akplilerin chp kompleksi

    nedense başlıktaki "akp" adı "ak parti" olarak değiştirilmiş birileri tarafından.
    (23.09.2008 18:29)

ak partililerin doğan medya grubuna ambargosu

    ateş olsa ancak çevresini yakacak ambargodur. akp'nin örgütlü tabanı fethullah gülen cemaatinin oluşturduğu ve sayısı 2 milyonu bulan tabandır. böyle bir ambargoyu sistemli olarak uygulayabilecek taban bunlardır; ama zaten onlar da ezelden beri zaman gazetesi alıyorlar. akp'nin geri kalan tabanının örgütlü bir seçmen kitlesinden değil, genel bir halk yığınından oluştuğunu düşünürsek kimsenin ipleyeceğini sanmıyorum. ki zaten kaç gündür azalmak yerine tepki satışlarıyla artan tirajlar da bunu gösteriyor.
    (23.09.2008 00:50)

akplilerin chp kompleksi

    sahibi tarafından akabinde "chplilerin akp kompleksi" şeklinde bir başlık gelmeyeceğini ümit ederek açılmış bir başlık ve olgu analizi.

    bugünlerde karşılaştığım her 3 akplinin üçü chp'yi "80 yıldır bu ülkeyi yönettiler, ne kazandırdılar" gibi gına getimiş bir klişeyle eleştiriyorlar. amacımın herkesten daha çok eleştirdiğim chp'yi savunmak değil, birbirlerinin söylediklerini ezberleyip eleştiri yaptığını sanan akpli kesimin tutarsızlığını ortaya koymaktır. işe önce cunhuriyet halk partisi'nin 80 sene değil, 23 sene (1923-1946) bu ülkeyi yönettiği gerçeği ile başlayalım. aslında bugün başbakan başta olmak üzere akp çevrelerinin eleştirdiği ve "düzeltiyoruz" dedikleri çarpık düzen, 1946'da demokrat parti ile başlayan ve tamamen günü kurtarmaya yönelik politikalar üreten sağ partilerin ürünüdür. menderes, demirel, özal, çiller, yılmaz, erbakan gibi siyaset tarihine damgasını vurmuş liderlerdir bugün bozuk çarkın sorumluları (arada çok kısa süre iktidarda kalan ecevit'i saymaya gerek var mı bilmiyorum)

    atatürk'ün cumhuriyetle beraber ortaya koyduğu bütünsel kalkınma modelinde fabrikalarla eğitim, üretimle felsefe, ekonomiyle aydınlanma birlikte ele alınıyordu. bu modelin tutması için en azından yarım yüzyıl geçmesi gerekirken 1946 yılından sonra yol, baraj, fabrika temelli bir arap-ortadoğu tarzı kalkınma modeli benimsendi. büyük bir projenin ürünü olan halk evleri ve köy enstitüleri kapatıldı. uzatmak istersem sonu gelmez. ama illa ki chp'yi eleştirmek isteyen varsa bunun için birçok mantıklı gerekçe üretebilir: mesela sosyal politikalar üretemediği, halkla bütünleşemediği için eleştirebilrsiniz, ama sırf muhalefetine tahammül edemediğiniz için de temelsiz yergiler ortaya atmak, sizi komik duruma düşürür.
    (23.09.2008 00:45)

bülent arınç

    yeri gelince beyefendi tavırları takınan kibarlık müsveddesi. ama müsvedde olmak sadece arınç'a değil, birçok akpliye mahsus maateessüf. bir vatandaşın hiç de saygısızca olmayan şikayetini "sen akpli olamazsın" ve tv karşısındaki bizleri bile korkutan "otur yerine!" naralarıyla cevaplayarak aslında şikayet ettmenin, tepki göstermenin sadece chplilere mahsus olduğu düşüncesini ortaya koymuştur. öyle ya bir akpli asla hükümetini eleştirmez, çünkü hükümet yanlış yapmaz, ortada bir yanlış varsa bu, onu yanlış algılayan kişinin ahmaklığından ve chpliliğinden kaynaklanır.

    peki bir insan itaat kültürüyle yetişmiş arınç gibi, erdoğan gibi en ufak eleştiriyi dahi terbiyesizlik ve saygısızlık olarak algılayan politikacıları kızdırmadan tepkisini nasıl dile getirir. benim bir önerim var bu konuda: "efendimiz, kulunuz olarak arz-ı hürmet ettikten sonra, muhtemelen kendi eşekliğimden kaynaklanan bir pürüzü yüce şahsınıza intikal ettirmek niyetindeyim. sizin ülkeyi ve bizim gibi et kafalıları bütün adam etme çabalarınıza rağmen tamamen bizden kaynaklı bir sorun var. ürünümüz satılmıyor. gıda sıkıntısı çekiyoruz. şüphesiz, bu bizim ticareti bilmemeizden kaynaklanıyor. ama kapınıza yüz sürdük, ayağınıza paspas olduk, biz ettik siz etmeyin."
    (23.09.2008 00:26)

başbakan erdoğan dan demokrat lider yaratma hayali

    bir zaman önce şimdilerde cihat ilan ettiği doğan medya grubunun bazı yazarları başta olmak üzere islamcı, liberal ve demokrat kesimin ab reformlarına da güvenerek gerçekleşmesini safça bekledikleri düş. halbuki hafızaları biraz iyi olsa ve her "değiştik" diyenin lafına inanmayacak kadar siyaset kavramını anlamış olsalardı şüphesiz böyle bir beklenti içerisine girmeyeceklerdi. aslında "laiklik benim halkımın karnını doyurmadı" diyerek laiklik kavramından ekonomik bir mana üretmek gibi filozofça düşünceleri bir yana, yetiştiği gelenek içerisinde ileride bir gün mutlaka cumhuriyet ve onun getirdiği değerlerle hesaplaşma ülküsü olduğunu unutan bu kesim, şimdi dehşet ve hayretle başbakana ne olduğunu anlamaya çalışıyor, bir de eleştiriyorlar basına karşı tutumunu.

    bugünkü konuşmasını dikkatle dinledim, acaba aydın doğan hakkında açıklayacakları nelerdi diye. ama konuşma boyunca hiçbir belgeye dayandıramadığı seka'daki kağıt kaçakçılığı iddiasından başka hiçbir açığını yakalayamamış göründü. hilton'la ilgili talebi de inkar etmemişti doğan ve devletten herhangi bir konuda talepte bulunmanın suç olmadığını başbakan da çok iyi biliyordu. peki o zaman neden bu kadar yüklenmişti bu medya grubuna? neden öfkeli tehditler savurmuştu? mesele kağıt kaçakçılığı meselesi miydi? bu konuyu kendi haline bırakıyorum.

    inanıyorum ki recep tayyip erdoğan yanlış zamanda yaşıyor. eğer ikinci dünya savaşı yıllarında türkiye'nin başında olsaydı faşizmin tavan yaptığı konjonktürün de katkısıyla çağdaşı olan bazı liderler gibi diktatörlüğü eline alabilirdi. ama her üç cümlede "benim milletim", "demokrasi", "halka hesap verecekler" gibi teranelerine iman etmiş yandaşları onu bir halk kahramanı, demokrasi mücahidi olarak görmeye devam edeceklerdir. hepsini seviyorum.
    (13.09.2008 16:00)

recep tayyip erdoğan ve aydın doğan savaşı

    devletlü başbakanımızın idolünün II. abdülhamit olduğunu gösteren hadisedir. ergenekon davası sürecinde kendini yırtarcasına haberleri manşete taşıyan medya organları, deniz feneri davasında kendilerini sağır etmişken bu davayı gündeme getiren bir medya grubuna saldırmasıı başka şekilde açıklanamaz. halbuki ortada bir yargı süreci ve iddialar var, basının da bunlardan bahsetmesi gayet tabiidir. ama olmaaaz, keşanlı tayyip destanı'nda öyle muhalif hareket çekmeler falan cezasız kalmaz.

    ben başbakan'ın her zamanki sokak kabadıyısı ağzıyla "yakarım uleeeyyn!" tarzı söylemlerine yanmıyorum, çünkü onun kim olduğunu çok iyi biliyorum ve şaşırmıyorum, beni kahreden nokta, bu sürtüşme sürecinde ona oy veren kesim başta olmak üzere birçok kimsenin "gördün mü, adam aydın doğan'a da kafa tuttu" tarzı merkez medya patronlarıyla savaşanı kahraman ilan etme hastalığıdır. kimse "yahu dur bakalım, adamın yolsuzluk davasında adı geçiyor" demeyecek, herkes "gördün mü bak, doğan'ı da hizaya soktu" diyecek.

    evet, zat-ı âlileri II. abdülhamitleşme çabası içerisinde. iktidarı süresince olduğu gibi yine kendine muhalif basına ve kalemlere tehdit dolu söylemler yönelltiyor. ama her abdülhamit'in olduğu yerde üç beş jöntürk de vardır ve gün gelir baskı üstüne kurulu saltanatlar yıkılır, doğrular egemen olur.

    not: tayyip erdoğan'ı ne kadar seviyorsam aydın doğan'ı da o kadar seviyorum. ama ergenekon davasını manşetlere ve diyara taşıyan havariler, umarım aynı hassasiyeti deniz feneri davasında da gösterirler.
    (07.09.2008 17:17)

recep tayyip erdoğan

    aydın doğan'a ve grubuna:" hafta içi doğruları yazmazsa hafta sonu hesaplaşırız" demesinden vodafon'un hafta sonu tarifesine geçtiğini öğrenmiş bulunmaktayız.
    (07.09.2008 17:03)

gülhan ın galaksi rehberi

    sunucusunun jenerikte ve program içinde salakça hareketlerle şeker kız candy moduna girmeye çalıştığı program.
    (28.08.2008 17:05)

harf inkılabının götürdükleri

masumiyet müzesi

    nihayet iletişim yayınları tarafından 28 ağustos'ta çıkacağı açıklanmış, 592 sayfadan oluşan tuğla gibi kitaptır. daha ayrıntılı söylemek gerekirse 592 sayfa, 3071 paragraf, 140366 kelimeden oluşuyor. tam manası ile bir aşk romanıymış, ama anladığım kadarıyla aşk romanı adı altında türkiye'de burjuva sınıfının yükselmesi meselesi de işlenecek. her orhan pamuk kitabının en az iki defa okunması gerçeğinden yola çıkarsak en az 20 günümü bağlamış kitaptır. sitesi de açılmış bu arada:

    http://www.masumiyetmuzesi.com
    (25.08.2008 16:05)

samanyolu tv

    geçen çok sevdiğim rahmetli kemal sunal'ın "kılıbık kâmil" filmine rastladım bu kanalda, rastlamaz olaydım. can sıkıntısının da etksyle 237. defa izleyeyim dedim, demez olaydım. filmdeki bütün argo sözler, dikkat edin küfür demiyorum, sansürlenmiş. mesela karakoldaki sahnede komiser "anarşik bir olay mı" deyince kamil, "hayır idrarik bir olay" diyor, tabi bunu daha önce izlediğimden biliyorum, çünkü bu kanal "idrarik" sözcüğünü edebe aykırı bulduğu için kesmiş o kısmı. neyse bunu geçtim, başka bir sahnede adamlar sokağın ortasına ayakta işiyor, işiyor dedimse sadece sırtları görülüyor, arkadan çekilmiş yani. ama baktım bu sahneyi makaslamışlar. sinir katsayım iyice yükselince kapattım hemen. arkadaş, madem bu kadar tutucu ve güya ahlaki değerlere saygılı bir kanalsın, seyirci kitleni düşünerek yayın yapmak istiyorsun, o zaman yayınlama bu filmleri. kötülerin cezalandırılıp, iyilerin gökten yardım gördüğü sırlar dünyası'ydı ve bilmem kaçıncı boyuttu onları yayınla. makasladığın kısımlar filmin en can alıcı yerleri, o filmi ilk kez izleyen birileri senin kestiğin yeri bilmiyorsa hiçbir halt anlamayacaktır.

    ha bir de dün akşam haberlerde kaza geçirip hayatını kaybetmiş fem dersanesinin öğretmenine rahmet, yakınlarına baş sağlığı diliyordu. iyi de vefat eden bu kişinin fem dersanesinde öğretmenlik yapmasının altını çizmenin gereği ne? siz cemaate mi, ülkeye mi yayın yapıyorsunuz. velhasıl her açtığımda tiksinmeme neden olacak bir şeyle karşılaşıyorum.
    (23.08.2008 16:11)

allah ın necmettin erbakan ı affetmesi

    o tarafta işler cemaat dayanışması ile yürümediği için pek mümkün olmayacak hadisedir.
    (21.08.2008 23:19)

abdullah gül ün necmettin erbakan ı affetmesi

    olayın cumhurbaşkanı yetkisi dahilinde olduğunu söyleyenlere iki sorum olacak:
    1- ergenekon davasındaki iş adamı * suçu ispatlanmadığı halde hapiste akciğer kanseri gibi çok ağır bir hastalıktan eriyip bitti. hastaneye geldiğinde komadaydı ve nitekim öldü. peki cumhurbaşkanı erbakan'a kıyasla çok daha ağır durumda olan bu adamı neden affetmedi?

    2- 20 sene sonra abduullah öcalan iyice ihtiyarlayıp ağır bir hastalığa yakalanırsa ve o zamanın cumhurbaşkanı yaşlı ve hasta olduğu ggerekçesiyle affederse yine cumhurbaşkanının takdir hakkını kullandığını söyleyebilecek misiniz?

    (bu soruların cevabını kendi kendinize verebiliyorsanız sorun yoktur)
    (21.08.2008 20:03)

olgunlaşmak

    toyluğun verdiği saflıkla herkesin neden normal karşıladığı anlaşılmayan yanışları hayatın bir parçası saymak, haksızlıklara isyan etmekten vazgeçmek, yeri gelince yalan konuşmanın da mübah olduğunu öğrenmek ve daha az hayal edip daha çok acı çekmektir.
    (20.08.2008 23:12)

the sound and the fury

    "quentin, sana bütün umutların ve özlemlerin mezarını veriyorum demişti; o daha çok insan yaşantılarının saçmalığına varman için acıta acıta kullanılmaya elverişlidir, böylece senin kişisel ihtiyaçlarını babanın ve onun da babasının ihtiyaçlarını karşıladığından daha çok karşılayamayacaktır. bu saati sana zamanı hatırlayasın diye değil ara sıra onu bir an unutasın ve soluğunun hepsini onu elde etmek için harcamayasın diye veriyorum. çünkü şimdiye kadar hiçbir savaş kazanılmamıştır demişti. dahası savaşılmamıştır bile. savaş alanı, insanların delilikleri ile umutsuzluklarını ortaya çıkarır ve zafer felsefecilerle budalaların hayalidir."

    günahkar insanlar vardır bu kitapta, fedakar insanlar, öfkeli insanlar, aptal insanlar... ama hiçbirisi derinlere kök salmış bir trajedinin parçası olmaktan kurtulamazlar. benjamin'in çığlığı ve jason'ın öfkesinde kendisini bulan sarsıcı bir başyapıt.*
    (20.08.2008 00:58)

sayfa: 1-2-3-4-5...-17

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.