tecavüz

    ahlaksız bir eylem. hapisanede şişlenerek ölmeyi göze alanların giriştiği eylem. bu eylem, yaygın olduğu toplumlarda ahlaki çöküntünün zirvede olduğuna işaret eder.
    (10.11.2006 22:21)

benim sadık yarim kara topraktır

    toprağın övgüsüdür.
    (10.11.2006 22:13)

göçmen

    yerleşik düzene sahip olmayan... bir bakıma "bedevi" de aynı anlamı karşılar.
    (10.11.2006 22:12)

çocuk pornosu

    ülke olarak bize yetip de artan ayıp...
    (10.11.2006 22:10)

walter zenga

    80 kuşağının hayallerinin kalecisi. 1990 dünya kupasında efsane olmuştur. o dönem, mahalle maçlarında kaleye geçenlere verilen isimdir zenga.
    (05.11.2006 00:52)

okumak

    hiçbir şey bilmediğimizin sağlamasıdır.
    (05.11.2006 00:40)

ferahfeza

    hastası olduğum makamlardandır. derviş ve ölüm filmine ait müziklerin içinde enfes bir icraası vardır. dinlenilmesi tavsiye edilir.
    (31.10.2006 10:12)

bilgi

    özne ile nesne arasındaki bağdır.
    (31.10.2006 10:08)

bu da geçer ya huu

    şahsım için ramazan bayramı hediyesidir kendileri (şöyle ki, bayramda diyardan bir kaç arkadaşla üsküdar'da buluştuğumuzda kucuk ruzgar ablamızın tanıştırdığı güzel insandır.) hepsini okuyamasam da hoş tanımlara imza atan, saygıdeğer büyüğüm .)

    bu da geçer ya hû için;

    dervişin biri, uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra bir köye ulaşır. karşısına çıkanlara, kendisine yardım edecek, yemek ve yatak verecek biri olup olmadığını sorar.

    köylüler, kendilerinin de fakir olduklarını, evlerinin küçük olduğunu söyler ve şakir diye birinin çiftliğini tarif edip oraya gitmesini salık verirler. derviş yola koyulur, birkaç köylüye daha rastlar. onların anlattıklarından, şakirÂ'in bölgenin en zengin kişilerinden birisi olduğunu anlar. bölgedeki ikinci zengin ise haddad adında bir başka çiftlik sahibidir. derviş, şakirÂ'in çiftliğine varır. çok iyi karşılanır, iyi misafir edilir, yer içer, dinlenir. şakir de, ailesi de hem misafirperver hem de gönlü geniş insanlardır... yola koyulma zamanı gelip derviş, şakirÂ'e teşekkür ederken, Â"böyle zengin olduğun için hep şükret.Â" der. şakir ise şöyle cevap verir: Â"hiçbir şey olduğu gibi kalmaz. bazen görünen, gerçeğin kendisi değildir. bu da geçer...Â"

    derviş, şakirÂ'in çiftliğinden ayrıldıktan sonra bu söz üzerine uzun uzun düşünür. birkaç yıl sonra, dervişÂ'in yolu yine aynı bölgeye düşer. şakirÂ'i hatırlar, bir uğramaya karar verir. yolda rastladığı köylülerle sohbet ederken şakirÂ'den söz eder. Â"haa o şakir mi?Â" der köylüler, Â"o iyice fakirledi, şimdi haddadÂ'ın yanında çalışıyor.Â" derviş hemen haddadÂ'ın çiftliğine gider, şakirÂ'i bulur. eski dostu yaşlanmıştır, üzerinde eski püskü giysiler vardır. Ãœç yıl önceki bir sel felâketinde bütün sığırları telef olmuş, evi yıkılmıştır. toprakları da işlenemez hale geldiği için tek çare olarak, selden hiç zarar görmemiş ve biraz daha zenginleşmiş olan haddadÂ'ın yanında çalışmak kalmıştır. şakir ve ailesi üç yıldır haddadÂ'ın hizmetkârıdır. şakir, bu kez dervişÂ'i son derece mütevazı olan evinde misafir eder. kıt kanaat yemeğini onunla paylaşır... derviş, vedalaşırken şakirÂ'e olup bitenlerden ötürü ne kadar üzgün olduğunu söyler ve şakirÂ'den şu cevabı alır: Â"Ãœzülme... unutma, bu da geçer...Â"

    derviş gezmeye devam eder ve yedi yıl sonra yolu yine o bölgeye düşer. şaşkınlık içinde olan biteni öğrenir. haddad birkaç yıl önce ölmüş, ailesi olmadığı için de bütün varını yoğunu en sadık hizmetkârı ve eski dostu şakirÂ'e bırakmıştır. şakir, haddadÂ'ın konağında oturmaktadır, kocaman arazileri ve binlerce sığırı ile yine yörenin en zengin insanıdır. derviş eski dostunu iyi gördüğü için ne kadar sevindiğini söyler ve yine aynı cevabı alır: Â"bu da geçer...Â"

    bir zaman sonra derviş yine şakirÂ'i arar. ona bir tepeyi işaret ederler. tepede şakirÂ'in mezarı vardır ve taşında şu yazılıdır: Â"bu da geçer.Â" derviş, Â"Ölümün nesi geçecek?Â" diye düşünür ve gider. ertesi yıl şakirÂ'in mezarını ziyaret etmek için geri döner; ama ortada ne tepe vardır ne de mezar. büyük bir sel gelmiş, tepeyi önüne katmış, şakirÂ'den geriye bir iz dahi kalmamıştır...

    o aralar ülkenin sultanı, kendisi için çok değişik bir yüzük yapılmasını ister. Öyle bir yüzük ki, mutsuz olduğunda umudunu tazelesin, mutlu olduğunda ise kendisini mutluluğun tembelliğine kaptırmaması gerektiğini hatırlatsın... hiç kimse sultanı tatmin edecek böyle bir yüzüğü yapamaz. sultanın adamları da bilge dervişÂ'i bulup yardım isterler. derviş, sultanın kuyumcusuna hitaben bir mektup yazıp verir. kısa bir süre sonra yüzük sultana sunulur. sultan önce bir şey anlamaz; çünkü son derece sade bir yüzüktür bu. sonra üzerindeki yazıya gözü takılır, biraz düşünür ve yüzüne büyük bir mutluluk ışığı yayılır: Â"bu da geçerÂ" yazmaktadır.

    bu da geçer ya hû

    ‘bu da geçer ya hûÂ' sözünün aslı bundan bin küsur sene önceye, bizans dönemine uzanır. bizanslılar, fena bir işe uğradıkları zaman ‘bu da geçerÂ' mânâsına gelen ‘kÂ'afto ta perasiÂ' demektedirler. Ä°bare, selçuklular zamanında Ä°ran taraflarına geçer; ama farsçalaşıp ‘in niz beguzeredÂ' olur; osmanlılar devrinde türkçe söylenip ‘bu da geçerÂ' yapılır. derken, tekkelerde ve dergâhlarda da benimsenir ve sonuna ‘ya allahÂ' mânâsına gelen bir ‘ya hûÂ' ilave edilip ‘bu da geçer ya hûÂ' haline gelir. (ailem dergisi)


    (30.10.2006 12:16)

imf

    kurallarını uygulamayan ülkelerin kalkındığı, chavez tarafından kan emici bir sülük olarak da nitelenen kurum.
    (28.10.2006 23:49)

haysiyet

    saygı, itibar, hürmet anlamlarını taşıyan hays kelimesinden türetilmiş olup itibar, şeref, kıymet ve mesned anlamlarına kaşılık gelen güzel kelimemizdir.
    (28.10.2006 11:12)

lay lay lom

    taksim tünelde bir zamanlar küçük, orta ölçekli rock müzik gruplarının sahne aldığı, aynı zamanda bir takım etkinliklerin de düzenlendiği mekan. şimdi hangi amaçla kullanılıyor bilmiyorum.
    (28.10.2006 10:40)

küçük rüzgar

    tekrar vampir olup kanımızı emmesinden daim mutluluk duyduğumuz saygıdeğer ablamız...
    (28.10.2006 00:27)

aktar

    bir kısım kaynakta "attar" olarak da geçmektedir. mahalle aralarında bazı baharatla iğne, iplik ve güzel kokular satan kimselere denir. kelimenin aslı, yaprakları güzel koku taşıyan bitki anlamında olan "ıtr"dan gelmektedir.
    (27.10.2006 15:04)

mimar sinan

    mezar-ı şerif'ini, "ben oraya layık değilim" diyerek süleymaniye camii'nin avlusunun dışına yapacak kadar alçak gönüllü usta...
    (27.10.2006 11:12)

sayfa: 1...-3-4-5-6-7...-14

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.