi düvel bilir, siz inkar ededurun. lale devrinde yaşanan rezilliğin romanın çöküş döneminden de beter olduğunu yedi düvel bilir, siz savunadurun!

    zaten osmanlı'nın tarihi aslında anadolu halkıyla arasında geçen bir isyan tarihi gibidir. osmanlı anadolu'dan her geçişinde binlerce insanı, türk kürt ayırt etmeden kılıçtan geçirmiştir. anadolu halkı bu duruma sürekli isyan eder. osmanlı anadoluyu, anadolu da osmanlıyı sevmez. bu sabit bir gerçektir ama ilkokul bilgilerinin üzerine eklediği tek şey osmanlı'nın ne kadar büyük bir devlet olduğuna dair inançlarını pekiştirmesi için yazılmış "milli kitaplar" olan birisi bunu kabullenemez. osmanlı'nın anadoluya nasıl davrandığını değil de, ne kadar şatafatlı olduğunu, padişahların seferlerde neler yaşadığını anlatan hikayeleri okuyan bir insan, anadolu halkının osmanlıdan kılıç darbesi yememek için asırlar boyu bucak bucak kaçtığını bilmez.

    bugün tunceli denen memleketin tarihine bakın, okuyun. aşiretler osmanlının kılıcından kaçmak için dağ tepe dolaşmıştır. her biri ayrı yere dağılmış, her biri mağaralarda kılıçtan geçirilmiştir. bugün neden bu kadar isyankar olduklarını sanıyorsunuz? osmanlı dersim'e taş dikmemiştir, taş! osmanlı zamanından kalan eserlerinin hepsini ya vakıflar, ya aşiretlerin kendileri dikmiştir, hiç birisi padişah'a ait değildir!

    ve gündüz vakti hamamdan 17 yaşında kızları kaçırıp onar onar tecavüz eden yeniçeriler de osmanlıdır! 16 yaşındaki oğlan çocuklarını cariye yapan sapıklar da osmanlı memurudur! çakırcalı efeye dair en ufak paragraf okumamış adam bu tarihi bilmez! cedden bahsediyorsak bunlar da ceddimiz değil mi? yeniçeriler osmanlı değil miydi?

    patrona halil isyanı hiç bir dış mihraktan yardım almadan, istanbul esnafının gerçekleştirdiği bir isyandır. bu yüzden de şanlıdır. padişah'ın o yanına yaklaşılmaz heybetini, o dillere destan servetini yerle bir eden ve sefillikten inim inim inleyen halkın isyanını bize hatırlatan bu olayın şanlı osmanlı'nın şatafatı yüzünden es geçilmesi olacak iş değildir.

    patrona halil isyanı başlattığında günlerce camilerde ezan okunmamıştır. şeriat naraları attığını gören de yoktur. patrona halil'in şeriat istediğine dair konuşacaksak, saraydan sadece 3 şey istemesinin sebebini de konuşalım; istediği 3 şey şudur; ağır vergilerin kaldırılması, konakların yakılması, vezirin kellesi... şeriat isteyen ve 49 gün boyunca divan toplantılarına hükmeden bir isyankarın bu zaman içerisinde şeriata dair en ufak laf etmemesi ne iştir ey canlar? yoksa siz de bilmeden sallayanlardan mısınız?

    pkkya da değinilmiş. e pes diyorum artık. pes! patrona halil'den çıkıp anti emperyalizme, anti emperyalizmden çıkıp şeriata, şeriattan çıkıp pkk'ya geçmek cidden değişik çalışan bir kafa yapısı istiyor. ne pkk'sı gözünü seveyim!?

    anladığım şu ki, bu sözlükte yazmaktan vazgeçme sebeplerim cidden mantıklıymış. yazdıklarıma aldığım cevapların düzeyi bunu alenen ortaya seriyor. sözlüğün neden bu kadar tenha ve ölü olduğunu düşünen arkadaşlar cevabı bu sayfada bir yerlerde bulabilirler.
    (24.06.2010 03:28)

interstate 60 episodes of the road

    gary oldman'ın toyluk zamanlarından kalma bir film. sadece gary oldman hayranlarının izlemesi tavsiye edilir.

    filmin en güzel yanı, eğer yeterli zaman verilirse dünyada tesadüf denen şeyin kalmayacağını, yeterli zaman içerisinde her türlü tesadüfün gerçekleşerek imkansız kavramını anlamsız kılacağı felsefesidir. bu anlamda sorgulatıcıdır.
    (24.06.2010 02:42)

patrona halil isyani

    şanlı bir isyandır. çünkü amacı diğer isyanlar gibi din, ırk, para değildir. pek şatafatlı osmanlı devleti'nin pisliğini önümüze süren bir isyandır.

    osmanlı devleti'nin yöneticilerinin, yani sarayın, anadolu halkının çektiği sefilliklerden bihaber yaşayışının sonucudur. halk o zamanlar o kadar sefil haldedir ki çiftçi toprağını sürecek öküzlerini kesip yemek zorunda kalmıştır. saray ise nedim gibi şairlerin elinde, zevkü sefa içerisinde, ziyafetlerle, bir yılda kesilen 60.000 koyunla, uzak ülkelerden getirilen köle cariyelerle eğlenmektedir.

    vergi almak için gezen devlet memurları gittikleri yerlerde alacak bir şey bulamazlar. sefalet diz boyudur. o zamanlar pek revaşta olan çengiler, yani 12 16 yaş aralığındaki erkek dansözler bu memurların ilgisini çekmektedir. vergi namına alacak bir şey bulamayan devlet memurları vergi niyetine bu çengileri yanlarına alıp cariye olarak kullanmıştır. evet, oğlancılık da had safhadadır.

    işte bu rezillikler döneminde yaşanmıştır patrona halil isyanı.

    patrona gemilerinde uzun süre çalışmış olmasından dolayı patrona lakabını alan halil, arnavut bir tellaktır. İsyan boyunca çıplak ayakla dolaşmıştır. ve saraydan sadece üç şey istemiştir; listedeki herkesin ve sadrazamın kellesi, konakların yakılması, ağır vergilerin kaldırılması. bu kadar. olaya bakın siz...

    öylesine büyük bir isyandır ki bu, patrona halil tam 49 gün boyunca divan toplantılarına hükmetmiştir. osmanlı padişahının o çok şaşalı, o erişilmez huzuruna çıplak ayakla, kirli yüzle gelip toplantıları yönetmiştir. idam edileceklerin listesini tutmuş, ve listeye yazdığı her ismi de idam etmiştir. saraydan istediği kişileri teslim alıp kellerini uçurmuş, donları hariç her şeylerini soyup öküz arabalarıyla isyancılara teslim etmiştir. şimdilerde sanki cidden bir bokmuş gibi anlatılan şair nedim'in ölümü de bu isyanda olmuştur. (isyancılardan kaçarken damdan dama atlayan nedim bir yerde atlayamayıp düşmüş ve ölmüştür)

    konaklarda yaşayan herkesi kovup bir çok konağı ateşe vermiş, öldürülmeden önce bir çok vergiyi de kaldırtmıştır.

    padişah yüz bin altın ve büyük unvanlar vermeyi teklif etmiştir kendisine ama patrona halil bunu reddetmiştir.

    49 gün sonunda saraydaki divan toplantısına yalnız gelen patrona halil pusuya düşürülmüş ve öldürülmüştür. bunu öğrenen isyancılar da istanbulu yakıp yıkmış ve büyük zarar vermiştir. zenginlik içerisinde yaşayan her kişinin dükkanı, evi ve canı zarar görmüştür. isyan bastırıldığında istanbul ve saray takımı mahvolmuştur. lale devri bitmiştir.

    hiç bir ünvanı ve 100.000 altını kabul etmeyen patrona halil'in isyanı 37 kişinin idamına, konakların yakılmasına ve ağır vergilerin kaldırılmasına sebep vermiştir. padişah tahttan inmiş ve yerine şehzade mahmut geçmiştir.

    49 gün boyunca çıplak ayakla divan toplantılarına hükmeden bu arnavut isyankarın hikayesi, şu çok şanlı şerefli osmanlı'yı gözünde çok büyüten arkadaşlara okumalarını tavsiye ettiğim bir isyandır.
    (22.06.2010 02:17)

2010 eurovision şarkı yarışması

    şu bu hikaye, manga'nın iyi para kaldırdığı yarışmadır. hadise 450 bin tl almıştı. varın siz hesab edin.
    (30.05.2010 03:45)

lost

    lost neden tuttu?
    içinde çok acayip gizemli olaylar olduğu ve senaristlerin de bu gizemli olayların her birisine cevap verileceğini, açıklığa kavuşturulacağını söylemesi sebebiyle tuttu.

    lost nasıl bitti?
    dizi içerisinde daha ilk bölümden beri süregelen zilyonla gizemli olayın hiç birisinin açıklanmadığı, kısacası seyirciye "biz o gizemli olayların her birisini rastgele, sadece ilginizi çekebilmek ve sizi ekran başında tutabilmek için yazdık" mesajı verilen bir bölümle bitti. tek bir gizem dahi ortaya çıkmadı. bu dizinin tek olayı olan şu sonu gelmez "gizemli olaylar" aslında manasız ve rastgeleymiş, ilginçlik olsun reyting yapsın diye koyulmuş diziye.

    kısacası adamlar seyirciyle dalga geçti, bu esnada milyon dolarlar kazandı ve çekip gittiler. bu diziyi gizemli olayların açıklığa kavuşmasını bekleyerek merakla izleyen herkese büyük geçmiş olsun. bir bardak soğuk su için, iyi gelir.
    (25.05.2010 03:59)

lenin sınıf devrimi sosyalizm milliyetçilik vs

    pek devrimci bir arkadaşa mektubumdan...

    "mevzu insan milletini sevmek değil "kendi" milletini sevmek. o yüzden hümanist değilim. emperyalist anlayışı benimsemiş ya da umursamayan, karşı çıkmayan kimseyi de öyle hümanist gibi filan sevmem. millet dediğin de etnik kimlikle tanımlanmaz ayrıca. millet ortak kültürü paylaşan insanlar demektir. ben bir çinliyle aynı kültürü paylaşmıyorum, dolayısıyla o benim milletim değil. bugün tokyoya gitsen "benim milletim" ne demek anlarsın di mi? bence mesele burası. milleti sahiplenme. bir ermeni ya da kürt benim milletim çünkü aynı kültüre sahibiz. orası bence tokyo gibi değil yani. ve arkadaşım ben "kendi" millettimi sırf sosyalist janra uysun diye reddetmem. sırf marksistler bunu reddetti diye bu insani duyguyu reddetmem. millet kavramı benim için "sıcak" bir kavram. nazım hikmet'e ne zaman baksam bunu görüyorum. adam kendi memleketini özlemekten ölmüş, memleketimden insan manzaraları kitabını okumuşsundur belki, oradan anla ne demek istediğimi. eğer tek ve en önemli mesele sınıf ve devrim olsaydı bu adam oradan kalkıp da erzurumda tezekle ev ısıtan ninenin şişmiş ayaklarını anlatmazdı. o nine bir "sınıfı" değil bir "milleti" temsil ediyor çünkü. köyde inek sağan bir kadının sınıfı nedir? cevabını ben vereyim memleketim dediğin bir yerin insanıdır sınıfı. o kadar...

    "siz" devrimcilerin en büyük eksiği millet duygusunu yok saymanız ve bunu sadece marksistler öyle tembihledi diye yapmanız. devrim milletini sevmeyen adamın işi değildir bence. sınıf dediğiniz şey ise çoktan bitti. artık sınıf dediğiniz kesim halinden memnun. maaşları dolgun ve ve hepsi beyaz yakalı neredeyse. marksizmi ve marksistleri bu yüzden dinlemiyorum. bu adamın dediği şeyleri kastırıp eğip büküp çeşitli biçimlere sokup bizim ülkemize adapte etmeye çalıştıkça komik duruma düşüyorlar. hangi sınıftan bahsettiklerini kendileri de bilemez hale geldi. çocukları en iyi üniversitelerde okuyup beyaz yakalı oluyor ama bu adamlar hala sınıf diyor. en büyük mesele ekmektir ve emektir. ve devrim dediğiniz şey siz milleti değil de sınıfı savunmaya devam ettiğiniz sürece asla gerçekleşmeyecek bir hayaldir.

    lenin'i ben yanlış anlamışımdır eyvallah. inan lenin'in nerede kime ne dediği umurumda değil. çünkü biliyorum, lenin milliyetçi söylemlerini sadece toplumu yönetmek amacıyla kullanmıştır. çoğuna kendisi de inanmıyordu. aynı mustafa kemal'in milletin destek almak için komünist kardeşlerim demesi ya da bir süre hilafetten yanaymış gibi yapması gibi yani... türk milleti çalışkandır diyen bir adam olabilir mi? ne kadar tembeliz halbuki!? mustafa kemal bunu bilmiyor muydu sanki?

    ve lenin marksist değildir arkadaşım, inan değildir. lenin leninisttir. tarımdan ekonomiye marksizmi çoook çok değiştirmiştir. o zaman bile marksizm uygulanmamıştır yani. oradan belli ne olduğu bu işin.

    milliyetçilik, eğer kastettiğin kırım sürgünü gibi bir şeyse, evet, pislikleri örtmeye yarayan bir beladır. ama eğer mustafa kemal gibi bir adamsan, hem insani, hem sıcak bir duygudur hem de toplumları birbirine kenetlemek ve yönetebilmek için en önemli enstrumanındır. reddedersen emperyalizme karşı en büyük silahlarından birini de elinden atmış olursun. din de bu işin ayrı bir kolu...

    hem dini hem millliyeti reddedip nasıl devrim yapacaksın ki? sınıf mı? benden sana bir kehanet; bu sınıf bazlı devrimi ne benim torunum ne de o torunumun torunları göremeyecek. ondan sonrakiler görür mü şüpheli...

    ben yatıyorum, iyi geceler."
    (17.05.2010 04:02)

köstebek

    dr. necip hablemitoğlu'nun fetullah gülen cemaati hakkında bilgileri derlediği bir kitaptır. bu kitap yayımlandıktan kısa bir süre sonra necip hablemitoğlu suikaste kurban gitmiştir.

    kitaptaki bilgiler yenilir yutulur gibi değildir. alıntı yapmaya uğraşmayacağım.
    bilgilerin hepsi birebir belgelenmiş, kaset kayıtları ve hocanın kitaplarıyla kaynaklandırılmıştır.

    kitabın tamamını şu linkten okuyabilirsiniz:

    http://hanifislam.com/hablemitoglu/kostebek/kostebek_giris.htm
    (17.05.2010 03:23)

necip hablemitoğlu

deniz baykal

    kendine yakışanı yapıp istifa etmiştir. oh iyi oldu da denir tüh böyle bitmeseydi de. sonuç olarak adam yapması gerekeni yaptı, bu konuda takdiri de haketti. chp için daha hayırlı olduğu da su götürmez bir gerçek.

    ama yıllardır siyasetin içinde olup da adı tek yolsuzluğa karışmadan kalan nadir siyasetçilerden birinin seks kaseti yüzünden istifa etmesi manidar oldu. böyle bir ahlaksızlığı ve düşüncesizliği neden yaptığı da meçhul.

    gerçi dünyanın her yerinde siyasetçileri alaşağı etmek için kullanılan bir yöntem bu. bu seneki ingiltere seçimlerinde de 3 5 tane siyasetçi seks kasetleriyle alaşağı edildi. her seçim arefesinde böyle kasetler çıkıyor meydana. alıştık. tabi ana muhalefetin kaç yıllık başkanı olunca özne, daha büyük yankı yarattı.

    bakalım chp deniz baykal'ın boşluğunu nasıl dolduracak.
    (10.05.2010 17:10)

milliyetçilik ve sol

    milliyetçilik ve ırkçılık aynı şey değildir. bu iki kavramı birbirine benzetmeye, aynı anlamdaymış gibi kullanmaya çalışan insanlar vardır. fakat bu insanların hataları bu iki kavramı bir saymanız için yeterli sebep değildir. örnek verelim; islam adına, allah ve peygamber aşkına, insanları taşlayarak öldürenler var diye kalkıp da islam'a faşist diyemezsiniz. islam'ı yanlış uygulayan insanlara faşist dersiniz ancak. islam onu yanlış uygulayanlar yüzünden faşistlikle suçlanamaz.

    örnek bağlamında, milliyetçilik ve ırkçılık farklı şeylerdir. sorgulayın.

    oğuz atay bundan neredeyse 50 yıl evvel çok güzel bir tespit yapmıştır; akıldan çıkarmamak gerek:

    "kavram kargaşası yaratarak temel kavramlardan uzaklaşma, temel kavramların kişinin fikrini bir hiçe indirgeyeceği korkusu ve bu korku sebebiyle temel kavramları bulandırma"

    sözü incelersek ve bu başlığa adapte edersek görürüz ki: milliyetçilik temel kavramlardan birisidir ve oğuz atay'ın dediği gibi bu temel kavram bir "kargaşa"ya kurban edilmiştir, sayemizde. çünkü milliyetçilik kavramı bazılarınca ırkçı kavramı ile birdir. türk kelimesi başlı başına ırkçılıktır hatta. bir dakika! ırkçılık da bir temel kavram değil mi? ... milliyetçi isen ırkçı da olmak zorunda mısın?

    kargaşa derken bunu anlatmaya çalışmıştı sanırım oğuz atay.

    bakın, günümüzde milliyetçilik dediğimizde aynı şeyi anlayan kaç insan var? ve milliyetçilik kavramını yorumlarken kendini tamamen özgür bırakıp, kendisiyle bu kavramın arasına kimseyi koymadan, bu kavramla yüzleşen kim var aranızda? milliyetçilik nedir allah aşkına? türk anadan babadan doğan oğuz kağan torunları diye lafan başlayanları milliyetçi saydık değil mi? bunun uğruna kahve bombalayıp katillerle fotoğraf çektirenler de milliyetçiler değil mi? peki "türk milleti çalışkandır" diyen mustafa kemal? o da milliyetçi midir size göre? hrant dink'i vuran ogün samast'la memleketin her karış toprağını kelle koltukta gezen devrimci mustafa kemal'i aynı kefeye koymak sana mantıklı gelir mi ey solcu arkadaşım? mustafa kemal devrimci miydi yoksa ırkçı mıydı? bir insan hem devrimci hem de milliyetçi olamaz, nayır nolamaz mı diyorsun? sana bunu kim öğretti? marksistler mi? kazım karabekir, inönü gibi kökeni belli ve en yakınındaki insanlarla devrim yapan atatürk, milliyetçiliğinden bahsederken ırkçılık mı yapıyordu? buna nasıl cevap verebilirsin ey solcu kardeşim? mustafa kemal'e ırkçı dersen beynin error vermez mi?

    milliyetçiliğin ne olduğunu kavramayan insanlar ne mustafa kemal'i anlayabilir ne de o büyük anti emperyalist mücadelesini ve devrimini. mustafa kemal'i ve devrimini anlayamamış bir türkiye cumhuriyeti vatandaşı eğer solculuktan dem vuruyorsa bilin ki omurgasızdır, karaktersizdir.

    milliyetçi demek kafatasçı demek değildir. o ırkçılıktır. milliyetçi demek insanları ırklarına göre ayırmak ve bir ırkın üstünlüğünü ve egemenliğini savunmak demek değildir. o ırkçılıktır. milliyetçilik demek nihal atsız'ın fikirlerini savunmak demek değildir. o ırkçılıktır. milliyetçi demek ülkü ocaklarına gitmek demek değildir. o ırkçılıktır. milliyetçi demek mhp demek değildir. o ırkçılıktır. kendinizi özgür bırakın. bu ülke istiklal savaşı verirken elinde kurşunu bile olmadan sipere giden her vatan evladı ırkı ne olursa olsun milliyetçiydi, bununla yüzleşin. araya alparslan türkeş'i ve ülkü ocaklarını sokmayın! araya ogün samast'ı sokmayın! sadece vicdanınızı koyun bu gerçekle zihniniz arasına. böylesine önemli ve temel bir kavramı üç beş ırkçı faşistin, sokakta el ele tutuşan çiftleri döven karaktersiz barzoların eline vermeyin, sanki onların değeriymiş gibi sahiplenmelerine müsamaha göstermeyin. milliyetçilik mustafa kemal paşa'nın bıraktığı milliyetçiliktir, buna sahip çıkın!

    milliyetçilik her şeyden önce vatanseverliktir. bunu görün artık. ama kendi kendinize görün. başkalarını araya sokmayın.

    bundan 3 5 sene önce biri bana bu lafları söylese, bu soruları sorsa olduğum yerde çömelir, ne bok yedim derdim, bu kadar açık söyleyeyim. ben de geçtim bu yollardan.

    karl marx bizim genç solcumuza göre mustafa kemal'den daha devrimcidir. her ne kadar karl marx'ın kendi ülkesiyle zerre alakası olmasa da, tarihsel süreç karl marx'ı bazı konularda kökten haksız çıkarmış olsa da, mustafa kemal mi karl marx mı, hangisinin fikirlerini benimsersin denildiğinde marx'ı seçer. sebebi de bahsedilen kavram kargaşasıdır. halbuki bu soru ancak fener mi cimbom mu sorusu kadar derinlik içermektedir. fakat verilen cevap sorudan daha manidardır. odak noktası karaktersizliktir, omurgasızlıktır.

    bir gelenekten gelmeyen, tarihsel süreci okumayan, yaşamayan, sol karakter dendiğinde eylemlerde bağıran adam tipi gözünün önüne gelen, emeğin sömürüsünü hiç görmemiş, hayatı boyunca hiç bir iş yerinde bile çalışmamış ama taraf olmaya zorlanan, mp3 ile büyümüş lümpen gençler muhafazakarlıklara sinir olup solcu olurlar. fakat bir marksist kalkıp da kendilerine "sol cenah milliyetçiliği reddeder" dediğinde zannederler ki milliyetçi olan bir adam mutlaka ırkçı da olmalıdır. zanneder ki bu ülkedeki sol cenah asla milliyetçi olmamıştır. zanneder ki deniz gezmiş milliyetçi değildir. zannneder ki miiliyetçi olan solcu olamaz... okusa bilecektir oysa tüm bu milliyetçilik reddedişlerinin tek sebebi alparslan türkeş denen ırkçı, faşist şahıstır. türkiye'de sol cenah milliyetçilik kavramından bu adamın yüzünden tiksinmiştir. milliyetçilik kavramını kargaşaya sokan, bulandıran bu faşistlerdir. yerini alanlar da marksistler olunca kavram kargaşası tavan yapmıştır. halbuki mustafa kemal vardır bir milliyetçi olarak önlerinde... dolayısıyla milliyetçiliği ve solculuğu yanyana koyamaz ve yeri gelir atatürk'ün bile ırkçı olduğunu düşünür bu delikanlılar.

    "mustafa kemal paşa solcu mudur?" gibi sığ ve karaktersiz bir soruyu kendine sormak zorunda kalır. böcekçedir bu hal. omurgasızlıktır bu hal. yaşadım, oradan biliyorum.

    oysa; türk milliyetçiliği diye bir şey yoktur! onun adı ırkçılıktır, faşizmdir! kürt milliyetçiliği diye bir şey yoktur, onun adı ırkçılıktır, faşizmdir! bu kelimelerle ortaya çıkmak da kavram kargaşası yaratmaktır!

    bugün solcu geçinen lümpen üniversite öğrencileri marx okuyacağına bu ülkenin devrimini okusalar en azından kendi kafalarındaki kavramlara anlam verebilecek kadar karakter sahibi olabilirlerdi. kürt ve türk halklarının bir milliyet oluşturduğunu ve milliyetçiliğin bu halkların beraber kalkınmaları ve güçlenmeleri için çalışmak olduğunu görebilirlerdi mesela. ama onlar henüz komünist manifesto okuyorlar. kendi devrimimizi ancak kendileriyle yüzleşip ne kadar arada kalmış ve karaktersiz olduklarını anladıkları gün okuyacaklar...

    (eski tanımlarımı okuyanlar bu yazının bir kırılma noktası olduğunu görebilir. çelişki benimdir)
    (10.05.2010 03:01)

and it rained all night

    meclisteki küfürleşmeleri izlerken, inönü'ye hitler benzetmesi yapanlara yavaş oha çüş derken filan playlistten fırlayıp beni kendime getiren şarkı oldu. sağolasın thom yorke. sen ölme e mi?

    sözleri;

    and it rained all night and washed the filfth away
    down new york airconditioned drains
    the click click clack of the heavy black trains
    a million engines in neutral

    the tick tock tick of a ticking timebomb
    fifty feet of concrete underground
    one little leak becomes a lake
    says the tiny voice in my earpiece
    so i give in to the rhythm
    the click click clack
    i'm too wasted to fight back
    tick tack goes the pendulum on the old grandfather clock

    i can see you
    but i can never reach you

    and it rained all night and then all day
    the drops were the size of your hands and face
    the worms come out to see what's up
    we pull the cars up from the river

    it's relentless
    invisible
    indefatigable
    indisputable
    undeniable

    so how come it looks so beautiful?
    how come the moon falls from the sky?

    i can see you
    but i can never reach you

    i can see you
    but i can never reach you
    (06.05.2010 18:56)

tutunamayanlar

    iştahla kitaplara sarılıp 5 - 10 sayfasını okuduktan sonra boşluğa düşüp hiç birini bitiremeyenlerin hikayesi.
    (30.04.2010 02:53)

windows 7

    windows 2000'den sonra, microsoft'un yaptığı en iyi iş. şu an piyasadaki en iyi işletim sistemi, her açıdan.
    (20.04.2010 01:49)

türk milliyetçiliği mi kürt milliyetçiliği mi

    yardımcı olacak sorular sormak istiyorum size; isteyen sadece yorumumu okusun ama bence ve lütfen soruları okuyup cevapları kendinize vermeye çalışın. başlayalım.

    1 - terör denince aklınıza milliyetçilik kavramı geliyor mu? PKK denilince aklınıza poşulu keleşli mağara adamları mı geliyor yoksa koyu kürt milliyetçileri mi?

    2 - Bugüne kadar pkk örgütündeki teröristlerin kürt milliyetçiliği yaptığını ve bu yüzden kürt milliyetçiliğinin türk milliyetçiliğinden çok daha vahim sonuçlara yol açtığını hiç düşündünüz mü? Bunu düşünmediyseniz sizce bunda köşe yazarlarının pkk ve kürt milliyetçiliği kelimelerini hiç yanyana kullanmamış olması muhtemel midir?

    3 - "biz türkler medeniyet kuramamış at üstündeki göçebe barbarlarız" diyen insanlara rastladınız mı? sizce köşe yazarları arasında türk milliyetçiliğini barbarlıkla aynı kefede görenler var mı?

    4 - ahmet türk yumruklandıktan sonra medyada kopan fırtınadan haberdarsınızdır. büyük bir kesim yumruğu atan şahsın milliyetçilik duygularıyla hareket ettiğini ve bu duygunun insanı barbarlığa götürdüğünü söyledi. saldırgan ve saldırı üzerinden türk milliyetçilerine giydirip saldırganı ve zihniyetini kınadılar. peki siz bugüne kadar pkk'nın kürt milliyetçiliği yapmasına dair bu köşe yazarlarından herhangi bir kınama gördünüz mü? bugüne kadar hep "milliyetçiliğin her türlüsü zararlıdır" demesine rağmen pkk'nın kürt milliyetçiliğine dayanarak öldürdüğü binlerce askeri görmezden gelip sadece türk milliyetçilerinden dem vuran yazarlar var mı?

    5 - türk milliyetçileri ırkçıdır. faşisttir. bu sizce doğru mu?

    6 - peki pkk ırkçı mıdır? faşist midir?

    7 - siz bugüne kadar pkk ve ırkçı kelimlerini yanyana kullanan bir yazara denk geldlniz mi?

    8 - eski dtp üyeleri yada herhangi başka bir kürt milliyetçisi isim bugüne kadar bir türk milliyetçisi örgüt tarafından suikaste uğradı mı?

    9 - türk milliyetçisi olan herhangi bir insan ya da kürt milliyetçilerine ırkçı, faşist, barbar, vandal diyen bir köşe yazarı bugüne kadar pkk tarafından suikaste ya da pusuya kurban gitti mi? gülay calap kimdir? leyla zana meclise başında pkk bayrağı ile girip zafer işareti yapmasına ve kürtçe yemin etmesine rağmen neden hala faşist, ırkçı, barbar ve vandal türk milliyetçileri tarafından öldürülmemiştir? ahmet türk aşiret ağalığı yapmış mıdır?

    10 - türkiye adını bile faşistçe bulan pkk lılar kürdistan ismini neden faşistçe bulmuyor?

    11 - bugün türk milliyetçisi olduğunu medyada haykırabilmek mümkün müdür? haykırırsanız diğer yazarlar nasıl tepki verir? peki ya ahmet türk yaklaşık 30 yıldan beri pkk örgütüyle ve abdullah öcalan ile yakın ilişkileri içerisinde olduğu bilinen bir adam olmasına ve meydanlarda federasyon diye bağıran halkın önünde ezdiler, yaktılar, yıktılar, öldürdüler diye bağırmasına rağmen neden kürt milliyetçisi olmakla suçlanmıyor? devlet bahçeli "türk halkı" deyince insanları ayırmakla ve akan kanın durmasını engellemekle suçlanırken ahmet türk kürtlere "benim halkım" deyip de türkleri başka halk kabul ettiğinde neden barışı bozmakla suçlanmıyor?

    12 - bugün kürtleri mi yoksa türkleri mi savunursanız daha fazla tepki görürsünüz? hangisi daha fazla kınanmayla sonuçlanır?

    sorular bu kadar.

    gelelim benim yorumuma.

    istenilen artık başarılmıştır. bugün bir kürt milliyetçisi yaşanan onca cinayete, suikaste, katliama rağmen "bana dokunamazsınız, demokrasi var, istediğimi söyleyebilirim" diyor, federasyon diyor, demesini sağladılar. onlar ezik, sefil ve harap bir hayat yaşadılar çünkü. öyle öğretiliyor. kimse onu ayrımcılıkla faşistlikle suçlamıyor. oysa bir türk milliyetçisi bunu söylerken 40 kez düşünür oldu. ben türk milliyetçisiyim diyebilmek sağlam arka gerektirir hale geldi. özellikle medyada. anında ırkçı, kafatasçı oluveriyorsunuz.

    ahmet türk yumruklandıktan sonra samsun'da 2 polis öldürüldü. pkk mı yaptı belli değil ama fotoğrafta 23 tane kovan saydığıma göre "terör saldırısı" olduğu belli.

    "terör saldırısı"

    terör dedik mi iş bitiyor. kimse kalkıp da bu iş kürt milliyetçisi bir örgütün işi demiyor çünkü. ahmet türk'e atılan yumruk türk milliyetçiliği sonucu ama ölen polisler ve askerler terör saldırısı. terör... ne acayip bir kelime değil mi? sanki her şeyden soyutlanmış gibi. ırkçılıktan, faşistlikten, aşırı milliyetçiikten uzakmış gibi... sadece terör... o artık başka bir şey.

    bu ülkenin insanları mavi çarşı katliamını çok çabuk unuttu.

    ve ben bir türk milliyetçisi değilim.
    (19.04.2010 04:22)

süreyya ayhan

    pistlerden ömür boyu men cezası onanmıştır, süreyya ayhan artık bir sporcu dahi değil. hayırlı olsun.

    ben kendisine hiç acımıyorum. karşımdaki profile sinirli de değilim. ne ettiyse kendi kendine etti, yani dünya şampiyonlarının yanından dalga geçer gibi koşarak geçip birinci olan da oydu, kendisine rüzgarın kızı dedirten de oydu, şimdi doping kullanmak gibi onursuzca bir sebepten dolayı pistlerden ömür boyu men cezası alan da odur.

    hayat kendi hayatıdır, seçim kendi seçimidir, kimseye de laf düşmez, demek mümkün olabilirdi; eğer süreyya ayhan ha bire ekranlara çıkıp "bana değil türkiye'ye zarar veriyorlar", "olimpiyatlara katılsam birinci olurdum", "çocuk doğurmak istiyorum çünkü doğumdan sonra vücut kendini çok hızlı yeniliyor" gibi sinir bozan, bizi aptal yerine koyan laflar etmeseydi.

    bu laflara cevap vermek kolay, her biri için paragraf paragraf cevap yazılabilir. gereksiz olur.

    mesele şu ki, bu kadın ilk tanınmaya başladığı zamanların ardından amerika'ya gitmiş, devlet desteği ile orada 3 sene yaşamış ve tek bir müsabakaya bile girmemesinin sebebini hazır olmamakla ve sakatlıkla açıklamıştı. şimdi kalkıp da türkiye'de sporcuya destek verilmiyor denmesinin manası, bu yüzden yok. süreyya kendisine sunulan imkanları kullanmadığını ve kullanmaya niyetinin olmadığını dünya aleme gösterdi. ve süreyya ayhan o zamanlarda doping kullandığı gerekçesiyle dava edildi. sonuçlar da belli olunca herkese sataşmaya başladı.

    antrenörü onu zamanında dünya şampiyonu yapabilecek kadar iyiydi, o yüzden şimdi kalkıp da adama laf etmeye gerek yok. var aslında ama yok çünkü özel hayat oluyor burası. fakat mesele devlet desteğiyle bir sporcu olarak amerika'da yaşarken çocuk yapma kararı almak, amerika'da devlet desteğiyle yaşayıp tek bir müsabakaya bile katılmamak, üstüne bir de doping kullanmak ve sanki birinci olması kendisinden başka birilerinin çok yararınaymış gibi "ben değil türkiye kaybetti" demek olunca orada bu hanıma biraz laf etmek gerektiğine inanıyorum.

    süreyya ayhan kendisine sunulan imkanları kullansaydı, çocuk doğurmasaydı, doping kullanmasaydı şimdi hala bizim gurur duyduğumuz bir atlet olacaktı. ve bu bizim açımızdan sadece "gurur duymak" olarak kalacaktı. süreyya ayhan birinci olunca kimse bana madalya vermiyor, bana iş bulmuyor ne de olsa, yararı yok kimseye bunun. fakat eğer bunlar olmasaydı, kendisi milyarların sahibi başarılı bir olimpiyat atleti olacak ve hayatının geri kalanını göğsünü gere gere, alın teriyle kazandığı başarısı ve parasıyla mutlu mesut yaşayacaktı. kendi adını taşıyan spor salonları açılacak, insanlar ona bakıp atletizme özenecekti. tüm bu hayallerin hepsini kendi elleriyle mahvetti. yazık oldu.

    söylediklerine karşılık olarak şunu demek isterdim; senin men cezası alman türkiye'ye bir şey kaybettirmiş filan değil. türkiye zaten hiçbir zaman atletleriyle tanınan bir ülke olmadı. fakat seni görüp atletizme heves edecek çocuklara nasıl bir örnek olduğunu , seni görüp atletizme bütçe ayıracak devlet bakanlarına nasıl bir imaj çizdiğini ve seni görüp gurur duyacak türk insanına nasıl bir hayal kırıklığı yaşattığını görebiliyorsan eğer bu dakikadan sonra tüm bunları nasıl oldu da tek başıma mahvettim diye düşünmen gerekir. doping kullanan bir sporcunun elinden lisansını almak türkiye atletizm federasyonun hatası değildi çünkü. türkiye değil, sen kaybettin. hem de öyle bir kaybettin ki artık kimse seni kurtaramaz. kendin ettin kendin buldun. maalesef.
    (17.04.2010 19:19)

sayfa: 1-2-3-4...-123

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.