genelde, neden burada olduğunu anlayamamış ve dünyayı "gözüktüğü" gibi kabul etmiş olanların kabul ettiği eylem, hatta yurt dışında bir "moda". oysa ki araştırmak, algılamak, yalnızlığın da aslında bir oyun olduğunun farkına varmak, hiç yalnız olmadığını anlamak, dünyaya farklı bakışlar fırlatmak varken, ne kadar basite kaçmaktır kendini öldürmeye çaba?
herkesin eşiği farklı olsa da yine de güçsüzlüktür. kimbilir ne zor şartlar altında oluşturulduğunu bilmeden, onyılların emeğini bir anda silip atmaktır. saçmalıktır.
yaşamı anında yaşa metoduna kapılıp bu saatten sonra ne güzel olacak ki? sorusunu kendisine soran inancını ve insalara sevgisini kaybet yolun sonu karanlık ne yapayım düşüncesiyle cehenneme dönüşü asla olmayan bilet almaya denir. ama yarınların bize neler göstereceği belli olmayan bir karmaşadır.allahın ilerde bize neler göstereceği belli deil. yarınlar hep umutludur bunun için yapılmaması gereken eylem.bu yapmak için cesaretin varsa yaşamak için yeterince cesaretin var demektir.
artık yaşamın sıkıntılarına dayanacak gücü kalmayan insanın seçtiği yoldur. geşmişle günümüz arasındaki intiharlar arasındaki karşılaştırmayı bilmiyorum ama zannımca intihar derinliğin kaybolup yüzeyselliğin yerini aldığı, küçük bir duvara çarptığı ya da sıradan bir dağa çıkamadığı durumda kendisini oradan aşağıya bırakmaktır. bu da zamanımızın bir ayrılış şeklidir. aslında kolaycılığıdır. kaçmaktır.
"intihar edersen cehennemde kavrulur, bir daha da çıkamazsın" türünden korkular bana hoş gelmiyor. bunu bilmek lazım ama bunu propaganda yapmak doğru değil. nedeni basit: din intihara izin vermediği için uzaklaşmaya başlıyorsunuz. ama bir bakıyorsunuz uzaklaştığınızda intihardan vazgeçmişsiniz.
dine göre insan kendi yaşamını seçmediği için yaşamını sonlandırmayı da seçemiyor. bu satırın yazarı da gelgitler yaşadığı dönemde intiharı aklından sık sık geçirmiş ancak 'cesareti' kendinde bulamamıştır. bilinmezler dünyasına kaçamamıştır. bunun nedeni dinle ilgili çekincelerdir. bugün o noktada değilim elbet.
bir ayette de şöyle diyordu: dünya oyun ve eğlenceden ibarettir.
her şeye, her sıkıntıya rağmen hayat güzel, yaşam güzel. yaşam gerek. bu dünyada oynamaya ve eğlenmeye geldiysek keyfini de sürmek gerek.
"intihar etmek diyor ismet özel, geride kalanlara bir mesaj vermektir; ben, geride bu mesajı alabilecek/anlayabilecek tıynette insan göremediğim için vazgeçtim intihar etmekten."
cesaretten ziyade yaşamaktan korkmanın mücadele edecek gücün kalmamasının sonucu gerçekleşen olaydır.
intihar aşamasına gelip kendini öldüremeyen biri güçsüz değil olsa olsa kararsızdır ve hala savaşacak bir miktar gücü vardır.
gerçekleştirmeyi düşünenlerin bunu oradan buradan atlamak, kendini vurmak gibi saniyeler içerisinde yapılıp geri döndürülemeyen şeyler yerine başka hiç bir şey yapmadan sadece istemli olarak * sadece nefes almamak şeklinde yapılmasının denenmesi gerektiğini düşündüğüm eylem...
veronika ölmek istiyor* adlı kitapta (ki bu yaşanan bir hikaye imiş) veronika,insanların kendilerini öldürme hakkı olduğu kadar,bundan vazgeçme hakları olduğunu da düşünüyor ve belki biri gelir,beni kurtarır,düşüncesiyle ilaç alarak bu eylemi gerçekleştiriyordu.bunu yapmayanlarıysa (tamamiyle ölme hakkını kullananları) aciz,güçsüz diye ayırdığımızı görüyorum.kevin carter sanırım buna en iyi örnektir.hayatı boyunca belki de çektiği en iyi olmayan o ünlü fotoğraf yere göğe sığdırılamamış,sonra da paparazzilik yaptığı iddia edilmiştir.daha da önemlisi duyduğu vicdan azabıdır,bir şey yapamamanın verdiği suçluluk duygusudur intiharının sebebi ***...malesef bu dünyada siyah ve beyazlar yok sadece,griler de var
bir insanin hayati boyunca en az bir kez aklinin ucundan geciveren bir eylemdir. insan bu esnada seytana uyarsa o an bunu aklindan son kez gecirisi olur.
boğaz köprüsünden lastiksiz bungee jumping yapmak isteyip de, bu cesaretlerini görmeleri için sevgilisini, karısını çağıranların "bak atlarım ha" tribiyle yaptıkları eylem.. kınıyoruz.. hatta bu yüzden boğaz köprüsünün çiçeğe böcüğe boyanması bile düşünülmüştü.. marshall sponsor olabileceğini söylemişti..
insan ne yaşarsa yaşasın hiç bir zaman, ilerde yaşacaklarını elinin tersiyle itip bir köşeye atmamalı, belki de yaşayacakları arasında hayatında her zaman isteyip de ulaşamayacağını düşündüğü şeyler de olacaktır, bence herkes ne sebeple olursa olsun hayatının geri kalan kısmında yepyeni yüzlere sahip, çok farklı düşünceler taşıyan, aynı kareyi paylaşabileceği insanların da olacağını her vakit hatırlamalı ve intihar gibi tek çözüm olmayan bir yolla asla hayatının belki, değişim noktası olabilecek küçük bir anını yaşayabilmekten kendini mahrum bırakmamalı
genellikle yanlış anlaşılan istek. majör depresyon belirtilerinden biri müntehir olmak. psikolojik bir sıkıntı olarak tanımlandığı için psikiyatrlar depresyon sebebi olarak görüyor. halbuki aynı zamanda felsefi bir konu. ali şeriati'nin dediği gibi bir zindandayız ve buradan kurtulmanın yollarını arıyoruz. inançla donanmamış bir zihnin makul addedebileceği bir yol da intihar olsa gerek. bu düşünce kimseyi ruh hastası yapmamalı.
bir uç,bir baş... nefes al- nefes ver. bak dünyaya! sana nerden koydu? etrafındaki her şey ölü. insanlar mı? etten başka bir şey yürümüyor. katı,duraksamaz,sıkışmış,vefasız, vicdansız bir topraksa ayaklarının altındaki, basma; bulaşmasın ayaklarına. zihnindeki uyuşukluk gözlerine de vurmuş. için kopuyor her adımında, için çekiliyor her tınıda. sussun artık her şey.taş, ağaç sussun. bezgin ruhun. çok yorgun. ardındakileri görecek göz mü var sende? katlanmak varsa eğer ezilerek, düşerek kalkmamacasına, basıp gitmek de var.son söz senin. nefes al-nefes ver .bak dünya! anlamı yok önünde diz çöken kainatın. istediğin küçük şeylerle mutlu olmak değil ki senin. kimin verdiği can. kim alacak? neyi alacak? ruhunu azad etmek günah değildir eyy aziz. ruhunu azad etmek, yeni bir başlangıçtır ona. eğer devam etmek olmuyorsa, gidersin. beyninin içindeki kakalaklar emiyorken her zerresini bedeninin, yaşamaya dair kalmıyorsa elinde renklerin ve her şey siyahsa gökyüzünden tabana; sen söyle aziz kalmak mı koyar, gitmek mi? yermek olmaz ölümü, yermek olmaz intiharı. biliyorum ki intihar yaşamaktan acısız. sona karar vermek değil bu, huzuru aramak. eğer etrafında bulamıyorsan aslolana sığınmak, ebediyen. kollarını açıp şevkatle kucaklarsa seni buraya koyan, tek damla göz yaşıyla sularsın toprağını, bileklerinde kan. ağır ağır süzülmek var şimdi artık. günahlarını temizlerken sığındığın ruhun, seni karşılayacak bir gülücük olacak doğduğunda var olan. ve o zaman bir fısıltı duyulacak kulaklarında: "geç kaldın"...
yaşamak için hiç bi sebebi kalmamış insanların yaptığı şeydir kanımca... "yaşamak istemem artık aranızda" dedikten sonra yavuz çetinin yaptığı şeydir. bi arkadaşımın dayısının "ben ölmeye gidiyorum" deyip geri dönmemesi ve otopsiden hiç bi sonuç çıkmaması hiç bi ölüm sebebi bulunamamasıdır bence insanın ölmeyi istemesinin en uç noktası...
hayat dişli bir çark, biz de o çarka bağlanmış gidiyoruz ve bir yerden tutunmaya çalışıyoruz. bazen yol alıyoruz bazense olduğumuz yerde kalakalıyoruz. zırhımızı çıkarırsak çarkın dişleri acıtıyor canımızı, kimi zamansa yükün altında ezilmekten korkuyoruz.
bazı zamanlar çark o kadar hızlı dönüyor ki korkudan sımsıkı kapıyorsun gözlerini ve tekrar açtığında bir uçurumun kenarında buluveriyorsun kendini. uçurumun aşağısına doğru bir bakış bir de geriye...şimdi iki seçenek var önünde: ya ayağını yerden kesip sonsuz boşluğa bırakacaksın kendini, ya da çekilip uçurumun kenarından, burnunda yaşanmışlıkların genzi yakan kokusyla yola devam edeceksin.
zor olanmış gibi görünse de kolayıdır kendini sonsuzluğa bırakmak. peki sızıları dindirmek için her şeyi sonlarndırmak doğru mu? mutlulukları da gözden çıkarmak. en iyisi acılara rağmen devam etmektir yola...
kimse duymadan ölmeliyim
ağzımın kenarında bir parça kan bulunmalı.
beni tanımayanlar
''mutlak birini seviyordu'' demeliler.
tanıyanlarsa, ''zavallı, demeli,
Çok sefalet çekti...''
fakat hakikî sebep bunlardan hiçbiri olmamalı.
kendinden nefret eden bir insan daha ne yapabilir ki başka. ve nedense artık bencilliğin sesinden çok, kaçmanın, kendinden kaçmanın bir sonlanması olarak gördüğüm eylemdir. eğer kişi kendine katlanamıyorsa, aslında hep kaçtığı uzaklaştığı kendiyse ondan başka ne bekleyebiliriz ki?
ontolojik çıkmazlara da düştüyse insan, sadece gördüğü maddeyse, çıkarsa, bıkmışsa, güzellikleri göremiyorsa, artık güzel göremiyorsa, sevemiyorsa, sevilmiyorsa nasıl katlanmalı ki nefes almaya, düşünceleri doğrultusunda yapılmasını haksız göremediğim eylem.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.