chp genel baskani siyasetcimizdir. kendi partisinin agir toplari arasinda "hizipci deniz" lakabiyla taninir. uzun yillardir turk siyasetinin icinde aktif yer almistir. turkiyeye kazandirilmis projeler veya yenilikler dikkate alindiginda ilelebet muhalefet etmek disinda akilda kalan bir hizmeti yoktur.
iktidar partisinin olumlu olumsuz herşeyine muhalefet eden parti başkanı. parti içi muhalefet tarafından atatürk'ün mirası olan chp'yi yönetemediği şeklinde suçlanmıştır. ülkenin laik ve demoktarik bir şekilde yönetilmediğinden şikayet etmesine rağmen parti içi muhalifleri *disiplin kuruluna sevk edip partiden uzaklaştırmasıyla ne kadar demokratik bir insan olduğunu da göstermiştir.
konuşurken e..! e..! diyerek dinleyenleri sıkan, kanal değiştirmeme neden olan lider. söylentilere göre vizyonunu iktidar olana kadar genel başkanlığı bırakmamak olarak belirlemiş**
chp genel başkanı... ozellıkle ak parti iktidarına karsı yapmıs olduğu muhalefetle adından sıkça söz ettirmiştir... lakin iyi, kötü her şeye muhalefet eden bir figür olarak karşımıza çıkmaktadır... ayrıca konuşmaları etkisiz ve sönüktür... kendini iyi yetiştirmiş birine benzemiyor... mevlana'yı anma gününde recep tayyip erdoğan ezberden şiir okurken, deniz baykal kağıttan okumuştur, böylece gözümden bir nebze daha düşmüştür...
hiç iktidar olamayacağını farketmiş olmalı ki hiç iktidar olamayacakmış gibi sadece muhalefet etmektedir. seçimlere girme maksadı mecliste muhalefet olsundur.
nejat uygur, inek şaban ya da en önemlisi cem yılmaz görünce neşeye gark olunduğu gibi deniz baykal mavi ekranlarda görülünce hüzünlenir, üzülür insan. muhkkak o gün bi şeyler elden gitmiştir.
bir yerde bir söz okumuştum deniz baykal ile ilgili, çok hoşuma gider: "bu adam 30 senedir hala umut vaadeden politikacı konumundadır. geçen yıllar baykal'ın bu statüsünde zerre kadar değişikliğe sebep olmamıştır."
bir siyasi parti başkanının amacının ne olması gerektiği konusunu iyice bir düşünüp karara varması gereken kişidir. amacı çok iyi bir lider olup; partisinin türkiye cumhuriyeti vatandaşlarına hizmet vermesini sağlamak üzere kamuoyu nezdindeki görünümünü güçlendirmek midir yoksa yapıcı olamayan uzlaşmaz tutumu ile gerek hükümet gerekse parti içinde olan bitene itiraz mı etmektir bir karar vermesi gereken parti başkanıdır.
anadolu üniversitesinde bulunan prof.dr. özcan uçkan'ın ankara üniversitesi hukuk fakültesinde okuduğu sıralarda sınıf arkadaşı.not:sayın cumhurbaşkanımız ahmet necdet sezer bir alt sınıflarındaymış.
büyük muhalif, ender bulunan deha, son yüzyılda türkiyeÂ’nin çıkardığı en büyük siyasetçiÂ… yüzyıllardır kimsenin nerede olduğunu bulamadığı sorunun bamtelini bularak başörtüsünün takiyeci gericiler için ne anlam ifade ettiğini, ne amaca hizmet ettiğini büyük bir cesaretle açıklama başarısını gösterdi. anlaşıldı ki kullananların dışında herkes için çok amaçlı bir nitelik taşıyan örtü kimsenin ayıbını örtemezmiş. ve deniz baykal onun için ayıp ayıp dolaşırmış ortalarda. Örtmek için de ayıbını başkalarının ayıplarını ortaya çıkarmak isterken milyonlarca başı örtülü kadını edilgen, pasif bir konuma koyarak aşağılamak oldu muhalefet, ahlak, siyaset. ucuz iktidar kavgalarında cesaret edilebildiği kadar kullanılabilir de kutsallar yeri geldiğinde aşağılanabilir de. nasıl olsa bir sonraki aşamada gerektirdiği şekli ile en iyi kıvırma yöntemleri konusunda eline su dökülmez ustalıkta siyasiler var.
siyasetin, ahlakın dibine vurmuş, hiçbir ahlaksızlığın sorgulanmadığı bir ülkede deniz baykal maalesef dinozor nesline katkı olmaktan öteye gitmiyorÂ… fakat insan sormadan edemiyor, insan da siyasi onurun insanlık onuru ile kesiştiği hiç mi yer yoktur.
şu sıralar bu kadar çok höykürüp pöykürmesi ciddi bir merak uyandırmaktadır. sebebi reisi cumhurun seçilmesimi diye düşünsemde kendisi ve dolayısıyla partisi de alternatif bir isim ve bırakınız ismi, olması gereken bir niteliğe dahi işaret etmeden sadece "laikiiiiiiiizzzz bizzzzz laikiiiiiiizzzz" nidaları kopararak nereye ve kime, ne sebeple saldırdığı belli olmayan chp'nin, gelmiş geçmiş en kabiliyetsiz ve fikirsiz başkanı.
gerekli gereksiz her konuda sert çıkışlar yapması üzerine artık ciddiye alınmayan siyasetçidir*. ayrıca kimi kasdederse kasdetsin başörtüsü ile ilgili yaptığı açıklamalarla, yaşar nuri öztürk sayesinde arkasına aldığı ciddi seçmen desteğini yitirmesine neden olacaktır*.
türk siyasetinin son yıllarına damgasını vurmuş bir siyasetçidir. yaptığı kuru muhalefet ve eleştiriler dışında akılda kalan bir projesi veya hizmeti yoktur. parti içi muhalefeti de tasfiye ettikten sonra partinin tek sesi olmuştur.
şimdiye dek sadece boş konuşan müzmin bir muhalifti kendisi, muhalefette kalmaktan hoşlanan, ki hala da öyle, soğan da olsa yeterki birşeyin başı olayım havasında salınan zararsız bir zattı, ki hala da öyle, fakat gündemdeki asıl konu biraz küçük insan olmakla odaklı sanırsam.
"başörtüsü eşlerin ayıbını örtmez" şeklinde bir laf etmiştir yakın zamanda. meclisin içinde tartışmalar döner, vekiller küfür edip birbirlerini üstüne yürür, parti başkanları, devlet bakanları, başbakanlar, nice unvan sahipleri kenar mahalle delikanlıları gibi atışır, ağır konuşur, hele seçim meydanlarında kimin ne konuştuğunun hesabı bile tutulmaz. doğaldır ki aynı insanlar önemli karelerde rahatlıklar yan yana yer alabilir, cenazelerde acı paylaşır, milli ya da dini bayramlarda ortak bir sevinç yaşar, v.s, sonuçta fikirlerin tartıştığı politika mecrada kalır her şey, kişiselleşmez, takıntılara dönüşmez.
sonuç olarak bu seferki çok farklıdır, sataşmadan çok bir düzeysizlik, tam manasıyla "belden aşağı vurmaktır". işin içine eşler karıştırılmıştır. kıyısından köşesinden azıcık delikanlık bulaşmış hiç kimse, hatta o varoş çocukları bile kavgasına kadın karıştırmaz. onun üzerinden prim yapmaz. ne demektir "ayıbını örtmez", kötü yola mı düşmüştür ki bu kadın? herhalde kullandığı cümlenin derinliğinden, nereye gittiğinden habersizdir deniz baykal.
kim bilir belki de bu bihaberliği yüzünden hiç iktidar olamamıştır. bu ülkenin çocuğu en sinirlendiği, delirdiği, nefretten gözü döndüğü an bile yanında eşi, sevgilisi, her neyse işte bir kadın varsa, düşmanına bulaşmaz, saygısızlık etmez, karnından konuşmaz.
bir ara basının karşısına çıkıp; falanca bankadaki müdür buraya getirildi onun yardımcısı filanca memur da şuraya getirildi gibi gazete küpürlerine dayanarak politika yapmaya çalışan krnonik muhalefet lideri.
halk oyu ile, sandıkla iktidara gelmesi nerdeyse mümkün olmayan, bunun farkında olduğu için de hem sağa sola saldıran hem de sürekli olarak askere yeşil ışık yakan ana muhalefet liderimiz. hatta yaktığı ışık o kadar yeşil ki gözlerimizi alıyor.
muhalefeti ne kadar kötü yaptığını bilen cumhurbaşkanımız, yeter artık diyerek o konuya da kendisi el atmıştır.
partisinin tbmm grup toplantısında, rte nin cumhurbaşkanı olmaması gerektiğini savunarak olmaz, olmasın, oldurmayın* ifadelerini savuran ana muhalefet partisi genel başkanıdır...
memleketin yarısını tayyipçi yapan lider... kendisinin oy potansiyeli yüzde 50 civarındadır bunun yüzde 10-15 lik kısmını chp alır, diğer kısmını da en kuvvetli rakibi (bkz: ak parti). iktidar olmak isteyen her parti ve liderin olmazsa olmaz baş dostudur. bu dostluğunu onlara muhalefet olarak gösterir. iktidar olmak gibi bir amacı yoktur, bu işi beceremeyeceğini bildiği için muhalefette atıp tutmak onun en büyük erdemidir.
o halka, halk da ona yabancıdır bu nedenle o iktidara, tüm millette ona muhaliftir...
bir hafta önce recep tayyip erdoğan'a eğer aday olmazsa "başbakan’ın korktuğundan değil memleketin hayrını düşündüğünden aday olmadığını bütün türkiye’ye anlatmaya çalışacağım. sözüm söz, yeter ki aday olmasın" diyen, bugün itibari ile de "başbakan recep tayyip erdoğan cumhurbaşkanı adayı olmadıysa; bu, millet onu kabul etmediği içindir" diyebilen chp genel başkanı.
genellikle bir sorunun çözümüne yönelik çözüm önerilerine rastlanmaz. sürekli krizle*, darbe ile tehdit etmesi, milli iradeyi arkasına alamasına bağlanmaktadır.
03 kasım 2002 seçimlerinde başında bulunduğu parti %19,39 oy almıştır ve bu oylarla parlamentonun yüzde 27'sini temsil etmektedir. buna rağmen en çok kullandığı siyasi argümanların başında; bu ülkenin yüzde 65'ı ak partiye karşıdır söylemidir.
bu nedenle birilerinin kendisini bu ülkenin yüzde 81 sana karşıdır demesi gereken liderdir. zira bunu kendi başına hatırlayamayacaktır. *
bu gün itibariyle kurduğu ; anayasa mahkemesi iptal kararı vermezse çatışmaya sürüklenebilir" cümlesini kuran ve cümleyle demokrasi tarihine geçen liderdir.
an itibariyle sadece milli irade yi değil; hukuku da rafa kaldırmıştır.
aslında doğru; deniz baykalak partinin cumhurbaşkanı adayı olursa; rejim krizi diye bir şey kalmaz. kendi nam ve hesaplarına özgür olurlar, karşıt görüşte olanların günlük hayatta kullandıkları kelimelere kadar müdahele ederler. ekonomi kriz ne kelime yerle yeksan olur ama önemli olan rejimin bekası değil midir ki hem halk cahil, eğitimsiz ve türk milletinin yüzde sekseni aptaldır iken bunlar zaten olağan şeylerdir. Önemli olan deniz baykaldır ve üstadın da dediği gibi cumhurbaşkanı olmalıdır.(bkz: koltuk sevdası)
anlış yaptınız, yanlış düşündünüz, yanlış hesapladınız; bizi de yanılttınız, siz de yanıldınız!"c.b. seçimi meclis'te olacak; ilk turlardan sonra çoğunluğumuzla adayımızı seçeriz, bu bizim hakkımız" diye mantık yürüttünüz. yanlıştı hâlâ fark edemiyorsunuz! İki gün önce bana bir zuhûrat oldu, gerçeği fark ettim; memlekete bir hayrım dokunsun diye buracığa alenen yazıyorum:
doğru aday abdullah gül değildi; deniz baykal'dı!
sinirlenmeyiniz, sabırla okuyunuz. yazının sonunda "adam haklıymış yahu" demezseniz, ben bu bıyıkları keserim alenen!
Şöyle olacaktı, olmalıydı; iş işten geçmiş değil, hâlâ olabilir!
o meşhur grup toplantısında başbakan, lâfı yarım saat evirip çevirdikten sonra, "bu kişiii... kardeşim deniz baykal'dır" diyecekti!
o an türkiye, 1 mayıs'ta gaz maskeli polisten tokat yemiş vatandaş gibi bir duygu ve mantık nakavtı yaşayacak ve kendine gelmesi en az bir hafta alacaktı.
Şimdi bu hamlenin avantajlarını sıralayalım isterseniz:
1- başbakan aslında kendi fikriyatına ters birini teklif etmiş olmayacaktı: sayın baykal'ın solcu, sosyal demokrat, halkçı vs. olmadığını bilmeyen yok; hatta bazılarına göre gizli sağcı, revizyonistin daniskası. dolayısıyla başbakan en az abdullah gül kadar mütedeyyin, muhafazakâr, serbest rekabetçi, liberal birini teklif etmekle kendi dünya görüşüne de ihanet etmiş olmayacaktı.
2- teklifin duyulduğu andan itibaren, başta kanadoğlu ve onun dümen suyundaki "367 fırkası" olmak üzere bilumum hukuk ulemâsı, "mis gibi 96. madde dururken 367 şartı da nedir yahu?" frekansına geçecek ve engellemeler o'ssaat duracak, rejim o anda derhal kurtulacaktı.
3- İşin en mühim ve güzel tarafı sayın baykal, şuuraltında kendinden gayrı kimselere lâyık görmediği bu şeref tevcihi karşısında sarsılacak, "tufaya mı geliyorum?" diye bir an bocaladıktan birkaç saniye sonra toparlanarak, "eaagh, hak yerini buldu" diyecekti.
4- böylece chp'de parti içi demokrasi, kendini toparlama fırsatı bulacak, baykal faktörü izâle olduğu için solda birleşme heyecanı doruğa yükselecek, türkiye'de günün birinde sahici bir sol parti oluşması ümidi yeşerecek, başbakan bir taşla chp'yi de kurtaracaktı.
5- ordu internetle felân uğraşmak zorunda kalmayacak, bürokrasi baykal'ı "o aslında bizden biri" diye bağrına basacak, yÖk sevincinden öğrenci affı ilan edecek, basınımız ertesi gün çiçekli ve puantiyeli zemin üstüne şen şakrak sürmanşetler attıracak, 14 nisan mitingcileri "vay be biz neymişiz" diyerek mutlu olurken Çağlayancılar ise "cumhuriyet kurtuldu, mitinge hâcet kalmadı" diyeceklerdi.
6- anayasa mahkemesi, "yahu bu adam dediğini yapar da oylamayı bizim mahkemeye getirirse biz bu sakal-bıyık hesabını nasıl tutturup iki ucu boyalı değneğe dokunmadan hukukçu kimliğimizi koruyabiliriz" diye travmalar geçirmeyecekti.
7- muhalefet, şekil a'da görülen şaşkınlıklara hiç düşmeden hemen baykal'a da itiraz edecek ve bu defa "baykal'ı meclis değil, halk seçsin" terânesine yüklenecekti.
8- chp ise "erken seçimi eylülde isteriz" komedilerine düşmeyecek, en azından grup başkan vekili olacak zat bu esnada "vakur" kelimesine yeni kullanış biçimleri icad ederek bizi kahkahalara gark etmeyecekti.
9- piyasalar coşacak, borsa şaha kalkarak havada iki dakika duracak, iş çevreleri "ya rabbi bu ne saadet; pörfekt valla" diye transa geçecekti.
10- baykal'dan sonra chp'nin kendine gelmesi, en az iki sene süreceğinden akp rahat bir seçim zaferini çantada keklik yapacaktı.
buradan hükümete sesleniyorum; baykal'ı aday gösteriniz ki ülke biraz normalleşiversin; aklın yolu bir yahu!
2005 yılındaki genel kurulda diğer bir parti başkan adayı mustafa sarıgül ile ettiği yakışıksız kavga ile iyice değerini yitiren atatürk'ün mirası olarak adlandırılan cumhuiret tarihinin en köklü partisi olan chp'yi ne yazkıktır ki; küçük düşüren siyaset adamı.
şu günlerde en çok ihtiyacımız olan parti olmasına ragmen maalesef kimseye güven veremeyen siyasi partinin başkanıdır.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.