ankara

    Önümdeki 11 aylık süreyi orada geçireceğim için bir ay boyunca sorup soruşturduğum ama hakkında çelişkili şeyler duyduğum şehir. Kimine göre sıkıcı memur şehri, kimine göre eğlenceli bir öğrenci şehri. Hadi hayırlısı...
    (11.05.2011 23:32)

psikoloji

    mesleğim *

    Ancak gerek kuramsal bağlamda, gerekse mesleğin icraa edilişi bağlamında ve hatta camiası açısından insanı bizzat çileden çıkaran bilim dalı.

    Efem öncelikle eline en basit düzeydeki bir psikolojinin tarihçesine dair kitap aldığında, psikolojinin felsefeden kopmaktan yada doğmaktan öte nasıl da baya bildiğin levyeyle kanırtılarak ayrıldığını görüyorsun. Bir bilim ilk başta nasıl bu kadar doğasının* göreceli ve esnek yaklaşımından uzak, dogmatik, ruhsuz bir halde doğabilir anlayamazsın. Önce bir miden bulanır. Bu adamlar, 5 yaş seviyesindeki bir zekanın bile saçma bulabileceği bu düşünceleri nasıl yıllarca savunmuşlar dersin. Ama üzülmeyin kitabın sonlarına doğru toparlayacak hikaye... *

    İkinci olarak gelelim, icra edilişi.... Bu konu daha çok ülkemizi yada genel anlamıyla gelişmemiş ülkeleri *** kapsıyor. Özellikle belirtmek gerekli ki, bu konu tam olarak herhangi bir yeterliliğe sahip olmadan terapi yapan vs kasap doktor gibi insanları kapsıyor. Ülkemizde psikologluk diye bir meslek yasal olarak yok. O yüzden "psikoloji merkezi" diye bir şirket tanımı yok. Ancak psikiyatri merkezi var. O yüzden güzelim yurdumda hakkıyla kendini yetiştirmiş psikologlar bile yıllardır işlettikleri merkezleri son yıllarda psikiyatristlere devrederek kendileri kağıt üstünde de olsa maaşlı eleman durumuna düşmüşlerdir. İşin vergi levhasını bağlayan kısmını gene gözardı ettim de, ya bu ülkede psikolog kimdir kime denir; kim terapi yapabilir, kim yapamaz bunların hiçbirine dair bir düzenleyici hüküm yok. Sonuç? "Ben pdr okudum psikolog oldum", "edebiyat bölümü okudum, falanca okulda rehber öğretmenlik yapıyorum psikoloğum"*, "çocuk bakıcısıyım, iyi psikologluk yaparım".... hadi ordan !

    Son olaraksa efenim, eğitiminin iyi yada kötü olmasından bağımsız olarak camianın tamamı! Psikoloji okumaya karar verdiğimde aklımda olan bir fikir vardı. Belki de bu fikir modern psikologların (!) yaptığı kadar psikolojiyi felsefeden ayırmamamdan kaynaklanıyordu. Bana göre psikoloji, "sağlıklı insan" kavramını arayan, tanımlamaya çalışan ve en önemlisi de biriktirdiği bu bilgileri başta birey bazında sonra da toplum bazında refah seviyesini arttırmak için bir araç olarak kullanmalıydı. Bunun ilk koşulu ise eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz mantığıyla bu mesleğe girmiş kişilerin başta kendi eksik-gedik ve kusurlarını farkedip, kendilerini olgun insan seviyesine getirmesiydi. Yani uzun lafın kısası, psikoloji bilgili olmaktan öte bilgeliğe geçmeyi gerekli kılan bir meslekti. Ancak işin içine girdiğinde görüyorsun ki, durum hiç de öyle değil. Ülkenin en prestijli, en tanınan, en dinozor psikoloji prof.ları hayatında gördüğün en abuk insanlar. Kelin ilacı olsa kendi .... sürerdi denir ya, aha işte bunlar sürememişler. Nasıl bir kompleks, nasıl bir narsistik kişilik, nasıl bir yere göğe sığamayan bir egodur bu.... Öğrenciler de keza öyle. Kimisi kolay diploma için girmiş, kimi çocuk büyütmek için, kimi son yılların moda mesleği olduğu için girmiş. Ama durum içler acısı... Kendi zihnine, ruhuna, düşüncelerine bile yabancı insanlar psikologluk yapacaklar. Halk bilinçli olsa gene diyeceğim ki bu şarlatanlara pabuç bırakmazlar. Öte yandan, toplumca bilinçli olsak zaten durum böyle olur muydu?
    (25.03.2011 02:00)

wagamama

    taksimdeki şubesi açıkken cadde üstünde dağıttıkları "Bir alana bir bedava" kuponlarından üçer beşer tane almak için aynı elemanın yanından sayısız sefer geçtiğimiz; sonra da topladığımız kuponlarla gayet makul fiyata tüm haftasonu bıkmadan usanmadan karnımızı doyurduğumuz restoranlar zinciri. Şimdi sadece kanyonda kaldı sanırım. Güzeldi be yav...
    (25.03.2011 01:27)

noodle

    Güzel yiyecek.

    Ancak her ne kadar tüm iyi niyetimle ülkemizin yüksek görmemişlik puanlarına bağlamamaya çalışsam da; ülkemizde yapılanların fahiş fiyatlarına baktıkça üzülerek söylüyorum ki evet malesef "erişte", "noodle" olunca fiyatı 10'a katlanıyor. Çinlilerin, amerikalıların ucuz yollu atıştırma, açlık bastırma vs amaçlarla ucuz yemek olarak değerlendirdikleri noodle, ülkemizde uzakdoğu mutfağının en nadide örneğiymiş gibi fiyatlandırılıyor. Sanki suşi mübarek...

    Güzel örnekeri wagamama'da yenebilir.
    (25.03.2011 01:24)

uzaylıların dünyayı istilasında sorulacak soru

    - Nerede kaldınız yahu?? Bu insancıklar 10000 yıldır düzgün yönetmeyi beceremediler şu gezegeni, gözümüz yollarda kaldı valla.
    (22.03.2011 13:43)

içki

    Haram değildir, günahtır. Fark var mı diye düşünülebilir. Evet vardır. Domuz eti, akıtılmış kan, leş, Allah'tan başkasının adına kesilmiş hayvan gibi şeyler net şekilde "haram" olarak belirtilmiştir. Haram o kadar güçlü bir yasaklama ibaresidir ki, onu yapmış olmak için çok geçerli bir sebebin olması gerekli. Ancak bu durumda günah işlememiş olursun. Ancak kuranda, alkolün haram olarak tanımlandığını hatırlamıyorum. Tek denilen şey: Kumarda ve alkol(şarap) de sizin için bazı faydalar ve büyük bir günah vardır. Ama günahı, faydasından büyüktür". Başka bir ayete göz attığımızda "sarhoşken ne söylediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın" deniyor. Halbu ki alkolü domuz etiyle, zinayla bir tutmamak gerekli. Çünkü kuranda da belirtildiği üzere her günah aynı derecede değildir. Ona rağmen alkolü bütün bunlarla eşit tutanlar, yeri gelince "Alkol vücuttan 40 gün içinde atılıyor. O yüzden alkol içtikten sonra 40 gün içinde ölürsen kâfir olarak ölüyorsun, aman içme" diyebiliyor. Oysa ki, eğer bünyede alkol var diye kâfir oluyorsak; Allah ne diye bize ayılır ayılmaz namaz kılma hakkı vermiş ?????? Yoksa "40 gün namaz kılmayın" derdi. Kısacası evet alkol günahtır, hem de büyük bir günahtır. Müslümansak, kurana inanıyorsak buna da inanacağız. Ancak, sorumluluğunu, günahını kabul ederek ağzınla içeceksen; sen bilirsin. "Haram" olan bir şeyi ise "ben günahını kabul ediyorum, günahı boynuma" diyerek bile olsa yapmak hiç de akıl kârı değil, tavsiye etmem.
    (22.03.2011 12:43)

aşk

    Aşkı, sevmekle karıştırmamak gerek. Sevgi alınması ve verilmesi gereken birşeydir. Ama aşk bir hastalıktır. İnsanın elde edilmesi mümkün olmayan arzu nesnesine kavuşmuş olabileceğine dair ümidinin eyleme geçmiş, hormonlara vurmuş hali. Bu arzu nesnesi nedir diye soracak olursanız, hemen söyliyim; sizi "yarım elma"lıktan çıkarıp "tam elma" yapacağını zannettiğiniz kişidir, nesnedir, statüdür vs.dir. "ayyy çok karizmatiğğğkkkk, çok espriliiiğğ, çoook çılgııınnn" dersiniz size bir faydası dokunacağını sanırsınız. Halbu ki öyle değildir o iş. Onu elde etmekle siz de onun gibi olacaksınızdır (tabi ancak hayalde). İşte eksik olan yarınızı tamamlayacak kişi de sizin ideal benlik figürünüz oluyor. Ancak kızlı erkekli hepimizin tekrar tekrar düştüğü hata ideal benlik, ideal insan, mükemmel koca, beyaz atlı prens, mükemmel hatun vs gibi şeylerin tam da kendi sevgi, ilgi vs açlığımızdan dolayı oluşturduğumuz fantazi ürünleri olduğunu görmeyip; hep o "eksiğimizi, gediğimizi" kapatıcaz diye ümitlenerek aşık olmamız. Yoksa sevin tabi canım, tutan yok, bilakis teşvik var. Ama aman diyim "aşk"a bulaşmayın.

    detaylı bilgi için (bkz: Lacan)
    (21.03.2011 23:32)

vampircik sözlük

    Çok olmasa da belli sayıda mesaj yazdığım ve ona rağmen henüz "kötülen"mediğim sözlük. Tuşta mı sorun var, ben de mi sorun var, yoksa çok iyimser insanların arasına mı düştüm bilemedim. Ortada bir terslik var, orası kesin. "2x2=4 eder" lafında bile beğenilmeyecek bir şey bulabilen insanların olduğu sözlüklerden sonra burası.... Korkutuyorsun beni vampircik sözlük.
    (18.03.2011 00:19)

çoklu faz uykusu

    İngilizcede "polyphasic sleep" olarak geçer. Adından da anlaşıldığı üzere, alışılmışın dışında tek bir gece uykusu yerine, gün içine dağılmış daha kısa süreli ama yoğun * uykular sayesinde günde sadece 2-4 saat bir süreyi yeterli kılabilen uyku düzeni. Bu düzenin getirileri ve götürüleri hakkında hala tartışmalar sürüyor. Bazı uzmanlar, günde birden çok sefer uyumanın insanın ve diğer çoğu memelinin zaten doğası olduğunu söylemekteler. Örneğin tarihsel belgeler incelendiğinde, yapay aydınlatmanın olmadığı çağlarda avrupalıların güneş batımıyla yattıkları, gecenin ortasında kalkıp bir süre uyanık kaldıktan sonra ikinci uykularına yattıkları bulunmuş. Köpek besleyenler de hayvanlarının asla günde tek sefer uyumadıklarını bilirler. Çoklu faz uykusunun zihin üstündeki etkisi hakkında çelişkili bulgular var. Bloglar araştırıldığında çeşitli kişilerin bunu denedikleri ve hayatlarında daha önce hiç yaşamadıkları bir uyanıklık-farkındalık ve zindelik yaşadıklarını belirtseler de bazı araştırmalar ortalama 3 saat uyuyan insanların zihinsel performanslarında hafif bir düşüş yaşadığını göstermiştir. Konunun en muammalı kısmı ise sağlık üstündeki uzun vadeli etkileri. Ortalama yaşam beklentisi, nörolojik etkiler gibi konularda güvenilir bir sonuç henüz yok. Ancak tarifteki Leonardo da Vinci, Benjamin Franklin gibi bazı kişilerin bu uyku düzenini kullandıkları rivayet ediliyor.
    (18.03.2011 00:14)

bülent somay

    Bilgi üniversitesinde hasbel kader * "kültürde psikanaliz" * adlı dersine girmekle tanıdığım kişi. Bir insan nasıl bu kadar çok konuya el atabilir * dedirten kişi. Bu adam kesin çoklu faz uykusunu kullanıyor. Yoksa gün dediğin herkes için 16 saat (24-8) *.
    (18.03.2011 00:04)

çılgın bakire

    Bir kadına bu lakabın takılmasının iki koşulu vardır.

    1- Bu kadın, genel kabul görmüş evlenme çağını * geçmiş ama evlenememiş olmalıdır.
    2- Etrafa dehşet saçan, sinirli, aksi, çekilmez biri olmalıdır.

    Genellikle okullarda bulunduğuna dair rivayetler vardır *. Tamam bir insan evlenememiş olabilir. Bunda bir kusur yok hatta bilinçli bir seçim bile olabilir. Ama hayır bunların ki bilinçli bir seçim değildir. Toplumumuzdaki "evde kalmış" damgasının sinirini öğrencilerin üstüne boca eden bazı hocalar evet malesef vardır. Bizzat evlendikten sonra iyi yönde aniden değişenini gördüm.
    (17.03.2011 23:30)

komünistlik parayı feministlik kocayı bulana kadar

    Evet doğrudur, komünizm sömürüye, feminizm cinsiyetçiliğe karşıdır. Güzellerdi, hoşlardır. Ancak her iki kavramında en marjinal ucunda yer alan, kraldan çok kralcı olanlar için kesinlikle katıldığım önerme.

    komünizm için: (bkz: mutlak güç mutlaka yozlaşır)
    feminizm için: (bkz: çılgın bakire)

    Peşin peşin söyliyim, feminist kadınlara saldırmıyorum. Zaten feminist olmakla kadın olmak arasında bir ilişki yok. Erkekler de feminist olabilir *. Ancak neredeyse bir fizik kanunu kadar genelgeçer olduğuna inandığım bir gerçek var ki; bir akıma, düşünceye, fikre * aşırı derecede bağlanan, onun holiganlığını yapan, kraldan çok kralcı olanlar genelde en çürük tahtalar oluyor.
    (17.03.2011 23:20)

marty friedman

    22-24 Mayıs tarihleri arasında Türkiye'de 3 konser (u:istanbul-ankara-izmir) verecek olan sadece iyi gitar çalmayan, müzisyenlik konusunda da aşmış insan.
    (17.03.2011 23:09)

boxer

    Golden retriever kadar neşeli ve hatta ondan daha oyuncu, ancak evini, sevdiklerini koruma konusunda da doberman kadar kararlı bir köpek cinsi *. Karakter konusunda ki belki de tek kötü yanları, bulldogların * işgüzarlığını almış olmalarıdır. Ona kanepeye çıkmamasını söylediğinizde, bunu çok güzel anlar *. Ancak sadece siz odadayken çıkmazlar kanepeye. Dışarı çıktığınız anda hemen kanepeye serilebilirler. Sağlık konusunda pirelikedinin de dediği gibi ortopedik hastalıklara (kalça çıkığı, romatizma gibi) yatkındırlar ve ömürleri * ortalama 12 yıldır **. Ayrıca evet salyalıdırlar ama bir kere alıştıktan sonra hiç umursamıyorsunuz bile :))
    (17.03.2011 23:04)

40 ı çıkmak

    40 gün aslında şaşılacak şekilde önemli bir süredir. Eski insanların bunu nasıl keşfettikleri * muammadır. Ancak 40 gün, doğal yas süreci ile travma sonrası stres bozukluğu arasındaki önemli farklardan birisidir. Eşini, akrabasını vs kaybetmiş birisinin 40 günlük yas ve üzüntü "hakkı" vardır ve bu doğaldır. Ancak 40 günden sonra şiddetinde azalma görülmeyen yaslar, depresyon yada travma sonrası stres bozukluğunun kapıda olabileceğine işarettir. Bu yüzden dikkate alınması gereken ölçütlerden birisidir.
    (17.03.2011 15:13)

sayfa: 1-2

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.