aldıkları eğitim dolayısıyla mükemmel şekilde çalarlar. aletlerinin verdiği tüm cambazlıkları sergilerler. lakin hep bir eksiklikleri vardır. hız, teknik, notalar derken duyguyu, hüznü, isteği, arzuları vermezler ki bunlar da şarkıları şarkı yapan unsurların başında gelmektedir. rüya gibi çalarlar fakat duygusuz bir tiyatrocu gibi oynarlar denilebilir sahnelerinde.
octavarium albümü tanıtım konserleri kapsamında 3 temmuz 2005'te istanbul parkoraman'da bir konser vermiş gruptur. kanımca konser grubu değildirler, konser enerjisi vermezler, "abi dt dinlemedim uzun zamandır canım çekti" grubu değildirler ama fonda 1 yıl kesintisiz dinlenebilirler.
müthiş bir metal grubudur. john petrucci'nin aştığı kanıtlanmış ve kendisi dünyanın bir numaralı gitaristi seçilmiştir zaten.tekniğin, pratiğin, metalin, hızlı parmakların ve elektrogitarla duyguların birleştiği ölümsüz grup. özellikle pull me under ve fatal tragedy beni uçurumun kenarına sürükleyen şarkılardır. tek sorunsa şarkılarından biri bitene kadar...
temelleri berklee college of musicte atılmış progressive metal grubudur.grubun kurucu üyelerinden üçü:john petrucci,john myung ve mike portnoy bu okulda eğitim almışlardır. daha sonra kendilerine kevin moore ve charlie dominicinin katılmasıyla ilk albümleri olan when dream and day uniteı yapmışlardır. daha sonra grup elemanları arasındaki müzikal anlaşmazlıklar sonucu charlie dominici grupran ayrılmış yerine james labrie gruba katılmıştır.bu kadro images and words ve awake gibi çok başarılı iki albüm çıkarmıştır. sonrasında ise kevin moore gruptan ayrılmış yerine derek sherinian geçmiştir.bu kadro falling into infinity ve a change of seasons albümlerini çıkarmış ve grubun klavyecisi son olarak değişmiştir.liquid tensions experimentta john petrucci ve mike portnoyla çalışan jordan rudess gruba katılmış ve şu anki kadro oluşmuştur.
enstrüman kullanımı konusunda aşmış olan grup üyeleri genellikle, duygusuz bir müzik yapmakla suçlanmışlardır.ancak asıl sorun burda başgöstermiş, eleştirilerden kurtulmak için soundda değişime giden grup bu seferde piyasa müzik yapmakla suçlanmıştır.
grubun en çok eleştirilen üyesi solist james labriedir. sesi ve söyleyiş tarzı pek çoklarınca beğenilmeyen-ben dahil-
labrie konserlerde istikrarsız bir performans göstermektedir. izlediğim bir çok videoda detone olan ve albümde attığı çığlıklara sesi yetmeyen labrie, 3 temmuz 2005 istanbul konserindeki üstün performansıyla oldukça şaşırtmıştır.
kendilerinden sonra gelen bir çok grubun taklit etmeye çalıştığı dream theater üyeleri verdikleri röportajlarda; zamanında iron maiden,yes gibi grupları örnek aldıklarını söylemişlerdir.
progressive metalin en önemli gruplarından ve temel taşlarından biri olan dream theater son albümlerinde(six degrees of inner turbulance,train of thought ve octavarium) bekleneni veremese de grup rock müzik tarihinde kendilerine önemli bir yer edinecektir.
güzide bir progresiive metal grubu*. grubun şarkılarını cover yapmak her yiğidin harcı değildir. perucci'nin attığı insan üstü soloların şarkıları mekanik bir boyuta taşıdığını düşünenlerin sayısı küçümsenemeyecek olsa da ben bu soloların şarkılara renk kattığını düşünmekteyim genel olarak. ayrıca grubun bazı grupların şarkılarını kendilerine göre formülize ettiği ve şarkılarını bu şekilde oluşturduğu söylenir.
grubun davulcusu mike portnoy kendini ispatlamış bir davulcudur. modern drummer magazine okurları tarafından 12 yıl üstüste en iyi progressive rock davulcusu seçilmiştir. grubun gitaristi john petrucci de çok sağlam bir gitarist olarak bilinir.
space dye vest adındaki şarkıları dışında hiç bir şarkılarında adam gibi hissiyat bulamadığım gruptur. büyüktürler, ustaddırlar, saygıyı da hakederler. ama progressive rock yapan diğer bir dev grup olan tool'un eline de su dökemezler. tool da aşmış şekilde kullanır tüm enstrumanlarını, cover yapılamayan nadir gruplardandır tool da, ama öyle bir duygu vardır ki şarkılarında, dream theater'dan ayırırlar kendilerini kesin bir şekilde.
mike portnoy'un seneler boyu progressive rock dalında en iyi davulcu seçilme meselesinde ise... tool'dan danny carey'in çalış tarzı ile mike portnoy'un çalış tarzı birbirine benzemese de karşılaştırdığınızda portnoy'un makina gibi çaldığını, yavaş ritmlerden ve sürekli değişen vuruşlardan kaçındığını, danny carey'e göre tek düze bir stili olduğunu görürsünüz. tamam, inanılmaz çalar ama daha iyisi de vardır işte; danny carey! danny carey davulunu pek de inanamayacağınız bir şekilde kullandığı gibi aynı zamanda asla ritmleri ezberleyemeyeceğiniz kadar da değişken, aksak ve farklı çalar. her albümde görürüz ki kendini geliştirmiş, farklı sarmal ritmler bulmuştur. fakat gelin görün ki tool öyle herkesin dinleyeceği bir müzik yapmaz, spiritüellik ve metaforlarla dolu şarkılarını anlamak kasar, hem ingilizceyi iyi bilmeniz hem de adamların ne demek istediğine dair bir kaç araştırma yapmanız gerekir. bu yüzden dream theater gibi soloya abanan, hızlı çalıcam diye hede hödö şeklinde kalmanıza sebep veren şarkılar yazan grupları dinlemek, daha doğrusu tüketmek daha kolaydır...
elektro gitaristler açısından elbette dream theater üstündür, saniyede bilmem kaç nota basmak adam jones'un işi değildir, o klip çeker, solo yazar, ritm atar, mükemmel işler yapar. ammavelakin; siz de benim gibi ciavucicivicidibidibidi şeklinde atılan soloların iğrençliğine inananlardansanız adam jones petrucci'den daha makul bir gitarist olur...
son olarak da söylemek gerekir ki, tool'un dream theater'dan en büyük farkı vokalistidir. hem de öyle bir fark koyar ki bu adam iki grubun arasına, o fark fark olmaktan çıkıp kocaman bir uçuruma dönüşür. daha iyi anlamak için (dinleyiniz; jambi,you lied,third eye, lateralus) vs... ve (bkz: maynard james keenan)
günümüzde progressive rock/metal in önde giden temsilcisi olarak gösterilen grup söylenenin aksine progressive metal yapmamaktadır. illede sınıflandırlacaksa sadece "metal" olarak adlandırlabilir. cunku scenes from a memory dısında hicbir albümü en ufak bir progressive veya deneysel öge tasımamaktadır. aslında son dönemlerde progressive rock kavramının yanlıs algılanması sonucunda dream theatre gibi gruplar progressive olarak degerlendirliyor. prgressive rock/metal icin hızlı calmak önemli degildir önemli olan duyguların ve tınıların hic yapılmamıs bir sekilde birlestirilip ortaya güzel eserler cıkarmaktır (bkz: king crimson) (bkz: tool) (bkz: yes) (bkz: the mars volta). bu yüzdendirki dream theatre asla progressive olarak degerlendirilmedir.
dream theatre ın kendisine dönecek olursak hızlı ve sert müzik yapan, müzigin sadece notalardan olustugunu savunan , konser performansı cok ama cok kötü olan * buna ragmen popülerlikten hic ödün vermeden albüm yapmayı sürdüren bütün dünyada oldugu gibi scenes from a memory den sonra büyük bir dususe gecen metal grubu. herseye ragmen güzel ve kaliteli sarkıları da mevcuttur. ayrıca berkelee den sadece bas gitaris john myung mezun olabilmistir.
(bkz: fatal tragedy)
(bkz: home)
(bkz: a change of seasons)
29 haziran 2007 de refresh the venue' de konser verecek çığrından çıkmış prograssive metal grubu. bir şekilde gidin, götürün...
birilerinden dinleyip yada biryerlerden okuyup iç geçirmek zorunda kalmayın...
29 haziran 2007 tarihli İstanbul konseri için sahne önü biletleri daha 2. günden tükenen progressive metal grubu. bu müzik şölenini kaçırmamak için dreamer'ların acele etmesi lazım
29 haziran 2007'de istanbul arena'da konser vermiş gruptur.
bazı "izlenimler" konunun cahilleri tarafından aktarılırsa daha mantıklı yorumlar ortaya çıkabileceğini düşündüğüm için, ve bir dream theater cahili olduğum için sizlerle izlenimlerimi paylaşmak istedim.
1) dream theater (dt) yukarıda yazılan her satırı haketmiştir öncelikle. çalınan her nota mı bu kadar hakkı verilerek çalınır. dream theater, bunu başarmıştır.
2) ancak dt dinlemek, "ağır müzik işçiliği" gibidir. tıpkı tek gidiş tek dönüşü olan şehirlerarası karayolunda direksiyon sallamak gibidir: önünüz açıktır, gaza basarsınız, gidersiniz ve uzaktan silik stop lambaları ilişir gözünüze. önünüzde bir yığın araç vardır. kamyonu sollarsınız, 100 metre sonra bir otomobili sollarsınız, 50 metre sonra bir tır'ı sollarsınız. yola "canavar gibi" başladığınız o hız kesilmiştir ama ani ataklarla sanki o hıza tekrar kavuşmak isterisinz: dt, dinleyicisini yoran bir gruptur!
3) konserlerde en az 3 parçaya dinleyiciler başından sonuna eşlik edemiyorsa, o grup butiktir: alenen yaşadım ki dt, butiktir! tarzı, melodileri ancak ve ancak "gerçekten sevenin" vazgeçemediği birer ayrıcalıktır.
4) dt, parçalarının her biri ortalama 5 dakika süren senfonik metal * grubudur. ama her bir parçanın içinde müzik türleri arasında oradan oraya salınırsınız: funk başlar, rock'a döner, metal tınıları rock'ı bastırır, gitar solosu girer... bir sonrakinin ne olacağını tahmin bile edemezsiniz. ritm değişikliğini bile yakalayamazsınız.
5) dt, o muhteşem davulcuları olmasa, alelade bir grup olarak yaftalanmaya müsaittir.
6) dt, picasso'dur, t.s.eliot'tur, james joyce ve özellikle ulysses'tir, david lynch'in twin peaks'idir. çoook güzeldir ama "anlat" deseler anlatamazsınız. ya da bayıla bayıla izlediğiniz reklam filmidir de, "neyin" reklamının yapıldığını bile hatırlamazsınız.
7) dt, "bu kadar usta bir gruba fazla" demenizi sağlayan bir gruptur ama o kadar cambazın tek ipte nasıl bu kadar başarıyla oynadığına da şaşarsınız.
8) dt, türkiye'yi kapı komşusu yapmıştır. her albüm çıkardıklarında buralara gelmektedir ve çok belli ki türk seyircisini sevmektedir. dt, sırf bunun için bile sevilmesi gereken bir gruptur.
9) dt, cover parçaları muhteşem çalmaktadır ve pink floyd yorumuyla bencileyin dinoları sevindirmiştir.
(not: gitmek isteyip de gidemeyen varsa, yer işgaliyesinden dolayı özür dilerim. merak ettim ve gördüm ki, dt bana hem "fazla" hem de "eksiktir"...)
müzik hayatlarında 22 yılı geride bırakmışlardır. buna rağmen hala o eski tadı verebilirler. konserlerde şaklabanlık yapmak yerine, müzikal yeteneklerini ortaya koyarlar. grup elemanlarının her biri birer pazarlama dehasıdır.* öyle ki en küçük detaydan bile maksimum parayı kazanmayı bilmişlerdir.
duygusuz denilen progresif metal grubu. lakin şu şarkıları vardır ki duygusuz sıfatını hiç te hak etmediklerinin göstergesidirler:
space dye vest wait for sleep one last time finally free stream of consciousness forsaken işte bu şarkılar grubun teknik açıdan belki de en basit sayılabilecek eserleridir(tabi soloları dışında). yani adamalr işin hakkını veriyorlar sonuçta; teknik ve duygu bir arada..
tabi bir de duyguyu dışa vurmanın bir sınırı vardır derim özellikle in the name of god ve home parçaları için
dinlediğin şarkıda: sözlerin bittiği yerde gitar solosu başladıysa*, ardından bas solosu geldiyse*, onun akabinde bateri ve klavye solosu ve tüm bunlardan sonra yeni bir gitar solosu çaldıysa ve sen 15 dk geçmiş olmasına ve 5 şarkı değiştiğini hissetmiş olmana rağmen hala aynı şarkıyı dinlediğini gördüysen işte o zaman dream theater dinliyorsun demektir...
tamam ilahlardır, becerileri paha biçilemezdir, kabiliyetleri inanılmazdır evet ama sıkıcı adamlardır. bütün müzikal becerilerini her şarkıda yeniden sergilemekten bıkmayan müzik topluluğudur. Albüm olarak dinlemek, büyük hayranlarına hariç, eziyet gibi gelir.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.