son beğenilen tanımları son kötülenen tanımları
genel istatistikler
ülke gündemi bu denli yoğunken nedense politik, ekonomik içerikli neredeyse tek bir kelam bulunmamakta diyarda. eskiden ne tartışmalar dönerdi diye hayıflanıyor insan, tanımlar -/+ karmalar, mesajlar gırla giderdi. acaba bütün bunlar şu anda diyarda bulunmayan birkaç yazarın başının altından mı çıkıyordu? yakında (bkz: apolitik sözlük).
israil dışişleri bakan yardımcısı danny ayalon'la görüşmesinden önce uzun süre bakletilmiş türk büyükelçi. sonrasında da alındığı odada ayalon'un koltuğunun bir baş altında kalan bir kanapeye oturtulmuş ve hiçbir ikramda bulunulmamış. sonrasında da 'bizim altımızda oturduğunu ve burada sadece bir bayrak bulunduğunun görünmesini istiyoruz' dediği iddia ediliyor ayalon'un. herhalde bu tavırla ilgili yapılabilecek tek yorum 'çocukça'. ülkelerarası diplomasi de - en büyük düşmanınız olsa bile - uyulması gereken kurallar vardır, görülen o ki israil hükümeti'ni oluşturan bunlardan haberi bile yok (ya da yokmuş gibi davranıyorlar). böyle bir rezalete türkiye devleti herhalde uygun cevabı verir. ama kafama takılan bazı şeyler de yok değil. son bir senedir türkiye-israil ilişkileri sürekli geriliyor, hem de iki taraflı çalışmalarla. israil'in ortadoğu'daki tek müttefiki olan türkiye'yi, türkiye'nin ciddi bir stratejik ve askeri partneri kaybetmek için bu denli yoğun çalışması insana anlamsız geliyor. son günlerde sözü edilen ve merkezinde abd'nin olduğu büyük plan (bkz: komplo teorisi) ile ilgili düşünmeye itiyor bütün bu olanlar insanı...
islam dünyası ne zaman ki hatayı kendinde aramayı öğrenir, başına gelen her meymenette yahudiler'i ve genel olarak batı'yı suçlamaktan vazgeçerse, dünyayı yönlendirenlerin arasına girmenin yolunun sağa sola bomba atıp insanları öldürmek, öldürenlere methiyeler düzmek olmadığını idrak edip kendine çeki düzen verirse, işte o zaman birşeyler ileriye doğru değişir. islami camianın önde gelen bir gazetesinde köşesi olan biri hala bu fikriyatta ise ama daha çoook var o günlere. anlamadığım birşey de ne oluyor bizim şairlerimize ya? sadece şiir yazsalar hiç konuşmasalar daha mı iyi acaba? (bkz: ismet özel)
2007 yapımı filmi peter webber yönetmiş, hannibal'ı gaspard ulliel oynamış. ayrıca gong li de diğer başrol oyuncusu. hannibal lecter'ın ukrayna'daki çocokluk yıllarını, kendisini yamyamlığa götüren süreci ve intikam arayışını izliyoruz filmde. aslında genel seriden bağımsız olarak düşünülürse oturup izlenebilecek ama çok da kalburüstü olmayan bir film hannibal rising. ama hannibal lecter gibi bir karakter söz konusuysa biraz eksik kalmış, yanlış birşeyler varmış gibi geliyor. diğer filmlerden ve kitaplardan tanıdığımız lecter'ın kompleks kişiliğinin bir çocukluk travmasına indirgenmesi yetersiz bir açıklama gibi duruyor bence, sanki zavallı hannibal aslında melek gibi bir çocuktu, hayat o'nu bu hale getirdi denilmek istenmiş. oysa - yanlış hatırlamıyorsam - özellikle kitaplarda lecter'ın daha çocukluk yıllarında hayvanlara eziyet etmekten hoşlandığına dair ifadeler vardı. buna senaryodaki boşluklar ve zorlamalar (samuray tripleri gibi) da eklenince sıradan bir hannibal lecter filmi olmanın ötesine geçemiyor. tabii anthony hopkins'in eksikliğini hissetmemek mümkün değil, ama çocuk oyuncular helena lia tachovska ile lecter'ın çocukluğunu oynayan aaron thomas da oyunculuk açısından harikalar. tabii bence filmin en büyük artısı biri gong li'nin varlığı*.
işçi ile köylü adına konuşamam, ama memur statüsünde çalışan biri olarak, bu ifadeyi kullananların hepsine hadi len deme hakkını kendimde buluyorum ve bu hakkımı kullanıyorum. (bkz: hadi len).
--! spoiler !-- house'un akıl hastanesi'ndeki günlerini 1 saat 27 dakikalık uzunca bir bölüm olarak izledik. girişten itibaren her zaman izlediğimiz house'dan farklı birşeyler olacağı belliydi, bildiğimiz jenerik bile gitmişti, hatta dizinin adı bu sefer house m. d. değil, sadece house olarak yazılmıştı. ilk sahnede vicodin'den uzak kalma sancıları içinde gördğümüz house, sonrasında akıl hastanesi'nin asisi olmaya soyunuyor, bize one flew over the cuckoo's nest'i hatırlatıyordu, hatta bir ara elektoşok da yapacaklar mı acaba diye düşünmedim değil. tabii işleri yine bok ediyor, bir hastanın yaralanmasına yol açıyor ve bazı şeyleri değiştirmesi gerektiğini kabul etmek zorunda kalıyor. merak ettiğim house'un gerçekte ne kadar değiştiği? biz tam bir jerk (bkz: türk'ün ingilizce küfretmesi) olarak sevmiştik kendisini, bakalım bu haliyle izlemekten de hoşlanacak mıyız? --! spoiler !--
(bkz: deveye sormuşlar) sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz. sözlük sistemi ile geliştirilmiştir. |