son beğenilen tanımları son kötülenen tanımları
genel istatistikler
http://www.youtube.com/watch?v=svd14fQVCag
yerleşik ahlak kurallarımız cinsel saldırıyı reddeder. hatta bazen cinayetten bile ağır bir öfke doğurur. ceza hukuku var olmasının bir sebebi de kişilerin öç alma duygusunun tatminidir. suçluları cezalandırarak toplum ve bireydeki öç alma duygusunu karşılarız. teoride devletin olmadığı doğa durumunda herkesin uğradığı zararlardan dolayı hasmını kendi cezalandırdığı sonra devlet denen yapılar kurulunca cezalandırma yetkisini devlete verdiği anlatılır. Yani kötülük yapanı devlet cezalandırır bizler değil. Tabi bu durumda kişileri tatmin edici bir cezalandırmayı zorunlu kılıyor. eski önemlerdeki kısasa kısas ilkesi de bundan kaynaklanıyor. şeriat hukuku buna örnek verilebilir. ancak modern hukuk kavramı yaklaşık 200 yıldır haklar kavramı üzerine inşa ediliyor. 1945 ten sonra ise insan hakları ahlak öç vs gibi tüm kavramlardan önce geliyor artık. insan hakları ilkesine göre kişinin her ne olursa olsun sınırlanamayacak, ortadan kaldırılamayacak bir haklar alanı var, buna çekirdek alan da deniyor, bu alanda yaşama hakkı, vücut bütünlüğü, işkenceye uğramama, eşitlik düşünce ve vicdani kanaat özgürlüğü gibi insandan kopartılamayacak haklar bulunuyor. Suçlular en kötü şeyleri yapsalar dahi suçlularından insan olmaktan kaynaklanan bu haklarına müdahale etmek günümüz hukukunda yasaktır. bu tartışma ister istemez idam kavramını gündeme getiriyor. idamla beraber çekirdek alanda kalan bir temel hak ortadan kaldırılıyor yani yaşama hakkı. dolayısıyla çağdaş hukuku uygulayan bir devlette idam olamaz. ancak abd gibi kimi ülkelerde kısmen uygulanıyor demokrasi dışı dünyayı saymıyorum zaten. abd deki durum ise ülkenin federal siyasi yapısının getirdiği bir hatalı üretim aslında. amerikan yüksek mahkemesinin idama geçit vermesi düşünlemez ancak federe devletlerde ayrı hukuk rejimleri olabiliyor bu da özellikle yabani kovboy kültürü izlerini taşıyan kimi kırsal eyaletlerde idam cezasını halen yürürlükte tutuyor. Bizde de aponun idamı konusu idamı hep gündemde tutuyor ancak eğer türkiye çağdaş bir hukuk devletiyse öç alma duygusunda yaşanan bu tatminsizlikle yaşamak zorundadır. işte bu nokta da ülkemizde tartışılan bir diğer konu da cinsel saldırıda bulunanlara hadım etme cezasının verilmesi konusu. özellikle çoğu cinsel saldırının nesnesi olan kadınlar bu konuda en sert tavrı alıyorlar. çok öfkelendirici bir suç olsa da bu konuda idam gibi çekirdek haklar alanına müdahaleyi gerektiriyor dolayısıyla modern hukukta imkansız bir şey. hadım ederek cinsel saldırıda bulunan kişinin vücuduna fiziki bir müdahale demek. vücut organlarını kesmek parçalamak, iğdiş etmek gibi yöntemler ancak orta çağ cezalandırmalarında söz konusu. bu günkü hukukta ameliyat bile olmadan doktor kesmek için sizin yazılı izninizi istiyor. dönem dönem ahlakçı yaklaşımdaki kesimler, cinsel saldırının potansiyel adayı kesimler bu tezi öfkeden kaynaklanan şekilde savunurlar ama modern hukuk nizamının bize sağladığı haklar denizinde tüm iyi yanlarını alıp böyle bir can sıkıcı sonucunu kabullenmemek olmuyor, eğer vücut bütünlüğüne müdahaleyi onaylarsak artık bulunduğumuz hukuk rejimi 200 öncesinin rejimi haline geliyor. Sonuçta modern hukukun ön gördüğü cezalandırma yöntemlerini hapis, ağırlaştırılmış hapis vs. sonuna kadar kullanabiliriz, ama vücut bütünlüğüne müdahale olmaz olamaz. suçlu olmak tüm haklarını yitirmek anlamına gelmez.
--- alıntı --- Bunlar 30 sene öncesinin fikirleri, daha sonra Fethullah Gülen askeri vesayete de derin devlete de karşı çıkmıştır denebilir. Susurluk'un üzerine kayıtsız şartsız gidilmesini istemiştir herhalde diye düşünülebilir. Doğrudur, mesela 1997 senesinin mart ayında Samanyolu televizyonunda Susurluk üzerine konuşurken şöyle demiş: "Susurluk'la bir cinayet işlenmiş, bir toplum suçu işlenmişse şayet, bunun örtbas edilmesini ben de istemem." Fakat sözlerinin devamında 12 Eylülcü çizgisinden sapmadığını göstermiş: "Bunun temelinde bizim milli birliğimize, milli bütünlüğümüze devlet telakkimize eğer dokunacak bazı şeyler varsa, bu kapı aralanmamalıydı. O kapıdan girilince şayet askere olan güvenimiz sarsılacaksa, güvenlik kuvvetlerine olan güven sarsılacaksa, Meclis'e olan güven sarsılacaksa, insanlara olan güven sarsılacaksa bunun üzerine biraz daha farklı bir yöntemle gidilmeli ve mesele çözülmeliydi." --- alıntı --- http://haber.gazetevatan.com/imamda-ordu-bitmez/369076/1/Gundem
--- alıntı --- Yine aynı televizyon programı Fethullah Gülen'in askeri darbeler hakkındaki görüşlerini de yansıtıyor. Darbelerin sakıncalarından bahseden Gülen sözlerine şöyle devam ediyor: "Darbeciler hep sui niyetli olmamışlardır. Güzel şeyler olmuştur (…) Darbe, çaresizlikte hekimin neşteri gibi, komplikasyonları da nazar-ı itibara alınarak yapılan bir mualecedir, Arap atasözü vardır. ‘Dağlama en son çaredir.' Bütün mualeceler kullanılır, en son demir kızdırılır, basarlar." --- alıntı --- http://haber.gazetevatan.com/imamda-ordu-bitmez/369076/1/Gundem
--- alıntı --- 'O sebeple 1 Ekim 1980 tarihli Çağ ve Nesil dergisinde Sayın Gülen'in yazdıkları biraz şaşırtıcı. 12 Eylül'ü takip eden günlerde vaziyeti şöyle değerlendirmiş hoşgörünün âlimi: ''Bu, düşmanı kıskıvrak yakalama ve bir zaferdir. İçtimâî bünyenin, haricî bir kısım erâciften temizlenme, arındırılma ve aslına ircâ zaferi. Bu zafer, kendinden ümit edilenleri getirdiği takdirde, Türk'ün zaferler hanesinde en muallâ yeri işgal edecektir.'' Aynı yazıda 12 Eylül cuntasına ise şöyle selam durmuş Sayın Gülen: ''Ve işte şimdi, binbir ümit ve sevinç içinde, asırlık bekleyişin tulûu saydığımız, bu son dirilişi, son karakolun varlık ve bekâsına alâmet sayıyor; ümidimizin tükendiği yerde, Hızır gibi imdadımıza yetişen Mehmetçiğe, istihâlelerin son kertesine varabilmesi dileğimizi arz ediyoruz.'' --- alıntı --- http://haber.gazetevatan.com/imamda-ordu-bitmez/369076/1/Gundem
çok güzel bir film olabilecek senaristlerin yetersizliğinden dolayı olmamış film. yahu polisiye film çekiyorsunuz bu kadar düz senaryo olur mu? seyirciyi şaşırtacaksın, ters köşelere yatıracaksın, son bir sahneye kadar kimse gerçeği bulamayacak, yanlış kişilerden şüphelenelicek, dikkati gözler dışında kimsenin bulamayacağı ipuçları serpiştireceksin filan. oysa bu filmde hiç birisi yok. elleri açtırma ipucu da saçma, kız adamın yüzünü ya da başka bir yerini tırmalasa ne olacaktı? hele diyaloglar, o kadar sentetik ki... bu kadar yetersiz senaryoyu okuyan onca kaliteli oyuncu nasıl evet demişler şaşıyorum. bir de filmde hafif bir amerikan polisi özentisi gördüm. pek çok davranış örnekleri türkiyede suçlularda ya da polislerde asla görülmez, öyle bardaki sahne, arka sokaklar, depodaki uyuştucu satıcılarının sorgusuz sualsiz çatışması filan. hiç biri bizim poliste olmaz. hatta bizim polis o barda bir duble içecek kadar para bile bulamaz. katil de bu işi bu doğrudan kendi hallediyor mantıklı değil elbette. sonra antropoloji ve seri katil muhabbeti konuşuluyor ama konuyla bir bağlantısı yok öyleyse neden var. Okan iyi hoş oynamış da, olmasa filmden ne eksilir, o rolün filme ne katkısı var ki, sonra 20 yıllık kankalarla bir günde aynı ahbaplığa geliveriyor filan hep saçma. Şener şen süper zeki bir polis diye sunuluyor ama öyle müthiş bir zeka pırıltısı bir olayını da göremedim. filmi yerden yere vurmak için söylemedim bunları, yoksa oyunculuk çekimler filan çok güzel, emek harcandığı belli, en süper cem yılmaz, çok iyi bir piskopat polis karakteri çizmiş, benden 10 puan kendine. ama kardeşim madem bol para, iyi oyuncu, iyi yönetmeni filan bir araya getirdin, biraz daha para ver de düzgün bir senaryo ayarla. bütün filmi rezil eden bir senaryo olur mu? yani mesela adamın hiç kızı olmasa ya da kızı bir hafta önce yurt dışına filan gitmiş olsa. böbrek yerine kalp olsa, doktor değişimi filan olmasa, patronun civarında başka şüpheliler filan olsa vs vs. adam inception daizleyiciyi detay manyağı yapıyorlar, av mevsiminde ise bilekler dışında sıfır detay, o da fazla işe yarar bir şey değil. bir tek 18 yaşa büyütme olayı birazcık akıl kırıntısı taşıyor. yazık olmuş güzelim filme yazık.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz. sözlük sistemi ile geliştirilmiştir. |