steampunk

    spekülatif kurgu (speculative fiction)'nun bir alt türü. özellikle 1990'ların başında popülaritesinin doruğuna ulaşmış ve en dikkat çekici örnekleri bu dönemde verilmiştir, her ne kadar cyberpunk akımıyla ilişkilendirilirse de ondan bağımsız olarak gelişmiştir. modern teknolojik gelişmelerin tarihin daha erken bir döneminde gerçekleşmesiyle oluşan alternatif gerçeklikleri hikayelerin arkaplanı olarak kullanan steampunk akımı - cyberpunk gibi - disütopik bir dünyada geçer. kullanılan tarihsel dönem çoğunlukla kraliçe victoria dönemidir, bu dönemin buhara dayalı teknolojisi - buharlı motorlardan fark makineleri (the difference engines)'ne kadar - ulaşabileceği son sınırlara kadar zorlanarak bugün sahip olduğumuz elektronik bazlı teknolojiye benzer bir alternatif teknolojinin yaratılmasında kullanılır. jules verne, h. g. wells ve mary shelley'nin romanları erken dönem örnekleri sayılsa da gerçek manada ilk örnekler michael moorcock'ın a nomad of the timestreams'i ve robert a. heinlein'in the number of beast'i olarak gösterilebilir. 1990 tarihli william gibson ve robert sterling romanı the difference engine de dikkat çekici bir örnektir, babbage'in mekanik bilgisayarının tamamlandığı bir alternatif bir tarihsel dönemde geçer. ancak tür asıl olarak çizgiroman ve sinema da kendisini göstermiştir, alan moore ve kevin o'neill'in the league of extraordinary gentlemen'i çizgiroman alanında, miyazaki'nin castle in the sky'ı sinema alanında seçkin örnekler olarak gösterilebilir. marc caro ve jean-pierre jeunet'nin the city of lost children'ı, pitof'un vidocq'u, stephen norrington'un the league of extraordinary gentlemen'i ve kerry conran'ın sky captain and the world of tomorrow'u steampunktan direkt veya dolaylı olarak etkilenmiş sinema örnekleri olarak izlenebilir.
    (25.04.2006 01:50)

v for vendetta

    ününü daha çok çizgiromanlarla kazanmış ingiliz yazar alan moore tarafından yaratılmış, büyük bölümü david lloyd tarafından çizilmiş çizgiroman serisi. 1982 - 1985 arasında ingiliz warrior dergisinde siyah-beyaz olarak yayımlanmış, bu derginin kapanmasından sonra dc comics tarafından - önce warrior'daki ilk bölümlerin renklendirilmiş baskıları yayımlandıktan sonra - tamamlanmıştır. moore'un, çizgiromanını yaratırken thatcher'ın ingiltere'de iktidara gelmesinden sonra oluşan yeni muhafazakarlık'tan etkilendiği çok açıktır. çizgiroman, nükleer bir savaş sonrası ingiltere'de geçer. ingiltere, 1983 yılında iktidara işçi partisi'nin gelmesiyle nükleer silahlarını kaldırdığı için savaşın içinde yeralmaktan kurtulur, ama dolaylı etkilerinden uzak kalamaz. yiyecek sıkıntısı, kargaşa ve şiddet her yeri kaplamışken norsefire adlı faşist bir parti iktidarı ele geçirir ve gayler, solcular vb hoşuna gitmeyen herkesi tıktığı, işkence ettği, üzerinde deneyler yaptığı ve ortadan kaldırdığı toplama kampları, tamamen hükümet kontrolünde bir medya ve planlı bir ekonomi ile iktidarını pekiştirir. olaylar, artık toplama kamplarının işini bitirdiği 1997 yılında başlar. heryerin kapalı devre kameralarla izlendiği, her yerde söylediğiniz her şeyin dinlendiği gizli mikrofonların bulunduğu, sürekli hükümetin başarılarını anlatan yayınların yapıldığı alternatif bir londra'da kendisine v diyen bir terörist fahişelik yaptığı için evey adında genç bir kadını öldürmek üzere olan özel bir polis grubundan parmakadamları* öldürür ve onu kurtarır. sonra da bir yandan evey'i eğitirken bir yandan da hükümetin sembolü olan bütün bürokratik yapılara yönelik bombalı eylemlerine başlar. hikaye ilerledikçe v'nin geçmişte, bir toplama kampında üzerinde deneyler yapılmış bir mahkum olduğunu ve bu kampta görev yapmış herkesi tek tek öldürdüğünü, sonrasında da öfkesini sisteme yönelttiğini öğreniriz. v, temelde hükümetin fiziksel baskı ve medya aracılığı ile hissizleştirdiği, özgürlük kavramını unutmuş insanları yeniden özgür olmaya, kendi kaderlerini ellerine almaya çağıran bir anarşisttir.
    peki v neyi simgeler? duruma göre victory*, villain*, victim*, vendetta*, roma rakamı olarak v... v, bunların hepsidir. v'nin gerçek kimliğini hikayede öğrenemeyiz, zaten önemi de yoktur. o bir semboldür. ön planda özgürlüğün sembolü. insanların tüm umutlarını yitirdiği bir zamanda ortaya çıkmış, yeni bir özgürlük umudu olmuştur. o da bakunin'in 'yıkma dürtüsü yapıcı bir dürtüdür' sözünü minval almış, önce mevcut olan bozuk düzenin yıkımını kendisine hedef seçmiştir.
    2006 yılında warchowski kardeşler tarafından natalie portman ve hugo weaving'in başrollerinde oynadığı bi sinama uyarlaması yapıldı. umarım warchowski'ler v'nin politik içeriğini minimale indiren bir aksiyon filmi yaratmak hatasına düşmemişlerdir.
    (24.04.2006 01:38)

ametist

    kuvars ailesine ait, mor ya da mavi-mor renkli bir taştır. en kaliteli örnekleri ural dağları'nda, madagaskar'da, sri lanka'da bulunur. ham haldeyken düzensiz olan mor rengini dağıtmak için kuyumculukta yavaşça ısıtılır. mohs ölçeği'nde derecesi 7'dir. yunanca, sarhoşluğu yok eden anlamına gelen amethistos kelimesi'nden gelir, çünkü pudra halindeki ametistin akşamdan kalmalığa iyi geldiğine inanılırmış. milattan önceki tarihlerde mühür olarak kullanılmış, daha sonra hristiyan piskopos ve kardinalleri tarafından - incil'de yüksek rahiplerin zırhlarını süsleyen oniki taş arasında sayıldığı için - dinsel bir simge haline dönüştürülmüştür.
    (23.04.2006 19:51)

mohs ölçeği

    1812'de alman mineral bilimcisi friedrich mohs tarafından geliştirilen, günümüzde de kullanılan, minerallerin sertliklerini 1'den 10'a kadar derecelendiren sistem. bu ölçekteki her mineral altındakileri kazıyabilir. insan tırnağı 2.5, bir çakı ise 5.5'tur. mohs ölçeğinde:
    1. talk, 2. alçıtaşı, 3. kalkit, 4. fluorit, 5. apatit, 6. feldipast, 7. kuvars, 8. topaz, 9. korundum, 10. elmas'tır.
    (23.04.2006 19:38)

philip k dick

    amerikalı bilimkurgu yazarı. 1928 yılında doğan philip kindred dick*, yazdığı elli civarında roman ve çok sayıda öykü ile bilimkurgu edebiyatının önde gelen isimlerinden biri olmasına rağmen - pekçokları gibi - hayatta olduğu 1982 yılına kadar değeri pek anlaşılamamış, ölümünden sonra keşfedilip bir kült figür haline gelmiştir, bunda da en önemli faktör, özellikle öykülerinden uyarlanan çok sayıda film (blade runner, minority report, total recall gibi) olmuştur. ikiz kardeşi doğumlarından bir yıl sonra ölen, boşanmış bir ailenin çocuğu olarak annesiyle büyüyen pkd, kaliforniya üniversitesi'nde almanca eğitimine başlamış, ancak tamamlamamıştır. sonrasında plak satmış, diskjokeylik yapmış, aynı dönemde ilk öykülerini de yazmaya başlamış ve ilk romanını 1955 yılında satmıştır. 1962'de ilk büyük başarısını the man in the high castle romanı ile yakalamış, hugo ödülü'nü kazanmıştır. alternatif bir amerika'da geçen bu roman da pkd, what if? tarzının da ilk örneklerinden birini vermiştir. 60'ların california'sının karşıkültür ortamından ve beat yazınından etkilenen, komünist parti sempatizanı olan ve vietnam savaşı'na karşı çıkan pkd, fbi arşivlerinde bir dosya sahibi de olmuştur. sonrasında başından dört başarısız evlilik geçen, giderek zihinsel sağlığı bozulan ve paranoya, depresyon ve ciddi bir agorofobi'den muzdarip, uyuşturucularla giderek daha fazla haşırneşir olan pkd'nin dört başarısız intihar girişimi de olmuştur. bütün bunlara rağmen ölümüne kadar yazmayı bırakmamış ve blade runner filminin gösterime girmesinden kısa süre önce ölmüştür.
    gerçekliğin ve zamanın subjektifliği bütün pkd öykülerinin ana temasıdır. öykülerin gelecekte geçmesi aslında sadece yazara daha fazla hareket alanı kazandırır, anlatılan gelecek ve ortam hakında çoğu zaman detaylı bilgi ya da bilimsel açıklamalar verilmez. örneğin, bir aletten bahsediliyor olabilir, ama o aletin nasıl yapıldığı anlatılmaz. o sadece bir malzemedir, yazarın asıl amacı zihnimizdeki gerçek kabulünü sorgulamak ve onu yıkmaktır.
    beat edebiyatıyla bilimkurguyu'yu aynı potada eriten pkd'nin önemli eserleri:
    eye in the sky (1957, türkçe'de gökteki göz, metis)
    the man in the high castle (1962, türkçe'de yüksek şatodaki adam, metis)
    the simulacra (1964, türkçe'de simulakra, altıkırkbeş)
    martian time-slip (1964, türkçe'de mars'ta zaman kayması, altıkırkbeş)
    do androids dream of electric sheep? (1968, türkçe'de bıçak sırtı, kavram)
    ubik (1969, türkçe'de ubik, altıkırkbeş)
    a scanner darkly (1973, türkçe'de karanlığı taramak, altıkırkbeş)
    radio free albemuth (1976, türkçe'de albemuth özgür radyosu, altıkırkbeş)
    (23.04.2006 19:24)

devils playground

    billy idol'in 2005 yılında çıkan altıncı stüdyo albümü. oniki yıldır yeni bir albüm için stüdyoya girmemiş olan idol, whiplash smile albümünden yirmi yıl sonra ilk kez gitarist steve stevens ve prodüktör keith forsey ile bu albüm için biraraya geldi. billy idol biraz yaşlanmış* ve sound biraz tozlanmış olsa da özellikle super overdrive, lady do or die, world comin' down gibi şarkılar da eski günlerini aratmıyor. şarkı listesi:
    1.super overdrive
    2.world comin' down
    3.rat race
    4.sherri
    5.plastic jesus
    6.scream
    7.yellin' at the xmas tree
    8.romeo's waiting
    9.body snatcher
    10.evil eye
    11.lady do or die
    12.cherie
    13.summer running
    (22.04.2006 02:20)

cyberpunk

    billy idol'ın 1993 tarihli albümünün adı. tekno ritmler, klasik idol tarzının oldukça dışında elektronik bir sound ve cyberpunk temalı sözler içeren albüm pek olumlu eleştiriler almamış, hayranları için de müzikal bir şok olmuştu. shock to the system, wasteland gibi dikkat çekici birkaç şarkı olsa da genel hava idol'ın bilmediği sularda yüzdüğü izlenimini yaratır. ayrıca the velvet underground'un heroin'inin bir coverını içerir. idol'ın bir sonraki stüdyo albümü 2005 yılında çıkan devils playground'dur.
    (22.04.2006 01:58)

replicant

    blade runner filminde, tyrell corporation adlı bir şirket tarafından genetik olarak dizayn edilmiş, dünya dışı görevlerde kullanılan, tamamen insana benzeyen ama çok daha güçlü olan androidlere verilen isim. filmin uyarlandığı do androids dream of electric sheep? adlı philip k dick romanında android kelimesi kullanılmışken, ridley scott filminde - hücrelerin ikiye bölünmesi anlamına gelen replication kelimesinden türetilen - replicant kelimesini tercih etmiştir. filmde, fiziksel olarak tam bir insan görünümünde olan replicantları insanlardan ayırmak için onların çeşitli sorulara verdiği cevaplardaki empati yetersizliğini saptamaya yönelik voight-kampff testi kullanılır.
    (21.04.2006 21:56)

unifar

    pak holding şirketidir. aynı holdinge ait mustafa nevzat ilaç şirketinin hammadde sentez biriminin ayrılarak 1991 yılında ayrı bir şirket haline getirilmesiyle kurulmuştur. gebze şekerpınar mevkiindedir. internet sitesindeki verilere göre ampisilin + sulbaktam ve klaritromisin içeren antibiyotiklerin hammaddelerini üretmektedir. mustafa nevzat'ın portföyünde bu hammaddeleri içeren ampisid, ampisina ve uniklar isimli antibiyotikler bulunmaktadır. tuzla'daki zehirli atık varil olaylarıyla gündeme gelen unifar'ı, bu ülkenin ilaç sanayiinde köklü ve öncü bir geçmişi olan bir şirketler topluluğunun parçası olması nedeniyle - eğer gerçekten suçlularsa - iki kere kınıyorum. çokuluslu bir ilaç şirketinin yaptığını duysam emin olun bu kadar kızmazdım, onlar için tüm dünya zaten bir pazar ve gereğinde atık çöplüğü, ama paranın vatanı olmuyor işte...
    (21.04.2006 19:50)

malign

    habis anlamına gelen kelimedir. tıbbi terminolojide bir tümörün kötü huylu olduğunu - bunun da en önemli göstergesi tümör hücrelerinin vücuda yayılması, başka organlara yerleşmesidir - ifade eder, iyi huylu* bir tümör boyutları artsa da genelde başlangıç noktasında kalır. tıp öğrencileri arasında sınavlarda çaktırmaya meyilli hocaları nitelemek için de kullanılır.
    (21.04.2006 05:34)

lösemi

    kan kanseri olarak da bilinen malign hastalık. aslında, kandaki normal hücreleri üreten kemik iliğinin bir hastalığıdır. kan hücrelerinin üretim sürecinde bir aşamada ortaya çıkan bozukluktan dolayı, anormal yapıda ve normal fonksiyonlarını görmekten aciz hücreler kontrolsüz bir şekilde üretilir ve vücuda yayılır, bu arada kemik iliğini de doldurarak, diğer kan hücrelerinin üretimini de engeller. sonuçta vücudun savunma sisteminde rol oynayan hücreler* üretilemediği için ciddi ve ölümcül infeksiyonlar, yaralanma durumunda kanamayı durdurmakta görevli hücreler* yapılamadığı için ciddi kanamalar, oksijen taşımakla görevli hücreler* yapılamadığı için halsizlik, yorgunluk, çarpıntı gibi şikayetler ortaya çıkar. aslında lösemi, kemik iliğindeki bozukluğun hangi hücre tipinde ve ne aşamada ortaya çıktığına göre birbirinden çok farklı özellikleri olan bir grup hastalığın ortak ismi de sayılabilir (örneğin akut tipler tedavi edilmediği takdirda birkaç ay içinde hastayı öldürebilirken, kronik tipler yıllarca sessiz kalabilir).
    bugün, kemoterapideki son gelişmeler, kemik iliği nakli, infeksiyonlara karşı güçlü antibiyotiklerin varlığı, gerektiğinde kan hücrelerinin transfer edilebilmesi sayesinde ölüm oranı azalmış, hatta % 50-60'lara varan tam iyileşme sağlanır olmuştur.
    (21.04.2006 05:25)

gulliver s travels

    jonathan swift'in ilk kez 1726 yılında yayımlanan eseri. dört bölümden oluşur, gemilerde önce cerrah, sonra kaptan olarak çalışan gulliver'in hayali ülkelere yaptığı ziyaretleri anlatır. 18. yüzyıl toplumsal ve siyasi ortamının ağır bir hicvidir. eser, swift'in, döneminin siyasilerinden yediği kazıklar, siyaset sahnesinde döndüğünü gördüğü dolaplar yanında siyasilerin, saray erkanının ve genel olarak toplumun kokuşmuşluğundan beslenir.
    ilk bölümde gulliver, geçirdiği bir deniz kazası sonrasında kendini, onbeş cm boyunda insanların yaşadığı lilliput adlı bir ülkede bulur. önce tutsak alınır, ancak sonrasında lilliput toplumuna kabul edilir. ama, lilliput kralının komşu blefuscu adasını işgal etmesi isteğini kabul etmediği için kaçmak zorunda kalır.
    ikinci bölümde gulliver, bu sefer kendisi cüce olur. başka bir deniz yolculuğu esnasında, kendisini brobdingnag adında devlerin yaşadığı bir ülkede bulur. kralın sarayına gelen ve kralla uzun sohbetler yapan, bu arada bir arı ile dövüşmek gibi maceralar yaşayan gulliver, bir kez daha kurtulur ve ülkesine döner.
    kitabın daha yaygın olarak bilinen bu ilk iki bölümünde swift, ingiltere'nin o dönem içinde bulunduğu siyasi ortamı, özellikle ikinci bölümde gulliver'in brobdingnag ülkesi kralı ile yaptığı konuşmalarda açıkça yerden yere vurur.
    üçüncü bölüm, gemisi korsanların saldırısına uğrayan gulliver'in ıssız bir adaya bırakılması ve sonrasında laputa adlı uçan bir adada yaşayanlarca kurtarılması ile başlar. derin düşüncelere dalmış, ancak düşüncelerinin hiçbir pratik uygulaması olmayan filzof, bilim adamı ve sanatçılarla dolu bu adadan sonra balnibarbi, glubdubdribb ve luggnagg ülkeleri gezilir. bu bölümde, tarihin ilk hava bombardımanlarından biri - laputa'dan isyancıların üzerine atılan kayalar şeklinde - anlatılır.
    son bölüm ise gulliver'in houyhnhnm adlı zeki atların yönettiği ve yahoo adlı insanların onların hizmetkarı olduğu bir ülkede geçer. atlar, zeki bir insanın uygarlıkları için bir tehdit olacağına inandıkları için onu öldürmeye karar verirler, ancak gulliver kaçarak ülkesine döner. yaşadıklarından sonra hafif kafayı sıyırıp insanlardan kaçan, atlarla konuşan biri haline gelir.
    ülkemizde genelde sadece ilk iki bölümü ile bilinen, o da basitleştirilerek bir çocuk kitabı gibi lanse edilen gulliver'in seyahatleri satirik edebiyatın en önemli eserlerinden biri olarak, özellikle de pekçok farklı okumaya açık son iki bölümüyle az bilinen bir hazine. okuyalım, okutalım.
    (21.04.2006 01:01)

bıçak sırtı

blade runner

    1982 tarihli, ridley scott'ın yönettiği, başrollerinde harrison ford, sean young ve rutger hauer'in oynadığı, philip k dick'in 'do androids dream of electric sheep?' adlı uzun öyküsünden uyarlanmış bilimkurgu klasiği. türkçe'ye bıçak sırtı adıyla çevrilmiştir. ilk gösterime girdiğinde fazla ilgi çekmemiş ve eleştirmenlerden olumlu eleştiriler almamış olan film, zamanla bir kült haline gelmiştir. karanlık atmosferi, dikkat çekici mekan tasarımları, vangelis'in cuk oturan müziği ve zamanına göre ileri sayılabilecek efektleri yanında insan makine ilişkisine, teknolojinin geleceğine ilişkin sorduğu sorular dikkat çekici ve düşündürücüdür, ayrıca 1940'ların 'film noir' tarzında çekilen film bir anlamda cyberpunk'ı sinemasal estetiğe uayarlayan ilk filmde sayılabilir.
    film 2019 yılında, disütopik bir los angeles'ta geçer, tehlikeli dünyadışı görevlerde kullanılmak üzere üretilmiş ve dünyaya girişleri yasak olan dört androidin (replicant'lar) kaçırdıkları bir uzay gemisiyle dünyaya dönmeleriyle başlar. onları avlamakla görevli 'blade runner' denilen özel polis örgütünden rick deckard da - pek kendi isteğiyle olmasa da - peşlerine düşer. ancak olaylar ilerledikçe kendisini de içine alan bir girdaba çekilir. sonuçta deckard kendisinin de bir replicant olup olmadığını sorgulamak zorunda kalır.
    yapımcı şirketle sorunlar yaşanması nedeniyle pek çok sahnesi çıkarılan filmin, director's cut versiyonunun seyredilmesi kafayı bulandıracak soruları azaltması nedeniyle tavsiye edilir.
    (21.04.2006 00:51)

highlander

    1986 tarihli ilk ve 1992 tarihli ikinci filmin yönetmeni, russell mulcahy'dir. konusuna gelince, connor macleod (christopher lambert) adlı bir highlander katıldığı ilk savaşta öldürülür, ancak kısa zamanda yeniden hayata döner ve bir anlamda senseisi olup kendisini eğiten ramirez (sean connery)'den ölümsüz olduğunu, sonunda ne olduğu pek de belli olmayan büyük bir ödülün olduğu ölümsüzler arası bir 'son hayatta kalan kazanır'* oyununun parçası olduğunu öğrenir. dörtyüz yıl sonra, kendisini iskoçya dağlarında bir kez neredeyse öldüren ezeli düşmanı the kurgan/victor kruger ile son savaşı için bu sefer new york'ta karşılaşır. ölümsüzler yalnızca kafaları kesilince öldüğü için filmde bol bol kelle kaybedilir. lambert'ı fantastik/bilimkurgu filmlerinin aranan oyuncularından yapan, ramirez rolünde connery'nin çok eğlenceli bir performans sergilediği, queen tarafından yapılan nefis bir soundtrack'i olan (film masters of the universe ile açılır) film, fazla birşey beklemeden hoş bir seyirlik olarak izlenebilir. serinin sonraki filmlerinde tematik bütünlük bozulduğu için - çünkü ilk filmle hikaye tamamlanır - hayranları tarafından tutulmamıştır. ayrıca 1992-1998 yılları arasında connor'la aynı klandan, duncan macleod* 'un maceralarından oluşan bir tv dizisi de çekilmiştir.
    (20.04.2006 15:48)

sayfa: 1...-46-47-48-49-50...-52

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.