son beğenilen tanımları son kötülenen tanımları
genel istatistikler
odunpazarında dinsel ve sosyal amaçlı yapılar, kamu yapıları ve ticari yapılar bulunmaktadır. kurşunlu camii ve külliyesi, çoban mustafa paşa tarafından 1525'de bir külliye halinde yapılmıştır. akoğlan camii, müftü camii, tiryakizade hasan paşa camii, sivrioğlu camii, şeyh şehabettin türbesi, dini yapıların en önemlileridir. kamu yapılarının başında birinci ulusal mimarlık dönemi üslup ve yapısal özellikleri taşıyan atatürk lisesi, cumhuriyet tarihi müzesi (eski askerlik şubesi) ve mal hatun Ä°lkokulu gelmektedir. odunpazarı semti, "odunpazarı tarihi ve kentsel sit alanı" olarak tescil edilerek korunmaya alınmıştır. http://www.odunpazari.bel.tr
herkesin kendinden birşeyler bulabileceği kavramlar, anlamlar bütünüdür. bu ülkede herkes atatürkçüdür, çünkü ülkemizde en çok suistimale uğrayan değerlerden birisidir atatürkçülük. bkz: sömürülen atatürk ve atatürkçülük / asım arslan
http://www.halitomer.com http://www.herkulphotos.com http://www.fotokritik.com/kullanici/?id=2261 sitelerinde çalışmalarından örnekleri görmek mümkündür.
işletme, 1947 yılında küçük şekerlemeler yaparak faaliyetlerine istanbul'da başlamıştır. 1952 yılında biraz daha büyümüştür. Sahibi Rum Konstantinos Dallidis, 1956 yılında Ä°stanbul'da meydana gelen ekonomik ve politik olaylar sonucu memleketi olan Yunanistan'a dönmüştür. Yunanistan'da çikolata ve şekerleme üretimi faaliyetlerine devam ederek kısa sürede çok yol katetmiştir. Yunan piyasalarına ilk olarak Likörlü çikolata ile girmiş ve geniş bir pazar oluşturmuştur. şu anda merkezi Atina'da bulunan Mabel şirketinin Selanik ve Volos'ta fabrikaları, Yunanistan'ın neredeyse her yerinde satış noktaları vardır. Geçtiğimiz yıllarda ION A.ş isimli şirketle birleşen Mabel, gücüne güç katmış ve uluslararası satış ağına sahip olmuştur. Türkiye ve Mabel Cikleti... 50'li yıllarda ürettiği mabel "zenci ciklet" ile bir devre damgasını vurmuştur. mabel cikletleri il üretiminin üzerinden 50 yıldan fazlaca bir zaman geçmesine rağmen 3 kuşağın hafızalarında yer etmeyi başarabilmiştir ve "mabel" denilince insanların aklına bu cikleti üreten fabrika değil cikletin kendisi gelmektedir. mabel ciklet tadı, ebatları, fiyatı ve kalitesiyle piyasada bulunan diğer cikletlerden farklıdır. cikletin kahverengi ambalajında başörtülü zenci bir kadın çizimi bulunmaktadır. acaba neden bir zenci kadın çizimi koymuşlar o ambalaja hep merak etmişimdir ve zannımca bir cikletin ambalajında zenci bir kadın çizimi kullanmak o dönem çok radikal bir karar olmalı. (bu ambalajı düzgün açarak kitap ayracı olarak kullanabilirsiniz.) bu ambalajın altından gümüş renkte ikinci bir kaplama mevcuttur. bunu da açtıktan sonra rahatça kırabilmemiz için ortasında bir kanal bulunan kare ciklete ulaşmak mümkündür. mabel yukarıda söz ettiğim üç kuşağın hafızalarında yer etmiştir. bir tüketim malzemesi olmasının yanında çok daha derin anlamlar taşımaktadır mabel. mabel bir sakız değil ciklettir, bir özlemdir; buket uzuner'in, kumral ada mavi tuna isimli kitabında yer verdiği nostalji yüklü bir buluttur. bir çok insan gibi benim de bu cikletle alakalı bir dünya hatıram vardır. mabel cikletleri bazı büyük pastanelerde, kuruyemişçilerde, marketlerde ve mabel fabrika satış mağazalarında bulunmaktadır. fabrikasının Ä°stanbul kurtuluş'ta bulunduğu mabel'in nişantaşı ve karaköy'de fabrika satış mağazaları bulunmaktadır. mabel firmasının cikletinin yanında diğer çikolata ve şekerlemeleri de çok lezzetlidir. Ayrıca: Mabel, bir bayan ismidir. Günümüzde az kullanılan isimlerdendir.
bunun için yapılan törenlerde ne istediği sorulunca o, okulun gönderine türk bayrağının çekilmesini istemiştir. 1909'da İstanbul'da doğan nurettin topçu, erzurumlu topçuzâde ahmet efendi'nin oğludur. annesi fatma hanım ise eğinli'dir. çok eski ve köklü bir kültür muhiti bulunan eğin'in nurettin topçu'nun ruh dünyasında önemli bir yeri vardır. İstanbul'da büyüyen topçu, hep ana yurduna olan hasretle yaşamıştır. erzurum ile İstanbul arasında canlı hayvan ticareti yapan babası ahmet efendi'nin işleri i. dünya savaşı'ndan sonra bozulur, artık çemberlitaş'ta sıradan bir kasap olarak ticarî hayatını sürdürmeye başlar. türkiye'de başlayacak olan zor günler topçu'nun düşüncesinde olumlu yankı bırakır. bu arada henüz ilkokulda okuduğu yıllarda yabancı okullara tavır alan nurettin topçu, vefa İdadîsi'ni (ortaokul) birincilikle bitirdikten sonra İstanbul lisesi'ne kaydolur. burada felsefeye merak saran topçu, daha iyi bir eğitim için avrupa'ya gitmek gerektiğine inanır; bunun için de burs için girişimde bulunur, kazanarak fransa'ya gider. burada maurice blondel, remzi oğuz arık ve ziyaeddin fahri fındıkoğlu ile tanışır. bu üç fikir ve bilim adamının topçu'nun fikriyatının şekillenmesinde önemli rolleri vardır. Ünlü fransız filozofu blondel'in hareket felsefesi topçu'nun da türkiye'de çıkardığı derginin adı olacak ve topçu anadolu'ya has milliyetçilik nazariyesini ve yerli hareket düşüncesini ona dayandıracaktır. bu arada fransa'da çeşitli fikir kulüplerine devam eden topçu, buradaki türk ve fransız düşünürlerle ilişkiler kurar. Üniversite tahsilini tamamlayan topçu, sorboune'da doktora yapmaya başlar. bu üniversitedeki ilk doktora programını tamamlamış türk öğrenci topçu'dur. bunun için yapılan törenlerde ne istediği sorulunca o, okulun gönderine türk bayrağının çekilmesini istemiştir. öğretmenliği vatanına ve milletine ziyadesiyle bağlı olan topçu, fransa'dan türkiye'ye gelince galatasaray lisesi'nde felsefe öğretmeni olarak göreve başlar. daha ilk öğretmenliğinde eğitim sistemimizdeki temel bozukluk hocayı harcayacaktır. adam kayırmacılık, hatırı sayılan bir öğrenciye aşırı müsamaha, diğer öğretmenlerden beklendiği gibi topçu'dan da beklenir. bu duruma müsbet yaklaşmayan topçu hoca, İzmir'e sürülür. sürgün haberi en mutlu anında kendine haber verilir. topçu, İzmir'de öğretmenliğinin dördüncü yılında dergi çıkarmaya başlar. derginin adı hareket'tir. 1939'da yayınlanan dergi ile nurettin topçu, artık resmî çevrelerin sürekli izlediği, sorguladığı mahfil ve kalem olacaktır. artık mimlenmiş bir öğretmen olan topçu, ne yazık ki, türkiye'ye verebileceği çok zengin fikirlerini dar bir çevrede tutmak zorunda kalmıştır. İzmir'den denizli'ye sürgün edilen hoca, orada said nursi ile tanışır. bir müddet sonra tekrar İstanbul'a dönen topçu hoca, sırasıyla haydarpaşa lisesi, robert koleji, vefa lisesi, İstanbul erkek lisesi ve İmam hatip lisesi'nde öğretmenlik yapmıştır. sadece öğretmenlik yapmakla yetinmeyen topçu, aynı zamanda kendisi "mektep insan" konumundadır. çıkardığı dergi ve ortaya koyduğu fikirler bir çok kimse tarafından paylaşılmaya başlar. aynı zamanda bergson üzerine yazdığı tezle de üniversitede hilmi ziya Ãœlken'in doçenti olur. hareket dergisi ve topçu nurettin topçu, hareket felsefesini ve anadolucu fikirlerini işlediği hareket dergisi'ni fasılalarla 1939-1947, 1947-1949, 1952-1953 yılları arasında; 1966 yılından itibaren de düzenli olarak vefatına kadar çıkarmıştır. milliyetçiler derneği'nde aktif cemiyetçilik yapan, 1961'de ap'nin kuruluşunda aktif rol alan ve konya'dan milletvekili adayı olan topçu, 1966'dan itibaren fazla geniş olmayan bir kadro ile hareket dergisi'ne ağırlık vermiş ve ömrünün sonuna kadar anadolucu bu genç kadro ile mütevazı bir mahfil oluşturmuştur. topçu hakkında bilimsel bir araştırma yapan prof. süleyman seyfi öğün, topçu'nun bu dergi ile entelektüel sağın öncüsü olduğunu belirtmektedir. buradan yetişen çok sayıda insanın yanı sıra başlıca şu isimleri zikredebiliriz: cemil meriç, orhan okay, ahmet debbağoğlu, mustafa kara, mustafa kutlu, ezel erverdi, d. mehmet doğan vs. sona doğru topçu nurettin topçu'nun son yılları dar bir kültürel çevrede, yalnızlık içinde geçmiştir. hareket çevresi onu bir hoca, bilge ve pîr gibi görür. Ölümünden sonra yazılanlar bunu göstermektedir. bunu, düşünceleri kadar, mütevazı ve ilkeli hayatına borçludur. polemiklere girmeyen, etkili ve ateşli kalemi de bu saygıda rol oynamaktadır. kişiliğine ilişkin, ağabeyi hayrettin topçu şunları söylemekte: "verdiği karardan kolay kolay dönmezdi. İradesi sağlamdı. İbadetini gizli yapmaya gayret ederdi. eşyaya kıymet vermezdi. zoraki elbise alır, zoraki yeni ayakkabı giyerdi." ayrıca yakın dostlarından İsmail dayı da son yıllarıyla ilgili şu husustan bahseder: "emekli olduktan sonra, acaba bursa'daki küçük camilerden birinde bir vazife istesem, ömrümün sonuna kadar orada kalsam kabul ederler mi? diye sormuştu." aday olduğu konya'dan seçilemeyen topçu, yapılan kongrede milliyetçiler derneği'nden de ayrılır. 1974'te yaş haddinden emekliye ayrıldı. emekliliğinden bir müddet sonra rahatsızlandı. geçici sanılan bu hâl, yaşlılığın ve tıbbın ileri sürdüğü bahanelerle birlikte, emekli olduktan sekiz ay sonra bu büyük idealist muallim nurettin topçu vefat etti. her türlü gösterişten ve alayişten uzak, nümayişi sevmeyen, hem batı'yı, hem de milletini, anadolu'yu tanıyan nurettin topçu, bu vesile ile de türk gençliğine sağlıklı bir türk düşüncesi bırakmıştır. eserleri 1- İsyan ahlakı, 2- yarınki türkiye, 3- ahlak nizamı, 4- türkiye'nin maarif davası, 5- var olmak, 6- İslam ve İnsan / mevlana ve tasavvuf, 7- İradenin davası / devlet ve demokrasi, 8- bergson, 9- kültür ve medeniyet, 10- mehmet akif, 11- büyük fetih, 12- taşralı. http://www.ilkadimdergisi.com
hamiş: sözlükte yazar olduğu duyumlarını almışlığımız vardır.
hilmi yavuz'la girdiği bir polemik çok ses getirmişti. adını o vakitler duymuştum. hilmi yavuz'la tartışabildiğine göre birikimli bir insan olması lazımdır. ve sonra yazdıklarını okuyunca gördümki gerçekten birikim sahibi, yazdıklarının arkasında duran, düşündüren, sorgulayan, sorgulatan bir üslüp sahibidir. yayınlanmış olan 40'ın üzerinde kitabı bulunan dücane cündioğlu'nun farklı yayınevlerinden çıkan kitaplarını gelenek yayınları toplu olarak basmaya çalışmıştır ve kısmen de bunu başarmıştır. şuanda kitapları etkileşim yayınları tarafından basılmaktadır. cündioğlu, üstad cemil meriç'e de kimsenin bakmadığı bir pencereden bakmayı başarmış ve bu başarısını etkileşim yayınları'ndan çıkan 2 adet cemil meriç kitabı ile de taçlandırmıştır. serinin üçüncü kitabı da yakın bir zamanda basılacaktır. bir mabed bekçisi: cemil meriç, etkileşim yayınları, eylül 2006; kitap hakkında alıntı: cemil meriç türk düşünce hayatında çok derin etkileri olan bir mütefekkir, mütercim ve münekkid. hugo ve balzac gibi dünya edebiyatının devlerinden yaptığı çevirilerle türkçe çeviri edebiyatının en güzel örneklerini veren cemil meriç, daha önce hiçbir çalışmada yapılmadığı kadar derinlikli bir analize konu oluyor elinizdeki kitapta. hiçbir kitabına girmemiş, hiçbir kitapta yer almamış yazılarından ve yıllardır hiçbirine ulaşmak mümkün olmayan çevirilerinden yapılan geniş alıntılarla, bütün metinlerin adım adım ustalıklı hikayesiyle, bilinmeyen bir cemil meriç konuşuyor bir mabed bekçisinde. dünya edebiyatının oluşturduğu, hudutları ebediyeti kucaklayan pantheonun bekçiliğini bu ülkede hakkıyla yerine getiren bir isme layık bir çalışma bu. bir dizi kitaptan oluşacak meriç monografisinin ilk kitabı olan bir mabed bekçisi, türkiye'nin meçhulü olan bir cemil meriç'i, mütercim cemil meriç'i anlatıyor, hem de bir başka ustanın kalemiyle... bir mabed işçisi: cemil meriç, etkileşim yayınları, ekim 2006; kitap hakkında alıntı: cemil meriç: yükseklikleri de, derinlikleri de okurlarının meçhulü olan bir zirve. dücane cündioğlu'nun meriç üçlemesinin ikincisi olan bu kitapta mütefekkir cemil meriç anlatılıyor. bu ülke'den sansürlenen ziya gökalp eleştirisi, cemil meriç'in düşünce kronolojisi ve sosyalistliği, osmanlı övgüsü ve yergisi, ibn haldun tutkusu ve h. ziya eleştirisi... cemil meriç'in en çok tartışılan, hakkında en çok spekülasyon yapılan fikir yönü, tenkide ve takdire konu olan yönleriyle, ilk kez bu kitapta layık olduğu şekilde beliriyor. bir mabed işçisi, türkiye'nin layıkıyla tanımadığı bir cemil meriç'i, mütefekkir cemil meriç'i bir başka ustanın kalemiyle anlatıyor ve yazarının ifadesiyle "bir kuş ürkekliğiyle kaleme alınan bu eser, okurundan aynı ürkekliği kuşanmasını talep ediyor". gelenek yayınları'nın bir imza gününde sohbet ettiğimiz ve onu tanıyanlardan dinlediğim cündioğlu, azimli, kafasına taktığını yapan, biraz asabi ve sesi tok bir insan olarak hafızamdaki yerini almıştır.
kötü kimseleri koruyan, eskiden alçak kişileri muhafaza edip onların ilerlemelerine yardımcı olan insanlar için kullanılan sıfattır. Ãœlkemizde sayıca fazladırlar.
ilk albümlerinin hemen akabinde katıldıkları bir tv programında "dönek" isimli şarkıyı 68'li olupta şimdilerde bir köşede bal tutan parmaklarını yalamakla meşgul olanlara bir gönderme amaçlı yaptıklarını belirtmişlerdir. yaptıkları müziğe ister rock deyin ister arabesk hiç farketmez; kategoriye sokmaya gerek yoktur. kendilerine has güzel bir üslupları vardır. iyi cover yaparlar. sahne performansları bir çok gruba nazaran daha iyidir. dinleyici kitlesinin çoğunluğunu öğrencilerin oluşturduğu gözlemlenmektedir. doğaldırlar, samimidirler. en son harbiye'de müslüm gürses'le yaptıkları düet dinlenmeye, seyredilmeye değerdir. detaylı bilgi: http://www.halimizduman.com sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz. sözlük sistemi ile geliştirilmiştir. |