aslında belki olmayacak, gerçekleşmeyecek bir şeyin büyük bir sabırla gelmesini gözlemek, içten içe istemek.
ayrıca gerçekleştirilirken etrafınızdaki bir sürü şeyin farkına varamamak belki beklediğiniz asıl şeyi kaçırmak;ama belli bir şeye takmış olduğunuz için onun aslında gelmiş olduğunu farkedememek (bkz: godot'yu beklerken)
bu eylem bir kişiye karşı da gerçekleştirilebilir;ama tavsiye edilmez; çünkü o kişi gelir,siz sevinirsiniz, mutlu gezersiniz, herşey sizindir artık;çünkü daha soğuk gerçek suratınıza çarpmamıştır. bir süre sonra geldiğinde siz tam mutluluğun doruk noktasındayken o sizin canınızı yakar, sizi parçalar ve sanki hiç gelmemiş gibi hayatınızdan akııııp gider.siz de bakakalırsınız giden geminin ardından, atamazsınız kendinizi denize, dünya güzel. ağlayamazsınız, serde erkeklik vardır(orhan veli). ayrıca orhan veli bir de şöyle demiş:
Bekliyorum
öyle bir havada gel ki,
vazgeçmek mümkün olmasın!
beklediğiniz şeyin ne olduğunu, neden beklediğinizi bilirseniz daha kolay olacak eylemdir. hatta daha da iyisi ne zamana kadar bekleyeceğinizi bilmenizdir. hevesle yaz tatilini bekleyen bir çocuk zamanı kontrol ettiğinde ne kadar kaldığını hesaplar, sabrını ona göre zorlar. ama ne zaman gerçekleşeceği belli olmayan şeyleri beklemek daha zordur. "bu savaş ne zaman bitecek" diye düşünürken sabrınızı çok zorlamış olursunuz.
insanlar bu yüzden dışarı çıkan evlatlarına, işe giden anne-babalarına vs. ne zaman döneceklerini sorarlar. ne zamana kadar normal, sabırlı bir vaziyette bekleyip ne zaman merak etmeye, endişelenmeye başlayacaklarını öğrenmek için. beklenilen şeyin önemi ne kadar çoksa kişinin aklı onunla o kadar meşgul olur, uyumayı beklerseniz kendinizi çok sıkarsınız, hiçuyuyamazsınız.
belki bazı şeyleri kendi haline bırakmak bu yüzden daha iyidir. kitaplarda görürüz, "bir işaret" beklerler, bir yerden ayrılmak veya harekete geçmek için. ama o işaretin geleceğinden emin olamayız, o yüzden en kötü bekleme şekli beklediğimiz şeyin ne zaman olacağını, ne olduğunu falan bilmemek, üstüne üstlük olup olmayacağını bile bilememektir. * etrafınızdakileri bekletmemeye çalışın.
ayrıca doğru zamanda doğru süre boyunca beklemenin hayati önem taşıyabileceğini gösteren bir film için (bkz: braveheart)****
el intizar, eşeddü mine'n-nâr (beklemek ateşten şiddetlidir) denilmiştir ki, bu ruh kemirici fiilin her asırda benzer şekilde yaşandığının, algılandığının delilidir. ayrıca sabretmekle beklemenin arasının iyice açılması gerekmektedir. çok defa beklediğimizi sandığımız durumlarda sabrediyoruzdur ve ne yazık ki çok defa sabrettiğimizi sandığımız durumlarda bekliyoruzdur.
beklenen şeye göre değişen eylem...
kimi zaman sevdiceğin yolunu gözleyip gelmesini beklersiniz kimi zaman beklediğiniz sadece anlık bir mutlu olma isteği ya da ufak bir umuttur bir şeylere karşı..ne beklediğini bilmeden sürekli beklemek ya da beklenen şeyin gerçekleşmeyeceğini bile bile beklemek gibi versiyonları vardır ki düşman başına denmelidir..
gözler önünde işte
gittikçe arınıyorum kendimden
her giden güzelleşir
gidiyorum güzelleşmek için
unutulsun diye çirkinliklerim
gelecek birisi güzeldir
gelince güzel değil
hele gelmişse çirkin
yaşam, ölüm gelecek diye güzel
ey güzeller güzeli beklediğim
kaç saatim, kaç dakikam ya da saniyem
artık ne gelmek ne de gitmek
yaşamın en zor yanı beklemek
hiçbirimiz beklemedik doğmayı,
doğduğumuzdan beri beklediğimiz
Ölmek..
her ne kadar "karşısındakinden bir şey beklememek" gibi bir prensip mevcut dahî olsa, aslında çok da gerçekçi bir prensip değildir. kişi en yakınlarından, kankasından, sevdiceğinden.. mutlakâ bir şeyler bekler.. çünkü beklemek "bana değer verdiğini görmek istiyorum"dur.
kendisine nasıl davranılmasını istiyorsa karşısındaki herkese öyle davranan bir insanın da, beklemekte olduğu davranışı görmeye, dahası bunları beklemeye hakkı vardır. hiç olmazsa en yakınlarından.. çünkü kim ve ne olursa olsun insan düşünendir, düşünerek hareket eden/edebilendir, öyle olması îcâb eder. çünkü hiç olmazsa en yakınları arasında tanınır, bilinir..
beklemeye hakkı olmak, beklemek gerektiğini göstermez. ama beklememek gerektiğini de göstermez. işte bu noktada insânî ilişkiler içerisinde nasıl bir vaziyete sâhip olunduğu çok rahat anlaşılabilir.
beklemek hayatın büyük bir bölümünü kapsayan kimi zaman sıkıcı kimi zaman heycan verici, sabırsızlıklara boğan bir çok duyguda da olduğu gibi kalbinizi yerinden çıkacakmış gibi atmasına neden olabilir. hemen hemen her an bir beklenti içinde beklemek insanlar tarafından farkında olunmadan yapılan bir olaydır. buna örnek olarak ders için öğretmeni beklemek, bir buluşma için arkdaşınızı, sevgilinizi, aileden birilerini vb. gibi çeşitli şeyler verilebilir. ama beklemek öyle bir olgudur ki bazen insanı hiç beklemediği durumların içine sokabilir. tüm benliğiniz artık bu tek kelimelinen esiridir "bekle!!!" sürekli bu kelime kulaklarınızda yankılanır ve ardında da şu sözler sizi tamamen kilitler, hapseder " beklemekten başka yapacak bir şey" ve artık o geri dönüşü olmayan süreç başlar. bu olgu kişiden kişiye göre değişir çok sabırlılar bir ömür bekleyebilirken sabırsızlar bunun hemen bitmesini isterler. ama neden böyledir bu durum neyi bekleyemezler ya da sabırla ve basiretle beklerler. sonunun ne olduğunu bilmedikleri için mi ne olursa olup çabuk geçmesini isterler yoksa her şeyden emin "nasıl olsa bu böyledir" diye düşündükleri için mi bir sabırsızlık veya heycan yaşamayıp beklerler. bunun nedeni belki de hepimizin farklı olaylar karşısında farklı tepkiler ve düşüncelere sahip olmamızdan kaynaklanıyordur**. sonuç olarak öyle ya da böyle bu beklemek denilen şey neler uğruna, nelere rağmen olursa olsun eğer bunca düşünceyi ve sıkıntıyı çekmeye değer ise bir nevi mutluluk kaynağı olarak dudaktan şu sözlerin çıkmasını sağlar bunun için beklemeye değerdi öte yandan bunun tam tersi bir gelişme olmuşsa hazin ve hüsrana uğramış bir biçimde o anın getirdikleri ile şu sözler çıkar ağızdan bunca zaman bunun için bekleyeme değmezmiş sözleriyle geriye bakılmaksınız içinizde ki buruklukla ve hüzünle kısa bir zaman bunun mahkumu olup sonrasında da boşuna ama olması, yaşanması gereken bir çaba olduğunu söyleyip* yolunuza devam edersiniz.
'beklenen zaman hep geç kalır' demiş büyük üstad oktay rıfat.dikkatli olmak lazım.malumunuz ekilmek hoş bişey deyil...kaldı ki beklerken ne kadar beklediğini ve yeterli süreyi de geçtiğini bilmeyen insanlar tanıyorum.bu da beklemenin insanda bağımlılık haline gelmiş versiyonu olmalı...
beklerim ben sorun değil. hayatım birilerini ya da bir şeyleri beklemekle geçti zaten.
belki de ayrıntıya fazla takılıyorumdur.
ne bilim belki de hiç beklememem gerekiyordu.
ama hep "bekleyeyim bakalım ne olacak?" dedim.
"belke iru, emin ol ki iyi bir şeyler olacak!"
biliyorum hep iyi şeyler olur.
ya da biz en azından hep iyi şeyler olsun diye bekleriz.
ama ne zaman çok beklesek, işte o zaman hiç iyi şeyler olmaz.
evet kimi zaman iyi şeyler de oldu.
olmadı değil.
ama hepsi onu beklediğimizden kısa sürdü.
peki ya şimdi ben, ilk defa şimdi, bu gece, daha on dakika bile tutmayan bu kısa zaman diliminde..
.. henüz adının tek bir harfinin ne olduğunu bile tahmin edemediğim birini niye bekleyeyim ki?
bir anlamı var mı?
aslında yok.
bugüne kadar hiçbirinin olmadığı gibi.
ama sorun değil,
ben beklerim.
beklerim...
adımların çaresizce sabitlenmesi ve gözlerin kapanmaya bile mecalinin kalmaması. söyleyecek sözlerini cebinde biriktirmek, elinde paylaşılmayı bekleyen bir külah dondurma, yenmekten tükenmiş tırnaklar, zorlanmaktan usanmış sabırlar, özlemle beklenen ayak sesi, bir çift göze hasret bakışlar, alev almadan sönen umutlar, toprağa gömüp yeşermesini beklediğin hayallerin, bir çırpıda terkedilen benliğin... ya da diğer adıyla beklemek...
şimdilik bunun edebi yönünü yazamayacak kadar zayıfım.
not beklemek vardır efendim bir de. sınav sonuçları okunacağı zaman şöyle diyaloglar olur:
h: 156?
a: benim!
h: kaç bekliyorsun?
a: ıı şey.. valla... 80-90 arası.
h: 95. keh keh aferrin. 209?
b: burdayım hocam!
h: sen kaç bekliyorsun?
b: benim de o civarda olması la..
h: 70...
b: peki.
gibi diyaloglar olur. eğer 90 beklerken 30 veya 30 beklerken 90 almamışsanız az puan farkları önemsenmeyecektir. bazen de tıpatıp tutturanlar olur, bunu yapmak cevap anahtarının incelenebildiği sınavlarda mümkün olmaktadır.
saçma sapan bir sorudur, tahmin etmek falan, oyun mu oynuyoruz burda?? adamın orda diploma notu belli olacak, aobp si belli olacak, o dalga geçiyor!
-ay hocam bilmiyorum
dediğinizde de,
-aaay söyleyiver bak herkes söylüyor
der bazı hocalar.
tanım yazdıktan sonra böyle bir soru çıktığını düşünsenize.
-kaç bekliyorsun?
-3 ay içinde 2 artı oy 1 eksi oy
gibi
Bilir miyiz beklemeyi...Hani o sonsuza kadar dediğimiz.. belki de birbirimizi kandırdığımız..Hakikaten sevindrir mi o beklemenin sonu,kurulmuş senaryoların tam göbeğinde rol almak ve koşarak beklenilen zamanın hıncını almak..Gerçekten diyorum..kandırıyormuyuz yoksa birbirimizi...Sadece zamann bize vermiş oldugu avantajı kullanıp söz müü veriyoruz kendimize..Kaderi unutmuşcasına;pervasızca söz veriyoruz.....Beklemek... belki de saniyelerin yavaş gectiği,şafak sayarcasına beklediğimiz süreç.. Kavuşmasını bilmediğimiz,sadece hayattaki yan rollerden birini daha üstlenerek yaptığımız hile.kazık atmak belki de hayata... bulabilmek beklemenin sonunda beklediğini.. düşünebilmek o anı,her ayrıntısını,imkansızlıklarını atabilmek bir kenara kavuşma anını hayallerinde ; belki de senn hediyendir bekleyene....*
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.