karaköy

    istanbul'da eminönü yönünden gelip, galata köprüsünü geçtikten hemen sonra karşınıza çıkacak semttir. limanı, salı pazarı, yüksek kaldırımı, bankalar caddesi ile tanınır. türkiye'de bilinen en eski fransız okullarından biri olan saint benoit lisesi de bu semttedir. ayrıca istanbul'un en eski metro sistemi denilebilecek "tünel" de bu semti beyoğlu'na bağlamaktadır.
    (17.07.2006 22:53)

votka

    fransızca'da "eau de vie" diye de tanımlanan, türkçe'ye tam çevirildiğinde "yaşam suyu" anlamını taşıyan, damıtımına bağlı olan duruluğuna göre kalitesi belli olan ve arpadan imal edilen alkollü içkidir. meyve suları ile karıştıldığında içimine doyulmayan bu içki, haiz olduğu yüksek alkol seviyesinden ötürü en ağır delikanlıya bile yerçekimsiz bir ortam sunabilmektedir.
    (17.07.2006 22:45)

volkswagen

    beatle modeliyle gönüllerde yer etmiş, herbie serisiyle beyaz perdede de sempati uyandırmış sevimli aracın üretici firması. iyi bakılmış bir beatle'a (bizde kaplumbağa diye geçer), trafikte şöyle bir içgeçirmeyen olmadığını zannediyorum.
    (17.07.2006 22:23)

argus wishingwell

    yobaz crusader aquila'nın yandaşı inadına iyi kalpli dark elf (her ne kadar resmi olarak bilmiyor olsak da... yoksa kesmemiz lazım gelir alimallah). elinde ansiklopediyle balık avına gelip "rakibimizi tanıyalım" diyen güzide araştırmacı insan. inönü mabedini her tavaf edişimizde yanımdaki ibadet arkadaşı. geçiş notalarına takık deli müzisyen. beraber abur cubur başta gelmek üzere her türlü yiyeceği ve içeceği vahşice tükettiğimiz ,çocukluk yıllarının cruyff'u şimdiki yaşlarının sergeni, otoyol gişelerinin en büyük düşmanı can dostum. bir de taksim'de fight club'ı canlandırmaya kalkmasaydık daha bir "can" olacaktı ama olan oldu artık.
    (17.07.2006 21:53)

messerschmitt

    2 nci dünya savaşı boyunca alman ordusu tarafından kullanılan avcı uçağıdır. donanımlı bir savaş makinesi olmasına rağmen, yeterince çevik olamamasından ötürü savaşın sonlarına doğru, müttefiklerce geliştirilen diğer avcı uçakları tarafından bolca avlanılarak alay konusu haline gelen ilk modelleri yine de gece savunma görevlerinde bombardıman uçaklarına karşı aktif roller üstlenmişlerdir. en son modeli ise havacılık tarihinde bir devrim olan roket motorlarıyla kendisiyle alay edenlerden intikamını ağır bir biçimde almış, savaşın belki de seyrini değiştirebilecekken sayılarının az olması nedeniyle beklenilen etkiyi sağlayamamış (iyi de olmuş), ancak yine de efsaneleşmiştir. (Not: nick olarak kullandığım bu isim kendimle bağdaştırmamdandır, "t" ile "d" farkı da "diğerlerinin" alayına atıftır. ama henüz roketli modelimi türetebilmiş değilim.)
    (17.07.2006 19:39)

adolf hitler

    bavyera sınır boyundaki braunau am inn kasabasının gastof zum pommer köyünde basit bir evde, 20 nisan 1889 akşamı saat altı buçukta doğan avusturyalı bir köylü olup, aynı zamanda tarihin en büyük kıyımlarından birçoğuna imza atmış nazi imparatorluğu'nun (3 ncü alman imparatorluğu) lideri ve baş nazisi olarak tarihte hakkettiği yere kavuşmuştur.
    doğduğu yerin avusturya almanya sınırında olması hitler'i etkilemiştir. kendisi çocuk sayılabilecek bir yaştayken, almanca konuşan iki ulus arasında sınır bulunmaması ve her ikisinin de aynı alman imparatorluğu'na bağlı olması düşüncesine saplanmıştır. adolf hitler küçük bir avusturya gümrük memurunun üçüncü evlenmesinden doğan üçüncü çocuktur. bu avusturyalı memur, gayrımeşru bir çocuk olarak doğmuş ve otuz beş yıl annesinin soyadı olan schicklgruber adını taşımıştı. hitler adı galiba hem anadan hem de babadan gelmektedir. hitler'in anne tarafından büyükannesi ile anne tarafından büyük babasının adları hitler idi ya da buna benzer bir addı. çünkü soyadları hiedler, huetler, hitler gibi yazılıyordu. adolf'un annesi, babasının ikinci kuzeniydi ve evlenmeleri için kiliseden müsaade alınmıştı. hitler'in büyükbabası johann hiedler gezici bir değirmenciydi. aşağı avusturya'da köy köy gezerdi. 1824'de ilk evlenmesinden 5 ay sonra bir oğlu oldu. ama ne çocuk ne de annesi yaşadı. on sekiz yıl sonra durrenthal'de çalışırken, strones köyünden kırk yedi yaşında bir köylü kasın olan maria anna schicklgruber ile evlendi. bu evlenmeden 5 yıl önce 7 haziran 1837'de maria'nın gayrımeşru bir çocuğu olmuş adını alois koymuştu. bu çocuk adolf hitler'in babası olacaktı. johann kadınla evlenmiş, ama bu gibi olaylarda uygulanan geleneğe aykırı olarak, çocuğu meşrulaştırmak zahmetine katlanmamıştı. çocuk alois schicklgruber olarak büyüdü. anna 1847 de öldü,
    johann hiedler bu ölümden sonra otuz yıl ortadan yok oldu. seksen dört yaşında waldviertel'de weitra kasabasında yeniden ortaya çıktı. bu sefer adını hitler diye yazıyordu. bir noterde üçşahit huzurunda kendisini alois schicklgruber'in babası olarak kaydettirdi. bu kadar bekledikten sonra ihtiyar adamın neden bunu yaptırdığı tam olarak anlaşılamamaktadır. ancak bir miras davasından dolayı böyle bir olaya başvurulduğu tahmin edilmektedir. bundan sonra adolf'un babası resmen alois schicklgruber olarak tanındı ve bu ad oğluna da geçti. hitler'in aslına ait olan bu gerçekleri, ancak 1930'larda, kilise kayıtlarını inceleyen meraklı viyanalı gazeteciler buldular ve nazi liderine adolf schicklgruber adını takmaya çalıştılar.
    adolf hitler'in garip hayatında kaderin bir çok cilveleri vardır. ama hiçbirisi, doğumundan otuz üçyıl önce geçen bu olay kadar ilginçdeğildir. seksen dört yaşındaki bir gezgin değirmenci otuz dokuz yaşındaki oğlunun babalığını annesinin ölümünden hemen hemen otuz yıl sonra tanımamış olsaydı, adolf hitler adolf schicklgruber olarak doğacaktı. bir ad önemli olur ya da olmayabilir, ancak hitler'in adı schicklgruber olsaydı almanya'nın başına geçer miydi, geçemez miydi? konusu tartışmaya açıktır. coşmuş bir alman halkının "heil!" diye bağırırken arkasından schicklgruber adını söyleyecekleri düşünülebilir miydi? "heil hitler!" yalnızca büyük mistik nazi ayinlerinin havası içinde, puta tapanların bir şarkısı gibi kullanılmakla kalmadı, aynı zamanda 3 ncü alman imparatorluğu'nun zorlu bir silahı da oldu. telefonda bile "alo" nun yerini aldı. "heil schicklgruber"denilebilir miydi? yorumu sizlere bırakıyorum.
    (Not: Tarihi bilgiler william l.shirer'in Nazi imparatorluğu doğuşu, yükselişi çöküşü adlı kitabından derlenmiştir.)
    (17.07.2006 18:22)

creep

    ataköy'de iki gencin intiharları ve duvara yazdıkları"buraya ait değiliz" yazısından sonra, sözlerinde bu yazıyı barındırdığından dolayı tüm televizyonlarca satanist ilan edilen ve ibret-i alem olsun diye tüm yurda klibi ve sözleriyle beraber dinlettirilen radiohead parçası.
    (16.07.2006 23:26)

yunus emre

    mevlana'nın 6 ciltlik mesnevisini okuduktan sonra, yorum bekleyenlere "ben olsam ete kemiğe büründüm yunus gibi göründüm" derdim diyerek derin ruhsal yaralar açan türk halk ozanıdır.
    (16.07.2006 23:13)

zodyak

    arkadan motorlu şişme deniz botlarına verilen ad. son derece hafif , hızlı ve sessiz kullanılabildiğinden kişisel kullanıcıların yanında askeri birimlerde de kullanımı oldukça yaygındır.
    (16.07.2006 22:47)

bombabomba com

    ilk denk gelindiğinde bu olay bitmiştir dedirten, ne yazık ki dinlemeseniz bile yolda duya duya aklınıza kazınacak, malesef kimileri gülerek her yerde dinlerken çok azının uykularını kaçıracak abazan tiradı. cem karaca, barış manço... zamanından günümüze aldığımızı sandığımız yolu tek kalemde özetleyen bir ismail yurtseven başyapıtı.
    (16.07.2006 21:48)

the godfather

    yönetmenliğini francis coppola'nın yaptığı, mario puzo'nun romanından uyarlanan sinema filmidir. robert de niro, al pacino, marlon brando, robert duvall, andy garcia... gibi zamanın ve gelecek yılların beyaz perde efsaneleri üçleme boyunca rol almışlardır. seride don corleone'nin son zamanlarını canlandıran marlon brando, sahnelerinde alt çenesi ile dişleri arasına misket yerleştirmek suretiyle "ikna edici" ses kişiliğini yüz fiziğiyle de desteklemiştir. seri boyunca italyan mafyası (cosa nostra), aile bağları, kuruluş yapısı, italyan gelenekleri, italyan-amerikalıların birleşik devletlerin kuruluşundaki rolleri gibi bir çok tema destansı olarak irdelense de en tepeye çıkabilmek için michael corleone'nun (al pacino) hayatından, kendinden, arkadaşlarından ve ailesinden verdiği tavizler dikkat çekicidir. zirvede kalabilmek en az oraya çıkabilmek kadar zordur, zirveye gelindiğinde ise çoğu zaman insanı bekleyen şey sadece yalnzlıktır...
    (16.07.2006 21:22)

football manager

    ilk başta iki ingiliz bilgisayar programcısının kendi aralarında "futbola tutuşmak" için temellerini attıkları futbol simülasyonu tarzındaki bilgisayar oyunudur. ilk olarak championship manager 92-93 olarak piyasaya sürülen bu oyun neticesinde iki kafadarın sports interactive firmasını kurmasına ve bu yolla zengin olmasına neden olmuştur. ben ve benim gibiler oynaya dursun, iki kafadar potansiyeli iyice kavramış ve oyunlarını seriye dökmeye başlamıştır. yine championship manager adı altında ancak bu sefer diğer futbol liglerini de içlerine alarak gitgide büyümüşlerdir. biz bilgisayar başında gözlerimizi ve ömrümüzü çürütegelelim bu iki kafadar daha sonraları dağıtımcı olarak kendilerine eidos interactive firmasını seçmişler ve ünlerine ün katmışlardır. lakin her efsanenin (efsane olabilmesi için) bir sonu olmalıdır.... öyle de olur. 2005 senesinde ticari anlaşmazlıklardan dolayı (biz bilgisayar başında klavyedir mouse dır kıraduralım....) sports interactive ve eidosa ayrılık yolu görünmüş ve malum oyun iki farklı isimde piyasaya sürülmeye başlamıştır. eski dağıtımcı eidos ve oyun bilgilerini paylaşmayı kabul ederek aldığı isim hakkı championship manager... bizim eski iki kafadar yani sports interactive ve yeni doğan 13 senelik bebekleri football manager. müptelalarını roma lejyonları gibi kıtalara ayıran bu iki oyun günümüzde birbirlerine açtıkları egemenlik savaşını sürdürmektedirler...(biz messi'yi ronaldinho'yu transfer ede duralım...). kanımca football manager bu yarışta üvey kardeşinden bir adım öndedir ve de liderliğini kaptırmayacak gibidir.(yaş 27 olmuş biz hala oyun ne sistem ister diye soraduralım:))
    (16.07.2006 02:07)

fransız ihtilali

    yönetimi fransız soylularından fransız burjuasine geçiren ihtilaldir. ihtilalden sonra gelen gideni aratır misali şikayetçi olanlar da mevcuttur zira burjuazi yönetimi yerine geçtiği koltuğu gereğinden fazla bile doldurmuştur. yarattığı akımlar ve bunlardan biri olan milliyetçilik osmanlı zamanında balkanlarda kendini iyiden iyiye hissettirmeye başlamış sonunda bu milletlerin imparatorluktan bağımsızlıklarını ilan etmesine neden olmuştur. ihtilal yeni dünya düzeninin temel taşı olarak görülebilse de kendi içindeki ince ayarlarıyla günümüze yol vermiştir, sonrasında sistemin kendi içerisinde yarattığı cumhuriyetlerle fransa bugünkü halini alabilmiştir.
    (16.07.2006 01:39)

kurt cobain

    sesiyle prodüktörlerine bile "bu adam lennon gibi söylüyor" dedirtebilen insan. ilk albümleri bleach'i borçpara bularak tamaladıktan sonra şöhreti bulan nirvana grubunun solisti, gitaristi ve herşeyi... dünya'da aradığı türden ilgiyi şevkati ve sevgiyi gerçek anlamda aslında hiçbulamadığına inandığım, sesindeki isyanını isyanımla bağdaştırdığım gençlik zamanımın "neon" tanrısı ... her ne kadar kendisi isminin neonlarda yazmasından hoşnut olmasa da gittiği yerde hakkettiğini bulacaktır eminim. ne yazık ki meşhur 27 yaş bunalımını atlatamayanlardandır, hendrix, morrison, lennon gibi erken vakitte aramızdan ayrılmıştır.
    (16.07.2006 01:21)

echoes

    gökler fatihi albatros kuşunun karadaki sıkıntılarını anlatan şarkıdır, zira kanat açımı metreleri bulan bu balıkçıl kuş malesef karada havada olduğu kadar meziyetli değildir. büyük kanatları ve vücudu havada özgürce salınmasına imkan verirken, karada yürümesine bile engeldir. yürümeye çalışırken bile kimi insanoğluna göre komik denebilecek "paytak" görüntüler oluşturur. bu tanımdan kendine hisse çıkartan arkadaşların mutlu günlerinde dinlememesi şiddetle tarafımdan tavsiye edilmektedir. zira echoes dar zamanların şarkısıdır, tüm albatrosların paytak halleriyle karadaki şarkısıdır.
    (16.07.2006 00:51)

sayfa: 1-2-3

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.