tutunamayanlar

    "Bana kitap kurdu, boş hayaller kumkuması, hayatın cılız gövdesi gibi sıfatlar yakıştırılabilir. Şövalye romanları okuya okuya kendini şövalye sanan Don Kişot’a benzetebilirsiniz beni. Yalnız onunla bir fark var aramda: Ben kendimi Don Kişot sanıyorum.

    Kitaplardan, yaşantılarım için yararlanmadığımı ve kendimi bir biçime sokamadığımı da yüzüme vurabilirsiniz. Ne yapabilirim? Kitap okumakla, manavın beni aldatmasına engel olamıyorum bir türlü. Manava inanmadığım halde beni aldatıyor namussuz. Ya inandığım dostlarımın beni aldatmasını önlemek: Büsbütün imkansız bu. Dostlarım alay ediyor benimle. Bu çocuğun sonu ne olacak, diyorlar. Hiç olmazsa kitaplardan kitaplar çıkarmalıymışım. Bunu da yapamıyorum, yazamıyorum. Kitapları işimde kullanılacak bir mal gibi göremiyorum; kapılıyorum onlara. Belki kitaplar da onlara karşı gösterdiğim aşırı ciddiyetimle alay ediyordur. Biliyorum, kitaplar da beni adamdan saymıyorlar. Fahişelerin, onlara barlarda para yediren tüccarları küçümsemesi gibi hor görüyorlar beni..."
    (17.04.2010 02:00)

tutunamayanlar

    "Ne gördün bütün kapıların birer birer kapandığı bu dünyada? Hangi kusurunu düzeltmene izin verdiler? Son durağa gelmeden yolculuğun bitmek üzere olduğunu haber verdiler mi sana? Birdenbire: “ Buraya kadar!” dediler. Oysa, bilseydin nasıl dikkatle bakardın istasyonlara; pencereden görünen hiçbir ağacı, hiçbir gökyüzü parçasını kaçırmazdın. Bütün sularda gölgeni seyrederdin. Üstelik, daha önce haber vermiştik derler onlar. Her şeyin bir sonu olduğunu genel olarak belirtmiştik.
    Kendimi bırakmalıyım diye söylendi. Direnmekten vazgeçmeliyim. Yaşamalıyım ve görmeliyim. Bilmediğim bu ülkeye yolculuktan korkmamalıyım. Kimsenin ilgilenmediği bu silik insanların dünyasına girmeliyim. Selim’in yolculuğu yarıda kaldı, aklı da. benim ne işim var onların arasında? Olur mu Selim? Ben onları ne yapayım? Onlar beni ne yapsınlar? Öyle deme Turgut. Seni görünce nasıl sevinirler bilemezsin. Benden de selam söylersin. Kusura bakmayın işi çıktı gelemedi dersin. Onlar anlarlar. Rüya gibidir Turgut: aklınla karşı koyamazsan birdenbire bir kapının önünde bulursun kendini. Hepsi kapının önünde birikmişler seni bekliyorlar. Onlar seni istiyorlar selim: tutunamayanlar prensini istiyorlar.
    Öyle anlatmadık mı kerhanede? Sen anlattın Turgut. Kapının önünde fazla durma. Hemen içeri gir Turgutçuğum Özben. Onların kahramanı sensin. Bir kahraman bekliyorlardı yüzyıllardır. Kendileri gibi olmayan gene de onları anlayan bir masal kahramanı. Gir içeri, bekletme zavallıları canım kardeşim. Onlar kendi mantıklarıyla senin gelişinin nedenlerini anlattılar sana. Dinledikçe hak vereceksin onlara. O kapının önüne sürüklenmenin nasıl kaçınılmaz bir kader olduğunu anlayacaksın. İlk şaşkınlığından utanacaksın. Rüyada da öyle değil midir? Bırak kendini: rüyada yaşamaktan güzel ne var ki? Dilediğin insanları da yanına alırsın.: dairedeki mühendis olmak isteyen memur gibi. maceranı yaşa kardeşim. Bütün acılarını, senin gibi kahraman bir savaşçıya anlatmak istiyorlar. Birbirlerine anlatacak sözleri kalmamıştı. Seni milletvekili seçtiler oybirliğiyle. Onları temsil etme yetkisini aldın artık. Düşün önüne ne fırsat çıkıyor: istediğin kadar oynayabilirsin artık. Çekinmeden istediğini söyleyebilirsin. Her şey, nasıl isterseniz öyle olur. Zaman kavramını silersiniz: istediğiniz çağdaki insanlarla birlikte yaşarsınız. Kimse kapıdan çevirmez sizleri. Bütün olumsuzlukları kaldırırsınız ortadan. Bütün maceraların sonunu istediğiniz gibi bitirirsiniz. Kimse engel olmaz size. İsterseniz dünya nimetlerini tadarsınız sonuna kadar, isterseniz manastıra çekilirsiniz hep birlikte, kadınlı erkekli. İsterseniz ikisini de birlikte yaşarsınız. Bir yandan en güzel şarapları yaparsınız dağlarda keşişler gibi; bir yandan şehirlere götürüp içersiniz, o şarapları en karanlık meyhanelerde, Dostoyevski’yle birlikte. Çocuklarınız doğar kadınlarınız yorulmadan; karınlarında taşımadan doğururlar onları. Kanunlar çıkarırsınız benim açıklamalarımda olduğu gibi; herkesi her şey yaparsınız: kimseye danışmadan ve anayasaya uygunluğuna bakmadan: zorlamadan uyulacak kanunlar yaparsınız. Dairedeki memuru mühendis yaparsınız. İçinizde hiçbir acılık birikmez. Ne bırakılmış olmanın ne anlaşılamamanın, ne yaşamamanın, ne de baştan yaşayamamanın acısı bozmaz düzeninizi. Düşünmeden kapılırsınız olaylara. Sonu ne olacak diye korkmazsınız. Sonu yoktur ki... Sonu gelmez şövalye romanları gibidir bu yaşantı: en zor anlarda daima açık bir kapı bulunur girip saklanacak. Ne gördün bütün kapıların birer birer kapandığı bu dünyada? Hangi kusurunu düzeltmene izin verdiler ? Son durağa gelmeden yolculuğun bitmek üzere olduğunu haber verdiler mi sana ? Birdenbire: “ Buraya kadar!” dediler. Oysa, bilseydin nasıl dikkatle bakardın istasyonlara; pencereden görünen hiçbir ağacı, hiçbir gökyüzü parçasını kaçırmazdın. Bütün sularda gölgeni seyrederdin. Üstelik, daha önce haber vermiştik derler onlar. Her şeyin bir sonu olduğunu genel olarak belirtmiştik. Yaşarken eskidiğini ve eskittiğini söylemiştik. Sevginin ölümünü her Pazar çanlar çalarak ilan etmiştik. İşte onların kanunları böyle. Bizimkilere benzeyebilir mi hiç ? Şehrin duvarlarına sırayla üç kere ilan asıyorlar: sevginize dikkat ! Dördüncüde ilan ve sevgiyi kaldırıveriyorlar. Onlarla başa çıkılmaz Turgut. Ben çıkabildim mi? bilincin uyarmasın seni. Dikkat et Turgutçuğum, bu güzel hayalleri, şekilleri kaybetmesin bilincin. Kurtar kendini onun baskısından. Rüyadan gerçeğe geçmenin acılarını yaşama. Ne olur Turgut. Uyanma sakın.Ne olur uyanma; ne olur... ne olur.. silme..."
    (17.04.2010 01:51)

sümerler

    bir şekilde dinlerle ilgili araştırma yapmak isteyen her insan evladının ucundan bucağından araştırması gereken uygarlıktır. m.ö. 2500 yılında kurulan bu uygarlık insanlık tarihinin en gizemli ve en ileri uygarlıklarından biridir ve kesinlikle en önemlisidir. burçları icat eden, daireyi 360 dereceye bölen, bir ayı 30 gün, bir yılı 360 gün hesap eden bir uygarlık...

    o kadar ki; bugün kendinize ait sandığınız binlerce gelenek, adet aslında sümerlerindir. orjinal sandığınız zilyonla şey sümerlerindir. nereden geldiğini bilmediğiniz şeylerin neredeyse hepsi sümerlerindir. sadece bir dine ait sandığınız tasvirler, tabirler ve mucizeler daha ortada kutsal kitap yokken sümer mitlerinde onlarca kez tekrarlanmıştır.
    (14.04.2010 05:11)

zaytung.com

ahmet türk e yumruk atılması

    ne kınadım yumruk atan adamı ne de aferim yiğidim dedim. açıkçası hiç umrumda değil ahmet türk'ün yumruk yemesi ya da ona yumruk atılması. eminim bir çok insan şu an içinden "oh olsun" diyorken mesele arkadaşlarla konuşmaya ya da sözlüğe girmeye geldiğinde "bana yakışan budur" deyip "şiddeti kınıyorum, ahmet türk'e yapılan saldırı acizcedir" filan diye ağız değişecektir. yumruğu öven adam direkt faşist ilan edileceğinden konu hassaslaşıyor. normaldir, içinden oh olsun diyenler buraya gelir kınama yapar... size yakışan nedir bilemem ama ahmet türk bunu haketmiş bir adam mı değil mi noktasına gelecekse mesele herkesin kendine göre değer yargıları var, kalkıp da onu bunu kınarken azıcık dikkatli olmak lazım ki sonra kendimizle çelişmeyelim. kimse yumruk yemeyi haketmez de demeyeceğim, meraklanmayın. bazı insanlar ciğerlerinin deşilmesini bile hakeder. ahmet türk yumruk yemeyi haketmediği gibi yumruk yediği zaman aziz ilan edilmeyi de haketmiyor, bundan eminim.

    1993'te turgut özal'ın emriyle abdullah öcalan ile görüşüp pkk ile ateşkes antlaşması imzalayan, dibinden beri pkk ile ilişkisi olan bir isimdir ahmet türk. ateşkes sonrasında olanları biliyoruz işte.

    siz meclisteki değil de meydanlardaki konuşmalarına bakın bu adamın. mecliste süt dökmüş kediye dönen bu zat meydanlarda pkk ve apo bayraklarının önünde halkı gaza getirirken hiç de kuzuya benzemiyor, ben söyleyeyim. bugüne kadar yaptığı hiçbir şey de yok. aradaki meseleyi çözebilmek için söylediği şeyler "demokrasi, barış" dışında bir şey de değil. arpa boyu yol alamadı çünkü almak değil niyeti, profil çizmek. sakin, sessiz, kuzu mübarek...

    burnu kırılmış. hiç umrumda değil. ama ne biiyor musunuz asıl, ahmet türk şimdi demokrasi kahramanı olacak. hiçbir şey yapmadan, anca meydanlarda milleti gaza getirip mecliste "demokrasi, barış" teraneleri okuduktan sonra köşesinde gündemi izlemiş bir adam sanki çok büyük işler becermiş gibi kahraman olacak. yumruğu atan adam bunu hala öğrenememiş kadar aklı zayıf bir şahıs.

    yazık oldu, ahmet türk'e değil, samsun ile diyarbakır arasındaki çizgiye. şimdi bir diyarbakırlı samsun'a, bir samsunlu da diyarbakır'a kolay kolay gitmez, gitse de kendini pek rahat hissedemez.

    bu ülke insanının kendi kendisine yaptığını yedi düvel birleşse yapamaz. en güzel kanıt da bu. ahmet türk çıktı, herkes sakin olsun, barış korunsun filan dedi. tam mağdur adam hezeyanları, süper duygu sömürüsü. her halükarda avantajlı olan ahmet türk amcamız.

    aziz ahmet türk amcamıza "geçmiş olsun", yumruk atan adama da "aklının orta yerine tüküreyim senin" diyorum..
    (13.04.2010 03:03)

2010 anayasa değişikliği paketi

    anayasa mahkemesinin yerindelik denetimi yapmak gibi bir durumu olmaz, danıştayın olmuştu ki yetki aşımıyla anca yaparsa o yapar. anayasa mahkemesininkine öz bakımından denetleme denir ki yasayla yasaklanmıştır. karışmasın bunlar.

    sonra da hukuk devleti ilkesiyle alakalı olmayan referandum kısmına gelelim; anayasa mahkemesi neyi ne sebeple reddeder bilemem ama bahsi geçen kurumların yapısının değişiklik tasarısı göstermektedir ki hsyk gibi bağımsız olması gereken ama olmayan bir kurumun yürütmeye hepten bağımlı olması gibi tasarı varken ortada, anayasa mahkemesi böyle bir değişikliği olsa olsa kuvvetler ayrılığı/yargının bağımsızlığı ilkesine dayanarak reddeder. bunun hukuk devleti ilkesiyle filan alakası yok. bunlar da karışmasın.

    allengirli laflar edeyim derken karanlık yollara sapmamak lazım; hele hele apolitiksek.
    (10.04.2010 18:09)

veda

    atatürk filmi değil. böyle atatürk filmi olmaz.

    atatürk'ün efsaneleştirilmesinden dem vuran arkadaşlardan değilim. zaten bu memlekette şeyh uçmaz müridleri uçurur diye bir laf varken, tayyip'e peygamber diyen de varken, atatürk'ün efsaneleştirilmesinden hiç de muzdarip değilim. efsaneleştirilecekse o efsaneleştirlmeli zaten. sakallı soytarılar değil. neyse.

    mesele filmin atatürk'ü ne kadar anlattığı...

    siz ismet inönü'nün isminin bile olmadığı, bir kez adının bile geçmediği bir filme nasıl atatürk filmi dersiniz? halide edip adıvar denen kadın atatürk ile birlikte aylarca bir kütüphaneye kapanıp çeviri yapmamış mıdır? uzun süre yanında değil midir? peki bu kadının neden adı bile yok bu filmde? enver paşa? ittihat ve terakki? meclisin açılışına kadar geçen o sıkıntılı ve uzun zaman? onca kongre? vahdettin? cumhuriyetin kuruluşu, inkılaplar? hiç biri mi önemli değildi? sadece annesi, latife hanım, fikriye hanım, salih bozoktan mı ibaret atatürk'ün hayatı?

    o kadar yavan bir film ki içiniz bayılıyor. atatürk gibi bir adamın o kelle koltukta, isyanlarla geçen hayatını olabilecek en uyuz haliyle anlatıyor film. üstelik 3 kişi etrafında gidip gelmekten başka bir şey anlattığı da yok.

    livaneli bu filmle gözümden bir kez daha düştü. kesinlikle izlemeyin.
    (10.04.2010 02:30)

2010 anayasa değişikliği paketi

    popülizm böyle bir şeydir işte. demokrasiden dem vurmanız, 80 anayasasının insan hak ve özgürlüklerine ne kadar duyarsız olduğunu söylemeniz akabinde referandum/halkın dediği olsun demeniz sizi herkesin gözü önünde çevirdiğiniz dolaplardan sıyırır. çünkü kitleler her zaman koyun psikolojisiyle hareket eder ve ayrıntıya dikkat etmez. popülizm öyle şuursuz bir kitle oluşturur ki 8 yıldır adını anmadığınız hsyk sırf bu sene sizinle takıştı, ters kararlar verdi diye şıppadanak yapısını değiştirmeye kalkarsınız, olay bu kadar alenidir, ama 1 insan bile bunu fark etmez. zamanında tayyip erdoğan'ı affedip hapistençıkar çıkmaz parti başkanı olmasına izin veren anayasa mahkemesi şimdi de haklı olarak hükümete ters kararlar alınca hoppadanak yapısını değiştirmeye kalkarsınız, kimse sizin bunu nasıl ve ne zaman yaptığınızı görmez, göstermeye çalışana da samimi değilsin, hani demokratiktin diye hesap sorarlar. samimiyet? eheh:)

    akp bu değişikliği hsyk, anayasa mahkemesi, yaş kararları gibi işine gelmeyen durumlardan rahatça sıyırabilmek, tüm muhalifleri yoldan çıkarmak ve yarın bir gün alaşağı oluruz, bu yaptıklarımızın hesabını yüce divanda veremeyiz diye düşündüğü için yapmaktadır. paketin zamanlaması da içeriği de bize bunu işaret ederken demokrasiden dem vurmak ancak hükümet yalakalığı olur.

    mesele samimiyet kadar basit bir konu olsa kimse bunu konuşmazdı zaten.
    siyaset dediğin şeyin samimiyeti olmaz çünkü.
    siyaset samimiyetsizlik ve içten pazarlık üzerine kurulmuştur.
    (10.04.2010 02:17)

2010 anayasa değişikliği paketi

    yapılan araştırmalara göre 51 milyon seçmenden 17 milyonunun hakkında bir fikri olmadığı fakat buna rağmen referandumla belirlenilmesi istenen değişiklik paketidir. çok şahanedir çünkü halkı ilgilendiren neredeyse tek mesele olmamasına rağmen yine de halk oylasın diyor hükümet.

    paket hakkında bir fikri olmayan, içeriği nedir bilmeyen vatandaş bile referandum denildiğinde "hee evet biz oylayalım" demeye başlıyor. öyle salaklaştık artık. pakette ele avuca gelir bir taraf da yok. memura grev hakkı tanımadan sendikalaşma hakkı getiren paketten ne anladım ben? hsyk'nın yapısıyla niye şimdi oynadınız? 7 sene önce nerdeydiniz? adamlarla takışınca mı aklınıza geldi? alırım senden tüm yetkimi diyen hsyk başa bela olunca paketle geldiler önümüze. anayasa mahkemesindeki durum ondan beter. cidden şahane yönetiliyoruz bence.

    hee evet biz oylayalım yau!

    paketin içeriğini de kopyala yapıştır yapayım da yarın bir gün referandum olur, bari buradan bir aşinalık olsun hepimizde.

    ***************

    "Anayasa Mahkemesi’nin yapısı değişiyor. Üyeler 12 yıl için seçilecek. Bir üye iki defa seçilemeyecek. Anayasa Mahkemesi 19 üyeden oluşacak. (ee ne alaka? niye?)

    HSYK’nın yapısı: 4 üye Köşk. 1 üye Anayasa Mahkemesi. 3 üye Yargıtay. 1 üye Danıştay. 7 üye adli. 21 asıl ve 19 yedek üyesi olacak.(öhöm)

    YAŞ kararları yargı denetimine alınıyor. Askere sivil yargı yolu açılıyor.

    Memurlara toplu iş sözleşmesi ve sendika hakkı tanınıyor.

    Geçici 15. madde yürürlükten kaldırılıyor, 12 Eylül'e yargı yolu açılıyor.

    - Siyasi yasaklar 5 yıldan 3 yıla indiriliyor

    - Siyasi partilerin kapatılması zorlaştırılıyor. Siyasî partilerin kapatılması, Yargıtay Cumhuriyet Bassavcısının talebi üzerine, Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan her bir siyasî partinin beser üye ile temsil edildigi ve Meclis Baskanının baskanlıgında olusturulacak Komisyonun üye tam sayısının üçte iki çogunlugu ve gizli oyla verecegi izin üzerine açılacak dava, Anayasa Mahkemesince kesin olarak karara baglanacak. Komisyonun bu kararı, yargı denetimi dısında. Reddedilen izin basvurusunda ileri sürülen sebepler, hiçbir sekilde yeni bir basvuruya konu olamayacak. Siyasî parti gruplarında ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde izin konusunda görüsme yapılamayacak ve karar alınamayacak.

    - Yurtdışına çıkma hürriyeti ancak suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlanabilecek

    - Disiplin kararları yargı denetimi içine alınıyor. (yuh)
    (09.04.2010 02:16)

özel yetkili savcı

    bağımsızlığı ve tarafsızlığı bile muallakta olan bir makamın, savcılık makamının, özel yetkiyle donatılması durumudur ki günümüzde çok manidardır. kağıt üzerinde olmasa da pratikte adalet bakanlığının emrinde çalıştığı su götürmeyen bir savcı "özel yetki" ile donatılırsa nasıl bir şey olur? süpermene mi benzer? kızılötesi ışınlarla delil mi bulur? modifiyeli şahin gibi mi olur? kıçı başı mı atar?

    bunu da yeni öğreniyoruz. özellll yetkii!

    özel yetkili savcı, eskilerin devlet güvenlik mahkemesi savcısı dediği savcının yeni haliymiş. bu savcılar birden fazla ili kapsayacak yetkiye, kolluk kuvvettine ve kaynağını herhangi bir güvenilirlik testinden geçirmeden tutuklama emri vermeye haizler. seni içeri almak isterse alıyor ve ifadeni bile almadan zort kendini nezarethanede buluyorsun. artık bahtına, hakkında delil bulunmazsa serbest kalman için dava bekleniyor. bulunursa içeride yattığın süre yanına kar kalıyor.

    kullanıldığı yerler de terörizm tehlikesi yaşanan, gece dağda askere kurşun sıkıp gündüz köyde davar güden adamların bulunduğu memleketler. yani 1990 yıllarında doğu memleketlerimizde güvenliği sağlayabilmek için uydurulmuş bir makam. özel yetkisini veren de adalet bakanı. çok özel adamlar bunlar. the chosen one'lar.

    memlekette herkesin birilerine laf atmaya yer aradığı belli de, özel yetkili savcı dedikçe kendimi tutamıyorum kusura bakmayın. hayır, insanlar da sanki yıllarca yanlarında özel yetkili savcılarla büyümüş gibi hiç garipsemeden kuzu kuzu dinliyorlar, abi adam özel yetkiliymiş diye yorum yapıyorlar. ya birader ne demek özel yetkili savcı ya? ver o özel yetkiyi sen bana bak memlekette bir tane kansız bırakıyor muyum? özel yetkiyse özel yetki kardeşim, ne de olsa adalet bakanının iki dudağı arasında.

    ben adam öldürme lisansı istiyorum. adalet bakanı bana bu özel yetkiyi versin bakın nasıl temizliyorum memleketi!
    (09.04.2010 01:46)

utorrent

    www.torrentz.com yardımıyla ekstradan tracker ekleyerek hızını büyük oranda artırabileceğiniz, aynı anda onlarca dosyayı download edebilen ve bunu istediğiniz hızda ayarlayabildiğiniz, türkçe desteği de olan programdır.

    mininova ise supporter olarak artık yetersizdir, seeder problemi bir yana, kaliteli içerik problemi de baş göstermiştir.
    (27.01.2010 14:44)

iknowthepiecesfit

    terhis olalı 6 gün oldu ama evden bugün çıktım.

    hoşbulduk:)
    (23.01.2010 20:49)

iknowthepiecesfit

    on ikinci günü de tamamlamış er kişisidir şu günlerde. acemilik zor zanaat. gün sayıyorum daha şimdiden.
    (23.08.2009 14:21)

nabucco

    hükümetin ne kadar acemilerden oluştuğunun bir örneğidir bu proje.

    medyanın abarttığı kadar inanılmaz büyüklükte olmasa da önemli bir proje bu. çünkü ruslar'ın nüfuzunu zayıflatıyor ve türkiye'yi güçlü pozisyona sokuyor. hani ilkokulda habire jeopoliik önem diyorlardı ya, ahan da onun çok güzel bir örneği bu. türkiye'nin bir jeopolitik önemi varsa eğer bu proje güzel bir örneğini oluşturuyor.

    bu durumda nabucco projesiyle rusya'yı egale etmek isteyen ülkelerle rusya arasında türkiye'yi ikna etmek için bir yarış başlaması lüzumlu geliyor. bu işi profesyonelce yönetecek bir hükümetimiz olsaydı eğer şu anda rusya'nın etekleri fena halde tutuşmuş, yana yana bizi ikna etmeye çalışıyor olması lazım gelirdi. (henüz bir görüşme bile yapılmadı) oysa ruysa tam tersine bize rest çekip gözümüzü korkutmaya çalışıyor. ihracatımıza darbe vurmaya uğraşıyorlar. hükümet de izliyor.

    geçen gün televizyonda "rusya'ya rest çekmek çok tehlikelidir" mealinde bir şeyler zırvalayan yazarları görünce kan beynime sıçradı. ne kadar ezik adamlar var ülkede. rusya bu proje ile resmen köşeye sıkışacak durumdayken bile rusya'yı kızdırmaktan korkuyoruz. üstelik hükümet de bundan çok farklı davranmıyor. pısırıklığın bu kadarı türkiye gibi bir ülkeye yakışmıyor.

    üstelik projenin büyüklüğüne bakılırsa bize önerilen kâr oranı ve doğalgaz miktarı da ciddi derecede komik. yani projeyi ülkemizden geçirecek olan ülkeler bile bizi sallamıyorlar. bu haliyle türkiye'nin bu projeye onay vermesi gayet mantıksız olur. hem düzgün kâr elde etme hem de rusya'yı karşına al. olacak iş değil. görüşmeler sonuçlanmamış ve kararlar alınmamış durumda. daha proje gerçekleşecek mi o da belli değil. bu yüzden çok erken eleştiri yapmak mantıklı da değil ama bu zamana kadar bu konu hakkında bir şeyler yapılacağına dair tek kelime eden bir tek kabine görevlisi bile görmediğim için hükümetin çok gevşek davrandığını düşünüyorum. "teğet geçecek" deyip de yüzde on dört küçüldüğümüzü gördükten sonra da hükümetin güvenilecek çok bir tarafının olmadığını düşünüyorum.

    oysa rusya bize alternatif projelerle ve alternatif kârlarla gelmeli ve bizi ikna etmek için uğraşmalı. biz de projeden daha çok kâr ve doğalgaz elde etmek için bunları kullanmalıyız. ama putin tayyip erdoğan'ı iyi tanıyor. one minute deyip israil firmalarını yağladığından haberdar. bu yüzden de geri adım atmıyor. dolayısıyla nabucco bile rusları korkutmuyor.

    olursa hayırlı olsun ama bu haliyle hayırlı da olmayacak sanırım.
    (26.07.2009 17:59)

adalet ve kalkınma partisi

    insanların hâlâ nasıl desteklediklerini anlayamadığım parti. üstelik nasıl oluyor da muhafazakar kesim oluyor bu kitle onu da çıkaramadım. bakalım;

    * adamlar 38 yıldır kapalı olan ruhban okullarını açtı. muhafazakar adam buna nasıl olumlu bakar?
    * sami ofer adlı israilli işadamına telekom hisseleri ihale yapılmadan indirimli olarak satıldı. bu neyin nesi?
    * ihaleye açılan neredeyse tüm kurumları israilliler aldı. muhafazakarlık nerede? paranın dini imanı olmaz mı diyoruz yani?
    * başbakan alenen israilli firma alsın mutlu olurum diye konuştu. ne alaka?
    * mayın yasasıyla israil'e 49 yıllık toprak kiralamak istiyorlar. başardılar sayılır. one minute desek?
    * petrol yasasıyla birlikte şu anda ülkemizde bir türk firması petrol arayamıyor. üstelik bu 49 yıl boyunca böyle gidecek. bunun muhafakarlıkla da alakası yok, bu vatanseverlikle alakalı sanırım.

    bu yazdıklarım muhafazakalara çok dokunacak şeyler. bir de şunlar var:

    * üniversite harçları yüzde yüz oranında artıverdi. sual soran yok. harç dediğin şeye zam yaparsın da yüzde yüz neyin nesi diye hesap soran tek adam yok. sadece bu bile akepe için yıkılma sebebiyken bizim koyun millet ağzı açık izliyor.
    * yılın ilk çeyereğinde dünyada en çok küçülen üçüncü ülkeyiz. yüzde on üç nokta sekiz küçülmek demek geçen seneki büyümeyi de unutun demek. ihracat çöküyor, ithalat artıyor derken ülke yan gelmeye başladı.
    * 2002'de üç buçuk milyar dolar olan cari açık bugün otuz sekiz milyar dolar olmuş durumda.
    adamlar istanbul'un göbeğinde bildiğin devlet okullarını satışa çıkardılar. bırakın eğitime para yatırmayı, var olan okulları da satıyorlar.
    * dünyanın en pahalı doğalgazını alıp bir de utanmadan doğalgaz ile elektrik üretiyoruz. milletler neresiyle gülüyordur bize kim bilir. ve buna bile ses çıkarmayan benim caanım milletim partinin oylarını artırdı ya ona yanarım.

    bu adam daha bir de cumhurbaşkanı olur hiç merak etmeyin. üstelik üçüncü kez de başa gelecekler eminim. bizde bu akıl varken çok tayyipler gelir geçer bu memleketten.
    (26.07.2009 17:24)

sayfa: 1-2-3-4-5...-123

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.