istidat

    bir konunun gerektirdiklerini taşırmadan taşıyabilecek kadar geniş bir hazneye sahip olmak ya da gerekli potansiyele sahip olmak.
    (06.08.2007 22:32)

söz vermek

    bir senete imza atmak kadar kolaydır söz vermek. sözünüz senet olarak ağız yazıcısından çıkar ve muhatabın eline verilir.

    ancak yerine getirmek bir o kadar zordur. insan güven tesis etmek üzere, verilen bir sözle yola çıkar ancak sözün yerine getirilememesi onu başlangıcın daha da gerisine fırlatıverir. yaralanmış şekilde tekrar yola koyulursunuz.

    bu eylemde de akılsız başın cezasını ve beyin-kalp iktidar kavgasını bitirememiş bedenin cezasını muhtelif soyut ve somut beden ahalisi çeker
    (06.08.2007 18:29)

zalim

    mazlumun maruz kaldığı fiilin faili olur kendileri. ancak eylemle fail kol kola gezerler. bir nefeslik bir etki ile mazlum zalimin rolüne bürünebilirken, zalim de mazlum olabilir. o yüzden zordur mazlum olmak. onca çileyi sırtlanıp salim olmak da var zalim olmak da, bu cümlenin noktası konurken.
    (05.08.2007 00:49)

sineye çekmek

    sineye çekmek adı altında kötü duyguların bir odada toplanmasına izin vermek ve orada bu duyguların birbirleriyle içli dışlı olmalarına izin vermek ortak bir kin in temelini atar ki bu bir metan gazı sinsiliği ve tehlikesi ile yayılır. çokça ağır konuları sineye çeken insan gün gelir bir çocuk gibi basit bir konuda inanılmaz bir patlama yapar ve dostluk yapılarını temillerinden patlatır.

    velhasıl, sineye çekilenler kaybolmuyor erimiyor, tek başına da kalmıyor.
    (04.08.2007 19:17)

terk edilmek

    terketmek insanın bedeni dik tutan ve kök gibi hayat suyuna uzanan ruhun çürümesine sebep olurken, terkedilmek elinde küçük ibriği ile birkaç gün size su veren küçük çocuğun artık gelmemesi demektir ki o toprağa ve o su kaynağına daha da candan ve daha da sıkı bağlanırsınız. ve terkedilmek sizi asla yalnız bırakmaz, yalnız değilsinizdir.
    (04.08.2007 18:51)

atalet

    cemil meriç çokça kullanır ataleti. ancak onun lugatında atalet o zamanda pergelin çizmeye başladığı ve zamanımızı da içine alan hastalık dairesidir. ve ataletin ilacı da say, yani emektir.
    (04.08.2007 18:31)

benlicenan

    kendisini hiç ama hiç tanımadığım ama altında imzası bulunan tanımları büyük bir iştahla okuduğum klavyesi akıcı, bensiz can.
    (04.08.2007 18:21)

boşluğa düşmek

    insanın tabiatı aynı su dolu bir kap gibi boşluk kabul etmez. yani bir yerden bir şeyler boşalırsa orada boşluk olmaz, başka bir şey tarafından doldurulur. kaldı ki hareketli insan akarsu gibi saflığını korurken, hareketsiz insan bir su birikintisi gibi git gide saflığını kaybedecek ve an ve an kirlenecek ve ruhen bulanacaktır. bulandıkça kendi rengini bulamayacak, kendini göremeyecek kimlik bunalımına girecektir. içine düşeceği boşluğu kazacak daha sonra kendini oraya gözü kapalı bırakacaktır.

    (03.08.2007 02:10)

kompozisyon sınavı

    daha çocuk yaşımızda bir iki arkadaşın sıvazlaması ile nobelli yazar edasına bürünüveririz. çok geçmeden kompozisyon sınavı denen bir sınav ile yüzleşiriz. aldığımız not ve her yeri kırmızı kalemle işaretlenmiş kağıdımız karşızında şok oluruz. öğretmen edebiyattan anlamıyordur ve değerinizi anlayamamıştır. arkadaşlarınız "zaten iyi yazanlar hep kötü not alır derler." siz burnunuzun doğrultusunu değiştirmeden gurur rütbenizi sökmeden yola devam edersiniz. ancak bu rütbeyi atıp hocasının yanına sokulanlara, bu değerli insanların elinde keskisi ile muhatabını nasıl da yonttuğunu ve kağıttaki fazlalıkları atarak bir şahaser oluşturmasına nasıl da yardımcı olduklarını görürsünüz.

    ancak kompozisyon kelimesinin bu sınavı nitelemekte kullanılmasını hala içime sindiremedim.

    (02.08.2007 20:10)

gök gürültüsü

    gelecek bir yağmurun habercisi, özellikle içinde bulunduğumuz günlerde müjdecisidir. gökgürültüsünün bir yağmuru da berberinde getirmesi gerektiğini bir de sokrates anlatsın bize;

    eşi ile ilgili nüktelerini tebessümle okuduğumuz filozof şahsiyet bir gün eşinin hiç susmadan, bağıra çağıra uzunca konuşmasının ardından dayanamaz ve elindeki suyu eşinin başından aşığıya döker ve son noktayı koyar:

    "bu kadar gökgürültüsünün ardından bir yağmur yağmalıydı"
    (02.08.2007 13:37)

münzevi

    bir de yalnız olmayan münzeviler var. çağımızın münzevileri. kaçmazlar kaçırılmazlar, soyutlanmazlar ancak bir has odaları vardır ki kalabalıkların içerisinde yalnızlığın kokusunu da alırlar yer yer
    (01.08.2007 03:07)

hatırla sevgili

    amerika kıtasından bir teröristi, terör konulu bilimsel makalelerde nefret, kin üzerine oluşturduğu söylemlerle terörizm konusunda başlık olan bir che yi, dahası, bu doğrultuda devletin askerine silah doğrultan ve evine gelen askeri polisi silahla karşılayan ve öldüren insanlar nasıl kahraman oluyor veya kimin kahramanı oluyor sorusunu zihnime çivi gibi çakan ve halen meşgul eden dizidir.

    "yakın tarihe ışık tutan" sloganı ile yayılan ve benim de severek izlediğim dizidir. tarafsız olması beklenemez sanırım bir dizinin. bu diziye kızan kişiler en azından raflarda yerini almış korku masallarının diziye hakim düşünce tarafından nasıl yorumlandığı görülsün. iki taraf da provakasyon amacı gütmüyor ise ve provakasyonlar olmuş ise demek ki taraf sayısı iki değil düşüncesini de hatırlatmıştır.

    hatırla devrimci
    (30.06.2007 14:06)

vakıfbank

    iş yapma konusunda, yenilik konusunda hantallaşmış, ancak iş nasıl yavaşlatılır, yeni hizmet nasıl sunulmaz konusunda üreticiliğini yitirmemiş bankadır.

    devlet kurumlarının maaşları ile ile ayakta kaldığını düşündüğüm bankadır. ve ne zaman bir yoğunluk olsa makinelerinin arızalanarak, çalışanlarının demli çaylar eşliğinde kriz masası oluşturduğu bankadır.

    bunun yanında web sitesini yakın zamanda yenilemiş ve çipli kart ve pin uygulaması ile beni şaşırtmış olan bankadır.
    (01.06.2007 16:07)

çağdaşlık

    aynı çağa ait olanlar anlamındadır. bundan anladığımız, age of misali farklı çağları yaşayan toplumlar var. biraz esprili gibi gözükse de kavram olarak anlaşılması zor bir ifadedir. bir ülkenin veya ülkeler topluluğunun bulunduğu çağ kriter olarak ele alınır ve ona uyanlar çağdaş, uymayanlar çağdaş değil olarak sınıflandırılır. cemil meriç in hafif alaya alarak eleştirdiği bu kavram aslında batılı olmayı ifade ediyor. uyum sağlandığı ve davranış kalıpları benimsendiği ölçüde çağdaşsınız. eğer benimsediğiniz değerler ki bu değerler her alanda olabilir, batı tarafından hoş görülmüyor ise kendi değerleriniz ile çağdaş olma şansına sahip değilsiniz. ancak onaylıyorsa olabilirsiniz. eğer bu kriter topluluk olma hakkı bir gün doğu ülkelerine geçerse, o zaman çağdaşlık tanımları sanırım yeniden yapılacaktır. batının çağdışı olarak gördüğü noktalar o zamanda çağdışı olacak mı? bu bir illüzyonmuş mu denilecek yoksa? ama şu da kesin ki hakim devletin çağdışı olması sözkonusu olmayacaktır.

    hakim kimse hüküm de onundur olacak.

    ancak şu anda çağdaşlığın kriterleri batı tarafından belirlenmekte olup, çağdaş olunmak isteniyorsa, o kriterler üzerine eğilmek gerektiren zamanlar...
    (31.05.2007 16:42)

itidal

    kısaca "denge" diyebiliriz. dengeyi sağlamanın kişisel ve toplum yaşamına entegre edilmiş hali de diyebiliriz. toplum yaşamında ve devlet geleneğinde uçların ayırıcılığından kaçılarak ılımlılığa sığınılması...

    itidal kültürünün, ihtilal kültürünün olduğu yerde yaşaması zordur.
    (31.05.2007 16:20)

sayfa: 1...-3-4-5-6-7...-20

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.