umut: insanların yaşamasının en büyük kaynaklarından biri kimse içinde bir umudu olmadan yasayamaz ve en onemlisi herkesin umudu kendisinedir terentiusun dedigi gibi; bütün umudum kendime.
insanın kendini farkedince başlayıp ölümüne kadar devam eden yaşamayı anlamlı kılan değer. cocukken cesıt çesıt oyuncakları umut edersın. buyuyursun okulu umut edersın. okul biter iyi bir iş umut edersın.işe sahip olursun bir aılen olmasını umut edersın daha sonra coluk cocuk..daha bircok şey. velhasıl ruh bedenden ayrılıncaya dek umut edilecek bişeyler hep vardır.
geleceğe, daha meydana gelmemiş olan birşeylerin gerçekleşmesini dilemek ve buna inanmaktır. insanın zayıflığıdır aslında umut. korkutucudur. sahip olmayı ister insan umutlara, umutlarıyla yaşadığını söyler çoğu insan ama tam tersine boğucudur umut, var olması yetmez, meydana gelmesini ister insan. hayal gibi değildir, yıkılırsa yenisini yapmak zorlaşır, ciddidir umutlar.
ama yine de, taşımak güzeldir akılda, yürekte bir yerlerde. anlam katar hayata, savrulup gitmeyi engeller. evet, hüzün ya da kederde boğulabilirsiniz ama anlamsız kalıp hayatın içinde boğulmaktan iyidir hepsi. hem zaten birşeylere üzülmek gerek, yoksa mutlulukları tadından yenmez bir hale getirmek, mutluluğu yaratmak öyle zor olurdu ki... mutluluk yaratır umutlar gerçekleşince. umudunu gerçekleştirince insan, zihnindeki not defterine bir çizik daha atar ve yoluna devam eder. ama unutmamalı her zaman yeni umutlar doğar hayallerden... vazgeçmemek, peşini bırakmamak, tek bir umutla ömrü tüketmemek gerek...
umut, merhamet sözcügü gibi hayatımıza hem sözcük, hem haslet * olarak girmis sözcüklerdendir.
dilbilimcilerin, ümid ve umut sözcüklerinin birbirinden ayrı düşen halleri ile ilgili ihtilaflarına konu olmuş, başrol özelliği olan sözcüklerdendir.
umut, tükenmez tek nimettir.
o yüzden, ıçimizde hep kocaman umutlar belirir
bir türlü nefes alamazlar, benim gibi.
dökemezler kendilerini ortaya. ızin vermez, kim bilmiyoruz,
işte o bilinmezlik insanı çileden çıkarır.
duygularını bilmezliğe vurmak pek garip gelir insana.
dibe vurmak bu olsa gerek, diye sesli sesli düşünmeye başlar.
aslında bunu yapan kendimizden başkası değildir.
yani her şey biz ve ben de gizli.
sonuç da koca bir buhran herhalde.
bilemiyoruz gibi işte, belki de bilmek istemiyoruz.
belki de, kim bilir bildiklerimiz bizi korkutuyor.
kendimize dair ortaya çıkacak gerçeklerden kaçıyoruz.
nereye kadar, aslında onu da bilmiyoruz.
düşüncelerimizin varlığı bizim içimizdeki belirsiz bir durum.
belirsizlik bizi bizden, benden ben olmaktan çıkarıyor.
bir hüzün kaplıyor içimizi kendimizle barışmaya çalışıyoruz.
ne demekse kendinle barışmak, ne demekse kendini bilmek tanımak. uğraşıyoruz işte elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz ama olmuyor işte.
kendimizle tanışmak istemiyoruz.
kendimize dair her şeyden kaçıyor ve belki de bu işimize geliyor diye, sırt dönüyoruz.
biz ve bizde gizli cevherler.
haydi bakalım çıkaralım içimizde ki cevheri ortaya koyalım gizli hazineleri.
pandora, kendisine asla açmaması şartıyla verilen kutunun içinde ne olduğunu merak etti. zamanla bu merak dayanılmaz bir hal aldı ve kendini tutamadı. kutuyu açtı ve dünyanın o zamana kadar görmediği tüm kötülükleri serbest bıraktı. kutunun en dibinde olan şey, tüm kötülüklerin içinde en korkuncu, en dayanılmazı, en acımasız olanıydı. kutunun en dibindeki şeyin adı; umuttu...
friedrich wilhelm nietzsche der ki; umut, kötülüklerin içinde en korkuncudur. çünkü sadece ızdırabın süresini uzatır....
öyle ya da böyle ufak da olsa sahip olmalısınız bundan bir tane..zira insan umudu olmadan yaşayabilir mi yaşarsa nasıl yaşar soruları cevapsız kalmaktadır*
ömrünüzde yanınızdaki bir yoldaştır umut. kimi zaman sohbet eder kimi zaman ondan güç alarak ilerleriz. yoldaşsız bir yolculuk nasıl sıkıcı ve çekilmez ise umutsuz bir hayat da o denli buruktur.
ama her zaman cömert olmaz umut insanoğluna yanınıza geldiği ilk an hiç sizden ayrılmayacak sanırsınız. ömrünüzün sonuna kadar yoldaş, dertdaş olacak size diye düşünürsünüz. ama yağmurlardan sonra gelen bir gökkuşağı gibi içinde binbir türlü güzellikle bir anda yanınızda beliveren umudunuz, kafanızı diğer yana çevirdiğiniz anda sizi aniden terkedebilir. ki terketmiştir çoğunlukta, giden umutlarınız olur yerine hüznü yerleştirerek.
"umut var olan duyguların en kötüsüdür çünkü sadece işkencenin süresini uzatır." demiş üstat nietzsche. acaba ve keşke arasındaki kısır bir döngüdür umut. ne tam inanıp bağlanırsınız ne de vazgeçip gidersiniz. tam ortasında kendi kendinizi yiyip bitirme sebebinizdir.
ekmek markası. mecaz anlam olarak konuşmuyorum, ciddi anlamda tansaş'ın bazı şubelerinde satıldığını gördüğüm ekmeğin markası. ilginç bir seçim, yaratıcı. yalnız gözümün önüne "anne biz fakir miyiz?" diye soru soran çocuklar da gelmiyor değil. malum, fakirin ekmeği.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.