yaratan yüce allah'ın alemlere rahmet olarak gönderdiği iyi huylu, dürüst, peygamberliğinden evvel mekke'nin en dürüst en güvenilir insanı olarak görülen ve öyle olan nebi. mukkades yol gösterici.
arkadaşları ve görenleri olarak belirtilen sahabe tarafından 'anam babam sana feda olsun ya resulallah' şeklinde sevgi, saygı gösterilerine muhattap olan,allah'ın kendisini daha doğmadan babasız, altı yaşında da annesiz bırakarak gözetim, denetim ve rehberliğini üstlendiği, türkçe'de de adından türetilen mehmet ismiyle en çok kullanılan türkçe erkek ismi var olan, islam inancına ve kur'an'a göre 'ahdi atik'te kendisinden 'ahmet' olarak söz edilen hatice'nin sevgilisi.islam tarihi kitaplarından aktarıldığına göre peygamberliğinden kısa süre öncesinde medine'de bulunan yahudilerce medine kabileleri evs ve hazreç"son peygamber bizim içimizden çıkacak,siz de ad ve semud gibi helak olacaksınız" tehditlerine maruz kalıyorlardı.soyu ismail (samuel) ve ibrahim (abraham) peygamber'den gelmektedir.
yüce allah'ın, alemlere rahmet olarak gönderdiği, kendisine aşık olduğu ve yeryüzünü bu aşk için yarattığını söylediği en sevgili kişi. aşkın en güzel tecellisi. kendisi ile arasına hiçbir perde koymadığı ve son nefesine kadar, "ümmetim, ümmetim" diye gözyaşı döken, yüce gönüllü elçi. bütün cihanın aşık olduğu, bütün peygamberlerin kendisine ümmet olmak istediği anlatılmaya kelimelerin sığmayacağı aşkın yegane sahibi, yegane örneği. dolunayın nurunu kendisinden aldığı, en nurlu kişi. dini babadan miras olarak alan biz gibileri her daim kollayan kişi. salat ve selam o gül yüzlüye, aline ve ashabına olsun. aşk- u niyaz ile hu.
dünya tarihinde hayatı özel kısmı ile birlikte bütün detayları ile bilinen yegane peygamber ve insandır. yine dünya ve insanlık tarihinde en çok sevilen ve son peygamberdir.
ibrahimi dinler yani ortadoğu kökenli semavi dinlerin sonuncusu olan islamiyetin peygamberi. kureyş kabilesi mensubudur. diğer ibrahimi dinler peygamberlerinin aksine mezarı kesinlikle bilinen tek ve isa gibi olanların aksine kendisine " tanrısallık " sıfatı yakıştırmayan az sayıdaki peygamberden biridir. bir çok kez kendisinin de bir " kul " olduğunu söylemiş, devlet başkanlığı ve resullük dışında hiçbir dünyevi ünvanı kabul etmeyerek getirdiği dine örnek bir yaşam sürmüştür.
cebrail isimli meleğin vasıtası ile, vahiy yolu ile islamiyetin kutsal kitabı olan kuran'ı tanrıdan aldığına inanılır.
veda hutbesi adı altında yaptığı son halka açık konuşmanın dikkatle okunması tavsiye edilir.
ünlü taihçi michael hart'ın "tarihte en önemli yüz kişi" adını verdiği kitapta bir numaralı isim olarak övgüyle söz ettiği islâm peygamberi.
uyandığı zaman cüppesi üzerinde uyumuş olan kediyi uyandırmamak için cüppesini kesen, taif seferi sırasında yolda yeni yavrulamış köpeği rahatsız etmemek için ordunun yolunu değiştirmiş mükemmel insan örneği.
almanların efsane lideri otto von bismarck'ın:
"ey muhammed! sana çağdaş olamadığımdan dolayı çok müteessirim. muallimi ve naşiri olduğun bu kitap senin değildir. o lahutidir... beşeriyet senin gibi mümtaz bir kudreti bir defa görmüş, bundan sonra da bir daha görmeyecektir. ben huzurunda kemal-i hürmetle eğiliyorum." diye hitap ettiği allah elçisi.
yüca allahın son peygamberi ve sevgili kulu. zira allah bu kainatı onun için yaratmıştır, mübarek olduğu kadar da iyi bir asker ve devlet yöneticisidir, allahın elçisi sevgili muhammed'dir.
cenabi hakkin o`nun ugruna kainati yarattigi soylenen, hulasa-i mevcudat, fahr-i alem, efendiler efendisidir. adi her duyuldugunda insanin ici tir tir titrer. o`na layik ummetinden olabilme gayretleri sancisiyla onun gul yuzunu her daim gorememenin acisi birlesir sicak gozyaslari olarak bazen iceriye bazen disariya bosanir. o`nu anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalir, insanin nefesi kesilir. Necip FazilCole Inen Nur`da edebinden, saygisindan O`nun adini agzina alamaz:
sofra...etrafinda allah resullerinin dizildigi sofra...ve bu sofrada baskose...sen!
insanin hakikati...sir...kainatin en cetin sirri... bir de misilsiz insan ki, onun hakikatinde, mahluk, artik, son haddine ulasir. onun hakikatinde, mahluk tukenir, fakat allah baslamaz. o da sen!
yaradan... ve o`nun en guzel eseri...zatiyle tek olan yaratici`nin koskoca insan ehraminda ve en yuksek noktada halkettigi insan...sen!
evet sen!
senin bana inandirdigin ve seni bana inandiran allah, oz dilinle hitap etmis ve sana demisti ki:
"sen olmasaydin, sen olmasaydin, alemleri yaratmazdim!"
sana iste bu allah kelaminin sonsuz kilavuzlugu icinde inaniyorum
uhud savaşı'nda yerde yaralanmış şekilde yatarken, "sadece kendilerini rablerini tanımaya çağıran peygamberleri'ne bunu yaptıktan sonra bu kişiler nasıl rahat edebilirler?" diye bağırınca bunun üzerine al-i imran suresinin 128 ve 129. ayetleri nazil olunan resul. [müslim ve ibni hanbel]
128: Allah'ın onların tevbelerini kabul etmesine yahut onları cezalandırmasına karar vermek senin işin değildir [ey Peygamber,] çünkü onlar zalimlerin tâ kendileridir,
129: oysa göklerdeki ve yeryüzündeki her şey Allah'a aittir: O, dilediğini affeder, dilediğini cezalandırır; ve Allah, çok affedicidir, rahmet kaynağıdır.
şöyle bir açıklamadada bulunmak isterim ki allah'ın yeryüzüne yolladığı - kuran ı kerimde adını bildiklerimiz - bütün peygamberler aynı kabileden gelmektedir. bu nedenle hz. muhammet (s.a.v), hz. isa, hz. musa, hz.davut, vb.. peygamberler akrabadır. hz. muhammet ben allah'ın yolladığı elçiyim, bana inandığınız gibi allah'ın diğer peygamberlerinede inanınız demiştir. fakat üzülerek görüyorumki hz.muhammet'e büyük aşkla bağlı insanlar, peygamber efendimizin bu sözüne karşın, kendisinden hz. diyerek bahsederken diğer peygamberlerden asker arkadaşı gibi isa, musa, davut diye bahsetmeleri ne acıdır.
hz. muhammet mekke ve medine çevresinde, bütün kabileler içinde sözüne en güvenilen, kimsenın aklı kalmadan herşeyini emanet ettiği tek insandı.
hz. muhammet aynı zamanda çok iyi bir ticaret adamı ve bir komutandı. bunları yaptığı savaşlar, yönettiği kervanlardan anlayabilmekteyiz.
ümmetini çok seven, son nefesinde dahi ümmetine şefahat dileyen bir peygamberdi.
allah'ın, yeryüzündeki en mükemmel görüntüsüdür, zuhûrudur. kişinin kendisini dahî gerçekten sevebilmesi için öncelikle o'nu hakkıyla sevmesi gerekir.
niye böyle dedim? açıklıyorum:
insanlara gönderilmiş peygamberler arasında fark yoktur. bu bir âyet-i kerîmedir. hz. muhammed de bir peygamberdir, ve yine kur'ân-ı kerîm'de yazıldığı üzre, yaratılmış her şey, gördüğümüz ve göremediğimiz her yaratık, o'nun nûrundan* yaratılmıştır ve o'nun hürmetine yaratılmıştır.
peki, her şeye gücü yeten ve hiçbir şeye ihtiyâcı olmayan allah, niçin kendi yarattığı birşeye hürmet etsin ki? el-cevap: kendisine saygısı olduğundan. ne alâka? şöyle: hz. muhammed'i de kendisi yaratmıştır ve kendisine en yakın özelliklere sâhip yaratık olan "insan" türü içinde de yine kendisine en yakın olanı o'dur. insanlar içinde en mükemmeli ve allah katında en makbûl kuldur, işte bu yüzden allah'ın sevgilisidir.
ama tabiî ki allah, durduk yerde "yav dur kendime bi sevgili yaratayım" demez, hâşâ.. insan denen yaratığa allah, kendi irâdesinden, kendi yaratıcılığından, kendi aklından vs.. cüz'î bir miktar vermiştir. ki, "insan denen kulum diğer yaratıklardan farklı olsun, bana en yakın tür olmayı hakkıyla yaşasın ve beni sevgili bilip kendisini mutlu etmek kendi bileceği iş olsun" düşüncesi, kendi yarattığına olan saygısının ve bu saygı konusunda da çifte standart gütmediğinin çok açık göstergesidir.
hz. muhammed'in peygamberliğini benimseyen insan, kendisi dâhil herşeyden önce o'nu sevmelidir ve sevgi nasıl birşey, o'ndan öğrenmelidir. ve dahî insanlığa dâir her şeyi. o'nu sevmeyen veyâ sevmesini bilmeyen insan, kendisini dâhil hiçbir şeyi sevemez, bırakalım insan veyâ allah sevgisini..**
diğer peygamberlerden habibullah sıfatına layık olarak ayrılan son peygamberdir. yaratılmışlar içerisinde allah'a mirac hadisesinden bildiğimiz kadarıyla en çok yaklaşandır.
daha 300-500 sene önce medeniyet namına hiçbir şey taşımayan batı dünyasının bütün yıpratma çabalarına rağmen 1400 yılı aşkın geçmişine rağmen halen en "medeni" en "çağdaş" olan toplumu oluşturmuştur. şöyle ki 1500 lü yıllarda avrupa da insanlar sokak ortasına necasetlerini bırakırken, hz. muhammed o dönem araplarına tuvalet adabını yerleştirmiş hatta tuvalete girerken ve çıkarken okunmasını tavsiye ettiği dualar bile söylemiştir. burada anti parantez açmak gerekir ki, bu tavsiye de bulunduğu halk salt zengin araplardan değil, fakirler ve bedevilerin büyük çoğunluğunu oluşturduğu bir kitleyi barındırmaktadır. bedevilerin medeniyet seviyesi malumdur, hala bile iyi bir imajları yoktur.
allah vasıtası ile insanlara ulaştırdığı öğreti o kadar etkileyici olmuştur ki, bir kaç sene önce şuursuzca kızını diri diri gömenler, bir kaç sene sonra öldürdükleri kızlar için üzüntüden ağlamış ve tövbe etmişlerdir.
turan dursun gibi insanların önderliğinde, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kendisine karşı olan hatırı sayılır bir grup vardır.
daha çok eşleri ve "cinsel" hayatı ile aşağılanmaya çalışılır. ancak bu tür karalamalar gerçeği yansıtmadığı gibi, bariz iftira özelliği taşımaktadır.
daha gencecik iken * 40 yaşında olan hz. hatice ile evlenmiş ve 26 yıl onunla evli kalmıştır. daha sonra bir çok evlilik yapmasına rağmen bütün çocukları hz. haticedendir ve hz. hatice ile evliyken başka kimseyle de evlenmemiş ve sonraki bütün hanımlarına onun yerinin ayrı olduğunu söylemiştir.
peki bu durum nasıl çarpıtılmıştır? şöyle ki, seks kölelerinin sahibi, 40'tan fazla eşe sahip gibi iftiradan öte nefretini kusanlar vardır. halbuki daha 25 yaşında kendisinden 15 yaş büyük bir hanım ile evlenmesi bu tür iftiraların çürütülmesi için yeterlidir.zira 25 yaşında böyle davranabilen birisi 52 yaşından sonra aksi gibi davranmaz. böyle bir şey insan baz alınarak düşünüldüğünde, söz konusu değildir. kadınlara verdiği değerde bir çok açıdan yanlış lanse edilmektedir aslında, fakat kendisi kanımca son noktayı şu sözleriyle koymuştur:
saliha bir kadın, dünyadan ve onun içindekilerden daha hayırlıdır.
hz. muhammed'i günümüz türkiye'sinde anlamak çok zordur. çünkü gerek küreselleşen dünyada gerekse gittikçe batılılaşan ülkemizde, kendisinin öğretileri yok olma seviyesine gelmiştir. Öyle ki müslüman toplumlar bile kendisini anlamanın yakınında olamamaktadır. bunun baş müsebbibi arap dünyası olarak gösterilse de Ä°slam sadece arapların dini olmadığı için bu bir bahane olarak gösterilmemelidir.
yağmur... nurullah gençin kaleminden o'na yazılmış şaheser...
vâreden'in adıyla insanlığa inen nûr
bir gece yansıyınca kente sibir dağından
toprağı kirlerinden arındırır bir yağmur
kutlu bir zaferdir bu ebâbil dudağından
rahmet vâdilerinden boşanır âb-ı hayat
en müstesna doğuşa hâmiledir kâinat
yıllardır bozbulanık suları yudumladım
bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları
yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
hasretin alev alev içime bir ân düştü
değişti hayal köşküm, gözümde viran düştü
sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde
yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü
İhtiyar cübbesinden kan süzülür nebi'nin
gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla
mehtâbını düşlerken o mühür sahibinin
sarsılır ebu kubeys kovulmuş feryatlarla
evlerin arasına dikilir yeşil bayrak
yeryüzü avâredir, yapayalnız ve kurak
zaman, ayaklarımda tükendi adım adım
heyûla, bir ağ gibi ördü rüyalarımı
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
yağmur, gülşenimize sensiz, baldıran düştü
düşmanlık içimizde; dostluklar yaban düştü
yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe
her sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü
bir güzîde mektuptur, çağların ötesinden
ulaşır intizârın yaldızlı sabahına
yayılır o en büyük muştu, pazartesinden
beyazlık dokunmuştur gecenin siyahına
susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin
sukûtu yâr, sevinci duâlar kadar derin
Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım
bir cezir yaşadım ki, yaşanmamış, mâzide
dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım
sensiz, kaldırımlara nice güzel can düştü
yarılan göğsümüzden umutlar bîcan düştü
yağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin
en son, avucumuzdan inci ve mercan düştü
melekler sağnak sağnak gülümser mâveradan
gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar
mutluluk nağmeleri işitirler hıra'dan
bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar
bir bebeğin secdeye uzanırken elleri
paramparça, ateşler şahının hayalleri
keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım
o mücellâ çehreni izleseydim ebedî
sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım
sarardı yeşil yaprak; dal koptu, fidan düştü
baykuşa çifte yalı; bülbüle zindan düştü
kâtil sinekler deldi hicâbın perdesini
İstiklâl boşluğunda arılar nâdân düştü.
dolaşan ben olsaydım sâve'nin damarında
tablosunu yapardım yıkılan her kulenin
ebedî aşka giden esrarlı yollarında
senden bir kıvılcımın, süreyyâ bir şûlenin
tarasaydım bengisu fışkıran kâkülünü
on asırlık ocağın savururdum külünü
bazen kendine âşık deli bir fırtınaydım
fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak
uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü
mazluma sürgün evi; zâlime cihan düştü
sana meftûn ve hayran, sana râm olanlara
bir belâ tünelinde ağır imtihan düştü
bâdiye yaylasında koklasaydım izini
kefenimi biçseydi ebvâ'da esen rüzgâr
seninle yıkasaydım acılar dehlizini
ne kaderi suçlamak kalırdı, ne intihâr
Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya
bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya
suskunluğa dönüştü sokaklarda feryâdım
tereddüt oymak oymak kemirdi gurûrumu
bahîra'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
haritanın en beyaz noktasına kan düştü
kırıldı adâletin kılıcı, kalkan düştü
mahkûmlar yargılıyor, hâkimler mahkûm şimdi
hakların temeline sanki bir volkan düştü
firâkınla kavrulur çölde kum taneleri
ahûların içinde sevdan akkor gibidir
erdemin, bereketin doldurur hâneleri
sensiz hayat, toprağın sırtında ur gibidir
Şemsiyesi altında yürürsün bulutların
sensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların
devlerin esrarını aynalara sorsaydım
Çözülürdü zihnimde buzlanmış düşünceler
okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
sensiz, tutunduğumuz dallardan yılan düştü
İlkin karardı yollar; sonra heyelân düştü
güvenilen dağlara kar yağdı birer birer
sensizlik diyârından püsküllü yalan düştü
yağmur, duysam içimin göklerinden sesini
yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir
yıldırımlar parçalar çirkefin gövdesini
sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir
yağmur, bir gün kurtulup çağın kundaklarından
alsam, ölümsüzlüğü billûr dudaklarından
madenî arzuların ardında seyre daldım
küflü bir manzaranın çürüyen güllerini
senin için görülen bir düş de ben olsaydım
Şehirler kâbus dolu; köylere duman düştü
tersine döndü herşey sanki; âsûman düştü
kırık bir kayık kaldı elimizde, hayalî
hazîndir ki, dertleri aşmaya ummân düştü
ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır
seni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olur
sensiz doğrular eğri; beyaz bile karadır
sesini duymayanlar, girdâbında boğulur
ana rahminde ölür sensizlikten bir cenîn
Şaşkınlığa açılır gözleri, görmeyenin
saatlerin ardında hep kendimi aradım
bir melâl zincirine takıldı parmaklarım
yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
sensiz, ufuklarıma yalancı bir tan düştü
sensiz, kıtalar boyu uzayan vatan düştü
bir kölelik ruhuna mahkûm olunca gönül
yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü
ay gibisin güneşler parlıyor gözlerinde
senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay
her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde
sümeyrâ'yı arıyor her damlada bir saray
tohumlar ve iklimler senindir; mevsim senin
mekânın fırçasında solmayan resim senin
yağmur, birgün elimi ellerinde bulsaydım
güzellik şâhikası gülümserdi yüzüme
senin visâlinle bir gülmüş de ben olsaydım
tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryân düştü
toplumun gündemine koyu bir isyân düştü
İniltiler geliyor doğudan ve batıdan
sensizlikten bozulan dengeye ziyân düştü
islaklığı sanaydı âhımın, efgânımın
İçimde hicranımla tutuşuyor nağmeler
sendendir eskimeyen cevheri efkârımın
nazarın ok misali karanlıkları deler
bu değirmen seninle dönüyor; âhenk senin
renkleri birbirinden ayıran mihenk senin
bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım
kapanıyor yüzüme aralanan kapılar
sana hicret eden bir kureyş de ben olsaydım
yağmur, sayrılığıma seninle dermâan düştü
beynimin merkezine ölümsüz fermân düştü
silindi hayalimden bütün efsûnu ömrün
bir dönüm noktasında aklıma rahmân düştü
nefesinle yeniden çizilecek desenler
Çehreler yepyeni bir değişim geçirecek
aydınlığa nûrunla kavuşacak mahzenler
anneler çocuklara hep seni içirecek
yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin
sana mü'mindir semâ; sana muhtâçtır zemin
damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
bâtılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım
kardeşler arasına heyhât, sû-i zan düştü
zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü
Şarkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın
İnsanlık bahçemize sensizlik hazân düştü
yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım
sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım
uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
senin için görülen bir düş de ben olsaydım
yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
senin visâlinle bir gülmüş de ben olsaydım
sana hicret eden bir kureyş de ben olsaydım
damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
bâtılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım.
dinimizin peygamberidir, bu anlamda saygının sonsuzunu hakeden yüce zattır fakat islamda bilinenin aksine kendisini diğer peygamberlerden ayıran hiçbir üstünlüğü *yoktur , alllah ' ın bütün alemleri onun yüzü suyu hürmetine yaratması gibi bir durumdan da kuran' da bahsedilmez, bu yalnızca İslam daki nurcular *denen bir grubun iddiası ve inanışını temsil eder
sen değilmisin cubbenin üzerine yatmış kediyi uyandirmamak için cubbeni kesen.sana yapilan onca kötülüğe sabreden o özel duanı o zor günlerinde kullanmayıp ümmetini saklayan, sen değilmisin gözyaşinin anlamini bize yeniden öğreten, senin hayatini okurken, seni dinlerken,seni düşünürken, bizleri gözyaşlari içinde birakan.
bunca pisliğin kötülüğün içinde nasıl da sana ihtiyacimiz var, nuruna, gülen yüzüne,sohbetine, en güzelide senin mubarek ellerine...
sen nasıl bir insansin ey muhammed.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.