birinci koyun savaşı

    bir kibris gazisi'nin hatiralarindan:

    kibris baris harekati'nin ortasinda bir zamanda, turk ve rum kuvvetleri karsi karsiya gelirler. her iki taraf da siper icinde birbirini kollamaktadir. birden iki taraf arasina bir koyun surusu girer. savas hali, bizim askerlerde hafif erzak sikintisi vardir. hikaye hemen hemen soyledir; komutanlardan biri konusur:

    - bu suru mutlaka bizim olmali. ne yapip edip ele gecirmeliyiz; rumlara yar olmamali.

    cengaver birkac asker atilir:

    - komutanim; biz suruye surunerek yaklasir ve dusmana gorunmeden suruyu korkutarak bizim siperlere dogru kacmasini saglariz.

    komutan tamam der ve turk askerleri suruye surunerek yaklasmaya baslarlar. o anda mucizevi bir olay olur. rum askeri, kendi siperlerini birakarak kacmaya baslar. bizim askerler saskinlik icinde olayi izlerken daha sonra olay ortaya cikacaktir. soyle ki:

    rum askerler, turklerin suruye sinsice yaklasmasini bir savas hilesi zannetmisler ve o anda ne yapacaklarini bilemediklerinden kacmaya baslamislardir. turk tarafi ise bir tasla iki kus vurmustur; hem koyun surusunu hem de dusman siperini ele gecirmistir.

    nukteyi seven gazimizin ifadesine gore bu olay, tarihe "birinci koyun savasi" seklinde gececek niteliktedir.

    (11.07.2007 19:55)

lades

    bir tur zihin ya da hafiza oyunu. genelde tavugun -v- seklindeki gogus kemigi kirilarak oyuna baslanir. oyunun amaci, karsindakine herhangi bir maddeyi elden vermektir. karsindaki o maddeyi alirken "aklimda," demelidir. aksi halde oyunu kaybeder.

    eger 2 yetiskin arasinda degil de yetiskin ve cocuk arasinda oynaniyorsa, cocugu kandiran yetiskin, 'sayilmaz," diyerek cocuga bir hak daha verir. bu da toplumumuzun ayri bir rengidir.
    (11.07.2007 10:02)

lüzumsuzsa söndürünüz

    askerde daha cok emir kipiyle biten cumle. soyle ki: "luzumsuzsa sondur!"
    (11.07.2007 00:53)

türkiye de binicilik

    kucuk bir ilave... turkiye'nin en onemli kosularindan biri gazi kosusu... 1927'den beri senede 1 kez yapilmakta olup, her at 1 kere katilabiliyor ve 3 yasinda olmak zorunda.

    heyecani buyuk oldugu kadar gerek at sahibine, gerekse bahis oynayana kazandirdigi da buyuk.
    (11.07.2007 00:52)

mahalle kültürü

    polis teskilatinin var olmadigi donemlerde, osmanli kulturu icin konusuyorum, dogal bir surec neticesinde halk tarafindan olusturulmus kultur. gunumuzde, suc isleyen birinin cezasini mahalleli verir lafi, ta eski devirlerden gelir. ve hatta bir evde zina olmasi durumunda, mahallelinin o eve baskin vermesi ve bazi durumlarda suclulari linc etmesi de, yerel otorite boslugunun (polis, bekci vs teskilati) olmadigi devirlerden kalmadir.

    yine ev icinde kavga ederken, konuya komsuya rezil olmak kavrami, o devirlerden kalmadir. peki sebep nedir derseniz; mahallenin kendi homojen yapisi icinde bir nevi aile olmasi seklinde aciklayabiliriz. soyle ki:

    osmanli'da sermaye birikimi yasak oldugundan (batidaki serbestiyet sermaye sahibinin kendi meslegi uzerine diledigi kadar yatirim yapabilmesine olanak saglarken 'siniflarin dogmasi', dogudaki limit 'yasak degil', para sahiplerini vakif imaret vs gibi hayir islerine yoneltmistir... bkz. gedik) varliklisi varliksizi ayni mahallede oturur. mahallenin fakiri, varlikli aileler tarafindan giydirilir, ihtiyaci olan gencler okutulur, sunnet ettirilir, meslek sahibi edilir vs. iste bu aile yapisi icinde mahalleli cocuklar, oz babasi olmamasina ragmen komsularindan birisinin babasina, yine baba diye hitap ederler; ayni sekilde yasi daha buyuk olana dede, nine, teyze vs seklinde... birinin babasi, tum mahallenin babasidir, dedesi de tum mahallenin dedesi... bugun yolda yururken gordugumuz yabanci bir teyzeye farz-i misal saat sorarken "teyze saatiniz kac?" diye hitap etmemiz de eski mahalle kulturunden gelir. yoksa baskabir kulturde, atiyorum kafadan ingiltere'de "aunt; what's the time" gibilerinden bir cumle duymaniz, pek olasi degildir.

    cenaze merasimleri de aile izlerini tasir. bir tabutun tasinmasi sirasinda sadece vefat edenin ailesi tasimaz tabutu. butun mahalleli birkac saniye de olsa, tabuta omuz vermek ister. bir nevi son vazife hissidir. yukarida konuya komsuya rezil olmak dedik ya... gurultu yapmamak da bir mahalle kulturudur... gurultu yapmak icin sadece kavga etmek gerekmez. birisi gurultu ettiginde, mahallenin buyugu pencere kapi onune cikarak, gurultu yapanlari uyarir... gurultu sokakta degil de ev icinde yapiliyorsa, ev sahipleri ertesi gun mahalle sakinlerinden ozur diler.

    antr parantez, goruldugu gibi hukukun olmadigi yerlerde, kanunu halkin bizzat kendisi yapabilir. elbette ince bir cizgi var. halk ananelerinden uzaklasirsa, paranin esiri olursa, durum tam tersine donebilir. bu durumda hukukun olmadigi yerde kanunu mafya bizzat kendisi yapar; tipki gunumuz turkiye'si gibi.

    konumuza donecek olursak, toplum basarisi, cekirdek egitimden geciyor. burada da aile cok onemli. ananelerine bagli bir toplumun karsisinda tum dunya birlesse duramaz. bunun en acik ornegi japonya'dir... herkes japon ekonomisinin gelisiminin, ii. dunya savasi'ndan sonra ordusu olmamasina baglar. kismen dogru olsa da japon aile sisteminin yapisini inkar edemeyiz. japon insaninin yaptigi tasarruf, japonya tarafindan dunyaya kredi olarak verilmis ve finans zengini olan japonya, bu kaynagi bilime ve sanayiye (japonya kobi temelli bir ekonomidir) ayirabilmistir.

    osmanli'nin mahalle kulturu maalesef cumhuriyetin ilk yillarina kadar sirayet edebildi... ozellikle cok partili siyasi hayatin ulkemiz insaninin kalbine soktugu vahsi kapitalizm duygusu, bireyciligi on plana cikardi... komsular birbirini bicaklar oldu... vs vs vs...

    ustat ilber ortayli'nin ulkemizin gidisatinda gordugu en buyuk tehlike de aile yapisindaki bozulmadir. cok guzel bir ornek verir. der ki:

    eskiden babaanne/dede, cocuklari ve torunlariyla ayni evde otururdu. boylece ananeler, orijinal agizdan yeni nesillere aktarilirdi. gunumuzde ise modern yasam bicimi adina, genclerin en buyuk hayali yalniz yasamak. torunlar dedelerinden, ninelerinden uzak, bilgisayar basinda ve kendi dunyalarinda buyuyorlar. ve maalesef son 30 yilda ipin ucu kacmis durumda. bugun yalniz yasayan bir genc, yasi ilerlediginde cocuguna hangi ananeyi aktaracak? sadece kendi hayatindan ogrendigi birkac tecrube, o kadar... dedesinden, ninesinden haberi yok ki...

    peki aile yapisinin bozuldugu yerde mahalle kulturu kalir mi? mahalle kulturunun bozuldugu yerde sehir kulturu kalir mi? sehir kulturunun bozuldugu yerde kultur kalir mi? cevap verelim, kalmaz...
    (11.07.2007 00:44)

kleopatra adası

    dunyada tek oldugundan, kumlarinin bir avuc bile olsa ada disina cikarilmasi yasak olan ada...
    (10.07.2007 11:46)

sultan abdülaziz

    ii. mahmud'un oglu... ii. abdulhamid'in amcasi... kendi topraklari disindaki bir ulkeyi ziyaret eden ilk ve son (vahideddin'in sehzadeligi sirasinda yaptigi ve yaninda mustafa kemal'in de bulundugu almanya ziyaretini haric tutuyorum) osmanli padisahi... cokuse giren bir imparatorlugun padisahi olmasina ragmen, ahali tarafindan cok seviliyor. oyle ki osmanli imparatorlugu'nu eski gunlerine dondurecek padisah gozuyle bakiliyor kendisine.

    londra'ya gittiginde, kralice tarafindan crystal palace'da agirlanmistir. kendisi icin bestelenmis (luigi arditi tarafindan) "inno turco" adinda bir kasidesi vardir. londra ziyareti sirasinda 1600 kisilik koro, sultanin karsisinda bu kasideyi oz be oz turkce olarak seslendirmistir. bunu nereden biliyoruz? emre araci'nin gun isigina cikardigi ve prag senfoni orkestrasi'yla turkce olarak seslendirdigi "istanbul'dan londra'ya" isimli albumden biliyoruz . album icindeki bilgilendirici brosuru okudugunuzda, cokus icinde olan bir imparatorlugun bile, gunumuzden cok daha saygin oldugunu gorursunuz.

    mesrutiyet yanlilari tarafindan, mesrutiyete soguk baktigi icin tahttan indiriliyor ve olumu, hapiste bileklerini keserek intihar etti seklinde duyuruluyor. ve fakat bugun ilber ortayli gibi usta tarihciler teslim ediyor ki olay intihar degil cinayet. bilimsel ispati ise 2 bileginin de 5 santimlik kesikler icinde bulunmasi. bir bilegi kesik haldeyken diger bilegini kesmesi imkansiz goruluyor. gel gor ki zamanin hekimleri kelle korkusuna, raporlarina intihar diye yaziyorlar.

    saltanati sirasinda osmanli eski gunlerinde olmadigindan, yapabileceginin en iyisini yapiyor. yukarida da belirtildigi gibi diplomasiye onem veriyor. babasinin yaptigi yenilikleri elinden geldigince devam ettirmeye calisiyor. o halde bile osmanli donanmasi'ni, ingiltere ve fransa'dan sonra dunyada ucuncu siraya yerlestiriyor... hukuktan finansa, egitimden ulasima buyuk hamleler yapiyor... ilk tren yolunun bugunku sirkeci'den gecmesi gerektigi belirtildiginde, "demiryolu gecsin de isterse sirtimdan gecsin!" seklinde bir ifadede bulunacak kadar gelisim sevdalisi... bu ugurda saray bahcesinde nice koskler vs yikilarak tren yoluna feda ediliyor. bugun sarayburnu'nda bulunan sepetciler kasri, tren yolu karari neticesinde saraydan ayri kalan bir yapidir.

    her donemde oldugu gibi kendi doneminde de haksiz elestrilere ugruyor; savurganlik gibi, baskicilik gibi... yasasaydi ve babasinin baslattigi devrim niteligindeki kararlari devam ettirseydi, cumhuriyet turkiye'sinin modernlik tohumlari cok daha saglam atilmis olurdu.

    bana en cok ne koyar bilir misiniz? oldurulmeden onceki son fotografi... adam gibi bir padisah ve hemen yanibasinda yilisikca duran iki zibidi... (bkz. http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/haber.do?haberno=149486)

    yazacak cok sey var lakin yerimiz dar.

    kissadan hisse; hicbir seyden cekmedik cehaletten cektigimiz kadar.

    madem gecmise donup duzeltemiyoruz, ders alinmasi gerek.

    cocugu tarih sinavindan 10 aldigi zaman, asil 10 almasi gereken dersin fizik, kimya, matematik gibi dersler olmasi gerektigini soyleyen ebeveynler, umulur ki hayat goruslerini degistirirler.

    saygi ile...
    (10.07.2007 10:49)

ders anlatan hocanın karşısında saate bakamamak

    saate bakmasi durumunda, hocanin uzerine alinarak kırk turlu laf soyleyecegini ogrencinin bilmesi ve saate bilincli olarak bakmamasi... ve fakat teneffuse kac dakika kaldigi, ogrenci bunyesini kemiren en onemli konulardan biri oldugundan, hocanin bos bir ani kollanarak o saate illaki bakilir...

    ornek diyalog:

    - bunun uzerine tahta ikinci kez cikan sultan mehmet (ogrenci saatine baktiginda anlattigini keserek) ne o ali? cok mu bunaldin?
    - yoo...
    - hayir bilmem... saatine baktin da... canin istemiyorsa sen cik disari; biz devam ediyoruz?!

    tabi bu gibi bir diyalogun hemen akabinde, "basin one egilmesin, aldirma ali aldirma," durumlarini anlatmaya gerek yok...
    (10.07.2007 01:55)

askerde mantığı nizamiye girişinde bırakmak

    sivil hayatta cok ama cok sacma ve cok ama cok komik gelen davranis bicimlerinin, askerlikte gundelik hayatin normal bir parcasi olmasi ve askerin bunu bastan kabullenmis olarak kitaya teslim olmasi.

    askere gidenler bilir, gitmeyenler icin ornekler:

    - uzay caginda makineler varken, elle ve tek tek ot yolmak (askeri bos birakmamak gerek seklinde acikliyorlar)
    - herhangi bir maddeye ceza vermek. mesela harekat sirasinda paleti bozulan bir tank cezali konuma dusebiliyor ve o cezalinin basinda bir asker nobet tutuyor. (sorumluluk ve itaatin onemi seklinde aciklaniyor)
    - haftada bir -ya da daha kisa veya daha uzun periyodlarda- ziyaret edilen hamamlarda yikanma suresinin, giris ve cikis dahil 5 dakika olmasi. (savas sartlarinda bunun da bulunamayacagi seklinde aciklaniyor)
    - hastalanmanin yasak olmasi (kendine bakmanin onemi seklinde aciklaniyor)
    - sen izindeyken birisi yatagini bozsa, izinden donunce carsi izninin iptali -kilitlenmesi- yani kabagin senin basina patlamasi (savasta asker askerin arkasini kollamali seklinde aciklaniyor)


    vs vs vs... isin enteresan yani, icinde yasarken ilallah dediginiz askerligi, teskere sonrasi ozluyorsunuz; sagda solda ozlemle anlatiyorsunuz.

    hey gidi...
    (10.07.2007 01:46)

semen aralov

    turk dostu, turkiye'de gorev yapan ilk sovyet buyukelci... "bir sovyet diplomati'nin turkiye anilari' isimli kitabinda kendisiyle ilgili orta karar malumat bulunabilir. bu arada ufak bir not:

    taksim meydani'nda bulunan ve arkadaslarimizla bulusmak uzere isimlendirdigimiz heykele bilincle bakacak olursak, kahramanlardan birisinin aralov oldugunu idrak ederiz.
    (09.07.2007 22:49)

orijinal demokrasi

    ferhat tumer'in kreatif direktoru ve ortagi oldugu "cocuklar" isimli reklam ajansi tarafindan yapilan reklam filmi. basarilarinin devami dileklerimizle...
    (09.07.2007 22:37)

kültür devrimi

    spordan sanata, bilimden cevreye vs kadar herseye ilgili ve bilincli yeni nesiller yetistirmek.

    olasi yararlari:

    - her sene ve secim oncesi orman yakilmaz.
    - tiyatro, otel vs yakilmaz.
    - gazetelerin sadece spor sayfalariyla arka sayfa guzellerine bakilmaz.
    - cocuklar okula gonderilmemezlik edilmez.
    - tabanca ile kutlama yapilmaz, adam vurulmaz. tore cinayetleri islenmez.
    - bilincsiz sulama ile tarla telef edilmez, goller kurutulmaz.
    - baraj havzasina ev yapilip kanalizasyon golete verilmez.
    - aids ile ilgili; atin olumu arpadan olsun denilmez.
    - yuzme bilmeden denizde acilinmaz.

    vs vs vs... memlekette yapilacak ne cok is var...
    (09.07.2007 22:23)

globalizm

    gunumuz tarihcilerine gore globalizmin tohumlarini atan, cengiz han... cunku kurdugu imparatorlugun sinirlari o kadar genisti ki, o zamanlar bilinen kara parcasinin onemli bir bolumu tek devlet haline geldi. cengiz han'in o buyuk cografyada kurdugu yuksek otorite, seyahati guvenli bir hale getirdi. guven cok onemli zira o devirde yani o teknolojik duzeyde her noktaya ulasmak kolay degil. iste cengiz han otoritesi sayesinde asgariye inen soygun, ticaretin genis bir cografyaya yayilmasina sebep oldu.

    gerci cengiz han'in otoritesi ticareti dogurmadi. cengiz han'in gayelerinden biri de zaten ticaret idi. sanildigi gibi sadece yakip yikan bir imparatorluk degildi mogol imparatorlugu. yeri gelmisken ticaret uzerine bir hikaye:

    ticareti ilerletmek isteyen cengiz han, muhammed isimli bir padisaha (orta asya'nin guneyinde bir devlet) elci gonderir; ticari iliskiye girmek icin. padisah ise elciyi tersler ve uzun sacini kestirerek geri gonderir. ol zemanlar bir mogol'un sacini kesmek, en agir kufur bicimi. elci geri doner. aradan kisa bir sure gecer ve cengiz han, padisaha kisa bir mektup gonderir. mektup dediysek, sadece 3 kelimeden ibaret:

    - savasi sen istedin!

    her iki taraf da savasa hazirlanir. padisahin sehri, sirtini cole vermistir; o gune kadar hicbir ordunun asamadigi col! buna guvenen padisah, tum savunma duzenini, sehrin diger tarafina kurar. cengiz han ise birkac col rehberini yakalayarak esir etmistir; tahmin edilecegi uzere sehre giden yolu gostermesi karsiliginda hayatlarini bagislamak uzere.

    aradan 6 ay gibi bir zaman gecer. artik savas olmayacagi beklentisinde olan padisah rahatlamak uzereyken, mogollar, col tarafindan saldiriya gecerler.

    sehirde tas ustune tas kalmaz, kediden tavuga kadar canli birakilmaz. ve nihayetinde padisah yakalanir. olum cezasi su sekildedir:

    padisahi yan yatirirlar ve kulaginin tam icine eritilmis gumus dokerler.

    kreatif cezalarin siradan idamlara nazaran daha fazla caydirici olduguna ispat midir bilinmez.

    geciyorum...
    (09.07.2007 18:26)

gedik

    osmanli zamaninda (loncalar zamani) bir ticari konuda faaliyet gosterebilme yetkisine gedik denir. bunun hukuki uygulamasinin ismi ise gedik usuludur...

    ornek uzerinden gitmek gerekirse, kuyumculuk isiyle ugrasan 50 dukkan (gedik) varsa, bu rakam 51 ya da 49 olamaz. sayinin 50'de tutulmasina ozen gosterilir. bu sayede rekabet ortami olusmadigindan, fiyatlarin stabil kalmasi saglanir; gedik sayisi azalmadigindan fiyat artisi (enflasyon) olmaz, gedik sayisi artmadigindan urun degerinde dusus olmaz.

    gedik icinde de cesitli kurallar vardir. usta olmeden, kalfa onun yerini alamaz. usta cirak iliskisi vardir. bir parantez acmak gerekir ki her usta da meslek sirrini kalfasina vermez; kendine saklamak icin. bu kotu anane nedeniyle bircok meslek sirri gunumuze ulasamadan mezara gitmistir... osmanli mutfagi'ndan tutun da islemecilige kadar akliniza ne gelirse...

    dip not: kalfanin ustaliga yukselmesi pestemal baglama toreniyle gerceklesir.
    (09.07.2007 17:19)

fatih kanunnamesi

    taht yeni sahibini beklediginde, belirsizligi ortadan kaldirmak uzere kardes katlinin mesrulastirildigi kanunname... guclu olan, zayif olani ezer mantigi; varis falan dinlenmiyor... mesela cem sultan, fatih tarafindan tahtin varisi gosterildigi halde, yeniceri ocagi'nin destegini alan ii. bayezid tahta oturmustur.

    daha sonraki donemlerde bu uygulamaya son verilmis ve tahta yasca en buyuk olan sehzadenin gecmesi benimsenmistir.

    not: kanun demisken, fatih sultan mehmed'in baska meshur kanunlari da vardir ki bunlardan bir tanesi "ormanimdan agac kesenin basini keserim" seklindedir. kanun sertligi bir tarafa, burada asil etut edilmesi gereken, fatih'in cevreye olan duyarliligidir. umalim ki, bu gibi kanunlarin caydiricilik babinda modern karsiligi gunumuzde de hayat bulsun...
    (09.07.2007 15:35)

sayfa: 1-2-3-4-5...-10

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.