derviş

  1. derviş; benlikten sıyrılan, hak kapısının eşiğinde dâim niyâzda olan, rıza üzere sâbit kadem bulunan, nefsini ârif olmakla hakk'ı ârif kılınan, her tecelliyi hakk'la bilip hakk'la idrak etmeye çalışan, hakk yolunun hakkını vermek üzere azm ü gayret gösteren, malı, mülkü, varlığını sevgilisi uğruna sarf eden, benden senden geçip o'nu bulan, marifet ve hakk'a kurbiyyet kapısının eşiği...

    derviş, sermayesi muhabbet ve aşk olan zâttır. aşk kendinden başka her şeyi yok ettiği için, malını mülkünü, varlığını ilâhi aşk yolunda harcetmiş, rızâ kapısına tamamıyla yok olarak, benlikten sıyrılmış olarak gelen zata derviş denir. bütün alışverişleri muhabbettir:

    gül alırlar gül satarlar
    gülden terazi tutarlar
    gülü gül ile tartarlar
    çarşı pazarı güldür gül

    yârin muhabbeti ile oturur, yârin muhabbeti ile kalkar, onunla konuşur, onunla duyar. muhabbet deryasının balıkları gibidir onlar. zira, bazı muhabbetler yemek içmek gibidir, arada bir ihtiyaç veya zevk için ifâ edilir. bazı münasebetler -af buyrun- def-i hâcet gibidir, zaruretten icra edilir. fakat dervişlik muhabbeti demek, hava gibidir, nefes gibidir. bu muhabbetsiz yaşayamayan, başka bir deyişle ancak bu muhabbetle yaşayan zâta derviş denirmiş.

    derviş, farsça bir kelime olmasına rağmen, kavramayı kolaylaştırmak için türkçede şöyle anlatılmıştır: derviş, orjinal yazılışında 'd', 'r', 'v', 'y', 'ş' harflerinden oluşur. terk makamları düşünülerek derviş; dünyayı, riyâyı, varlığı, yalanı ve şehveti terk eden kişinin ünvanıdır denilmiştir. kastedilen dünyayı terk, gaflete sevk edici, kişiyi hakk'ı anmaktan alıkoyan, aslî vâzifesini unutturan, dünyaperestlik ve dünya nimetlerine aldanma hâlidir. yoksa çalışmamak, hüner ve kabiliyetini kullanmamak, dünyevi ve içtimai(sosyal) sorumluluklarını yerine getirmemek değildir. burada hz. mevlânâ'dan şu hakikati nakletmek lâzım:
    "dünya nimetleri bir deniz; kalp ve ruh ise gemi gibidir. geminin yürümesi için su lâzımdır ve makbuldür. fakat geminin içindeki su, geminin yavay yavaş veya ansızın batmasını muhakkak kılar." sen, dünya nimetlerinden en güzel şekilde istifade et. fakat bunun sevdasını, muhabbetini kalbine koyma. hâsılı, el kârda, gönül yârda olacak, vesselâm. * (bkz: Keşkül Dergisi)
    (#52923) elif|12.10.2006 21:53|