muju

    baya meraklı bir vampir anladığım kadarıyla çünkü kuyudaki bir çok taş kendisine ait...
    (18.07.2007 21:59)

evde karınca beslemek

    aman o da neymiş evde karınca mı beslenir hiç? kaçar maçar evi sarar başa çıkmazsın sonra.öldüremezsinde o kadar hayvanı çok günah vallahi o yüzden ; anam aklınızı başınıza devşirin yapmayın öyle şeyler...
    (18.07.2007 18:29)

tuvalet kağıdı

    tuvalet kağıdı da geçimişten günümüze değişim göstermiş çok önemli meteryallerin başında gelmektedir...zamanında tuvalet kağıdı yokken onu bulan dahi eminim ki büyük bir ödül ile ödüllendirilmişitir.fakat tuvalet kağıdı da herşey gibi değişime uğradı; günümüzde 3 katlısını bile bulmak mümkün olan tuvalet kağıdı, projelerde bile önemli roller almaktadır...
    (18.07.2007 18:16)

tokmak

    mahkemelerde hakimin kendini köşeye sıkışmış hissettiğinde ki kaçış bileti...

    (hakimi köşeye sıkıştıran avukat sorar)

    -haksız mıyım hakim bey?

    (hakim önce durup 1- 2 saniye düşündükten sonra tokmağı hızla masaya vurur)

    -tamam!! sessizlik...

    (oysaki zaten ses yoktur...)
    (18.07.2007 14:47)

türkiye de erkek olmak

    unisex diye bir kavramın gelişmesine rağmen erkekler kadın parfümü kullanamaz ama kadınlar erkek parfümü kulların, erkekler etek kullanamaz ama kadınlar pantolon kullanır, kadınlar saçlarını çok kısa kestirebilir fakat erkekler uzattığında bi bakan dönüp bir daha bakar ve erkek olamak asla yürek hoplatan kıyafetler giyemiycek olmaktır...
    (18.07.2007 14:07)

geçmişten günümüze kadına bakış

    kadınları geçmişten bu güne kadar incelediğimizde kabak çiçeği gibi bir yapı serdiklerini görememek mümkün olmasa gerek...
    (18.07.2007 13:39)

karakutu

    karakutuların aslında söylenenin aksine kara olmadığını biliyor muydunuz?evet kara kutular siyah değil genellikle çok açık gri ve bazen de kırmızı renkte olabilirler...
    (18.07.2007 13:05)

evlenmek

    evlenmek aynı alışveriş sepetini kulanmaktır.
    (18.07.2007 12:57)

tembelliğe meyilli bünye

    tembelliğe meyimli bünye denildiğinde benim aklıma ilk gelen rea oluyor, fakat daha derinden incelememiz gerekirse bu tür insanların pek fazlya yaşamadıkları, bazı efsanelere göre nefes almaya üşenip ölenlerinin bile olduğu söylenir.bu insanlar yatağa yatarken, yatakatan kalkarken, yemek yerken, yemezken, konuşurken, susarken ve benzeri bütün yaşamsal faaliyetleri yerine gerirken mütemadiyen üşenirler.her şeye üşerinler ama iş üşenmeye gelince üşenmezler.buna modern tıp bile cevap bulmamaşıtır. yeri geldiğinde nefes almaya üşenen bir adam nasıl olurda 7-24 üşenmeye üşnmez...şimdi akılları kurcalıyan en büyük soru bu...

    bir de olayın şu yönünü incelediğimizde; uzay çağına girdiğimiz şu yıllarda artık böyle üşengeçlerin nesli hızla tükenmekte.milleti bir çalışma aşkı almış ama hadi hayırlısı...bu aşamada bize düşünse insanlık görevimizi yerine getirip bu neslin sona ermesini önlemektir.unutmayalım ki her birimiz bir gün üşeneceğiz...

    acaba üşenenler kendilerine şu soruyu hiç soruyorlar mı? "ne bu böyle üşen üşen nereye kadar?"cevabı ise tartışmasız "hayır". adam her şeye üşeniyo dedikya iki kelimeden fazla sözcük içiren cümleleri gereksiz bulan bu insanlar yedi kelimden oluşan bu cümleyi kendilerine sorarlar mı hiç.sormazlar tabiki.

    şöyle bir durup düşünelim biz hiç üşenmedik mi?tabi ki üşnedik.ama üşenmeya meğilli bir bünye üşenmenin zevkini bir kez tattı mı bir daha birakamaz.bu tür bünyeler her ortama uyum sağlayan kapris yapmaya bile üşenen asalak diye nitelendirdiğimiz canlının bile daha çok faaliyette bulunduğun insanlar kervanına katılmadan önce birinin bunlara dur demesi gerekmektedir...

    işte tembelliğe meyilli bünyeyi bu şekilde açıklaya biliriz umarım yeterince açıklayıcı olmuştur.
    (18.07.2007 01:41)

rea

    o gözlerini açarken hayata ben vardım yanında.o düşerken yerinden ben tuttum elinden.o ağlarken yanımda yuttum gözyaşlarınıda.o anlattı ben dinledim.ben anlatmadım anlatamadım.

    bir abinin sorunları olmazdı olmazdı.

    onun gözlerinden akarken yaşlar benimkiler sel olup içime doldu.sonsuz bir hayata gidiyoruduk sanki birlikte taki içimdeki yaşlar artık dışarı çıkacak birere delik bulmaya başlyana kadar.acı olsansa delikleri, elindeki iğneyle açan kişi...

    işte o an tapladı, etrafa binlerce beyaz tüy saçıldı artık onu kanatlarının altında saklayan bir koruycu yoktu olması gerekende buydu.bir ağabeyden dost, olmuyordu.

    işte o an başladı büyümeye rea büyüdü büyüdü.o büyürken hep izlendi ama bilmedi.düştü kaldıran oladı.ağladı yaşını silicek kimseyi bulamadı.işte o an bir dost çıktı geldi, eski abi yeni dost...yeniden tuttu ellerin ve kantlarını son bir kez çırptı yürekten artık bir abi kerdeş gibi değil iki dost gibi uçuyorlardı sonsuz semalara.

    ayaklarını yere bastıklarında çözdü kantalrını ona bugüne kadar yapamadınığını yapmak için, bir dost gibi sarılmak için.zor olsada alışmak artık biliyordu o da kendiside.hiç değişmemişti, sadece örenmişti örenen yalnızca o değildi ben de öğrenmiştim abiden abi dosttan dost olabileceğini...

    ve şimdi diğeri hayata gözlerini kaparken, açarken olduğu gibi yanında olmaktı tek temennisi...
    (18.07.2007 01:11)

fırkateyn

    bende bu kelimenin anlamını oynadığım strateji oyunlarından biliyorum.

    firkateyn;daha çok 16. yy da kullanılan üç tane direği olan ve yelkenleri yardımıyla yol alan bir savaş gemisidir.ayrıca ingiliz donanmasında süratli bir tip refakat gemisine verilen addır.bu geminin çok silahı bulnmamakla birlikte genelde keşif amaçlı kullanılırdı.evrak ve posta taşımakta da kullanılırdı.

    buna ek olarak firkateyn bir deniz kuşudur.tropikal bölgelerde yaşayan, siyah beyaz, kantları çok geniş(açıldığında 2.50 m),kuyruğu uzun ve çatallı, gagası uzun ve çengelli, uçuşu çok kuvvetli ve denizkuşarı arasında havada en uzun süre kalabileni odur.pelikanımsılar takımının fregatidae familyasındandır.
    (18.07.2007 00:34)

fatalpoet

    çok kısa sürede çok iyi anlaştığım, çok sevdiğim ve annaşılan çok uzun sürede sevmeye devam edeceğim çok iyi bir dostum ben dost kavramını pek sevmesem de o bana bu kavramı sevdiren çok nadir insanların başını çekmekte eğer hala kendisini yakından tanımıyrsanız inanın bana çok şey kaybediyosunuz...umarım dostluğumuz baki olur canım dostum biricik kardeşim.hayatımın bundan sonrasında benimle olman şu an en çok istediğim şeylerden biri umarım öyle olur umarım birbirimizi hiç bırakmayız...
    (17.07.2007 23:52)

çoğul kişilik

    çoğul kişilik bozukluğu benim hayranlık derecesinde takıntım olan bir hastalık olup hakkında çok engin bir bilgi birikimine sahibim ve umarım bu hastalık hakkında sizde benim gibi düşünürsünüz...

    Çoğul kişilik bozukluğu sinema flimlerinde sıkça işlenen bir konu. Ünsal oskay, kitabının belli bir kısmında çoğul kişilikli insanları konu alan filmlerden söz ediyor. bunlardan, "kurt adam" ve ülkemizde bir kaç sene öncesine kadar "Şeytan" adıyla gösterime girmiş olan "the exorcist" içlerinde en yaygın olarak bilinen örenektir. Üçünde de, ön plandaki kişilik olağan ve tanıdık olanı temsil ediyor fakat İkinci kişilik, doğanın ya da doğaüstünün karanlığından çıkıp geliyor ve bedeni ele geçiriyor.eğer gerçekten çoğul kişilk bozukluğunu tam yansıtan filmleri izlemek isterseniz size "identity"(kimlik) ve "kapı komşum" adlı filmleri şiddetle tavsiye ederim...

    şimdi gelelim işin bilimsel boyutuna.bakalım neymiş bu çoğul kişilik...

    kişinin bünyesinde birbirinden farklı kişilikler olduğunu hissedip,bu kişiliklere uygun hareketlerde bulunması, bu kişiliklerin kendisine egemen olduğu anlarda yaptıklarından habersiz olma durumudur. farklı kişilikler var bu kişilikler hastanın kendi cinsiyetinden, yaşıtlarından ve kültürel durumundan farklı olabilir. bu kişiliklere ait kafasının içinden gelen ve kendisini farkılı yerlereyönlendiren sesler duyabilir."ev sahibi" kişiliğe zarar verebilecek hareketlerde bulunabilir (eş ya da karşı cinsle uygunsuz ilişkiler, suça yönelik davranışlar gibi) . ev sahibi kişiliğin yerine geçmek için intihar girişimlerinde bulunabilirler ki bu son nokta olarakda nitelendirilir.

    hasta kişinin bünyesinde 2 ila 100 arası kişilik bulundurması mümkün olup genelede 10 ve altında kişilik görülür.kişiliklerin kesinlikle birbirinden haberi olmaz ve hepsinin ayrı yaşantısı, farklı anıları, farklı cinsel tercihleri ve farklı arkadaş çevreleri olabilir.kişilik bölünmleri genelde beklenmedik bir andan ve şiddetli bi kriz ile gelir bedene ne kadar sahip olacağı ise bilinmez.

    oluşumuna baktığımızda ise;

    genellikle çocukluklarda ağır fiziksel (dövülme, ağır cezalandırmadırma),cinsel (tecavüz, cinsel tacizler) ve duygusal travma yaşantıları sonrasında gelişir. bu donemde çocuklar bu olaylar sırasında kendini olayın etkisinden kurtarmak için bir savunma mekanizması şeklinde "o olayı yaşayan ben değilim, bu olanlar bana yapılmıyor, "ben bunları hissetmiyorum" veya "bunları ben yapmadım" düşünce şekillerini geliştirirler. bu, vakit geçtikçe normal olmayan bir duruma dönüşüp, kişilik bozukluğuna doğru gider. bu sekil bir savunma sureci ,büyük travmalara uyum sağlamada çok önemli bir yere sahiptir.

    çoğul kişilik olaylarında büyük oranda ebeveynler arası şiddete tanıklık % 31.1, ebeveynlerden arken ayrılma % 25.4, fiziksel kötü davranılma % 24.6, cinsel kötü davranılma % 33.6, cinsel ve fiziksel kötü davranılma % 43.1, 16 yaştan önce tecavüz % 10.7 olarak bulunmaktadır.

    hastalığın birincil belirtilerine göz attığımızda;

    2 veya daha fazla birbirinden farklı kişiliğin aynı insan varlığı. bu kimliklerden en az ikisi dönem dönem değişerek kişinin davranışlarını denetim altında tutar. Önemli kişisel bilgileri sıradan bir unutkanlıkla açıklanamayacak şekilde anımsayamazlar.

    toplumda görülme sıklığı ise;

    Çoğul kişilik bozukluğu çok nadir görülen bir ruhsal hastalıktır. bir çok ruh doktoru hayatı boyunca bu tanıyı gerçekten hak eden tek bir hastayla bile karşılaşamaya bilirler.buna rağmen, kendini aşırı baskılayan kişilerin, uygun koşullar oluştuğunda, tanıyanları şaşkına çeviren bambaşka bir kimliğe bürünmeleri yabancısı olduğumuz bir durum değil. belli bir yaştan sonra cisel isteğin arttığı erkekler, akol alıp kendinden geçenler ve kendi ülkesinde sessiz sakin bir hayat süren turistik çapkınlar bu duruma örnek teşkil ederler.

    örneklerin hiç birinde, çoğul kişilik bozukluğundaki kadar dramatik bir değişiklik gözükmüyor ve bu sebeple içinde bulundukları durum bir ruhsal hastalık olarak nitelendirilmiyor. fakat, kişilikteki bir anda gerçekleşen değişim, devam eden ruhsal düzenekler açısından arada bir benzerlik olduğunu gösteriyor.

    yüzde 5 ile 10 arasında görülmektedirler. genel olarak bayan hastalar teşhis edilmektedir. bay hastaların ise belli suçlar işledikleri için daha çok adalet içinde oldukları ve bu nedenle tanı konulamadığı söylenmektedir. kişilerin kafaları içinden geçen sesler duymaları , yaptıklarını hatırlayamadıkları herhangi bir şeyle karşılaşmaları gibi belirtilerin ,farkına varılması halinde halinde kendilerinin "akıl hastanesine kapatılacakları ya da toplumda damgalanacakları " yönündeki inançları nedeniyle tedaviye başvurmadıkları görülmektedir.

    neden oluştuğunu örenmek isteyecek olursak;

    kişilerin çoğu zaman kendilerini koruma amaçlı başka kişilikler oluşturması bu hastalıkta çok normal karşılnmaktadır.geçmişlerinde yaşadıkları herhangi iz bırakabilicek travmatik bir anı kişiliklerin oluşturlumasında en önemli rolü oynar.

    tedavisine gelince...

    tam kanıtlanmış bir tedavisi olmamakla birlikte hastalık bu rahatsızlığı bilen uzaman doktorlarcauzun süreli psikoterapi ile tedavi edilmesi uygun görülmektedir. tedavide kişiliklerin bir araya getirilerek bir bütün oluşturması(diğerlerinin öldürülmesi veya ortadan kaldırılması) ve geçmişte yaşanan ve bazı hallerde unutulmuş olan travma zamanına ışık tutup, bunun normal bilinç hali ile birleştirilmesi ve bütünleştirme sonrası eşlik eden diğer kişilik sorunları ve yaklaşımların tedavisi ile devam ettirilir. psikoterapi sırasında birbirnden farklı kişiliklerin etkisi ile şikayetlerde güçlenmeler görülebilir. bu durumlarda güçlü ilaç tedavileri veya (kısa yada süreli) yataklı tedavileri gerekebilir.

    son olarak size şunuda söylemek isterim ki okuduğum bir kaç kitapta seri katillerde de rastlanan bir hastalık olduğunu vurgulamak isterim.gerçi bir çok katil (artı dolandırıcı) bir çok pskiyatristi kandırmayı başarıp son anda yakalnmıştır bunların iddaları çoğul kişilik bozukluğuna sahip olduğu yönündedir.bilnen en kesin çoğul kişilik hastası seri katil "rujlu katil" öldürdüğü kurbanlarının (ki bunlar genellikle bayan olurdu) rujları ile yatak odalarının aynalarına "tanrı aşkına beni daha fazla cinayet işlemeden yakalayın" notunu bırakmıştır bunun yanı sıra "jhon wayne gacy" işlediği 33 cinayetin sorumlusu olarak "jack" adlı şeytani bir kişiliğin adını vermiştir...

    şimdi neden hayranlık duyduğumu az çok anladığınızı umuyorum.umarım sizlerle paylaştığım bu tanımı beyenirsiniz...
    (17.07.2007 21:22)

grigori yefimovic rasputin

    tarihte cinci olarak bilinen gaipten haber veridine inanılan cin, peri vs gibi doğa üstü varlıklarla konuşabildiğini idda eden kimseler vardır.bu şahısların içinde öyle kurnaz olanları da vardır ki bunlar saraylara kadar sokulmuşlardır.rasputin'de bu cinci kavramı tartışıldığında akla gelen en önemli isimlerden biridir.
    (17.07.2007 18:56)

at sineği

    at sineği he...bu sinekler pupipar ikikanatlı sinkler familyasına girerler.bu familyadaki sineklerin vücudu yassıdır.ağız parçaları uzundur ve iki çenetli mahmuz biçiminde kan emmeye yarayan hortumu koruyacak şekildedir.bu böcekler çoğunlukla asalak olarak yaşarlar.sarı kahve karaışık esmer ve kızılımsı renkleri mevcuttur.bu sinkler hemen başkalaşıma giren küçük kurtçuklarla çoğalırlar.(ki ben buna bizzat şahit oldum) atların üzerinde yaşadıkları gibi insanlara da musallat olurlar.uyku hastalığını da insana bulaştırabilirler.
    hayatımda ilk ve tek kortuğum hayvan at sinekleridir vucuduma uzun süreli teması halinde morarıp bayılma noktasına geldiğim olmuştur.
    (17.07.2007 18:44)

sayfa: 1-2-3

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.