çok yaşlı bir cami, tam 1299 yaşında.
başkent'in ortasına dikilmiş; "ben sizin dedenizim" diye haykırıyor sanki.
kilise iken,
emeviler tarafından camiye çevrilmiş zamanında. dört edet mihrab'ı, hz. yahya'nın
türbesi, hz. hüseyin'in
kerbela'da şehit edildikten sonra başının defnedildiği
makam, hz. isa'nın ineceği rivayet edilen
beyaz minare, kiliselik zamanından kalma; yeni doğan bebeklerin
vaftiz edilmesi için bir vaftiz kuyusu, neler neler... hepsini kucaklamış emevi camii.
gözleri kamaştıran, kendine
hayran bırakan bir görüntüsü var duvarlarındaki eski işlemelerin, avlunun ortasındaki
şadırvan ise hayallerin ötesindeki bir güzellik ve ihtişama sahiptir.
etrafındaki
antik yapıların tarih kokusuyla,
nargile ve
mırra'nın kokusu karışık gelir burnunuza.
sultan ikinci abdulhamid han'ın yaptırmış olduğu
hamidiye çarşısı'nın kollarına salarsanız kendinizi, sizi götüreceği tek yerdir orası.
ezan okunduğunda emevi'de, güvercinler bile usulca yaslanırlar yüksek ve ihtişamlı duvarlarına, ezan'ı dinlerler...
şam'ı şerifin tek ve en yüksek tepesi olan kasyon'dan baktığınızda başkent'e, kucağını açmış, size doğru baktığını farkettiğiniz yer, orasıdır.
böyledir işte emevi camii... kokusu bile
huzur veriyordu.