intihar

  >>

  1. dogasi geregi uclarda olan bir mukemmeliyetci davranisi. hayat mukemmel olamiyorsa -ki olamaz, kimse icin olamaz- oyleyse ya hep ya hic metoduyla hayata son verilmelidir. oylesine bir mukemmel istegidir ki intihara goturen, eksik ve mukemmel olmayan bir yasam yerine mukemmel bir olumu, mukemmel bir sifiri tercih eder mukemmeliyetci. dogrulugu tartisilabilir de, tutarliligi tartisilamaz bu dusunce tarzinin.

    (malloryknox 30.03.2006 20:50)
  2. katolik inancına göre, intihar eden kişinin ruhunun cehennemde sonsuza dek kalacağı ve cennete geçme şansının hiç verilmeyeceği varsayılır.
    (fleur de lis 30.03.2006 21:37)
  3. hayat dediğimiz yolun sonuna gelinmediği halde cebinden bir dur levhası çıkarıp insanın tam karşısına koyması ve sonra buna inanmasıdır. durması gerektiğini sanmasıdır.

    (spiritualheigth 31.03.2006 11:23)
  4. ne olursa olsun , hayatı terkedip kolaya kaçmak olarak da tanımlanabilir intihar etmek. dogru veya yanlis , iyi veya kötü , yapana yarar sağlamadığı gibi meftanın arkasında kalanlar için de bir acı kaynagıdır bu olay. ne denirse densin , intiharı haklı çıkaracak şeyler bulunamaz olağanüstü durumlar haricinde. ülkesinin sırlarını açık etmemek için intihar eden bir ajanın intiharı anlaşılabilir ama terkedildiği için intihar eden bir insanı hiç bir şey haklı çıkaramaz.

    ayrıca bencilliktir intihar etmek. sadece kendi kurtuluşunu planlayıpta arkada kalacak insanları düşünmemektir. onlara daha büyük bir acı vereceğini bile bile kendi dertlerini bitirmeyi istemektir.

    korkaklıktır ayrıca. devam edecek cesareti bulamamaktır , kaçmayı seçmektir.

    deliliktir ayrıca , aklı başında bir insan kalkışmaz çünkü intihara. bazen aşk getirir bu deliliği , bazen biriken dertler , ama deliliktir sonuçta...
    (satanic romance 31.03.2006 15:45)
  5. hayattan kendiği isteğiyle çekip gitmekdir.
    bir nevi yaşamdan istifa etmektir.

    yapılacak bir şey kalmadığında, "neden yaşıyorum?" sorusuna cevap bulunamadığında, bireylerin son seçim hakkını kullanması, hatta her seçim bir vazgeçiş olduğundan, yaşamdan vazgeçme halidir.

    insanların içinde bulunan bencilliğin son noktası, bunun en belirgin bir şekilde dışavurumudur.
    (pisiperi 13.04.2006 19:19)
  6. hayatı ve kalanları(-eğer varsa) terketmektir.
    gerisinde bıraktıkları, kendisi için üzülecekleri varsa bir bakıma bencilliktir.
    aslında bir bakıma da birçok zevki yaşamaktan mahrum olmaktır.
    kaçmaktır belki de korkaklıktır hayattan.
    zayıflıkta varılan son noktadır.
    mücadeleyi yarıda bırakmak, savaşın ortasında kaçmaktır.
    bazen de kaçıştan çok terkediş amaçlıdır, kendisinin terkedilmesinden intikam alma amacıyla kişi intihar eder geride onu terkedene mektupları bırakarak ve onu sonsuz bir vicdan azabı içinde boğar.
    hayatta mutlaka her insanın aklından geçen, kimilerinin aklındansa hiç çıkmayan bir konudur.
    bütün akıl hastalarının da tedavi edilmediği takdirde vardığı son noktadır.
    (allius 08.05.2006 22:04)
  7. hayat öyle bir noktaya getirir ki bazen intihar fikri kafanıza yerleşir, 'şu da olmazsa kesin denerim şu da olmazsa kesin yaparım' ve bu intihar fikrinin hayatınızı kurtardığını anlarsınız ama her karanlığın içine sızacak az da olsa ışık vardır.karanlığa küfretmektense ufak bir mum yakın demiş çinliler..
    (sonicyouth 29.05.2006 00:43)
  8. hayat sahnesinde karşılaşılan zorluklara dayanamayıp, yaşamdan kendini soyutlayan ruhların baş vurduğu son eylem.
    (mcleod 29.05.2006 01:11)
  9. arkasından kalan insanları üzmek için yapılan, fakat kendi hissetmediği değeri öldükten sonra da göremeyecek kişinin, gözyaşı döken insanları görmekten haz alan bireyin yaptığı eylem. *
    (suicide veil 29.05.2006 02:48)
  10. emile durkheim' ın, sosyolojinin manifestosu kabul edilen kitabıdır. durkheim' a göre intihar üç çeşitlidir:

    1) egoiste intihar: insan aşırı derecede bencil olunca gruplar içinde yer alamaz. bu eğilim çocukluktan başlar. özellikle tek çocukların (bkz: ben) paylaşımı bilmediği için bencil olma olasılığı yüksektir. bu egoizm insanı yalnızlığa sürükler.

    2) altruiste intihar: insanlar kendini ailesine, aşiretine, arkadaşlarına adadığında bu tür intiharlar meydana gelir. bir insan kendi ideolojisine hayatını feda etmeye hazırsa, kelle koltukta ölüme gidiyorsa altruiste intiharlar oluşabilir. örnek: canlı bombalar. "ben sen yok biz varız" bilincine körükörüne bağlanmış bireyler grup realitesi içinde eriyip kaybolur.

    3) anomique intihar: insanların muhafazakar oldukları, stabilite ve değişimlere açık olmadığı, ani iniş ve çıkışların olduğu dönemlerde intiharlar çoğalır. örnek: ekonomik kriz, ticari iflasların çoğalması vs.

    durkheim " insan bekarsa intihara yatkındır, evliyse intiharı geciktirir" der.
    (anne rice 29.05.2006 03:37)
  11. kimilerine göre kurtuluş, kimilerine göre kaçış, kimilerine göre cesaret, kimilerine göre zayıflık.

    ama gerçekte hepsinden biraz.

    hayat insanlara acı çektiriyor, onları eziyor, üzüyor. öyleyse bu* bir kurtuluş.

    bu hayata bir kere geldik ve bize yüklenen bazı sorumluluklar var. bunları üstlenmeliyiz. eğer üstlenmek istemezsek bu kaçıştır.

    yüksek bir apartmanın tepesine çıkıp aşağıya baktığımızda düşmekten yada atlamaktan korkarız. o halde bunu yapabilmek cesarettir.

    dünyada kalıp zorluklarla mücadele etmek güzeldir, güç işter. kalıp savaşmamak zayıflıktır.
    (deified 29.05.2006 11:59)
  12. rahatsızlık veren şeylerden uzak durmak isteyen ve bu dünyada olan bitenlerden rahatsızlık duyan insanların yaptığı, insanın yanlızca kendini ilgilendiren her tercihi gibi saygı duyulması gereken bir tercih.
    (zeyuna 29.05.2006 16:18)
  13. insanın, ne sebeple ve hangi şekilde olursa olsun 'kendi' hayatına son vermesi işidir..

    ayrıca bu söz öbeğinin kullanımında sık sık hatalarla karşılaşılabilmektedir : (bkz: kendini intihar etmek)
    (hmt 19.06.2006 17:37)
  14. kişinin kendi yaşamına son vermesi eylemidir. yaşamdan umudu kalmamış veya kendini buna inandırmış insanın yapacağı bir eylemdir. bununla birlikte, kişinin yapabileceği en bencilce eylemlerden birisidir. insanın ölümü de doğumu gibi kişiye bağlı olmamalıdır. kişinin, özellikle de böyle bir eylemi yapabilecek psikolojik durumda olan kişinin, ciddi şekilde yardıma ihtiyacı vardır. kişinin, tamamlanmamış, tamamlayamadığı ve belki de tamamlamak istemediği işleri, dünyasından, yaşamda kalmıştır. gamsız ve umutsuzca kendi canına kıyar. intihar, hiçkimse için çözüm olmamıştır. aksine salt bir kaçıştır.
    (olurooleseylerbazen 20.06.2006 04:06)
  15. çeşitli yollarla(damdan atlamak,bileklerini kesmek,bir kutu hap içmek..vb) diğer dünyada doğmak
    (macestigh 27.06.2006 03:10)
  16. ergenlerin çoğu zaman dikkat çekmek için yaptıkları eylemdir.bileklere birkaççizik atmak,üçbeş tane ağrı kesici yutmak,balkona çıkıp kendini atmaya çalışmak gibi şekillerde kendini gösterebilir.

    lakin bunu yapan yaşını başını almış bir insansa çoğu zaman ölümle sonuçlanır.bunu yapmasının sebebi ise acizliktir,bencilliktir,zayıflıktır,kendini bilmemezliktir.
    (lucifer 09.07.2006 17:55)
  17. hayata karşı bir başkaldırıdır . içinde olmadığınız , dışında kalınca da yalnız kaldığınız yaşam parçasına karşı tercih hakkınızı kullanmadır .' çemberin ya içinde ya da dışında yer alınır .' dışda yer almak seçim yapmaya zorlar. yaşamın zıttını kişinin kendi iradesi veya bilinçsizliği esnasında seçmesidir.
    (hatice23 15.07.2006 16:06)
  18. allah'ın affetmediği şey.
    düşünmeden intihar edenler var bide, ki intihar edenlerin çoğu düşünmeden eder.
    çünkü cehhennemi düşünmemiştir.
    bu tarafta iki acı çekti diye ahiret hayatını da mahfetmiştir intihar eden kişi
    bu sonuca vararak ne olursa olsun intihar etmeyin diyoruz çünkü bir kazancı yok.
    (vincent 15.07.2006 17:49)
  19. akreplerin belirgin özelliklerinden biri, etraflarında bir ateş çemberi oluştu mu kendilerini sokmalarıdır. bir insan için de durum bundan farklı değildir aslında. ruhunun etrafında bir ateş çemberi oluşmuş insan, ruhu yok etmek ister. fakat yine de insanın etrafındaki ateş çemberinin gerek çevre, gerekse insanın kendisi tarafından bir şekilde söndürülmesi olasıdır. akrep bunu düşünemez tabi, ama insan düşünmelidir.
    (sen sor ben soyleyeyim 15.07.2006 18:58)
  20. bilmediğim, denemediğim bir şey değil intihar. bir kez ölümün kıyısından döndüm. yaşadığım şeyler -ki şimdi düşündüğümde sadece kendi kendime uydurduğum bahaneler olduğunu görüyorum- bana artık katlanılmaz gelmişti. önümde duran hayata bakıp, tam da söylenenler gibi güçsüz, korkak ve sabırsız bir şekilde her şeyden vazgeçmenin en mantıklı şey olduğunu düşündüm ve (ayrıntıya girmek saçma olur) intihar teşebbüsünde bulundum. (az daha da gidiyordum hani. babam olmasa şu an burada değildim desem yeridir*)

    tabi ne kadar aptalca olsa da aynı zamanda mühim de olan bu teşebbüs, tüm hayatıma etki eden bir konuma sahip. çünkü intihar ettikten sonra hayata bakışınız, gayet geniş bir perspektifle, tamamen farklı oluyor. "neden ölmedim ki ben şimdi? ne var yani? ne oldu?" diye düşünüyor insan uzun bir süre, tıpkı intihar ederken düşündüğü gibi. yaşamak için kendine bir sebep arıyor. ve olması gerekenin tam aksinde, insanların söyledikleri şeyleri daha bir dikkatli dinliyor, verdiği cevapları daha cesurca söylüyor, kendini daha umursar bir şekilde ifade edebiliyor. çünkü bir kere kıyısından döndüğü yere tekrar dönmenin çok da zor olmadığını biliyor sanırım. intihar etmek çok kolay, çok sade bir şey. aklınıza geleni, o anda yaparsınız ve perde kapanır... tamamıyla bu kadar. başka bir tarafı yok. cesaret gerektiriyor; elbette. küçük bir arıyı öldürmek bile bir cesaret gerektirir ki zaten...

    dediğim gibi, birkaçyıl önce denediğim bu "yok olma" eyleminin sebepleri çok saçmaydı. aslında çok basit çözümleri olan, adına problem bile denmeyecek şeyleri kendime sorun etmiştim. nitekim, aradan geçen bir kaçay sonra bu problemlerin de ortadan kalktığını görünce, sadece kendime gülüp geçtim. artık dert etmemem gereken şeylerin neler olduğunu çok iyi biliyorum ve ona göre de yaşıyorum.

    durum hakkındaki düşüncelerim yaklaşık olarak bunlar olsa da, çoğunluğa ters düşen bir inancım var. benimkine benzer bir şekilde, daha hayata dair hiçbir şeyin içine tam girmeden, neyin ne olduğunu görmeden yapılan bir intihar saçma olsa da intihar etmiş hiçkimsenin ardından burada ve ekşi sözlükte yazılan şeylerin söylenmemesi gerektiğine inanıyoruim. çünkü inandığı şeyin peşinden giden, başkalarından önce kendi sesini dinleyen, kendi inançlarını oluşturabilecek, kendi seçimini yapabilecek zekaya sahip, düşünen ve eleştiren herkese saygım var.

    mesela:
    siz 14 yaşında bir kızı amcasıyla evlendirirseniz, ona hayat denen şeyin ucunu bile göstermeden onu bir hayvan gibi kullanır ve etrafını da yandaşlarınızla doldurup hapsederseniz, 15 yaşındaki çocuğun kucağına "bu senin çocuğun" diyerek bir bebek verip tüm geleceğiyle hayati bir şekilde oynarsanız, düşlediği hiçbir şeyi gerçekleştirememesine sebep olursanız, onu yaşayan bir ölüye çevirirseniz; bu insanın intihar etmesi kadar doğal bir şey yoktur. hatta bu insanın intihar etmesi, korkaklığın tam tersidir. bu cesurluktur! ölümden beter bir hayatı bırakamayacak kadar korkak olmamaktır! yaşadığı her anı cehennem olan, en yakınları tarafından * dipsiz bir kuyuya atılan, içinde hayvandan farksız muamele gördüğü bu zinciri kırmayı hayal bile edemeyecek yaşta bastırılan, her hakkı elinden alınan bu insanın tek kaçışıdır intihar! polyanna'nın ne kadar "saf" olduğunu görmektir, hayatın değerini(!) farketmektir, kendin olmadığını ve yaşadıklarından sonra da asla olamayacağını görmek ve seçim yapmaktır, kaçmanın çare olmadığını çünkü kaçılamayacak tek şeyin, yani kendi geçmişinin, peşinden geleceğini bilmektir! bu insan intihar ettiğinde ne korkaktır, ne bencildir, ne aptaldır ne de düşüncesizdir. o zaten yaşarken öldürülmüştür, hem de en yakınları tarafından....

    işte bu yüzden, hayatı hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığımız insanlara "korkak, bencil" gibi hiçde güzel olmayan, hatta onları aşağılayan ithamlarda bulunmamalıyız. bu kendimizi ne kadar beğendiğimizi gösterir bence. çünkü şöyle bir mantıkla hareket ediliyor: "ben de çok zor şeyler yaşadım ama savaştım, yenilmedim"... evet ama; bizim savaştığımız şeylerle onların savaştığı şeyler aynı olmayabilir. kendimizi bir şey zannedip de hayata dair aldığımız her kararı "savaşma ve ayakta kalma" olarak adlandırmayalım. mesela ben, çok şükür ki, asla çok zor bir şeyle savaşmak zorunda kalmadım. intihar etmem benim aptallığımdı, kimsenin hatası filan değildi. ama öyle insanlar var ki, onların yerinde olsam ben de intihar ederdim.

    işte işin bu tarafında, modern hayatın içinde yaşayan insanların neden intihar ettiğini irdelemek istiyorum. modern hayat dediğimiz ise şu, kişi eğitim hayatını serbestce yaşar, toplumsal kurallardan/kurumlardan haberdardır, önünde her an değişen, çoğalan seçeneklerle büyür, seçimlerini yapar, bu esnada arkadaşlar, dostlar, sevgililer edinir. ve nihayetinde hayata ilk adımını atar. bir işe girer, para kazanır, evlenir, çocukları olur, ne yazık ki kendi annesini babasını elleriyle mezara gömmek zorunda kalır, yaşlanır, torunları olur ve sonunda da ölür. altını çizmek istediğim kelime bu işte: herkes bir gün mutlaka ölür....herkesin bir gün öleceği muhakkaktır. bu değişmez gerçektir. hatta kimine göre, şarkının da dediği gibi "dünyada ölümden başkası yalan"dır. ölüm önemli bir olgudur insan hayatında, bu reddedilemez. bakın montaigne ne diyor bu konu hakkında:

    montaigne, denemeler, beşinci baskı, sayfa 196, 3. paragraf

    ...hayata ha biz son vermişiz, ha kendi son bulmuş, hepsi bir; ha eceline koşmuş insan, ha beklemiş onu; nereden gelirse gelse, kendi ecelimizdir gelecek olan. iplik nerede koparsa oradadır ecel, orasıdır yumağın ucu. en gönüllü olanıdır ölümlerin en güzeli. yaşamak başkasının istemine bağlıdır, ölmek yalnız bizimkine. en çok ölümde kendi huyumuza suyumuza göre davranmalıyız. başkalarının ne diyeceği düşünülemez bu işte, çılgınlık olur düşünmek de. yaşamak kölelik olur, ölme özgürlüğümüz olmazsa. hastalıkların iyileştirilmesi de çok kez yaşamayı kısıtlamakla olmuyor mu zaten ? etimizi yarıyorlar, dağlıyorlar, elimizi ayağımızı kesiyorlar, yemekten kesip kanımızı alıyorlar: bir adım daha atıversek öteye toptan kurtulmuş oluruz. şah damarımız neden kara kan damarımız kadar buyruğumuzda olmasın?...

    işte modern hayatın içinde yaşayan insandan bahsederken aslında buraya değinmek istiyordum. yaşamamız başka insanlara bağlı her zaman. hayatın her alanında başka insanlar olmasa yaşayamayız. belki ölmeyiz ama, yukarıda verdiğim örnekteki gibi, o yaşama da yaşamak denmez. ne zaman etrafımıza örülmüş bu "modern hayat" duvarlarını aşmaya kalkışsak, karşımıza aşılması imkansız engeller çıkar. en basitinden örnek vereyim: para kazanmadan yaşayamazsınız! paranız yoksa bir hiçten de farkınız yok demektir. peki para kazanmanız için gereken şeyler neler? isterseniz hamallık yaparsınız isterseniz, amelelik, isterseniz de yine ne kadar zengin bir aileye sahip olduğunuzla doğru orantılı olarak kalitesi artan bir okulda okur ve benim gibi yıllarını "dişini sıkmak"la geçiren bi öğrenci olur çıkarsınız, üstelik okul bitince ne olacağınız belli bile olmaz.bu basit örnek bile, etrafımızdaki bu aşılması imkansız duvarı güzel bir şekilde tarif ediyor.

    peki, tamam, varsayalım ki bu duvarı aşamayacağımızı kabullandik ve hayatımızı bu çerçevede yaşamaya başladık. geriye kalan her şey çok mu güzel sanki? herkesin bahsedip durduğu şu "milyonların içinde yalnız kalmak" olgusu nedir peki? sadece bir yalandan ibaret olmadığını biliyorum çünkü bunu bizzat yaşıyorum. hatta burada yazı yazmam bile bir çeşit yalnızlık giderme meşgalesi. çünkü burada yazdıklarımı fark eden insanları görünce seviniyorum. bunlara değer veren insanların olduğunu bilmek beni mutlu ediyor. halbuki bu ne kadar zavallıca bir durum! yanıbaşımda arkadaşlarım varken neden onlara değil de size yani yüzünü bile görmediğim insanlara anlatıyorum bunları? çünkü dostlarım beni anlamaktan çok uzak yerlerde dolaşıyorlar, arkadaşlarım çoğu zaman ciddi konularda konuşmaktan sıkılıyor, geyik muhabbetine çeviriyorlar işi. yazmayı istemem buradan geliyor işte; milyonların içinde yalnız kalmamdan. mutlu olmam için, aradan geçen bunca yılın sonunda hayatımda değişmeyen ama değişmesi için çok çırpınmama rağmen yerinden bir santimetre bile oynatamadığım onca şeyi görmezden gelmem gerek. benim için hayatlarının son demlerinde bile çalışmak zorunda olan insanların beklentilerini nasıl karşılayacağım peki? üniversite mezunu binlerce işsiz insan ortadayken ben kendimi diğerlerinden nasıl ayrı tutacağım? girdiğim iş sınavlarında, mülakat konseyine hangi milletvekilini "referans" göstermeliyim ki işe alınayım?

    insanlığın en önemli gelişmelerinden biri olan televizyonu her açışımda bir başka saçmalıktan bir diğer başka saçmalığa geçmek zorunda kalışımı önemsememeliyim belki. ama ya şu haberlerde gösterilen canlı yayınla savaş görüntülerini, demokrasi getirmek için işgal edilen, insanlarına tecavüz edilen, vatanları ve onurları yerle bir edilen ülkelere hiçbir "modern" ülkenin yardım etmeyişini, okuduğum ünlü yazarlara ait şu kitaplarda bahsedilen o kusursuz insan hakları tanımının ne kadar içi boş olduğunu ve hatta romanlarda okuduğum aşkın gerçekte sadece cüzdanlarla alakalı olduğunu ne yapmalıyım? nasıl bir hayattır ki bu hangi ülkede, ne renkte doğduğunuza bağlı olarak değişsin? nasıl bir hayattır ki bu asla seçim yapamadığınız bir gerçeğe, yani ailenizin ne kadar zengin olduğuna bağlı olarak değişsin? ancak onursuzca, adaletsizce, bencilce, umursamazca yaşamak lazım ki bunları görmezden gelelim, "böyle yaşayacağıma geberip giderim" demeyelim.

    herkesin birbirini alt etmeye çalıştığı, en yakınınızdaki insanlardan en büyük ihanetleri gördüğünüz, sokakta oturmuş, kör olduğunu söyleyip allah'ın adını her kelimesinde anan bir insana bile güvenemediğiniz, babanın kızına tecavüz ettiği, mirası için babasını öldüren insanların bulunduğu, kimisi zevkine araba değiştirirken kimisinin de oğluna önlük alamadığı için intihar ettiği, parası olanın adam olduğu, parası olmayanın uşak olduğu, "bir damla petrol bir damla kandan daha değerlidir" lafını söyleyen liderlerin yönettiği bir dünyada yaşamıyor muyuz yoksa? bu haberleri her gün okumuyor muyuz gazetelerde sayfa sayfa?

    birkaç yıl önceki intihar etme girişimimden sonra bunları düşünür oldum ve dedim ki kendi kendime; keşke ölseymişim... çünkü yıllarca süren bekleyişten sonra aslında başından beri yanlış yere baktığını farketmek insana çok acı veriyor. hayata anlam vermek bizim işimiz. hayatın kendi başına bir anlamı yok. ona anlamı bizler vereceğiz. bense sadece hayatımıza vereceğimiz anlamların da artık çoktan işi boşaltılmış yada zaten başından beri boş olan kavramlar olduğunu düşünürum. hayata tutunabilmek için kitaplara, müziğe; yani sanata sarıldım. ama beni uzun yıllardır peşinden sürükleyen ve hayata bağlayan bu insanların da hayatlarının baharında intihar etmiş olması ne kadar garip...

    güzellik denen şeyin tanımında bir farklılık hissettim geçenlerde. mesela "güzel kadın" tanımının bilimsel bir araştırması yapılmış, veriler şöyle. erkeklerin güzel olarak nitelendirdiği kadınlar genelde 90 60 90 ölçülerine sahip kadınlarmış. 90 60 90 meselesini de şöyle açıklıyorlar: bu ölçülere sahip kadının özelliği doğurganlığa en yatkın kadın olması. yani 90 60 90 ölçülerine sahip kadın sağlıklı çocuk doğurmak için en ideal ölçülere sahip olmuş oluyor. erkeklerin bir kadını beğenmesi aynı hayvanlarda olduğu gibi ne kadar doğurgan olmasına bağlı bir içgüdü o kadar. dişilerdeyde: nasıl bir kadın topal kısa boylu, cılız bir erkeği beğenmiyorsa dişi bir leopar da cılız, güçsüz ve özürlü bir erkek leoparı, türünün devamı açısından beğenmiyor. peki biz insanlar yaptığımız bu dişi/erkek seçiminene diyoruz? tabi ki aşk ... işte uğruna milyonlarca şiir, roman, heykel, şarkı yapılmış, o dünyaya bedel, fırat'ın uğruna dağları deldiği aşk kavramının üzerinde süsleri olmayan çıplak tanımı: üreme içgüdüsü...

    madem her şeyin içi bu kadar boş, ben neye tutunacağım peki? kimileriniz "tanrı'ya" der gibi, duyuyorum. onun cevabını da şöyle vereyim: babam hatip olmasa da kuran'ı çok iyi bilen bir müslüman. hatırlıyorum, ben küçükken bazı geceler televizyonu kapatır ve bana kuran'dan türçe mealiyle pasajlar okurdu. ben uzun bir süre gerçekten islamiyete kendimi vermiş, inançlı biri olarak yaşamıştım. ama sonradan sonraya inancımı kaybettim. bunun sebebini uzun uzadıya anlatmak da buraya uygun düşmez ve tartışma meselesi olur. bu yüzden sadece inancımı yitirdiğimi söylemekle yetiniyorum.

    her şeyin sonunda, ne olursa olsun, bana umut veren sanatçıların yaptığını ben yapmayı düşünemiyorum bile. her ne kadar bu hayatın içi boşaltılmış ve tamamen pislikle doldurulmuş bir şeker kutusu olduğunu düşünsem de benden çok şey bekleyen aileme ama sadece ve sadece aileme karşı bir sorumluluğum olduğunu biliyorum ve bu yüzden yaşamayı seçiyorum, mecburen...

    ölümü seçerken bile özgür olamıyorum yani. çekip giderken bile mutlaka düşünmem gereken şeyler var, öyle kalın zincirler var ki boynumda tek başıma koparmam imkansız. uzun bir müddet daha sanki herşey çok güzelmiş gibi yaşamaya devam edeceğim bu yüzden. kendimi kandırmak çok da zor bir şey değil ne de olsa.

    umarım ailem yaptıklarımdan gurur duyar. bu da olmazsa, benim için seçim yapmak zor olmayacak çünkü. ve ilk deneyişimdeki gibi sancılı filan da olmayacak eminim. zira unumu elemiş, eleğimi duvara asmış olacağım.
    içim rahat olacak...

    edit: artık aynı şeyleri düşünmüyorum.
    (iknowthepiecesfit 12.08.2006 06:51 ~ 19.05.2008 05:00)
  21. yaşamın insan tarafından reddedilmesi
    (esrar dede 27.08.2006 17:11)
  22. yaşamaktan korkanların yaptığı en cesur eylem.*
    (exi 27.08.2006 17:51)
  23. hayatının gidişatına etki edemeyenlerin, ne zaman ve nasıl sonlanacağına etki etme çabası.
    (sebepsiz yalnizliklar 03.09.2006 13:46)
  24. herhalde hayata küsüp herşeyin bitmesi için, belki de kaybedecek birşeyi olmadığını düşünen ve öldüğünde zaten herşeyin de kendisiyle birlikte öleceğini düşünen insanlar için bir nedeni bile olması gerekmeyen, hayatta belki de yapılabilecek en çılgınca eylemdir. işte asıl macera o anda başlar. geri de gelemezsin. geçmiş olsun derim.
    (gurbaa 05.09.2006 11:45)
  25. hayattan vazgeçmek. işin içinde ölüm olmak zorunda değildir. bile bile hayatı zehreden insanların da yaptığı şey budur.
    (sulerella 05.09.2006 13:11)

>>



Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.