kemeraltı

    Gâvur İzmir sıfat tamlamasına tepki olarak şehrin merkezinde bulunan çarşıya verilmiş isim. O kadar çok camii barındırıyor ki içerisinde bu yapı, ecdâdı hayırla yâd etmeden geçemiyorsunuz. Ömer Lütfi Mete'nin deyimiyle, Allahsız müslümanlığın bu denli ayyuka çıktığı böyle bir devirde yaşıyor olsak da, bu camiiler İslâm'In bir nişânesi olarak duruyor. Sadece camiileri değil, lokantaları, kahvehaneleri, envai çeşit malzemenin, giysinin satıldığı dükkanları ile Kemeraltı çok güzel bir semt. Kalabalık zamanlarında yürümek çok çok zor elbette, zira kızının çeyizini düzmekle meşgul annelerden sıyrılmak kolay değil.
    (03.03.2016 08:43)

tire

    Semih Kaplanoğlu'nun Yusuf üçlemesi 'nin hikâye kronolojisi açısından üçüncü, film kronolojisi açısından ilk filmi olan Yumurta'ya ev sahipliği yapan ilçe. Filmi izlerken Tire'ye gitme hissiyâtı şöyle dursun, içimde en ufak bir merak bile oluşmamıştı ki bunun sebebi, Kaplanoğlu'nun Tire'nin tarihi dokusundan ziyade, hikâyeye önem vermiş olması. Filmde bu kadar sıradan duran bu ilçeyi gezmeye kalktığınızda ne yapacağınızı şaşırıyorsunuz. Her yerde camii, bedesten, medrese vb. yapılar var ve muazzam şehircilik planımız sayesinde, bu güzellikler modern şehrin aralarında -eğer hâlâ yıkılmamışsa- keşfedilmeyi bekliyor. Birkaç yüz yıl önceki Tire, günümüz Tire'sinden çok daha büyük ve dönemine göre önemli bir merkez olduğu için, şehrin tarihi dokusu muazzam. Aynı zamanda kendisine has bir dokumacılık zanaatına da sahip bu ilçe eğer Birgi gibi koruma altına alınırsa, tarihi doku ortaya çıkarılıp muhafaza edilebilir. Dersaadet'te bin yıllık Arap Camii'nin Karaköy'de kimse görmesin diye hırdavatçıların arkasına gizlendiği bir Türkiye'de, Tire için böyle bir çıkış yolu fazlasıyla naif ama ne yapalım, umut da bizim ekmeğimiz.
    (03.03.2016 08:32)

birgi

    Bu güzel kasabadan otuz yaşında haberdâr olmuş olmak ayıpların en büyüğü olsa gerek. Birgi İzmir'e 1 saat 15 dakika uzaklıkta Bozdağ'ın yamacında kurulmuş küçük bir Anadolu kasabası. Her köşesi tarih kokan, sıcak mı sıcak, şirin mi şirin Birgi'de kocaman bir tarihin yattığını farkedince ürperiyor insan. Balıkesirli olmasına rağmen adını bu beldeden İmam Birgivî'nin, tasavvufta yer bulmuş tehlikeli görüşleri eleştirdiği kitabı Tarikat-ı Muhammediyye günümüze hâlâ ışık tutmaya devam etmektedir. Kabir ziyaretlerinde aşırıya kaçan ve -Allah korusun- şirke düşen insanları uyardığı Ziyaret'ül Kubûr isimli bir kitap kaleme almış olmasına rağmen, kabrinin bulunduğu mezarlıkta türlü türlü hurafelerle İslâm dışı hâl üzere olan insanları görünce ister istemez üzülüyorsunuz ve Asr sûresi'ni hatırlıyorsunuz: "Muhakkak insan hüsrândadır".
    (03.03.2016 08:00)

bir garip vampir

    Vakti zamanında * LEVEL dergisi henüz Oyungezer olmamışken, yani Sinan Akkol, Tuğbek Ölek ve Serpil Ulutürk ayrılmamışken, derginin forumlarında takılırdım. İlginç bir forum ortamı vardı, bir oyun platformundan beklenmeyecek kalitede muhabbetler olurdu, hatta bazen ne kadar cahilim ben yahu derdim. Bu cehaletimi bana anımsatan "vampir" rumuzlu bir yazar vardı. Her yazısı Beowolf gibi upuzun ve dopdolu olur, her konuda bilgisini mütevazılığa kaçmadan ortaya dökerdi. Dini konularda tartışırdı *, edebi konularda tartışırdı, sinema konusunda eline su dökülmezdi. Hatta hiç unutmam bir keresinde herkes aylık data kullanımını paylaşıyordu, kendi data kullanımı o yıllarda 30-40 gb gibi uçuk rakamlardı. Ukala biri miydi, belki de. Bir keresinde filmlerden fotoğraf paylaşarak hangi film olduğunu bulma oyununu oynuyorduk. The Exorcist'ten bir sahne paylaşmıştım ve cevabı fotoğrafı paylaşmamın onuncu saniyesinde falan bilmiş ve üstüne üstlük bir de filmin çok kolay olduğunu söyleyerek beni ezmişti. Zannediyorum kendisi o zamanlar İtalyan yeni gerçekçi sinemanın ücra köşelerinden filmler soruyor olsa gerekti. Her neyse, ben sonra üniversiteye gittim, mastır yaptım, doktoramı bitireceğim ancak yıllardır içimi kemiren o soruya hala cevap bulamadım. Kimdi bu vampir? Hala aynı performansı devam ettiriyorsa düşünce gücüyle bir şeyleri hareket ettirebiliyordur bugün diye düşünüyorum. Şaka bir yana arada takip ettiğim bir blog adresi vardı: http://birgaripvampir.blogspot.com/ bayadır yazı yazmamış oraya, ancak bir de youtube kanalı var, yani hala aktif ve yukarıda saydıklarıma bir de musıki dahilmiş: (https://www.youtube.com/user/birgaripvampir/feed) Eğer içinizde bu arkadaşı bilen tanıyan varsa lütfen beni bu düşüncelerden kurtarsın. Fuat Avni mi, Bir garip vampir mi, hangisinin kim olduğunu bilmek istersin deseler, Fuat Avni gitsin kumda oynasın derim o derece. Gizemli olmanın bu denli etkili olduğunu hiç düşünmezdim.

    Evet bu kadar abarttıktan sonra içimi dökmüş oldum. Tarihe not düşülsün. *
    (14.06.2015 08:00)

drizzt do'urden

    Do'urden'lerin Drizzt. R.A. Salvatore'nin Kara Elf Üçlemesi ile bizlere tanıttığı karakter. Kara elflerin yer altındaki karanlık dünyasında dünyaya gelir ancak asla kendi cinsinin akıl almaz güce tapan, anlamsız ve acımasız savaşlarla dolu dünyasını onaylamaz. Bundan dolayı anayurdundan ayrılması gerekir. Silah olarak iki pala (scimitar) kullanır ve çok genç yaşında efsane bir dövüşçü olmuştur. Baldur's Gate 2: Shadows of Amn isimli oyunda da, diyarın unutulmaz diyarlar * olması hasebiyle kendisiyle karşılaştığımız küçük bir bölüm vardır. Tam hatırlamamakla birlikte "iyi" bir karakterle oynandığında kendisi karşımıza çıkmakta ve bize yardım etmektedir.


    (14.06.2015 07:00)

robert anthony salvatore

    Drizzt Do'urden efsanesinin babası, fantezi türünün aranan yazarıdır. Mühendislik eğitimini edebiyata duyduğu ilgi yüzünden yarıda bırakıp gazetecilik okumuştur. Kitaplarında tasvirlerinin yanı sıra savaşları detaylı anlatması önemli özelliklerindendir. Drizzt'in scimitar hareketleri saniye saniye anlatılır sahneyi gözünüzde canlandırabilirsiniz.
    (14.06.2015 07:00)

oğuz atay

    Kafası karışık bir âdem. Zaman zaman içinde bulunduğum buhranların benzerini yaşadığını düşünüyorum. Böyle zamanlarda Tutunamayanlar daha bir anlamlı geliyor bana. Post modern edebiyat ya da adına her ne deniyorsa çok sevmem aslında. Lakin Oğuz Atay bu "türün" gerçekten hakkını vermiş bana önargılarımı bir nebze yıktırmamı sağlamıştır. Aylak Adam'ı henüz okumadım ancak ondan da böyle bir etki beklediğim söylenebilir.
    (14.06.2015 07:36)

osman atasoy

    Ünlü Türk denizcisi. Uzaklar isimli 8.5 metrelik teknesiyle eşi Zuhal Atasoy ile dünyayı turlayan adam. Yolculukları sırasında Yeni Zelanda yakınlarında bir kızları da olmuştur. En çok özendiğim denizcilerdendir. Uzaklar isimli tekne, yeni nesil denizcilere cesaret vermesi için İstanbul Beşiktaş'taki Deniz Müzesi'ne hibe edilmiştir. Sonra askerlerin bir şekilde tekneden kurtulmak(!) istemeleri yüzünden Rahmi Koç müzesine nakledilmiştir. Rahmi Koç'la yaşadığı sinir bozucu olayları aşağıda paylaştığım röportajında anlatmıştır:

    http://www.zaman.com.tr/roportaj_bir-vefasizlik-hikayesi-uzaklar-askeri-muzeden-uzaklastirildi_435995.html

    Edit: Vira Bismillah diye tanım girmek de güzel bir hissiyat oluşturdu bende *
    (13.06.2015 07:00)

nurhan atasoy

gentoo

    Zor bir linux distrosu. Anlaması, kavraması bir nevi işkence ancak bir kere yol alındı mı tadından yenmiyor. Gentoo şu an benim için çok lüks olduğu için Gentoo altyapısı kullanan Sabayon distrosunu kullanıyorum ancak vakit sorunumu hallettikten sonra kendisiyle teşrik-i mesaimi artırmayı düşünüyorum. Eskiden Ms-Dos kullanırdık, kendi işimizi kendimiz görürdük, sonra Windows çıktı biz de tembelleştik. Gentoo ve Sabayon'da zorlandığımı görünce üniversite yıllarımda Linux'a geçmediğime çok pişman oldum . Pasım gitsin diye çok vakit harcadım ama değdiğini düşünüyorum.
    (13.05.2015 01:00)

ak troller

    Gezi parkı sonrası oluşan hengâmede kendilerine sosyal medyada yer açmayı başaran siyaseten etkili grup.

    Gezi Parkı sürecinde tomanın üzerinden geçtiği adam konulu bir fotoğraf paylaşıldı *. Fotoğrafta sırt ve bel kısmında on kadar derin kesik olan ve tomanın üzerinden geçtiği iddia edilen bir adamdı fotoğraftaki. Onbinlerce kez paylaşıldı farklı hesaplar tarafından bu resim. Benim gibi Gezi sürecine muhtelif sebeplerden ötürü temelden * karşı olan birini bile isyan ettiren, bu kadar olmaz dedirten fotoğraf ahlaksız bir senaryonun parçası idi tabii ki. Bu gibi pek çok fotoğraf paylaşıldı ve ilk günlerde "isyan"a dönüştü gezi parkı protestoları. Amacına ulaştı bu dezenformasyon, yüzbinlerce insan sokağa döküldü, 24 saat daha direnirsek AB kararıyla hükümet düşecek vesaire gibi hezeyanlarla bu protestolar açıkça hükümeti devirmeye doğru gidiyordu. Başarılı olabilirdi, olamadı. Ama o dönemlerde Ak Parti'nin internetle arası iyi olan küçük bir kesimi, bu internetin ve sosyal medyanın önemini kavradı. Bir anda evinde insanlar aksi bir tepki oluşturma arayışına girdiler veya daha tecrübeli sosyal medya hesaplarına destek verdiler. Esat Ç., rkopar (hatta bir aralar kendisi Vampircik'te başka bir rumuzla ortalığı karıştırırdı, sonra gitti İnci Sözlük'ü kurdu adam =)) gibi trol diye tabir edilen hesaplar Gezi'den sonra bu hesaplarla aktif olarak siyasete katıldılar. Bu iş için para aldıklarına veya almadıklarına dair en ufak bir bilgim yok, ancak kendileri bu paraları almadığını söylüyorlar ve büyük oranda doğru olduğunu düşünüyorum. Para alsalar çok umrumda olur mu? İşin aslı olmaz zira bir parti için yeterince büyük bir boşluğu dolduruyorlar aynı diğer partilerin trollerinde olduğu gibi. Eğri oturup doğru düşündüğüm zaman, Gezi Parkı güzellemesi yapan trollerden daha az yalan söylediklerini müşahede ediyorum ve arada gülmek için profillerine girip ne yazdıklarına bakıyorum. Kimisini onaylamasam da genel olarak diğer muhalif hesaplardan farkı olmamasına rağmen "aşağılık" bir iş yaptığını düşünmüyorum. Hatta Gezi Parkı sürecinde kendi gerçek adlarıyla bu trollerden yüz kat daha zararlı ve manipülatif olan insanlar gördü bu gözler. Göz görüyor da, bakan farklı olunca yorum da farklı oluyor, bu da benim yorumum kendilerine *

    Gezi dezenformasyonları ile ilgili *: http://www.bursaport.com/haber/medya/sosyal-medya/sosyal-medyada-gezi-parkiyla-ilgili-17-yalan-38657.html
    (13.05.2015 01:09)

ekşi sözlük

    Toplumun belli bir eğitim seviyesi üzerindeki kokuşmuş yapısını yansıtan en önemli mecralardan birisidir. İçlerinden çıktıkları toplumdan iğrenen, fırsatını bulsa onları böcek gibi ezecek bir çoğunluğa sahiptir. Nitekim ezmektedirler de... Şimdi çok ucu açık bir eleştiri yaptıktan sonra, sözü ortada bırakmak istemiyorum ama şu kadarını söyleyeyim. Altı sene kadar yazarlık yaptıktan sonra Nisa 140:
    --- alıntı ---

    "O, size Kitap'da 'Allah'ın ayetlerinin inkar edildiğini ve alaya alındığını işittiğinizde, başka bir söze geçmedikçe, onlarla bir arada oturmayın, yoksa siz de onlar gibi olursunuz' diye indirdi. Doğrusu Allah münafıkları ve kafirlerin hepsini cehennemde toplayacaktır."

    --- alıntı ---

    ve En'am 68:

    --- alıntı ---

    "Ayetlerimizi çekişmeye dalanları görünce, başka bir bahse geçmelerine kadar onlardan yüz çevir. Şeytan sana unutturursa hatırladıktan sonra artık zulmedenlerle beraber oturma."

    --- alıntı ---

    ayetlerinden de hareketle yazarlığımı bitirdim. Bu demek değildir ki, Ekşi'de yazmanın İslami açıdan sakıncalı olduğunu düşünüyorum. Hayır, bilakis keşke daha çok dirayetli yazarlar olsa da bu insanlara ağızlarının payını verse veya en azından madalyonun diğer tarafını gösterse amma çok iyi biliyorum ki, orada kulakları, gözleri ve kalpleri mühürlenmiş bu yazarlar en ufak bir mantıklı izahı anlamaktan uzaklar. Bunları görmezden gelip, kendi halimizde duralım dediğimde de dayanamıyorum bu pespayeliğe, insanım neticede.

    Velhasılı çok insan canlısı, über insan prototipi çizen bu nev'i yazarlar son tahlilde -mesela- ellerine fırsat geçtiği zaman linçlerin en büyüğünü yapmaktan geri kalmıyorlar. O yüzden kendisini arada bir belli konular hakkında fikir sahibi olmak için ziyaret ediyorum artık. Her fırsatta ülkenin ikiye bölündüğünü iddia eden bu güruhun, sinek gibi gördükleri bu toplumu kendileriyle aynı konumda görmekten tiksindilerini ve ülkeden defolup gitme hayalleri kurmalarını görmekten bıktım zira. Bu yapısı biraz değişirse, freedom of "hate" speech * * yerine "freedom of speech" * öncelenirse belki yine dönmek isteyebilirim.
    (21.01.2015 21:19)

diyarın ping mekanizması

    ana sayfada karşıma çıkınca, kendisinde bir keramet olduğunu düşündüğüm mekanizma.
    (30.12.2014 02:20)

vampircik sözlük

    Yeni arayüzü basit ve güzel olmuş diyar. 9. yılına doğru giderken, böyle bir değişiklik inşallah vampircik için hayırlı olur. Okuyanların olduğunu bilsek, biz de yazsak güzel olur.
    (23.11.2014 23:48)

ahmet davutoğlu

    Kıyasıya eleştirsem de, içimden bir ses bir on yıl sonra adam haklıymış diyeceğimi fısıldıyor. İnşallah * ben eleştirilerimde haksız olsam, o derinliğinden emin olamadığım stratejisinde haklı olsa.
    (06.09.2014 20:02)

sayfa: 1-2-3...-59

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.