prensesin uykusu

merlin

    yorgo'nun meyhanesini yeniden açmaya hazırlandığını umuyorum. ortalığı süpürüp toz almaya yardıma da geliriz icabında.
    (23.03.2011 00:48)

vampirlerin en gereksiz başarıları

    altı yaşlarımdayken, susurluk gençlik parkında düzenlenen "playback" yarışmasında birinci olmuştum. 20 yaşında çocuk sahibi olup 27 yaşlarında askere giden babam, o sırada askerdeydi ve ben zeynep'in "ah memedim" şarkısını söyleyip jüriyi hıçkırıklara boğmuştum. tabi ki en hareketli pop şarkılarıyla kendilerini parçalayan salak kızların benim gibi hanım hanım, ağırbaşlı bir velet karşısında hiç şansı yoktu.

    sonra dereceye girenlerin hediyelerini vermediler.
    (22.03.2011 23:52)

yemek yapmak

    kesinlikle yalnız çalışmak gerekir. üstüme kokusu sinmese, bir de arkamdan birisi dağıttığım mutfağı toparlasa, durup dinlenmeden zevkle yapacağım, yeni tarfiler icat edeceğim, yedi mahalleyi doyuracağım. kulaklığımı takıp transa geçerek örgü örmekten sonra, zihnimi en çok rahatlatan etkinlik.
    (22.03.2011 22:31)

koç burcu

    çok kıymetli annem, lisede görüp tutulduğum üst sınıftaki tipsiz oğlan, ilkokulda ümitsiz bir aşk beslediğim sınıfın sessiz çocuğu, bir nisan günü doğan ve annelerinin erkenden ölmesiyle benim yavrularım olarak büyüyen cınımdan çok sevdiğim kedilerim, en kafa kız arkadaşlarım, en pis, en nefret ettiğim ve bir daha görmek istemediğim kız arkadaşlarım, platonik aşklarım, terkettiklerim, beni terkedenler, hep koç burcu kimselerdi.

    ben o enerjiyi biliyorum, gördüğüm yerde tanıyorum. olmadı o beni tanıyor. ilk gördüğümde yüzünü çok kusursuz buluyorum, aydınlık, kendine özgü bir simetrisi olan, mükemmel hatları olan bir yüz. sonradan herkes gibi bir yüzü olduğunu görebiliyorum, ama ilk görüşte anlama sebeplerimden biri budur. gözlerindeki (varsa) derinliğin üstünü korkunç bir enerjiyle örtmüş, kapatmış, saklamış etkinlik insanı, hareket insanı. koçu en çok birileri bir şey anlatırken dinliyormuş gibi görünmeye çalışmasından tanırım. dinlemiyor tabi ki, söyleyeceklerini düşünüyor. kafasında harika fikirler var şu an, sen gürültü yapmana devam et bakalım, ne dediğinin ne önemi olabilir?

    tanıdığım bütün koçların görsel zekası yüksekti. konuşurken gördüklerinin heyecanıyla havaya bakıp haykırarak bir şeyler anlattılar, sanki onun kafasında tasarladığını ben de görmüş olmak zorundaymışım gibi kelimeleri yuta yuta konuştular, "abi bi dakka baştan al anlamıyorum." deyince sinir olup bana kendimi gerizekalı gibi hissettirdiler. hepsinin benim asla dahil olamayacağım, bambaşka bir dünyada yaşadıklarını, en başından beri iliklerime kadar biliyordum. enerjik, öncü filan olmaları rekabetçi tutumu da birlikte getiriyordu ve bazılarında bu safi kıyas haline dönüşüyordu. neredeyse hepsi aşşırı derecede bağırarak konuşuyorlardı, özellikle heyecanlandıkları zaman. kuvvetle muhtemel beni hiç ilgilendirmeyen bir konuda heyecanlı olduklarında ve bu heyecana illa ki beni de ortak etmeye çalıştıklarında ağızlarına kürekle vurmak arzusunu çok kez taa içimde duymuşumdur.

    ben onlara ayak uydurup çılgınlar gibi koşturduğumda mutlu oluyorduk, ancak ben durup düşünmek, sormak, dibini eşelemek istediğimde kıyametler kopuyordu. çünkü bir an durup soru sormak, şüphe etmek, allah korusun hareketsiz kalmak, koçu içinde patlayan enerjisiyle zehirliyordu. onları durdurduğum için benden nefret ettiler, onlardan şüphe ettiğim ve kendilerinden azıcık şüphe etmelerine sebep olduğum için beni fünyeyle patlatmak istediler. ay hiç dinlemediler, hiç anlamadılar, hiç sabredemedik birbirimize! onlar da beni harekete geçme özürlü, safi bunalım olduğum ve dilimin ayarı olmadığı için * sevmediler.

    zorluklarla mücadele etmeyi seven koç insanına haliyle rahat batıyor. gün yüzü göstermeyeceksin bunlara! o zaman yorgun, mutlu, sesi biraz olsun kısılmış oluyor. şöyle bir sırtını verip dinlenemezsin koç insanına. rekabeti canlı tutman gerekir, ilişkinin heyecanını kaybetmemen gerekir, hep olay, hep ekşın olması gerekir. sen çıkarmazsan o çıkaracak çünkü, benden söylemesi.
    (22.03.2011 21:52)

balan kudursun freud

    freudun balası için bakınız, anna freud.
    (22.03.2011 20:51)

felisia

    bir an oldu, biz birbirimizle kaldık. yani pek çok kalabalığa girip çıkmışızdır tanıştıktan sonra, pek çok insan bizim için değerli, faydalı, ilham verici olmuştur. ama hiçbiri, özellikle neredeyse tüm dostlarımı (!) kaybettiğimi düşünürsek şu ara, hiçbiri onun kadar tanıdık, onun kadar hesapsız olmamıştır.

    benzer yaşanmışlıklar, harlı kız muhabbetleri, konuşabilmek, anlaşabilmek bunlar işin bahanesi, cidden fasa fiso. kelimelerle zor ifade edilebilecek bir şey, ruha dair bir şey, görünmeyen, konuşulmayan, lan?

    ya oğlum anlatamıyorum işte.

    bu kız çok çok özel benim için. "o zaman özgü ve o lanet zamanlar için anlamlı ve gerekli" arkadaşlarımdan kurtulunca ben, parıl parıl parlayan kocaman kirpikli, kocaman gözlü o kızı gördüm. aşkla, hevesle yollara çıktım, yara bere içinde, canımın son damlasında geri döndüm, ona yaslandım, dönüp korkmadan baktım manzaraya. onu dibinde ne olduğu belli olmayan kuyuların başında gördüm ve o hiç çekinmeden yanında olmama, elini tutmama izin verdi. hayatın en pis, en hesapçı taraflarına bakabilmek üzere birbirimize cesaret verdik. tek çocukların hasretini çektiği bir şeydir bu.

    o benim hayatımda iz bırakmadı, mecalsiz kaldığımda hayat verenlerden oldu, karşılık beklemeden ve kendini tüketmeden. ona hayat vermeme izin verdi, benim hesapsız olduğuma inandı, bana inandı.

    ben onu yazamam. ben onunla kahve içerim, sigara içerim, dedikodu yaparım, konuşur ve yüz bin kez kendimle çelişirim. o her şeyi anlar, birleştirir, hisseder, kocaman yüreğiyle hisseder. fallarda kuşlar görür, iyi haberler, sevinç göz yaşları. hepsine de inanırım biliyor musun, hem de inanmak istediğim için değil. ucuz bir iyimserlik kakalamaz bana, yüreği yüreğimle birdir, beni kendinden ayrı görmez.

    başka bir babadan olmuş, başka bir anneden doğmuş kardeştir o, tek çocukların yıllarca beklediği.

    *
    (22.03.2011 03:46)

hazeyame

    onun dinoluğu saçında başında değil, gözlerinde. asırlık bakıyor hatun, derin derin. ortamda kımıl kımıl dolaşmaya başlayan gerginliği soğurduğuna şahit oldum zaman zaman o gözlerin, sorsan farkında değildir.

    bu kadınla zirvede sözlük üzerine, aşk üzerine, efenim evlilik üzerine, çalışmak, çocuklar, yazmak üzerine konuşmak pek güzeldi, pek keyifliydi. ancak ağzımıza bir parmak bal çalıyor, sonra bekle bir sonraki yaş zirvesini. dişi vampirleredir sözüm; şimdi alacaksın bunu, misafir edeceksin. o oturacak, sen kahve pişireceksin, bir güzel karı muhabbeti yapacaksınız. birkaç saatin sonunda biraz şişmiş, biraz içiniz bayılmış olabilir, aroması fazla çünkü, yapacak bir şey yok. böyle hasret çekmekten iyidir.

    koçlar en iyi performansı baskı altında kaldıklarında gösterirlermiş. sen annelik yap, işlerde çalış, bir dünya tanım yaz, performansının doruklarına çık. nereden geliyor bu değirmenin suyu, diye merak ettim beşinci yaş zirvesinde.

    ps: ben o filmi gördüm, ablacım, hayatım boyunca o filmin başka başka versiyonlarını izledim ben. koç burcu bir anne olarak, güzeller güzeli Ege'den sonra beni nüfusuna geçirmek ha? ben zaten koç burcu olan annemi yeni boşamışken bir de. annem yapamadı, ama sen beni bir kaşık suyla boğarsın, benden demesi. *
    (22.03.2011 02:46)

nuha

    itiraf edeyim, kendisini hiç görmeden evvel, yazılarından, hakkında yazılanlardan takip ettiğim kadarıyla aşırı hareketli, yaygaracı, yaramaz bir kız çocuğu olabileceğini düşünüyordum. herkes değiştiğini, büyüdüğünü söylüyor, acaba önceden öyle miydin? *

    beşinci yaş zirvesi için defter ararken koca alışveriş merkezinin yürüyen merdivenini süperuğursuz güçleriyle durdurmuş, uçan ev'de kısa bir süreliğine de olsa yine süper güçleriyle elektrikleri kesmiş, özene bezene geceler boyu uğraşarak hazırladığı yaka kartlarını unutmuş olmasına rağmen, felisia'yle birlikte hanım hanım ev sahipliğini yerine getirmiş, herkesle yakından ilgilenmeye gayret göstermiştir. pek sevimli vampirmiş, boşuna ürkmüşüm yaygarasından.
    (22.03.2011 02:21)

wannagoforaride

    belki kafamıza menüleri atan garson oydu? belki de güruhu görüp "ay burda da yer yokmuş, zaten bende şans olsa." diye söylene söylene geri dönen kemik çerçeveli gözlüklü alterno delikanlı veyahut iki yan masadan, sigara dumanı kaçmış gözlerini kısarak bizi izleyen koca bıyıklı adam. geliyorum butonuna basmayıp zirveye gelmek adettendir, ancak geliyorum deyip gelmemen diyar ahalisini incitti, örseledi. yokluğunu farkettik, aramızda dedikodunu yaptık.
    (22.03.2011 02:03)

poetisa

    3. yaş zirvesine elimde sepetim gelip efe cafe'nin kapısını tıklatığımda bana kapıyı açan güzellik, karşılaştığım ilk vampir. 4. yaş zirvesinde uyuyakalıp beni yalnız bırakmıştı*, ancak 5. yaş zirvesinde sık sık yanına kaçıp dinlendim, birlikte curcunayı izledik, dedikodu yaptık. Sanki senede bir görüşen biz değiliz. bir de ne güzel dinliyorsun öyle insanları! kral cunyir konuştu, mantis esti gürledi, şiirler okudu, daha benim görmediğim kimleri dinledin bilmiyorum aynı sakin dikkatle. gereksiz bir coşkuyla değil, boş gözlerle de değil, ama ne bileyim, su gibi dinliyor insanları. zirvelerde hep "evinde" hisseder insan kendini, ama bazıları daha bir evinizde hissettirir ya hani. poetisa da onlardan. nicelerine şekerim.
    (22.03.2011 01:46)

kara defter

    vampircik 5. yaş zirvesinde nuha ve rumelisalaklarsalağı'nın alıp başımıza bela ettiği, kapağı ve tüm sayfaları siyah olan defter. Ah elbette şahane bir fikirdi, ancak nuha ve felisia deftere el koymak için aralarında kapışacaklar zannederken, defter gil'e arzedildi. yani biz ne bilelim?

    nuha defteri elime tutuşturduğunda, kendini tanıtma ve diyarla ilgili fikirlerini beyan etme sırası halkanın sonundaki yüce kralımız cunyir'a gelmişti. Ben orada "vampircik ailesi, adeta bir ağaçlar gibi kardeşçesine, güzel insanlar, senede bir gün, sevgilerimi göndermek istiyorum" gibi cümleler kurmaya çalışırken, kral cunyir "metropoller, hiç genel müdür olmadan olur mu, ama yazmadan olmaz ki, ben radyo ve dergi ve nice tanımlar, ama bu böyle olmaz, sonuçta bir şirket gibi ama parasız şirket" başlıkları halinde hatırlayabildiğim sitemlerini dile getiriyordu. korkunç bir kafa karışıklığı, anlama özrü ve ifade tıkanıklığı içerisindeydim. o sırada ona hazırladığım yarım yarım laflardan şahane bir tanım yazacağımı düşünmüştüm. fekat merlin'in bunu okuyup bir de afişe edeceğini ne bileyim?

    artık hazırladığım lafları bir tanım haline getirmek boynumun borcu olmuştur.
    (22.03.2011 01:05)

cucukvampir

    vampircik 5. yaş zirvesine erkenden teşrif etmesiyle, sıkıntıdan jenga oynayan bizleri heyecanlandıran, boncuk gözlü güzel vampir.
    (22.03.2011 00:35)

vampircik beş yaşında zirvesi

    Yine şahane insanlarla tanıştım, özlediklerimi gördüm, yine "hadi herkes kendini tanıtsın!" faslında gerildim ve yine hiçbir şey anlamadım gibi hissediyorum! Zirvede de konuşulduğu üzere, enn az üç ayda bir, bir araya gelmemiz lazım.
    (20.03.2011 23:58)

bu böcek güney afrika dan bir muzun içinde geldi

    Olayın geçtiği yer Alibeyköy'deki Unkar pastanesidir. Adını değiştirseler de hala Unkar olarak biliniyor.
    (18.03.2011 14:46)

sayfa: 1...-4-5-6-7-8...-19

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.