dünyada diğer sporlarla oranla en cok yapılan ve tercih edilen spor dalı.artık tüm dünyada futbol bir oyun degil tutku halini almıstır. cogu insanın bir yasam biçimi olmustur.
bayanların bir numaralı düşmanı olduğunu düşündüğüm spor dalı, adeta onların kuması. * kanımca hiçbir bayan yoktur ki yeryüzünde hiçbir şeye değişilmese bile, gün gelir futbolla alakalı birşeye elbet yenilir. bu izlenen bir maç olabilir, yapılan bir halı saha maçı olabilir, tutulan takım için gidilen bir deplasman olabilir. bayanların bunu yenmeyi değil, bununla yaşamayı öğrenmesi gerekmektedir. * bir de futbol denen çok bilinmeyenli denklemi çözmeye çalışan bayanlar vardır ki, işte onlar erkeğin ömür törpüsü olmaya adaydırlar. sorular "ay ben şimdi anlamıyorum koca koca adamlar niye bir topun peşinden koşuyorlar?" la başlar, allah göstermesin "ofsayt ne demek hayatım?" a kadar uzanır. işte bu an futbolun da erkeğin de nakavt olduğu andır.
sadece bir spor olarak bakıldığında dünyanın en keyifli olaylarından biridir. fakat türkiye ve bazı gelişmekte olan(ne demekse) ülkelerde bir uyutma aracı olarak kullanılan bir spordur. bu şekilde kullanılması futbolu sevmeyenler tarafından her zaman bir silah gibi kullanılmış ve benim gibi gerçek futbol severlerin üzerine yönlendirilmiştir. şunu unutmayın ki çıkan kavgaların sebebi asla futbol değildir. bundan rant sağlayan çevrelerin kışkırtması sonucu eğitim seviyesi düşük kişilerin yaptıkları kavgalar, asla futbolun üzerine yıkılmamalıdır
22+3 kişinin topun peşinnden koşma, 22 kişinin topu çizginin ötesinde tutmaya çalışma eylemidir. diğer 3 kişide bu 22 kişinin, bu topu çizgiyi geçirmeye çalışırken hırs yapıp da, birbirlerini öldürmesinler diye, ortamı sakin tutmaya çalışır. her zaman bu ortamı sakin tutmaya çalışma başarılı olmayabilir, hatırlarsınız ki, türkiye - isviçre maçında, misafir ülkenin futbolcularını az kalsın öldürüyorduk...
futbol deyince akla hakem , futbolcu , yorumcu , kaleci , şike , maç , top , gol , köşe atışı , taç , ofsayt , kale çizgisi , penaltı , penaltı noktası , 18 , altı pas , pas , şut , kafa vuruşu , krampon , forma , 9 metre 15 santim , devre , oyuncu değişiliği , yedek oyuncu , 4.hakem , yardımcı hakem , gözlemci , taraftar , tezahürat , rövaşata , frikik , serbest vuruş , sarı kart , kırmızı kart , 90 dakika ve vb. kavramlar gelir.
az kuralı olması ve geniş alanda oynanması, insanların cesaret ve özgürlük duygularını okşaması nedenleriyle en popüler spor hatta en popüler "şey" olmasının doğal karşılanması gereken ve yine aynı özelliklerden dolayı erkeklerin yatkınlığının da yadırganmaması gereken aktivite...günümüzde sektör haline gelmiştir ne yazık ki.
futbol kelimesi, ingilizce football* dan gelmektedir. bayanların genelinin bir numaralı düşmanı olsa da benim gibi bayan fanatikler de yok değildir. stadyumlarda küfür, taciz ve kavga olmasa maçlara daha çok bayanın ilgi göstereceği, ortamı gördükten sonra maçlardan zevk alacağı aşikardır.
almanların disiplin üzerine inşa ettiği, ingilizlerin uzun toplarla sonuca gittiği, ülkemizde herkesin hakkında fikir sahibi olduğu brezilyalıların sanat haline getirdiği dünyanın en popüler sporu.
mesela tanıl bora gibi bir entelektüelin ciddiye aldığı spor dalı. yıllarca onunla birlikte gençlerbirliği tribününe takılmış bir arkadaşıma bağlanalım:
soru: baba, futbol niye güzel bir oyundur?
yanıt: birbirine özdeş olmayan taşların, birdenbire oyunun gidişatını değiştirebileceği, hem taşlara, hem de bu taşların (ister zekaları, ister yetenekleri ile) kendilerine açtıkları alana bağlı bir oyun olduğu için, bu şekliyle satrancı da, go'yu da fersah fersah aştığı için...
soru: hım, hagi gibi yani?
80 sonrası tekelleşen hede. sevmem şahsen izlemesini ama enteresan bir yönü de mevcut: normal hayatında çatışan insanları, grupları, ırkları bile bir takımın sevdasıyla bir araya getirir kendisi. sonradan da fb liler, gs liler vs arası çatışmalara sahne olur orası işin holiganizm yönü, apayrı..
11 *er kişilik 2* takımın, 1*i dış saha hakemi olmak üzere toplam 4* hakem kontrolünde oynadıkları ayak oyunudur. futbol; ortada bir meşin top vardır ve takımlar ekip çalışmasıyla bu topu, sadece ayak veya kafalarını kullanarak karşı takımın kalesine sokmaya çalışmasından ibaret bir oyundur.
futbol hakkındaki bu tanımım böyle basit bir anlatım içerse de, bu oyun dünyayı saran ve büyük paraların döndüğü bir pazar haline gelmiştir son yıllarda. artık ticari bir sektördür futbol.
2* sezon olarak futbol türkiye'de 34 hafta sürmektedir ve her hafta türkcell süper ligi olarak adlandırılan birinci * ligde 18* takım, bu zaman diliminde aralarında haftada birer maç yapmaktadırlar.
insanoğlunun topa olan merakı binlerce yıldır süregelmiştir, her asırda, her cağda topla ilgili oyunlar sürekli oynanmıştır, dolayısıyla futbolun tarihi de tam olarak belli değildir.
antik çağlarda, tarih öncesi mağaralarda bile elinde top olan, top figürleri bulunan bir çok resim veya topun kendisi somut olarak bulunmuştur.
futbolun ilk izlerine, her konuda olduğu gibi yine mısır'da rastlanılmıştır. yaklaşık 2500-3000 sene öncesine ait bazı toplar ve ayak hizasında top bulunan değişik çizimler bulunmuştur. tabi o zamanlar nike, adidas gibi firmalar, ve teknik alet edevat bulunmadığı için bu toplar ketenden yapılmıştır ve içlerine yosun ve benzeri şişkinlik oluşturacak ve onu hafif tutacak nesneler koymuşlardır.
ayrıca eski yunanlı şair homeros da bazı eserlerinde ve en büyük eseri odisea'da bu oyundan bahsetmiştir, tabi nasıl bahsetmiştir onu pek bilemiyorum ama öyle. futbolun kuralları, oynanış şekli o tarihlerde bugünkü durumdan çok farklı olsa gerek.
amerika kıtasında ise futbolun ilk izlerine meksika'da rastlanılmaktadır. ayrıca peru'da da bu tür oyunların oynandığı yine duvarlara, mağaralara kazılan resimlerden ve kabartma figürlerden tahmin edilmektedir.
orta asya türklerinin ise fransız eser "la tartarie" de kızlı erkekli takımların topa elle dokunmadan oyunlar oynadıkları bahsedilmektedir.
ayrıca ünlü türk düşünürü kaşgarlı mahmud'un 1072-1074 arasında yazdığı divan-i lugat-it türk adlı eserde türklerin tepük adlı bir ayak topu oyunu oynadıkları yazılmaktadır. burdaki tepük kelimesinin, tepik, tepmek kelimelerine yakınlığını da farketmenizi isterim.
bu oyun yere saplanmış 2* mızrak arasına topun ayakla tepilerek atılması amacını güdüyordu.
ayrıca timurlenk zamanında da içi hava dolu kuzu postuyla belirli çizgilerin içinde oynanan bir ayak topu olduğu ve timur'un bunu askerlerine talim amacıyla oynattığı da ayasofya kütüphanesindeki eserlerden öğrenilmiştir.
futbolun kurallarının ve oynanış biçiminin en sağlıklı örnekleri zamanında fransızların ve orta çağ roma'sının oynadığı la soule oyunu ile ortaya çıkmıştır.
bu oyunda eşit sayıda 2* takım topu karışı takımın bölgesine götürmeyi amaçlamaktaydı. tabi kurallar şimdiki gibi hafif değildi, her türlü sertliğe müsade vardı, yok omuz müdahalesi, yok ayağa tepmeler falan faul olarak kabul edilmezdi. şu an ki futbol sisteminden mutlu olmamız gerekiyor anlayacağınız.
modern futbol deyince ise akla ilk ingiltere gelir kuşkusuz. 12*nci yüz yıldan bu yana gerek halk gerekse soylular arasında popüler bir oyun haline gelmiş, hatta holiganizm ta o zamanlarda başlamıştır bu millette.
köyler, kasabalar aralarında gerçekleştirdikleri oyunlar, yaşanan tartışmalar neticesinde çatışmaya kadar varacak sonuçlar doğmuştur ve zamanın ingiliz kralı bu oyunu yasaklamak zorunda kalmıştır. 1314 yılındaki fermanında bu gerekçe açıkça gösterilmiştir.
17*nci yüzyılda tekrar futbol bu ülkede canlanmıştır ve eski yaygınlığına kavuşmuştur.
eski günlerin anısına siena'da futbol hala bu eski sistem futbol anlayışı ve geleneksel kıyafetlerle senede bir kez festival havasında oynanmaktadır. takımlar 27*şer kişilikmiş bu oyunda.
futbolun nerden doğduğu tam olarak bilinmese de ingilitere'nin bu oyunu şekillendirip futbol olarak dünyaya tanıttığı bir gerçektir.
türkiye'ye futbolu da tanıtan açıkçası ingiliz tüccarlar ve soylular olmuşlardır. türkiye'ye * askeri veya ticari amaçla yerleşen bu kimseler aralarında oynadıkları futbol oyununa rumların da katılmasıyla bu oyun yaygınlaşmıştır.
türk topraklarında ilk maçlar 1875 de selanik'te, 1877'de izmir bornova'da oynanmıştır. rumların bu bölgede yoğunlukta olduğu göz önünde bulundurulursa, futbolun da onlar sayesinde yaygınlaştığı ortaya çıkar.
ilk futbol klubü yine ingilizler sayesinde izmir'de "football club smyrna" yani "smirna futbol kulübü" olarak 1894'te kurulmuştur.
izmir ve istanbul futbolda öncü şehirler olmuştur, rumların ve ingilizlerin etkisiyle türkler de bu oyuna merak sarmışlar ve selim sırrı tarcan ilk futbol oynayan türk olmuştur.
her yerdeki başarısızlıkların kendisi ile örtülmeye çalışılan "spor". Yalnızca spor.
Ama o da ne, "canakkale ruhu", "viyana kuşatmas"", "türkiye şampiyon olsa bile avrupa'lı değil" ler vs. şeklinde eksiklikler, eziklikler, kompleksler ortaya çıktı ortaya.
Ezeriz, yakarız, yıkarızlar arasında her gün biraz daha derinleşen "milli" saplantılar.
Hangi kupa, hangi şampiyonluk şu sevinmesini dahi beceremeyen toplumda aptal kurşunlarla ölen çocuklardan daha önemlidir acaba?
Ya da savaş kahramanı gibi karşılanan sadece işlerini yapan futbolcular, hangi maden işcisinden daha önemli bir iş yapıyor?
Saha kenarında hırsından kendinden geçmiş, kazanınca herkes laf söyleme cüretine ermiş, kaybedince "gururla" yenilmiş, büyük ihtimalle "ego" tedavisi yapılması gereken bir teknik adama rağmen mütevaziliklerinden bir şey kaybetmeyen futbolcular *a da yazık değil midir ya! Bu ne ağır yüktür! Bu nasıl bir her şey süt liman oldu anlayışıdır?
Kaybetmek ve kazanmak üzerine olan, üstelik de içinde şiddet barındıran bir sporu bu denli varoluşsal kılan acaba her alandaki başarısızlıklarımızı örtme gayreti midir? Ne oldu şimdi "saf kan" alman ırkı bir adım öne mi geçti? Ya da "şanlı geçmişine" yaslanan türkiye yeniden mi cihan-şümûl oldu? Bu sadece bir spor!
Karşılıklı övünme yarışına dönmüş bir spor! Bu kadar keyifli bir sporu hayatın merkezine koyup nefret ettirme gayretini anlayabilmiş değilim!
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.