wassily kandinsky

    rus kökenli ressam. moskova doğumlu olan kandinsky, hukuk eğitimi almış ve kariyerinde başarılı bir avukat olmasına rağmen, otuz yaşında mesleğini bırakıp kendini resme verir. 1896 yılında münih'e yerleşir ve önceleri etkilendiği rus halk öyküleri ve fovlardan yavaş yavaş uzaklaşıp soyut resme yaklaşır. 1910'lu yıllardan sonra, der blaue reiter grubu kurucuları arasında yer alır, hem eserleri hem de kuramsal metinleri ile harekete yön verir. rus devrimi'nin başlamasıyla yurduna, rusya'ya döner, ancak resmi sanat teorileri ile uyuşamadığı için tekrar almanya'ya dönerek 1933'te nazilerce kapatılana kadar bauhaus'ta öğretmenlik yapar. nazizmin gelişiyle sığındığı fransa'da 1944 yılında hayatını kaybeder.
    20. yüzyılın en büyük sanatçılarından biri olan, kandinsky, ekspresyonizmin ve modern soyut sanatın öncülerindendir. ustanın çalışmalarından örnekler için: http://www.abcgallery.com , http://www.halter.net/gallery//kandinsky-fi.html .
    (04.05.2006 02:14)

alfa yayınları

    1978 yılında ali recan tarafından kurulan, yayınladığı çok sayıda çizgiroman ve okur mektupları ve çalışmalarına yer vermesiyle öncüllerinden ayrılan yayınevi. rom, conan, red sonja, king kull, thor gibi amerikan kökenli çizgiromanları bizlere ilk kez tanıtmasının yanısıra, süper korku, tenten, vampirella ve ali recan tarafından yaratılmış yüzbaşı volkan, kaptan venüs, top gun gibi dergileri de yayınlamıştır.
    (04.05.2006 01:50)

the phantom

    türkiye'de kızılmaske adıyla bilinen, orijinal adı the phantom, the ghost who walks olan 1936 yılında king features syndicate için lee falk tarafından yaratılan çizgiroman serisi. kostümlü kahramanların ilk örneklerinden olan the phantom, önce gazete bandı olarak yayınlanmıştır. ilk çizeri ray moore'dur. bengali adlı hem afrika hem asyayı çağrıştıran hayali bir ülkede geçen maceralarda, kızıl bir kostüm giyen, sadece gözlerini kapatan bir maske takan* the phantom'un suçla mücadelesi anlatılır. hikaye 400 yıl önce gemisi bir korsan saldırısında batan kit walker adlı bir adamın, sahiline çıktığı bengali ormanlarına yerleşip korsanlıkla mücadele edeceğine yemin etmesi ile başlar. o ve onun oğulları birbiri ardına the phantom olurlar ve burada yaşayan pigmelerin yardımıyla bu yemine sadık kalırlar, bu da ormanın yerlilerinde ölümsüz olduğu yanılsamasını yaratır. ormandan çıktığında da siyah gözlük, pardesü ve fötr şapka ile yüzünü gizler. sağ elinde kurukafa şeklinde kötüleri damgalamakta, sol elinde ise izi taşıyan kişinin koruması altında olduğunu belirtmekte kullandığı iki yüzüğü vardır. kafatası mağarası, fısıltı korusu, kartal tepesi, aden adası gibi gizemli mekanları, sevgilisi diana palmer, bengali devlet başkanı dr. luaga, yaşlı pigme moz dede, köpeği şeytan gibi çok sayıda yan karakteri ile unutulmaz bir çizgiroman olan kızılmaske türkiye'de önce farklı yayınevleri tarafından yayınlandıktan sonra tay yayınları'nca uzun süre düzenli olarak yayınlandı.
    the phantom'un ilk sinema uyarlaması 1943'te yapıldı, 1996'da yapılan ve pek de beğeni kazanmayan ikinci uyarlamanın başrollerinde billy zane, kristy swanson ve catherine zeta-jones oynuyordu, yönetmen ise simon wincer idi. türk sinemasında da 70'li yıllarda levent çakır ve irfan atasoy'un başrollerinde oynadıkları bir kaç yeşilçam filmi varmış*.

    (04.05.2006 01:34)

dışavurumculuk

ekspresyonizm

    plastik sanatlarda her çağda anlatımda aşırıya kaçma eğilimini belirtmek için kullanılabilecek olan terim, özelde ondokuzuncu yüzyılın sonlarında ilk kez van gogh, edvard munch ve james ensor'un yapıtlarında ilk işaretleri görülebilen, sonrasında asıl gelişimini almanyada i. dünya savaşının hemen öncesinde gösteren sanat akımını ifade etmek için kullanılır. 1905'te dresden'de e. ludwig kirchner, karl schmidt-rotluff, e. heckel ve fritz bleyl tarafından oluşturulan die brücke*nin çalışmaları akımın başlangıcı sayılabilir, 1912 yılında münih'te wassily kandinsky, f. marc, a. macke, a. von javlensky tarafından oluşturulan blaue reiter* grubu da benzer tarzda eserler vermiştir. tablolarındaki çizim ve renkler aracılığı ile bakana bir duyguyu bütün şiddetiyle ve yalınlığıyla aktarmayı amaçlamış olan bu sanatçıların tablolarındaki ortak özellikleri kalın tabakalar halinde sürülen fırça darbeleri, dikkat çekici renkler, figürlerin dış hatlarının çarpıtılması ve gerçeklikten uzak bir görünüm kazandırılması olarak özetlenebilir. daha karamsar bir havaya sahip die brücke'nin tersine, coşkulu ve daha renkli olan blaue reiter grubu non figüratif resmin de habercisi olmuştur.
    iki dünya savaşı arası dönemde otto dix ve georg grosz gibi santçıların modern uygarlığın acımasız birer eleştirisi olan tablolarıyla devam eden ekspresyonizm, sonraki dönemde ortaya çıkan pekçok akımın habercisi ve ebesi olmuştur. şiir, tiyatro alanlarında da etkileri görülmüştür, ancak asıl etkisi sinema alanında sayıları az da olsa etkileri büyük olmuş der golem (1920), the cabinet of dr. caligari* (1920), nosferatu (1922) ve metropolis (1931) gibi filmlerle göstermiştir.
    türkçe'de dışavurumculuk ve anlatımcılık adlarıyla karşılanır.
    (03.05.2006 01:59)

çiko

    zagor'un kadim dostudur. kısa boylu, bıyıklı, göbekli bir meksikalı olan çiko, zagor maceralarında daha çok bir güldürü unsuru olarak kullanılır, sürekli şikayet eder, her işi eline yüzüne bulaştırır, başını belaya sokar, kötü adamlar tarafından rehin alınır ve zagor onu kurtarmak zorunda kalır, ama bir yandan da sürekli akrabaları ve ataları hakkında böbürlenmekten ve zagor'a ders vermekten de geri kalmaz. tam adı don cico felipe cayetano lopez y martinez y gonzales olan çiko her konuda başarılı, asla yenilmeyen, düz, katı bir ahlakçı sayılabilecek zagor'un yanında, çok daha gerçek bir karakterdir, belki de bu yüzden italyada kendi dizisine bile sahip olmuştur.

    (03.05.2006 01:48)

zagor

    italyan çizgiroman serisi ve dizinin kahramanının adıdır. yazar sergio bonelli (guida nolitta takma adıyla) ve çizer gallieno ferri tarafından yaratılmıştır. darkwood ormanı adlı, hayali bir mekanda yaşayan zagor ve dostu ciko kendilerini bu orman ve çevresinde yaşayan kızılderili ve beyazlar arasındaki barışın korunmasına adamış, bu arada yaptıkları yolculuklarla dünyanın neredeyse her köşesinde akla hayale gelmeyecek maceralar yaşamayı da ihmal etmemişlerdir. zagor, baltalı ilah anlamına gelen za-gor-te-nay'ın kısaltmasıdır. iriyarı, güçlü kuvvetli bir eleman olan kahramanımız akrobatik hareketlerle tarzanvari bir şekilde daldan dala atlar, bu arada ahyaak! şeklindeki meşhur çığlığını atar, baltasıyla karşısına çıkanı dağıtır, sadece gerektiğinde kullandığı tabancasıyla da ıskalamaz. kötüleri suratından tanır ve cezasını verir. kızılderilileri de türlü çeşitli numaralarla kendisinin ölümsüz bir ilah olduğuna inandırır. western kalıplarının arkaplanını oluşturduğu öykülerde kızılderili-beyaz çatışmalarından polisiye öykülere, klasik korku kalıp ve kahramanlarından fantastik öğelere kadar her türlü malzeme kullanılır. vampirler, kurtadamlar, dev robotlar, bilgisayarlar, büyücüler, ruhlar ve hatta uzaylılara kadar geniş bir yelpazede neredeyse fantastik literatürün bütün öğeleri zagor evreninin olmazsa olmazlarıdır. dünya çapında en fazla ilgi gördüğü ülkeler italya ve türkiye olmuştur, italya'da ilk sayısı 1961 yılında yayınlanan zagor türkiye'de de uzun yıllardır arada boşluklar olsa da yayınlanmayı başaran ender çizgiromanlardan biri. şu anda da lal yayınları tarafından yayını sürdürülüyor. başkarakteri de dahil, bütün karakterlerin son derece yüzeyel işlendiği, kaba bir iyi-kötü dualizminin hakim olduğu (aslında çizgiromanların çoğu için bu geçerlidir, en basitinden kötüler çirkindir, iyiler yakışıklı/güzeldir) çizgiromanda çikonun yanında, kazmakürek bill, hellingen, rakosi gibi dikkat çekici yan karakterler öne çıkar.

    (03.05.2006 01:47)

dövüş sanatları

    uzakdoğu kökenli dövüş tekniklerini anlatmak için yanlış olarak kullanılan tanımlama. burada yapılan işi sanat yapan yada yapmayan yapılış amacıdır. uzakdoğu düşüncesinde sanat bizim anladığımızdan daha farklı bir anlama sahiptir, sanat kişinin ruh beden dualizmini aşarak ben yanılgısından kurtulmasına ve bire, sonrasında da tao'ya (veya hiçliğe veya nirvana'ya) ulaşması için bir araçtır. bu açıdan bakıldığında aikido ile ikebana, kabuki ile kendo arasında fark yoktur. herhalde bunu anlamnın en iyi yolu bir ustayı kata çizerken seyretmektir.
    (02.05.2006 01:09)

the magnificent seven

    1960 tarihli john sturges filmi. başrollerinde yul brynner, steve mcqueen, eli wallach, charles bronson, james coburn, robert vaughn, horst buchholz, brad dexter gibi dönemin bütün namlı oyuncularını biraraya getiren film, küçük bir meksika kasabası halkının kendilerini haraca kesen haydutlardan korunmak için yedi silahşör kiralamasını ve silahşörlerin mücadelesini anlatır. aslında küçük farklar olmakla beraber kurosawa'nın 1954 tarihli filmi shichinin no samurai (the seven samurai) filminin bir yeniden çevrimidir. western tarihinin en güzel filmlerinden biri olan the magnificent seven, bugün geriye bakıldığında hollywood sinemasındaki pekçok modanın başlangıcı gibi görünüyor (japon filmlerinin yeniden çevrimi, çok sayıda ünlü oyuncuyu biraraya getiren büyük prodüksiyonlar gibi)
    (01.05.2006 23:32)

yul brynner

    rus kökenli fransız vatandaşı, pek çok hollywood filmi ve broadway oyununda oynamış aktör. 1915 yılında rusya'da doğan aktör, en çok siyam kralı mongkut'u oynadığı the king and i*'ın hem müzikal hem sinema versiyonu ile tanınmış, bu rolü ile en iyi erkek oyuncu dalında oscar'ı kazanmıştır. sonrasında the ten commandments*, anastasia, taras bulba, the magnificent seven*, westworld gibi sinema tarihinin unutulmaz filmlerinde rol almıştır. 1985 yılında sigaraya bağlı akciğer kanseri nedeniyle hayatını kaybeden aktör, moğol kanından kaynaklanan çekik gözleri, her daim kazınmış kafası, sert bakışları ile de hollywood'un en karizmatik oyuncularından biri idi.

    (01.05.2006 23:09)

westworld

    michael crichton tarafından yazılıp yönetilmiş, başrollerinde yul brynner, richard benjamin ve james brolin'in oynadığı 1973 tarihli film. parasını verenlerin her türlü fantezisini gerçekleştirebildiği, ortaçağ, roma ve vahşi batı dünyası adlı üç bölümden oluşan, androidlerin kullanıldığı delos adlı özel bir eğlence parkında geçen filmde bu androidlerin kontrolden çıkması ve insanları öldürmeye başlaması ile başlayan olaylar anlatılır. filmin ana izleği yul brynner'ın oynadığı ilk insanı öldüren silahşör androidin richard benjamin'in oynadığı karakteri öldürmek için takip etmesi ve ikisi arasındaki mücadeledir. yul brynner'ın arnold schwarzenegger'den yıllar önce oynadığı robot karakterdeki başarısı ile dikkat çeken, keyifle seyredilebilecek bir filmdir.
    (01.05.2006 22:46)

tek cümlelik tanım

    anlatmak istediğini yeterince açık ve yeterli bir şekilde anlattığında, zihinde o tanımla ilgili bir resim oluşturduğunda takdir de edilebilecek tanımlardır. ama x'in karşısına onun sözlük anlamını yazıp bırakmak veya y adlı şahsiyet için büyük adamdı şeklinde bir yorum yazmak ya da z için saskritçe'de buna z denir demek kolaya kaçmaktır, tanım olsun vampircik dolsun, arada da benim adım geçsin zhniyetidir. ayrıca vampircik tek cümlelik tanımlar kulvarında yürümeyecek şiarına rağmen hala karşılaşılan bir durumdur.
    (28.04.2006 02:31)

eurovision

    bir zamanlar, baygın şarkıları ile genelde irlandalılar'ın kazandığı, son iki yıldır ciddi bir müzikal değişim geçiren yarışma. bu değişimde athena'nın rock'ı eurovision sahnesine taşımasının payı da yadsınmamalı. geçen yıl norveç'ten wig wam ve moldovya'dan zdob [shi] zdub'un (ki benim bu güne kadar dinlediğim en eğlenceli eurovision şarkısıdır) devam ettirdiği bu furya bu sene fimlandiya'nın lordi ile yarışmaya katılmasıyla zirveye ulaşmıştır. evet, haber doğru, lordi harbiden finlandiya adına hard rock hallelujah adlı şarkıyla eurovision sahnesine ölüleri getiriyor. elemanları çok tasvip etmesemde bu sahne torunlarımıza bile anlatılacak bir anı olabilir*. merak edenler için videosu http://www.drakkar.de/files/lordi_hrh.wmv adresinden indirilebilir.
    (26.04.2006 17:41)

hardcore

    1980'li yıllarda özellikle los angeles ve washington dc çevresinde doğan, punk rock'tan köken almasına rağmen ondan çok daha sert ve hızlı olan müzik türü. benzer bir ortak müzikal platformda buluşsalarda hardcore* gruplarının asıl ortak noktası toplumsal ve siyasal yapıya karşı gösterdikleri tavırdır, çoğu zaman incelikten uzak ve söyleyeceğini açık bir şekilde dile getiren sözler devlet ve devlet kurumlarına, dine, kapitalizme öfke ve nefret kusar, liberter sol bir perspektif, ama özellikle anarşizm sözlerde hakim temadır. sisteme karşı bu öfke çoğu zaman hc konserlerinde polisle - kimi zaman meydan savaşına dönüşen - çatışmalara neden olmuş ve - medyanın da yardımıyla - türü şiddetle ilişkilendirmiştir. genelde ep formatında albümler çıkaran hc grupları, tv ve radyolardan hiçbir destek görmeden varlıklarını devam ettirmeye çalışmışlardır.
    türün babaları olarak gösterilen ve 1976-80 arasında ortaya çıkan black flag, minor threat ve bad brains'ten sonra amerika'dan dead kennedys, hüsker dü, misfits, kanada'dan doa (grubun hardcore 81 albümü türe ismini vermiştir), ingiltere'den the exploited, crass, iskoçya'dan oi polloi gibi gruplar 1980'ler boyunca hc'un dikkat çekici örneklerini vermişlerdir. 90'larda hatebreed, biohazard, madball gibi gruplarda davayı sürdürmüşlerdir. bugün de aslında (punktan diy (do it yourself) felsefesini almasının da etkisiyle) bir gitar, bir bas ve bir bateri bulabilen ve söyleyecek sözü olan dünyanın her yanından binlerce hardcore grubu (son dönemde özellikle güney amerika (bkz: flicts)(bkz: agrotoxico) ve japonya'dan dikkat çekici ve farklı gruplar çıkmakta) varlığını sürdürmekte.
    özellikle thrash ve speed metal gruplarını çokça etkileyen hardcore, zaman içinde hristiyan hc, hc emo, straight edge, post hc gibi çok sayıda alt gruba ayrılmıştır.
    eline bir gitar alıp üç-beş akor basmayı öğrenen ve korn'u hatta limp bizkit'i hc grubu olarak tanımlayan arkadaşlar için dinleme listesi: 13 flavours of doom, murder - doa, fresh fruit for rotting vegetables, bed time for democracy - dead kennedys, damaged - black flag, tümü - impulse manslaugter, triple cross counter - bastard, guerra civil canibal - ratos de porao, cancoes de batalha - flicts vb.
    (25.04.2006 17:59)

the difference engine

    ilk olarak 1786 yılında j. h. mueller tarafından tasarlanan, ancak gerçekleştirilemeyen, 1822 yılında charles babbage tarafından tekrar gündeme getirilen büyük matematiksel hesapların yapılmasında kullanılacak, günümüzün bilgisayarlarının atası olan alet. babbage, analytical engine adını verdiği ilk difference engine'i 1833 yılında planlamıştır. buhar enerjisiyle çalıştırmayı düşündüğü, çok sayıda dişli ve sayaçtan oluşan makine dizaynı esnasında babbage, bellek ve işlemci kavramlarını da ilk kez ortaya atmıştı. mali sebeplerle hayata geçirilemeyen bu projeden sonra, 1847 yılında difference engine no. 2'yi de dizayn etmiş, ancak onun planlarından esinlenerek ilk difference engine'i yapmak per georg scheutz'e kısmet olmuştur (scheutz, makinelerinden birini 1859'da ingiliz hükümetine satmıştı). babbage'in difference engine no. 2'si ve onun için dizayn ettiği yazıcı orijinal planlarına uygun olarak 20. yüzyılın sonlarında yapılmıştır ve hala çalışmaktadır. makineyi görmek için: http://www.sciencemuseum.org.uk/on-line/babbage/
    (25.04.2006 02:23)

sayfa: 1...-45-46-47-48-49...-52

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.