mimar sinan

  1. dünyanın en büyük "medeniyet mimarlarından" birisi olarak gösterilen sanatcı. 1490 - 1558 tarihleri arasında yasamıstır. mimar sinan'ın büyük bir usta olmasında, gecmisinin önemi süphesiz ki cok büyüktür. dogdugu yer olan kayseri'nin, erciyes dagının püskürttügü lavların olusturdugu magmalardan olusması, onu da tıpkı köyündeki herkes gibi "tas iscisi" yapmıstır. taşlara, şekil ve ruh vermeyi cocuk yasta ögrenen mimar sinan, 22 yasında devsirme olarak istanbul'a getirilmis, savasmak icin gittigi tüm sehirlerde, savasmak yerine sanatsal alanları incelemis, kendini mimari alanda gelistirmistir.

    kanuni, 2. selim,3. murat zamanında, osmanlı sarayının, 50 yıl boyunca mimarbaşçısı olarak hizmet veren, mimar sinan, anadolu medeniyetine, türlü medreseler, köprüler, bentler inşa ederek, 400'den fazla eserin altına gururla imzasını atmıs, kendini dünya tarihine altın harflerle kazıtmıs, bize de soyumuzla gurur duyabilme onurunu bahsetmistir...
    (voodoo kiz 18.06.2006 22:57)
  2. istanbul devamlı bir su problemi içerisindedir. bu problemin çaresi asırlar önce kanuni zamanında, mimar sinan'ın günlerinde konuşulmuş ve en büyük çare sinan'la bulunmuştur. istanbul'un o günkü nüfusu çoğalınca kanuni sultan süleyman, sinan'ı çağırır, der ki:
    "mimarbaşı, halkımız su ihtiyacı içinde. bir at yükü suya çok miktar akçe ödüyorlar. acaba halkımızın bu su ihtiyacını karşılamak için birşeyler düşünmez misiniz?"

    mimarbaşı der ki:

    "sultanım siz müsaade buyurun, ben istanbul'un çevresini bir dolaşayım, dışarıda mevcut sulan istanbul'a getirmenin mümkün olup olmadığını bir inceleyeyim ve ondan sonra size bir cevap veririm."

    ve sinan ağa atına biner, yanına yardımcılarını da alır, çekmece'den başlayarak kıyılan dolaşır, beşiktaş'a kadar istanbul'un kıyılarında, dereleri, akan sulan tespit eder. bu suların önü örüldüğü, baraj yapıldığı takdirde nereye kadar yükselir, nereden nereye kemer yapılarak istanbul'a getirilebilir, bunun günlerce hesabını yapar ve kanuni'nin huzuruna çıkar. sultan sorar:

    "mimarbaşı, istanbul'a su getirmek mümkün müdür?" mimarbaşının cevabı:

    "beli sultanım, mümkündür. ancak çok ağır bir şartı var."

    "nedir o mimarbaşı?"

    "sultanım, altın dolu keseleri uçuca dizmek şartıyla ancak istanbul'a su gelebilir."

    kanuni'nin cevabı şu olur:

    "mimarbaşı sen istanbul'a su getirmenin mümkün olup olmadığını söyle. eğer mümkünse ben keseleri uçuca değil, yan yana dizmeye razıyım."

    bunun üzerine mimar sinan kolları sıvar ve istanbul'un dışındaki sulan kağıthane civarında belli yerlerde toplar, oradan da dere içlerine büyük geçitler yaparak istanbul'a getirir ve şehrin belli meydanlarında umumi çeşmeler yaparak suyu akıtır. bu çeşmelerin tamamı da kırkı bulur. ve kırk çeşme suları akmaya başlar.

    o güne gelinceye kadar, musluk gibi bir adet olmadığı için sular boşa akıp gitmektedir. o gün çok pahalıya mal olan suyu artık bostanlara, yollara akıtmak istemiyorlar ve ilk defa istanbul'da lüle dedikleri musluğu çeşmelere koyuyorlar.

    su böylesine pahalıya geldiği ve kıymet kazanmaya başladığı için kanuni bir ferman çıkanr, der ki: "istanbul meydanlarındaki umumi çeşmeler halkın malıdır. hiçkimse bu çeşmelerden gizlice yeraltından evine su alamayacaktır."

    bu umumi kaidenin bir istisnasını da koyar kanuni. o da özel olarak sinan'a iletilir. denir ki: "sen istanbul'a böylesine güzel bir çalışma sonunda kırk çeşme sularını getirdin. sen evine özel olarak bir lüle su alabilirsin."

    ve süleymaniye civarındaki meydan çeşmesinden sinan'ın evine özel olarak yol yapılır ve su akıtılır. böylece mimar sinan evinde özel suyu olan tek kişi olur.

    mimar sinan şehzadebaşı camiini, süleymaniye camiini ve edirne'deki selimiye camiini yaptıktan -sonra yaşlanır. devir hep öyle geçmemiştir. itibarının yüksekte olduğu devirde, kendisinin kıymetini takdir edenler bir bir bu dünyadan göçmüşlerdir. kanuni vefat etmiştir, yerine başka padişahlar geçmiştir. ve sinan 99 yaşına gelmiştir. çevresindeki dostları göçtüğü için de kendisi istanbul'da adeta yapayalnız kalmıştır. ve yeni bir nesil yetişmiştir.

    bir gün sinan'ın kapısına birisi gelip dayanır. kapıyı çalar. sinan bastonuna dayanarak kapıyı açar, "buyurun" der.

    gelen meçhul ihsan, "ben topkapı sarayı postacısıyım. sizi divana çağırıyorlar. herhalde bir soruşturmaya tabi tutulacaksınız" der.

    sinan ağa, bu ihtiyar halinde, dostlarının tümünün göçüp gittiği, kendisini eserleri inşaat halindeyken görenlerin kalmadığı bu ihtiyar dünyada, "acaba topkapı sarayına niye çağırılıyorum?" diye bastonuna dayana dayana gider.

    saraya girer, orada bir soruşturma heyeti kurulmuştur: kadılar, ulemalar, müftüler, o günün vükelası. sinan'a şöyle derler: "sinan ağa, hakkında şikayet var. eve su almak yasak olduğu, hiçkimse evine özel olarak su almasın' diye padişah fermanı olduğu halde, sizin evinizde özel su varmış."

    "evet," der, "cihan padişahı bana öyle özel olarak müsaade etmişti. istanbul'a yaptığım, su hizmetinden dolayı sadece benim şahsıma su müsaade etmişti de almıştım."

    "o zaman şu müsaadenizi, fermam görelim de ses çıkarmayalım. kimseye verilmemesine rağmen, sizinki devam etsin."

    sinan'ın cevabı şu: "ben o zaman cihan padişahından ferman istemekten hicap etmiştim. fermanım falan yok, ama su benim evimde akıyor."

    divan müşkül durumda kalır, konuşmalar olur: "sinan büyük hizmetler etmiştir, evinde suyu aksın." oradan başkaları cevap verir: "bu al-i osman'a hizmet eden sadece sinan mı? sinan gibi daha nice hizmet edenler vardır. ya onların da evine özel su verilsin, ya da sinan'a da bu ayrıcalık tanınmasın."

    divanda uzun münakaşalar olur, son olarak verilen karar şudur: "sinan gibi diğer hizmet edenlerin de evine su bağlanamayacağına göre, sinan'a verilen su kesilmeli, fakat şimdiye kadar kullandığı su fermansız kullandığı için bir cezaya mucip olmamalıdır."

    ve bu karardan sonra sinan evine gelir. üzgün, bezgin, fakat fazla müteessir değil. çünkü sinan hizmetini allah için yapmıştır. kendisine bir ayrıcalık tanınsın, özel bir mükafat verilsin diye değil.

    ve sinan 100 yaşına girerken hastalanır yatağa düşer. vefat sırasında bir bezi suya batırıp da dudağına çalmak isterlerken bakarlar ki, evindeki musluktan su akmıyor. istanbul'a su getiren sinan, susuz evde vefat eder. vefat sırasında bu olayı başında konuşanlara verdiği cevap enteresandır:

    "biz hizmetimizi dünyada bir bardak suya satacak kadar menfaat düşkünü değiliz. biz hizmetimizi allah için yaptık ve mükafatını da ahirette bekliyoruz. dünyada evimize su verilmediği için müteessir değiliz."
    (yankisindan kurtulan ses 23.08.2006 21:45)
  3. 1489 - 1588 yılları arasında yaşamış osmanlı dönemi dünya mimarı.
    kayseri doğumludur. yavuz sultan selim zamanında devşirme olarak istanbul'a geldi.

    mimar sinan'ın, mimarbaşılığa getirilmeden evvel yaptığı üç eser dikkat çekicidir. bunlar: haleb'de hüsreviye külliyesi, gebze'de çoban mustafa külliyesi ve istanbul'da hürrem sultan için yapılan haseki külliyesidir.
    haleb'deki hüsreviye külliyesinde, tek kubbeli cami tarzı ile, bu kubbenin köşelerine birer kubbe ilave edilerek yan mekanlı cami tarzı birleştirilmiş ve böylece osmanlı mimarlarının iznik ve bursa'daki eserlerine uyulmuştur. külliyede ayrıca, avlu, medrese, hamam, imaret ve misafirhane gibi kısımlar bulunmaktadır.
    gebze'deki çoban mustafa paşa külliyesinde renkli taş kakmalar ve süslemeler görülür. külliyede cami, türbe ve diğer unsurlar ahenkli bir tarzda yerleştirilmiştir.
    mimar sinan'ın istanbul'daki ilk eseri olan haseki külliyesi, devrindeki bütün mimari unsurları taşımaktadır. cami, medrese, sübyan mektebi, imaret, darüşşifa ve çeşmeden oluşan külliyede cami, diğer kısımlardan tamamen ayrıdır.

    mimar sinan'ın mimarbaşı olduktan sonra verdiği üç büyük eser, onun sanatının gelişmesini gösteren basamaklardır. bunların ilki
    istanbul şehzadebaşı camii ve külliyesidir. dört yarım kubbenin ortasında merkezi bir kubbe tarzında inşa edilen şehzadebaşı camii, daha sonra yapılan bütün camilere örnek teşkil etmiştir.

    süleymaniye camii, mimar sinan'ın istanbul'daki en muhteşem eseridir. kendi tabiriyle kalfalık döneminde, 1550-1557 yılları arasında yapılmıştır.

    mimar sinan'ın en güzel eseri ise, seksen yaşında yaptığı ve "ustalık eserim" diye takdim ettiği, edirne'deki selimiye camiidir (1575).

    mimar sinan, mimarbaşı olduğu sürece birbirinden çok değişik konularla uğraştı. zaman zaman eskileri restore etti. bu konudaki en büyük çabalarını ayasofya için harcadı. 1573'te ayasofya'nın kubbesini onararak çevresine, takviyeli duvarlar yaptı ve eserin bu günlere sağlam olarak gelmesini sağladı. eski eserlerle abidelerin yakınına yapılan ve onların görünümlerini bozan yapıların yıkılması da onun görevleri arasındaydı. bu sebeplerle zeyrek camii ve rumeli hisarı civarına yapılan bazı ev ve dükkanların yıkımını sağladı.

    istanbul caddelerinin genişliği, evlerin yapımı ve lağımların bağlanmasıyla uğraştı. sokakların darlığı sebebiyle ortaya çıkan yangın tehlikesine dikkat çekip bu hususta ferman yayınlattı. günümüzde bile bir problem olan istanbul'un kaldırımlarıyla bizzat ilgilenmesi çok ilgi çekicidir.

    mimar sinan 84 cami, 52 mescit, 57 medrese, 7 darül-kurra*, 20 türbe, 17 imaret*, 3 darüşşifa*, 5 su yolu, 8 köprü, 20 kervansaray, 36 saray, 8 mahzen ve 48 de hamam olmak üzere 364 eser vermiştir.

    eserlerinin bir kısmı istanbul'dadır. osmanlı ülkesinde damgasını vurmadığı bir köşe yok gibidir. 1588'de istanbul'da vefat eden mimar sinan, süleymaniye camii'nin yanında kendi yaptığı sade türbeye gömüldü.
    (megaron 15.09.2006 18:37 ~ 16.10.2008 08:22)
  4. turgut cansever’in albaraka türk yayınlarından çıkan kitabının adıdır. kitapta mimar sinan'ın eserleri fotoğraflamakla yetinilmemiş, yorumlanıp değerlendirilmiştir. kitap piyasada satılmamakta, albaraka türk'te tanıdığınız varsa temin edebilmektesiniz.
    (agopist 27.10.2006 10:53)
  5. cozdugu besinci dereceden oniki bilinmeyenli denklemler ve uc katli integrallerle gunumuz matematikcilerini hayrete dusuren dahi mimar.
    (catlakzombie 27.10.2006 11:08)
  6. mezar-ı şerif'ini, "ben oraya layık değilim" diyerek süleymaniye camii'nin avlusunun dışına yapacak kadar alçak gönüllü usta...
    (obvious 27.10.2006 11:12)
  7. http://www.sinanasaygi.com
    (benlicenan 09.12.2008 22:56)
  8. 15 Nisan 1489'da doğmuştur. Bugün 520. doğumgünü kutlanmaktadır. Google da bu önemli güne logosunda yer vermiştir.
    (nuha 15.04.2009 12:12)
  9. "Ben kim oluyorum ki Allah'ın mabedine ismimi yazacağım" ve onun ismi, isimleri;

    güçsüz karınca
    el fakir-ul hakir
    (munzevi 19.02.2012 10:27)


Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.