son beğenilen tanımları son kötülenen tanımları
genel istatistikler
Şöyledir sözleri; kaybolmus bir kentin eskicisiydi makinelesmeye karsi duygulari topluyordu kaybolmus bu kentin sokaklarinda torbasinda umut torbasinda ,insana dair ne varsa yalniz degilsin eskici bir sabah gunes dogar sevgiden tuglalarla yeniden kurariz bu kenti bu kent yorgun dusmus bunca zamanla yeni bir gune basliyor umarsizca birtek eskici dusmus yollara torbasinda umut torbasinda, insana dair ne varsa
daglarin eteginden geldiler aze'yi gelin almaya aze'nin gece saçina ak duvagi takmaya dügün dernek kurulur sofralar dizilir aze'nin gece saçina yildizlar serpilir aze'nin yüreginde bir baska sevda gizlidir aze'nin gece saçina yildizlar serpilir aze bizim aze daglarin kizi aze yüregi yigit aze gözleri güleç aze veremem veremem veremem aze'mi ellere bir sahin uçur daglara aze'nin sevdigi o insanlara bir sahin kanadindan daglara hey
Sermaye millileşsin diye provake edilmeye dünden istekli halkın provake edilerek gayrı müslim vatandaşlarımızın üzerine saldırıldığı "harika bir özel harp" operasyonudur. Öldürülen, ırzına geçilen insanlara mı yansak, Atatürk'ün evine bomba atan kişinin sonradan vali oluşuna mı yansak, yoksa 6-7 eylülü bilmeyen bir nesile sahip oluşumuza mı yansak... Ve işte yağmacılar!
basit bir insan değildir her lider gibi. dini her konuda hüküm verecek kadar alim, davası için evlenmeyecek kadar da özveri sahibidir. kimi çok sever kendisini, kimi hiç sevmez. sevenleri de kendilerince haklı, sevmeyenleri de. her insan gibi sevilmeyi de hak eder, sevilmemeyi de. yine her insan gibi sevilmezse dahi saygı duyulmayı hak eder. her insan gibi fethullah gülen'de eleştirilmelidir tabi. bu olması gereken bir durumdur. fakat bu eleştirilerin de mantıki eleştiriler olması gereklidir. eleştirdiğimiz şeyi bilmeliyiz öncelikle. sonra da eleştirirken kullandığımız ölçütleri. bilmediğimiz birini bilmediğimiz ölçütlerle eleştirir isek komik olmaktan bir adım öteye geçemeyiz. abd'de yaşıyormuş, kendini peygamber zannediyormuş, kutsal topraklara kabul edilmeyecekmiş, din konusunda hiç bişi de bilmiyormuş falan filan... işte bu eleştiriler ölçütsüz bilgisiz eleştirilerdir. önce biraz kitaplarını okuyalım. sonra neler yaptıklarını öğrenelim kendilerinden. referanslarımızı da belirleyip sonra eleştirelim kendisini.
Erdoğan dün yaptığı konuşmada Aydın Doğan'a şu cümlelerle sert bir şekilde yüklendi; "Son zamanlarda AK Partiyi yaralayamayanlar, AK Parti'yi geriletemeyenler AK Parti üzerinde yalan yanlış iftira kampanyalarıyla bir şeyler yapmanın gayreti içerisine girdiler. Şu ana kadar bunu sessizlikle takip ettim, hala da sessizlikle takip ediyorum. Ama artık yetti! Bunu görüldüğü gibi bir medya grubu- Doğan Medya Grubu- yani açık söylüyorum Aydın Doğan Grubu üstlenmiş vaziyette. Cumhuriyet Halk Partisi ile beraber bu kampanyayı sürdürüyor. Ben bu kadar açık söyledikten sonra diyecek ki; 'Başbakan beni hedef gösterdi' veya 'Başbakan benim grubumu hedef gösterdi.' Sen AK Parti'yi hedef göstereceksin olacak, Başbakan partisine saldıran bu gazeteyi hedef gösterdiği zaman olmayacak. Bal gibi de olur. Kimse AK Parti'ye yolsuzluk çamurunu atamaz. Yolsuzluk çamurunu atanlar kendileri o çamurun içinde boğulurlar. Bugüne kadar atanlar da aynen bu şekilde boğulmuşlardır. Şu anda iki gündür Gaziantep ile uğraşıyor Doğan Grubu. Gaziantep'te yolsuzluklar varmış. Bizzat kendim inceledim. İncelemelerim neticesinde olayın hiç de kendi gazetelerinde anlatıldığı gibi olmadığını belgeleriyle belediye başkanımdan aldım. Bir taraftan bana iyi niyet elçileri göndereceksin, 'görüşelim, barışalım' diyeceksin, ondan sonra da her türlü iftiralarını gazetelerinde televizyonlarında şahsıma, aileme ve partime yapacaksın. Kusura bakma! Ondan sonra da 'Tayyip Erdoğan çok sinirli, asabi' diyeceksin. Bu kervan yola aynı kararlılıkla yürür. Açık ve net bir şekilde söylüyorum; AK Parti bundan önceki alışılmış siyasi partilerden değildir. Tayyip Erdoğan da o alışılmış Başbakanlardan biri değil. Onlar Aydın Doğan ile pazarlığa oturmuş olabilirler, ama Tayyip Erdoğan'ı bu pazarlığa oturtamadığın için bu çılgınlıkları yapıyorsun. Şu ana kadar olan bütün kampanyalarının arkasında yatan gerçek budur. Açık söylüyorum şimdi; Hilton'dur. Hilton Oteli'nde istediği plan tadilatlarını bana ve belediye başkanıma yaptıramadığı için bu adımları atmaktadır. Bizzat bana bunu teklif etmiştir, bizzat belediye başkanıma bunu teklif etmiştir. İstediğini alamadığı için de bu kampanyaları sürdürmektedir. Sadece bu değil, daha önce desteklediği gazeteleri hangi metod ile destekliyor; onları da duyacaksınız. Ve onda sonra o gazeteler ileride nasıl kendisine tetikçilik yapıyor? onları da duyacaksınız. Bundan sonra artık 'saygılı götürelim, gizli götürelim' yok. Her şeyi açık bir şekilde millete duyuracağız." E tabi Aydın Doğan'ın cevabı gecikmedi. Şöyle cevap verdi ; "Başbakan’ın konuşmasını hayretle dinledim.Sadece hayretle değil, aynı zamanda Türkiye’de basın özgürlüğünün geleceği açısından da çok derin bir endişeyle dinledim. Deniz Feneri ile ilgili haberleri gazetelerden, televizyonlardan izliyorum. Neymiş olay? İnsani yardım toplama amacıyla kurulmuş bir dernek, topladığı paraları, birtakım şirketler aracılığıyla şahıslara vermiş. Tabii bu çok önemli bir olay. Çağımızda insani dayanışmayı, yardımlaşmayı sağlayan kuruluşların büyük sorumlulukları var. İnsanlardaki yardım duygusunu istismar etmek, bana göre günahların en büyüğüdür. Çünkü o duyguyu yok ettiğiniz, yardımlaşma amacıyla çalışan insanlara ve kuruluşlara olan güveni sarstığınız takdirde insanlığa çok büyük zarar vermiş olursunuz. Bu olayı kim ortaya çıkarmış? Alman polisi ve makamları. Kim yargılıyor? Alman yargısı. Peki bizim gazetelerimiz, televizyonlarımız ne yapıyor? Mahkemenin safahatı hakkında bilgi veriyor. Başbakan kime kızıyor? Bu haberleri veren gazetelere ve televizyonlara. Hatta onlara da değil, direkt beni hedef alıp bana kızıyor. Tarih, demokrasi değil diktatörler sayfasına yazar Bunun bir mantığı var mı? Şahsıma karşı bu saldırıyı mantıkla, vicdanla, adalet duygusuyla izahı mümkün mü? Sanıklardan biri, toplanan paraların Başbakan’a verilmek üzere birisi tarafından alındığını söylüyor. Bu ifade tutanağa da geçmiş. Peki bu ifadeyi kim dile getiriyor? Anamuhalefet partisi başkanı. Hem de nerede? Televizyonlarda canlı yayında. Tekrarlayayım. İddia sahibi Alman yargısı. İddiayı Türkiye’de dile getiren, anamuhalefet partisi başkanı. Bunu yayınlayan NTV Televizyonu. Söyler misiniz ben bunun neresindeyim? Kendi gazetelerime bakıyorum, hepsi bunu Deniz Baykal’a atfen vermişler. Başbakan bize yükleniyor. Herhalde bu yolla susturmak istiyorlar. Devlet bütün kurumlarıyla ellerinde. Bize yapmadıkları kötülüğü bırakmayabilirler. Zaten yapıyorlar ve yapmaya devam edecekler. Ama hür basını susturmaya tam teşebbüs eden bir başbakanı tarih, demokrasi defterine değil, diktatörler sayfasına yazar. Ahlakımın hesabını alnımın akıyla veririm İddia sahibi ben değilim, ama Başbakan bunun hesabını senden sorarım diyor. İddia doğru çıkmazsa, seni ahlaksız ilan ederim diyor. Ben bu yaşıma kadar ahlakımla ve şerefimle geldim. Ahlakım konusunda sicil amirim Başbakan değildir. Ahlakımın hesabını hem bu dünyada hem öteki dünyada alnımın akıyla veririm. Bir başka nokta daha var ki, bundan söz etmekten hicap duyuyorum. Başbakan, gazetelerde ne zaman hoşuna gitmeyen bir haber görse hemen Hilton ipine sarılıyor. Kendisine açık açık şunu söylüyorum: Hilton konusunda yasalara aykırı bir talebim varsa, bunu reddetmek kamu otoritesinin görevidir. Ama vatandaş olarak haklı bir talepte bulunuyor ve bunu yerine getirmiyorsa, bu da suçtur. Türk kanunları, başbakanlara suç işleme hakkı vermiyor. Bir de şunu merak ediyorum: Hilton konusu Başbakan’ı neden bu kadar ilgilendiriyor? Ben Hilton konusunun İstanbul Belediyesi’nin yetki sınırları içinde olduğunu sanıyordum. Yoksa İstanbul Belediyesi’nin yönetimi de mi Başbakanlığa geçti? Her fırsatta Hilton’u diline dolamasından, bu konuyu artık şantaj aracı haline getirdiği sonucunu çıkarıyorum. Şantaj Başbakanlara yakışmaz Şantaj, başbakanlara yakışan bir şey değildir. Ayrıca suçtur. Yine de benim açımdan bu konuşmanın asıl vahim yanı, basın özgürlüğüne yönelik ağır tehdidin artık iyice su yüzüne çıkmış olmasıdır. Başbakanımız eleştirilmekten hoşlanmıyor. Hoşlanmayabilir. Ama elindeki gücü de kullanıp bunu şantaj aracı haline getirme hakkı yoktur. Bana göre bu tutumu ağır bir anayasal suçtur. Çünkü Anayasamız, basın özgürlüğünü teminat altına almıştır. Dünkü konuşması Türk basın tarihinde çok tehlikeli bir dönemin başladığının en somut işaretidir. Şimdiye kadar ellerinden gelen baskıyı yapıyorlardı. Demek ki baskıları daha da ağırlaşacak. Benim söyleyeceğim bundan ibarettir." Kavga ise bugün gazete manşetlerinde devam etmekte.
Basit bir insan değildir her lider gibi. Dini her konuda hüküm verecek kadar alim, davası için evlenmeyecek kadar da özveri sahibidir. Kimi çok sever kendisini, kimi hiç sevmez. Sevenleri de kendilerince haklı, sevmeyenleri de. Her insan gibi sevilmeyi de hak eder, sevilmemeyi de. Yine her insan gibi sevilmezse dahi saygı duyulmayı hak eder. Her insan gibi Fethullah Gülen'de eleştirilmelidir tabi. Bu olması gereken bir durumdur. Fakat bu eleştirilerin de mantıki eleştiriler olması gereklidir. Eleştirdiğimiz şeyi bilmeliyiz öncelikle. Sonra da eleştirirken kullandığımız ölçütleri. Bilmediğimiz birini bilmediğimiz ölçütlerle eleştirir isek komik olmaktan bir adım öteye geçemeyiz. ABD'de yaşıyormuş, kendini peygamber zannediyormuş, kutsal topraklara kabul edilmeyecekmiş, din konusunda hiç bişi de bilmiyormuş falan filan... İşte bu eleştiriler ölçütsüz bilgisiz eleştirilerdir. Önce biraz kitaplarını okuyalım. Sonra neler yaptıklarını öğrenelim kendilerinden. Referanslarımızı da belirleyip sonra eleştirelim kendisini.
"Yurtta Sulh Cihanda Sulh" ilkesinden yola çıkan ödül; barış, dostluk, anlayış ve iyi niyetin gelişimine katkıda sağlayan tüzel kişilere verilmektedir. Bugüne kadar ödülü kazananlar şöyledir: 1986 - Joseph Luns - NATO Eski Genel Sekreteri 1987 - Richard Von Weizsaecker - Federal Almanya Cumhurbaşkanı 1988 - Verilmedi 1989 - Takahito Mikasa - Japon Prensi 1990 - Kenan Evren - Türkiye Cumhuriyeti 7. Cumhurbaşkanı 1991 - Verilmedi 1992 - Nelson Mandela - Güney Afrika Ulusal Kongresi Başkanı (Ödülü Kabul Etmedi) 1993 - Verilmedi 1994 - Verilmedi 1995 - Türkiye Kızılay Derneği 1996 - UNICEF 1997 - Bosna-Hersek Türk Barış Gücü Görev Kuvveti 1998 - Prof. Dr. Bernard Lewis - Princeton Üniversitesi Öğretim Üyesi 1999 - Haydar Aliyev - Azerbaycan Cumhurbaşkanı 2000 - Rauf Denktaş - KKTC Cumhurbaşkanı
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz. sözlük sistemi ile geliştirilmiştir. |