ney

    ney, tasavvufta insan-ı kâmili remzeder. neyden çıkan sesler, neyin kendinden değildir, onu bir üfleyen vardır, bir neyzen vardır. insan-ı kâmil de, kendi heva vü hevesinden konuşmaz, hakk'ın ilhâm ettiğini halka verir.
    çok büyük ney icrâcılarımız vardır. bunlardan kimisi, şöhret âfettir fehvasınca, kendini sırlamıştır. hadi buradan bir ifşâatta bulunayım, neyzen Ömer erdoğdular bunlardan bir tanesidir. gerçi kendilerini bilen bilir.
    neyzenlerin kutbu olarak bilinen kutbu'n-nâyi osman dede, galata mevlevihanesi ya da diger adıyla divan edebiyatı müzesinin hâmuşânında dinlenmektedir veyahut hayât-ı mânevîyesi ile hayydır. osman dede hakkında bir menkıbe anlatılır. bir gün dergâhta âyin-i şerif icrâ edilecekken, bakarlar ki neyzenbaşı gelememiştir. efendi hazretleri, küçük çocukların talim gördüğü odanın kapısını açar ve osman'a nazar ederek: "çık mutriba!"der. "aman efendim, o daha yeni başladı, acemidir" derlerse de hazret yineler: "çıksın!" küçük yaştaki osman, o gün âyinde vazife almıştır ve o nazarın himmetiyle bir gün gelmiş "kutbu'n-nâyi osman dede" oluvermiştir.
    (23.09.2006 21:24)

aşk

    aşk, hesapsız muhabbettir!
    (23.09.2006 21:02)

ramazan

    ramazan; şiddetli ve yakıcı sıcak, hatta develerin sıcak sebebiyle ayaklarını yere basamamaları demektir. hz. peygamber buyurmuştur ki: ramazan kelimesi, allah'ın günahları yakıcı hâlini ifade eden bir kelimedir.
    (23.09.2006 20:51)

şarap

    klâsik edebiyatımızda 'duhter-i ineb' diye adlandırılan içkidir, ki 'üzümün kızı' mânâsına gelir.
    sâkiyâ gönlüm karardı lutf edip bir bûse ver
    kaygılı gönülleri derler şarâb-ı nâb açar *
    (23.09.2006 20:47)

şeyh

    hakiki şeyh, gönül hastalıkları mütehassısıdır, tabib-i hâzıktır.
    (23.09.2006 20:37)

freedom

    bugün özgürlük diye tercüme edilen Ä°ngilizce bir kelimedir. esasında 'serbestlik' demek daha doğrudur. çünkü 'liberty' kelimesi de özgürlük olarak tercüme edilir. madem iki ayrı kelime vardır, e bir anlam farkı olması gerekir, değil mi? 'liberty' ise hürriyettir. serbestlik, maddî bağlardan âzâde oluşu ifâde ederken; hürriyet, mânevî bir özgürlüktür. yani elim kolum bağlıyken serbest olmayabilirim fakat hâla hür bir insanımdır, çünkü hürriyet dediğimiz gibi mânevî yahut metafizik bir özgürlüğe işâret eder. Ä°stediğimi düşünebiliyorum, o hâlde hürüm...
    (23.09.2006 12:58)

şarap

    iki türlü şarap vardır. bir tanesi maddî bir içkidir ki esriklir verir. digeri ise mânevî bir içkidir, aynı şekilde kişiyi sarhoş eder. yani şarap belki de muhabbettir. hatta muhabbetin cünûn şubesi olan aşktır şarap.
    (23.09.2006 12:41)

şeyh

    arapça, önder, kabile reisi, yaşlı adam mânâlarına gelen bir kelime. bir mânevî yola girerek, seyr u sülûkunu tamamladıktan sonra erdiği yüksek mertebeyle, kendisine müntesip olanları veya tâlipleri irşâda mezun olan kâmil insan. öğreten, olduran zât. bugün postları işgal eden birtakım kalp(sahte anlamında) 'şeyhler'* yüzünden, bazen çok tetkik etmeden, hakkında ön yargı ile peşin hüküm verilebilen insân-ı kâmiller. Ä°nsanların genelinin kendisinden uçmasını, su üstünde yürümesini, inanılması güç birtakım tabiatüstü hâdiselere imza atmasını*, kısacası kerâmet izhâr etmesini bekledikleri kişi. zirâ yenişehirli avni söylemiş:
    şeyh uçmazsa kerâmetle eğer
    mutekitler uçurur, tâ be kamer
    (22.09.2006 21:39)

hayvan

    arapça bir kelime olup 'canlı' mânâsına gelir. tasavvufta, insanın sülûku yani mânevî yolculuğu esnâında vâsıl olduğu veya seyr ettiği, devrettiği mertebelerden biridir. 'hayvan'dan kasıt, bedendir.
    hz. yunus emre'nin dediği de bu anlama gelir: Ölen hayvan imiş, âşıklar ölmez! Ä°nsan için kullanılan 'hayvan-ı nâtık' yani 'konuşan hayvan' tâbiri de esasında biyotik temelli bir ifâdedir yani canlılığa atıf vardır.
    (22.09.2006 21:12)

vampir irfan

    benim bildiğim zâbıta Ä°rfan, eskiden zâbıta görevlisi iken şu anda sahhaflar çarşısında kitapçılık yapmakta olan bir güzel ağabeydir.
    (22.09.2006 21:01)

güneş

    güneş öylesine büyük ve önemli bir kaynaktır ki, zerre kadar delikten girse koca mekânları aydınlatır. ve bir zerre güneş, güneşin yüceliğinin işâretidir. yani o zerrede güneş hem gizli hem âşikârdır ama güneşe belli bir mesâfeden bakmak gerekir. o belli mesâfeden fazla yaklaşılırsa, güneşin ışınları gözü evvelâ kamaştırır sonra kör eder. neye, ne kadar, hangi araçla yaklaşılması lâzım geldiği de irfân ile anlaşılr.
    (22.09.2006 20:59)

insan

    Ä°nsan kelimesinin iki kelimeden müştak olduğu söylenir. bunlardan birincisi 'unutmak'anlamındaki 'nisyan'; ikincisi ise yakınlık, ülfet manasına gelen 'ünsiyet' kelimesidir.
    Ä°nsan, bulunduğu ortama hemen intibak eder. o ortama intibak etmek için sadece taklit yeteneğini kullanmaz – taklit yeteneği hayvanda da vardır – idrak ile taklit, idrak ile tatbik özelliği vardır insanda. ve neyle beraber olursa, muhakkak ondan bir şey alır. Ä°nsanın ünsiyet tarafıdır bu. fakat insanda bir de ‘unutmakÂ' manasında ‘nisyanÂ'dan gelen bir hâl vardır. kelime de zaten buradan müştak, buradan türetilmiştir. Ä°nsan, aynı zamanda unutmaya da müsaittir. neleri unutmaz ki insan!
    bir başka ifâdeyle de insan; beşeriyet bağlarından âzâde olmuş, nefsin esâretinden ve beden hapishanesinden mânen kurtulmuş, hakk ile biliş tutmuş, halifetullah diye tavsif edilmiş hazrettir.
    (22.09.2006 20:56)

mutluluk

    abidin dino'nun çizdiği, bir yatakta hep beraber yatan, bilmem kaç çocuklu mütebessim karı-kocanın resmidir.
    (22.09.2006 20:39)

mahmut erol kılıç

    aslında siyasal mezunu olmasına rağmen, Ä°slâmın derûnî yönünü esas alan ve bir hayat tarzı olan tasavvuftaki behresi, ilmi ve irfânıyla bugün marmara Ãœniversitesinin tasavvuf kürsüsünde profesörlük yapmaktadır. kültür aş. tarafından her yıl düzenli olarak gerçekleştirilen konferanslarda salonu -tabiri caizse- ağzına kadar doldurabilen biridir. ve bu konferanslar esnaında, türkçe kelimeler arasında kullandığı bilhassa Ä°ngilizce kelimelerle bendenizi hemen her zaman tebessüm ettirmiştir. tabi bunda belli bir süre Ä°ngiltere'de yaşamış olmanın etkisi büyük olsa gerektir. türkiye'de felsefî tasavvuf sahasında rüşdünü ispat ettiği, Ä°bn arabi'yi anlayabildiği söylenen nâdir şahsiyetlerdendir. ve kanaatimce çalıştığı sahadaki derinliği ilmî bir yakînden daha öte bir şeydir. hem sûretâ hem de sîretâ güzel bir insandır.
    osmanlı tasavvuf şiirinin poetikası adlı muhteşem bir kitabı mevcuttur.
    (22.09.2006 20:37)

aşkın olgunluğu

    aşkın olgunluğu şurdan anlaşılır ki, âşık kişi, ağyar olanla, sevdiğinden başkasıyla bağlarını azaltmaya, kendini kaybetmeye başlar.* leyl ü nehar* yârini düşünür, onda fenâ bulur. her şeyde 'o'nu temâşâ etmeye başlar. bütün yolculukları sevgilisine doğru olur. deli divâne bir hâlde, hep 'o'nu arar. her nereye baksa sevgilisinin izlerini görür. âh u figân eder, türlü eziyetlere dûçâr olur fakat bütün bunların mâşukun samimiyeti ölçmek için yaptığı bir imtihan olduğunu bilir. bütün bunlardaki gâye âşıkın pişmesi, olgunlaşması ve belki de nihâyette yanmasıdır. tıpkı âşıklar sultânı cenab-ı mevlânâ'nın buyurduğu gibi: hamdım, piştim, yandım!
    Ä°ster beşerî, ister mecâzî, ruhâni, ilâhî aşk diye tesmiye edilmiş olsun, denir ki, bütün aşklar bir tek aşkın tezahürüdür. bundan nâşi şöyle bir şey de söylenebilir: Ä°ki insan arasında çok da nefsânî olmayan bir aşkta, yüzüne bakınca elini özlersin, susunca sesini özlersin, yanındayken bile hasretsindir, hiç bitmez o hasret ve öyle bir susuzluktur ki içtikçe susuzluk artar, doyum olmaz, suya kanmak olmaz. Ä°şte aşkın kemâle geldiği yani olgunlaştığı demdir bu dem! behredâr olmak niyâzıyla...
    (22.09.2006 20:30)

sayfa: 1-2-3-4-5

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.