çekirge

    bir zıplar, iki zıplarlar... gerisini ne siz sorun, ne de ben söyleyeyim.
    (19.05.2007 18:38)

hz muhammed

    "her peygamberin ettiği bir duası var; ben ise duamı, kıyamet gününde ümmetime şefaat etmek için kullandım."

    muhammed mustafa (sav)


    "müjdecim, kurtarıcım, efendim, peygamberim!
    sana uymayan ölçü, hayat olsa teperim!"

    necip fazıl kısakürek


    ahh! bir anlayabilsek seni ey kainatın efendisi... bir tepebilsek sana uymayan ölçüleri...
    (19.05.2007 18:16)

nefs i emmare

    tasavvuf literatüründe, yedi dereceye ayrılan nefsin birinci ve en aşağı derecesine verilen isimdir. insana devamlı allah'ın yasak ettiği çirkin ve kötü şeyleri emreder.
    insan, yaptığı doğru şeylerde bu nefsi alt etmiş, yanlış şeylerde ise nefsine mağlup olmuş olur. nefs i emmare'nin telkin ettiğe şeylerden kaçınmak konusundaki gayret, insanı aheste aheste kölelikten kurtarır. nefis, kölelik durumuna gelir. bu halde lezzetine varamadığı ibadetlerin lezzetini almaya, yaptığı güzel işlerden haz almaya, aynı şekilde kötü davranışlardan ve gerekli olan amelleri terketmekten nefret etmeye başlar.

    yüce allah buyuruyor;

    "nefse ve onu şekillendirene, ona iyilik ve kötülük kabiliyetini ilham edene and olsun ki, nefsini temizleyen iflah olmuş, onu
    fenalıklara gömen kimse de ziyana uğramıştır." (şems, 9-10)
    (19.05.2007 16:40)

mangal partisi

    mangal etrafında kümelenip muhabbetin dibine vurulan, ateşi yakmayı üstlenen arkadaşların işine karışılan, hazırlanan şeyler genelde masada değilde ayaküstü atıştırılan, bol bol keyif veren, ah olsada yapsak! dediğim; yemek, içmek, kaynaşmak ve güzel vakit geçirmek için yapılan bir aktivitedir.

    mutlu olmaktan çağrıştı. * (bkz: saadet partisi)
    (19.05.2007 16:04)

yoksulluğu kullanarak öğrenci devşirmek

şeyh ahmet yasin

    kanımı donduran bir yalvarmayla şikayet etmiştir ümmetin durumunu. okudukça utanıyorumdur.

    allah'ım ümmetin suskunluğunu sana şikayet ediyorum!.
    ben ki kocamış bir yaşlıyım. kurumuş iki elim, ne kalem tutuyor ne de silah!.
    sesimle yeri inletecek bir hatip de değilim!.
    ben ki saçları ağarmış, ömrünün son demlerinde,
    türlü hastalıkların yıktığı ve üzerinde zamanın belalarının estiği biriyim!.
    tek istediğim benim gibi müslümanların zaaf ve aczinden müteessir olanların yazmasıdır! siz ey müslümanlar!
    suskun ve aciz, helak olmuş ölüler!
    hala kalpleriniz sızlamıyor mu başımıza gelen bu acı felaketler karşısında?
    bir halk yok mu?
    hiç mi kimse yok, allah için ve ümmetin namusu için kızacak?
    şerefli direnişçilerken, bizleri katil teröristler ilan edenlere karşı duracak!
    bu ümmet utanmaz mı şerefi çiğnenirken?
    siyonist katilleri ve uluslar arası işbirlikçileri görmezden gelirken!
    bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilatları ve bariz şahsiyetleri
    allah için kızmaz mı!?

    tümü birden sokaklara dökülüp, bizim için dua etmeye;
    "ey rabbimiz! gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mü'min kullarına yardım et!"
    diye çağıramaz mı!?

    buna da mı gücünüz yetmiyor!?
    yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız o zaman alınlarımızda şu yazacak;
    "bizler direndik! ileri atıldık ve kaçmadık!"
    ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız ve gençlerimiz ölecek!
    onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız!
    bizden, teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin!
    çünkü biz, bunu yapsak da öleceğimi biliyoruz.


    dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince, öcümüzü sizden her biri boynuna taksın! dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin!
    temennimiz, allah'ın, emaneti savsaklayan herkesten kısas almasıdır!
    umarız bizim aleyhimizde olmazsınız!
    allah aşkına bari aleyhimizde olmayın! ey ümmetin liderleri, ey ümmetin halkları! allah'ım!
    sana şikayette bulunuyorum... sana şikayette bulunuyorum..
    gücümün azlığını, imkanımın yetersizliğini ve insanlara karşı zaafımı sana şikayet ediyorum.

    sen mustaz'afların rabbisin... sen bizim rabbimizsin... bizi kime bırakıyorsun?..
    bize cehennem olacak uzaklara mı? veya düşmana mı?
    allah'ım!
    akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına sam şikayette bulunuyorum. .
    sana şikayette bulunuyorum!
    gücümüz dağıldı.. birliğimiz bozuldu... yollarımız ayrıldı..

    halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardım edip, düşmanı yenmedeki aczini sana şikayet ediyorum... "


    şehid şeyh ahmed yasin'in şehadetinden kısa bir süre önce yazdırmış olduğu sitem yüklü yazı..


    --- alıntı ---
    www.flickr.com
    --- alıntı ---

    (16.05.2007 18:20)

şikayet

ihsan

    kainatın efendisi, İhsan; ibadet ederken allah seni görüyor gibi ibadet etmendir. her ne kadar sen ibadet ederken onu görmesende o seni görür" şeklinde açıklamıştır ihsan kelimesini.

    namaz kılarken kişinin etrafında olan biten herşeyden habersiz olması da pekala ihsan sebebiyledir. o kişinin namaz halinde ne nefes almaktan nede can vermekten haberi yoktur. "aşık olduğu bir kızla konuşan kişi bile sağından solundan habersiz olduğuna göre; yaratıcısına, onu görür gibi ibadet eden kişinin olan bitenden ne gibi bir haberi olabilir" mukayesesini yapmak gerekmektedir.

    haliyle kolay elde edilebilir bir nimet değildir, elde edilmesi için yapılması gerekenler, giderde giderdir.


    (16.05.2007 11:58)

komando

    türk silahlı kuvvetleri'nin tanımına göre; "gurur, güven ve ani karar verebilme yeteneğine sahip; her türlü düşman, hava ve arazi şartlarında öncülük edebilen, özel yetiştirilmiş seçkin askerdir"

    müthiş zor şartlarda eğitim almış, bunun gereği olarak harikulade yetişmiş,
    vatanını, uğrunda can verecek kadar seven,
    sabahlara kadar süren dağbaşı nöbetlerinde gözünü kırpmayan,
    arkadaşlık, dostluk ve sabır duyguları gelişmiş,
    bileği kadar, yüreğide kuvvetli olan vatan muhafızı'dır. *
    (16.05.2007 11:34)

piyade marşı

    acemi birliklerinde uygun adımla beraber gırtlak çatlatırcasına hergün onlarca defa söylenen, doğal olarak ezberlenen, kahramanlık, cesaret ve duygusallık barındıran marş.

    şöyledir:

    güneş doğar, dağları gölgeler bu renk,
    gümüş sularda yanar, altın bir çelenk,
    hasret dolu bir sıla, gönlümüzde cenk,
    süngüler parlasın ufkun üstünde.

    her yaram bir çiçek gibi,
    kanımla suladım bu yeri,
    yurduma bahar yaparım,
    göğsüme taktığım gülleri.

    şimşekler, bombalar bin ölüm takın,
    çelikten tanklarıyla gelse bir akın,
    bizden zafer bekleyen ülkeler yakın,
    yer ateş, gök ateş, şanlı piyade.

    her yaram bir çiçek gibi,
    kanımla suladım bu yeri,
    yurduma bahar yaparım,
    göğsüme taktığım gülleri.

    (16.05.2007 10:59)

bozuk para

    madeni paralara verilen genel isimdir efendim, lakin para bozdurma kavramı işin içine girdiğinde her türlü paraya bu ismi verebiliriz, 100 milyonluk'ta bir bozuk paradır 1000 euro bozdurduğumuzda. hatta dahada genelleyip paranın insanı bozduğunu varsayarak kaşıkçı elması'na dahi bozuk para diyebiliriz.
    bu tür paralar için cüzdanlarda, çantalarda özel bölmeler, saymak için, sahtesinden ayırt edebilmek için makineler vardır.
    ellerle kale yapılıp futbol oynanır.
    ortaları oyulur yüzük yapılır.
    sakız alınır.
    dikine sırayla dizilir, baştaki devrilir diğerlerinin peşisıra gelmesi keyifle izlenir.
    (14.05.2007 19:34)

mucize

    - mucizenin ne olduğunu biliyormusun?
    - olağanüstü şeyler değil mi?
    - böyle denilebilir. ancak yinede mucizeyi ikiye ayırmak lazım. avama göre mucize olan şeyler, ilim sahiplerine göre mucize olan şeyler. mesela bir taşın varlığı ilim sahiplerine göre bir mucize iken, avama göre bu taşın varlığı değil, bu taşın konuşması bir mucizedir.
    - bir taşın varlığı nası mucize olabilir?
    - şimdi bu masanın üzerinde yumruk büyüklüğünde bir taş meydana gelse, bu olay mucize değil midir?
    - tabi ki mucizedir.
    - mucize demen için konuşması gerekirmi?
    - gerekmez!.
    - işte ilim sahiplerine göre mucize bu!. yani taşın konuşması değil, varlığı!.

    - mehmet alagaş'ın taş adlı esrinden bir kesit -
    (14.05.2007 16:50)

tiryakilik

    birde, insan tiryakiliği vardır.
    bağımlı olduğun, alışmış olduğun, o'nsuz yapamadığın kişiye duyulan tiryakilik. bu tiryakilik güzeldir, insana niçin yaşadığını sıkı sıkıya hissettirir. yaşamalısın, birşeyler yapmalısındır çünkü, "o" vardır ve sen "o"na bağımlısındır. haytını "o" güzergahta ve gerektirdikleri üzerinde şekillendirirsin. bunları yaparken de zevk alırsın çünkü; tiryaki'sindir.
    (14.05.2007 16:15)

tebliğ

    söylenmesi gerekenlerin anlatılması, arzuya göre değil, muhatabın kapasitesine göre yapılması gerekir. çünkü insanın yanında ne kadar kabı varsa o kadar su alabilir nehirden. yani aklı ve kabiliyeti ölçüsünde ruhi gıdayı alır insan.
    tebliğ, nerede, nasıl ve ne şekilde yapılacağı iyi bilinmesi gereken bir davettir. toprak gibidir insan. toprak neyi kabul ediyorsa onu ektiğimiz gibi, insana da kabul ettiği şekilde yaklaşmak gereklidir.
    kur'an da peygamberler zikredilirken hep hikmetten bahsedilmiştir ve peygamberlere hikmetle tebliğ etmeleri emredilmiştir.
    (12.05.2007 19:34)

sosyete

    güzel bir şiirle anlayalım bu sosyeteyi istedim, çok eğlenceli bir şiir.

    kurulmuş masalar sosyete işi,
    her gelen oturdu bin bir poz ile,
    olsaydı ortada anamın aşı,
    doyardı şu karnım belki haz ile.

    bir sohbet başladı şubattan, marttan,
    konçerto dinledik bach'dan, mozart'tan,
    hiç haberim yoktu böyle bir şarttan,
    yenirmiş yemekler meğer caz ile.

    bıçaklar sağ ele, çatallar sola,
    İcat edenlerin gözü kör ola,
    her lokmadan sonra bir saat mola,
    kimsenin işi yok burda hız ile.

    çatalın ucuyla aldı tabaktan,
    silmedi boyayı pembe dudaktan,
    değmeden geçirdi dilden, damaktan,
    hap yutuyor sanki hanım doz ile.

    boğazım yandı da dilim küçüldü,
    sinirler gerildi, damar açıldı,
    gözlerimden sanki ateş saçıldı,
    yutunca viskiyi birden buz ile.

    keser iken kucak kucak odunu,
    kesemedim burda tavuk budunu,
    dalga geçti erkek ile kadını,
    dürtüp birbirine şöyle diz ile.

    rasim der ki, beni kimler getirdi,
    ben yemedim, yemek beni bitirdi,
    bütün kazancımı aldı götürdü,
    ödenmezmiş hesap burda az ile.

    rasim köroğlu
    (12.05.2007 19:23)

sayfa: 1...-15-16-17-18-19

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.