son beğenilen tanımları genel istatistikler
sonra dereceye girenlerin hediyelerini vermediler.
ben o enerjiyi biliyorum, gördüğüm yerde tanıyorum. olmadı o beni tanıyor. ilk gördüğümde yüzünü çok kusursuz buluyorum, aydınlık, kendine özgü bir simetrisi olan, mükemmel hatları olan bir yüz. sonradan herkes gibi bir yüzü olduğunu görebiliyorum, ama ilk görüşte anlama sebeplerimden biri budur. gözlerindeki (varsa) derinliğin üstünü korkunç bir enerjiyle örtmüş, kapatmış, saklamış etkinlik insanı, hareket insanı. koçu en çok birileri bir şey anlatırken dinliyormuş gibi görünmeye çalışmasından tanırım. dinlemiyor tabi ki, söyleyeceklerini düşünüyor. kafasında harika fikirler var şu an, sen gürültü yapmana devam et bakalım, ne dediğinin ne önemi olabilir? tanıdığım bütün koçların görsel zekası yüksekti. konuşurken gördüklerinin heyecanıyla havaya bakıp haykırarak bir şeyler anlattılar, sanki onun kafasında tasarladığını ben de görmüş olmak zorundaymışım gibi kelimeleri yuta yuta konuştular, "abi bi dakka baştan al anlamıyorum." deyince sinir olup bana kendimi gerizekalı gibi hissettirdiler. hepsinin benim asla dahil olamayacağım, bambaşka bir dünyada yaşadıklarını, en başından beri iliklerime kadar biliyordum. enerjik, öncü filan olmaları rekabetçi tutumu da birlikte getiriyordu ve bazılarında bu safi kıyas haline dönüşüyordu. neredeyse hepsi aşşırı derecede bağırarak konuşuyorlardı, özellikle heyecanlandıkları zaman. kuvvetle muhtemel beni hiç ilgilendirmeyen bir konuda heyecanlı olduklarında ve bu heyecana illa ki beni de ortak etmeye çalıştıklarında ağızlarına kürekle vurmak arzusunu çok kez taa içimde duymuşumdur. ben onlara ayak uydurup çılgınlar gibi koşturduğumda mutlu oluyorduk, ancak ben durup düşünmek, sormak, dibini eşelemek istediğimde kıyametler kopuyordu. çünkü bir an durup soru sormak, şüphe etmek, allah korusun hareketsiz kalmak, koçu içinde patlayan enerjisiyle zehirliyordu. onları durdurduğum için benden nefret ettiler, onlardan şüphe ettiğim ve kendilerinden azıcık şüphe etmelerine sebep olduğum için beni fünyeyle patlatmak istediler. ay hiç dinlemediler, hiç anlamadılar, hiç sabredemedik birbirimize! onlar da beni harekete geçme özürlü, safi bunalım olduğum ve dilimin ayarı olmadığı için * sevmediler. zorluklarla mücadele etmeyi seven koç insanına haliyle rahat batıyor. gün yüzü göstermeyeceksin bunlara! o zaman yorgun, mutlu, sesi biraz olsun kısılmış oluyor. şöyle bir sırtını verip dinlenemezsin koç insanına. rekabeti canlı tutman gerekir, ilişkinin heyecanını kaybetmemen gerekir, hep olay, hep ekşın olması gerekir. sen çıkarmazsan o çıkaracak çünkü, benden söylemesi.
benzer yaşanmışlıklar, harlı kız muhabbetleri, konuşabilmek, anlaşabilmek bunlar işin bahanesi, cidden fasa fiso. kelimelerle zor ifade edilebilecek bir şey, ruha dair bir şey, görünmeyen, konuşulmayan, lan? ya oğlum anlatamıyorum işte. bu kız çok çok özel benim için. "o zaman özgü ve o lanet zamanlar için anlamlı ve gerekli" arkadaşlarımdan kurtulunca ben, parıl parıl parlayan kocaman kirpikli, kocaman gözlü o kızı gördüm. aşkla, hevesle yollara çıktım, yara bere içinde, canımın son damlasında geri döndüm, ona yaslandım, dönüp korkmadan baktım manzaraya. onu dibinde ne olduğu belli olmayan kuyuların başında gördüm ve o hiç çekinmeden yanında olmama, elini tutmama izin verdi. hayatın en pis, en hesapçı taraflarına bakabilmek üzere birbirimize cesaret verdik. tek çocukların hasretini çektiği bir şeydir bu. o benim hayatımda iz bırakmadı, mecalsiz kaldığımda hayat verenlerden oldu, karşılık beklemeden ve kendini tüketmeden. ona hayat vermeme izin verdi, benim hesapsız olduğuma inandı, bana inandı. ben onu yazamam. ben onunla kahve içerim, sigara içerim, dedikodu yaparım, konuşur ve yüz bin kez kendimle çelişirim. o her şeyi anlar, birleştirir, hisseder, kocaman yüreğiyle hisseder. fallarda kuşlar görür, iyi haberler, sevinç göz yaşları. hepsine de inanırım biliyor musun, hem de inanmak istediğim için değil. ucuz bir iyimserlik kakalamaz bana, yüreği yüreğimle birdir, beni kendinden ayrı görmez. başka bir babadan olmuş, başka bir anneden doğmuş kardeştir o, tek çocukların yıllarca beklediği. *
bu kadınla zirvede sözlük üzerine, aşk üzerine, efenim evlilik üzerine, çalışmak, çocuklar, yazmak üzerine konuşmak pek güzeldi, pek keyifliydi. ancak ağzımıza bir parmak bal çalıyor, sonra bekle bir sonraki yaş zirvesini. dişi vampirleredir sözüm; şimdi alacaksın bunu, misafir edeceksin. o oturacak, sen kahve pişireceksin, bir güzel karı muhabbeti yapacaksınız. birkaç saatin sonunda biraz şişmiş, biraz içiniz bayılmış olabilir, aroması fazla çünkü, yapacak bir şey yok. böyle hasret çekmekten iyidir. koçlar en iyi performansı baskı altında kaldıklarında gösterirlermiş. sen annelik yap, işlerde çalış, bir dünya tanım yaz, performansının doruklarına çık. nereden geliyor bu değirmenin suyu, diye merak ettim beşinci yaş zirvesinde. ps: ben o filmi gördüm, ablacım, hayatım boyunca o filmin başka başka versiyonlarını izledim ben. koç burcu bir anne olarak, güzeller güzeli Ege'den sonra beni nüfusuna geçirmek ha? ben zaten koç burcu olan annemi yeni boşamışken bir de. annem yapamadı, ama sen beni bir kaşık suyla boğarsın, benden demesi. *
beşinci yaş zirvesi için defter ararken koca alışveriş merkezinin yürüyen merdivenini süperuğursuz güçleriyle durdurmuş, uçan ev'de kısa bir süreliğine de olsa yine süper güçleriyle elektrikleri kesmiş, özene bezene geceler boyu uğraşarak hazırladığı yaka kartlarını unutmuş olmasına rağmen, felisia'yle birlikte hanım hanım ev sahipliğini yerine getirmiş, herkesle yakından ilgilenmeye gayret göstermiştir. pek sevimli vampirmiş, boşuna ürkmüşüm yaygarasından.
nuha defteri elime tutuşturduğunda, kendini tanıtma ve diyarla ilgili fikirlerini beyan etme sırası halkanın sonundaki yüce kralımız cunyir'a gelmişti. Ben orada "vampircik ailesi, adeta bir ağaçlar gibi kardeşçesine, güzel insanlar, senede bir gün, sevgilerimi göndermek istiyorum" gibi cümleler kurmaya çalışırken, kral cunyir "metropoller, hiç genel müdür olmadan olur mu, ama yazmadan olmaz ki, ben radyo ve dergi ve nice tanımlar, ama bu böyle olmaz, sonuçta bir şirket gibi ama parasız şirket" başlıkları halinde hatırlayabildiğim sitemlerini dile getiriyordu. korkunç bir kafa karışıklığı, anlama özrü ve ifade tıkanıklığı içerisindeydim. o sırada ona hazırladığım yarım yarım laflardan şahane bir tanım yazacağımı düşünmüştüm. fekat merlin'in bunu okuyup bir de afişe edeceğini ne bileyim? artık hazırladığım lafları bir tanım haline getirmek boynumun borcu olmuştur.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz. sözlük sistemi ile geliştirilmiştir. |