çoğul kişilik

  1. çoğul kişilik bozukluğu benim hayranlık derecesinde takıntım olan bir hastalık olup hakkında çok engin bir bilgi birikimine sahibim ve umarım bu hastalık hakkında sizde benim gibi düşünürsünüz...

    Çoğul kişilik bozukluğu sinema flimlerinde sıkça işlenen bir konu. Ünsal oskay, kitabının belli bir kısmında çoğul kişilikli insanları konu alan filmlerden söz ediyor. bunlardan, "kurt adam" ve ülkemizde bir kaç sene öncesine kadar "Şeytan" adıyla gösterime girmiş olan “the exorcist” içlerinde en yaygın olarak bilinen örenektir. Üçünde de, ön plandaki kişilik olağan ve tanıdık olanı temsil ediyor fakat İkinci kişilik, doğanın ya da doğaüstünün karanlığından çıkıp geliyor ve bedeni ele geçiriyor.eğer gerçekten çoğul kişilk bozukluğunu tam yansıtan filmleri izlemek isterseniz size "identity"(kimlik) ve "kapı komşum" adlı filmleri şiddetle tavsiye ederim...

    şimdi gelelim işin bilimsel boyutuna.bakalım neymiş bu çoğul kişilik...

    kişinin bünyesinde birbirinden farklı kişilikler olduğunu hissedip,bu kişiliklere uygun hareketlerde bulunması, bu kişiliklerin kendisine egemen olduğu anlarda yaptıklarından habersiz olma durumudur. farklı kişilikler var bu kişilikler hastanın kendi cinsiyetinden, yaşıtlarından ve kültürel durumundan farklı olabilir. bu kişiliklere ait kafasının içinden gelen ve kendisini farkılı yerlereyönlendiren sesler duyabilir."ev sahibi" kişiliğe zarar verebilecek hareketlerde bulunabilir (eş ya da karşı cinsle uygunsuz ilişkiler, suça yönelik davranışlar gibi) . ev sahibi kişiliğin yerine geçmek için intihar girişimlerinde bulunabilirler ki bu son nokta olarakda nitelendirilir.

    hasta kişinin bünyesinde 2 ila 100 arası kişilik bulundurması mümkün olup genelede 10 ve altında kişilik görülür.kişiliklerin kesinlikle birbirinden haberi olmaz ve hepsinin ayrı yaşantısı, farklı anıları, farklı cinsel tercihleri ve farklı arkadaş çevreleri olabilir.kişilik bölünmleri genelde beklenmedik bir andan ve şiddetli bi kriz ile gelir bedene ne kadar sahip olacağı ise bilinmez.

    oluşumuna baktığımızda ise;

    genellikle çocukluklarda ağır fiziksel (dövülme, ağır cezalandırmadırma),cinsel (tecavüz, cinsel tacizler) ve duygusal travma yaşantıları sonrasında gelişir. bu donemde çocuklar bu olaylar sırasında kendini olayın etkisinden kurtarmak için bir savunma mekanizması şeklinde “o olayı yaşayan ben değilim, bu olanlar bana yapılmıyor, "ben bunları hissetmiyorum" veya "bunları ben yapmadım" düşünce şekillerini geliştirirler. bu, vakit geçtikçe normal olmayan bir duruma dönüşüp, kişilik bozukluğuna doğru gider. bu sekil bir savunma sureci ,büyük travmalara uyum sağlamada çok önemli bir yere sahiptir.

    çoğul kişilik olaylarında büyük oranda ebeveynler arası şiddete tanıklık % 31.1, ebeveynlerden arken ayrılma % 25.4, fiziksel kötü davranılma % 24.6, cinsel kötü davranılma % 33.6, cinsel ve fiziksel kötü davranılma % 43.1, 16 yaştan önce tecavüz % 10.7 olarak bulunmaktadır.

    hastalığın birincil belirtilerine göz attığımızda;

    2 veya daha fazla birbirinden farklı kişiliğin aynı insan varlığı. bu kimliklerden en az ikisi dönem dönem değişerek kişinin davranışlarını denetim altında tutar. Önemli kişisel bilgileri sıradan bir unutkanlıkla açıklanamayacak şekilde anımsayamazlar.

    toplumda görülme sıklığı ise;

    Çoğul kişilik bozukluğu çok nadir görülen bir ruhsal hastalıktır. bir çok ruh doktoru hayatı boyunca bu tanıyı gerçekten hak eden tek bir hastayla bile karşılaşamaya bilirler.buna rağmen, kendini aşırı baskılayan kişilerin, uygun koşullar oluştuğunda, tanıyanları şaşkına çeviren bambaşka bir kimliğe bürünmeleri yabancısı olduğumuz bir durum değil. belli bir yaştan sonra cisel isteğin arttığı erkekler, akol alıp kendinden geçenler ve kendi ülkesinde sessiz sakin bir hayat süren turistik çapkınlar bu duruma örnek teşkil ederler.

    örneklerin hiç birinde, çoğul kişilik bozukluğundaki kadar dramatik bir değişiklik gözükmüyor ve bu sebeple içinde bulundukları durum bir ruhsal hastalık olarak nitelendirilmiyor. fakat, kişilikteki bir anda gerçekleşen değişim, devam eden ruhsal düzenekler açısından arada bir benzerlik olduğunu gösteriyor.

    yüzde 5 ile 10 arasında görülmektedirler. genel olarak bayan hastalar teşhis edilmektedir. bay hastaların ise belli suçlar işledikleri için daha çok adalet içinde oldukları ve bu nedenle tanı konulamadığı söylenmektedir. kişilerin kafaları içinden geçen sesler duymaları , yaptıklarını hatırlayamadıkları herhangi bir şeyle karşılaşmaları gibi belirtilerin ,farkına varılması halinde halinde kendilerinin "akıl hastanesine kapatılacakları ya da toplumda damgalanacakları " yönündeki inançları nedeniyle tedaviye başvurmadıkları görülmektedir.

    neden oluştuğunu örenmek isteyecek olursak;

    kişilerin çoğu zaman kendilerini koruma amaçlı başka kişilikler oluşturması bu hastalıkta çok normal karşılnmaktadır.geçmişlerinde yaşadıkları herhangi iz bırakabilicek travmatik bir anı kişiliklerin oluşturlumasında en önemli rolü oynar.

    tedavisine gelince...

    tam kanıtlanmış bir tedavisi olmamakla birlikte hastalık bu rahatsızlığı bilen uzaman doktorlarcauzun süreli psikoterapi ile tedavi edilmesi uygun görülmektedir. tedavide kişiliklerin bir araya getirilerek bir bütün oluşturması(diğerlerinin öldürülmesi veya ortadan kaldırılması) ve geçmişte yaşanan ve bazı hallerde unutulmuş olan travma zamanına ışık tutup, bunun normal bilinç hali ile birleştirilmesi ve bütünleştirme sonrası eşlik eden diğer kişilik sorunları ve yaklaşımların tedavisi ile devam ettirilir. psikoterapi sırasında birbirnden farklı kişiliklerin etkisi ile şikayetlerde güçlenmeler görülebilir. bu durumlarda güçlü ilaç tedavileri veya (kısa yada süreli) yataklı tedavileri gerekebilir.

    son olarak size şunuda söylemek isterim ki okuduğum bir kaç kitapta seri katillerde de rastlanan bir hastalık olduğunu vurgulamak isterim.gerçi bir çok katil (artı dolandırıcı) bir çok pskiyatristi kandırmayı başarıp son anda yakalnmıştır bunların iddaları çoğul kişilik bozukluğuna sahip olduğu yönündedir.bilnen en kesin çoğul kişilik hastası seri katil "rujlu katil" öldürdüğü kurbanlarının (ki bunlar genellikle bayan olurdu) rujları ile yatak odalarının aynalarına "tanrı aşkına beni daha fazla cinayet işlemeden yakalayın" notunu bırakmıştır bunun yanı sıra "jhon wayne gacy" işlediği 33 cinayetin sorumlusu olarak "jack" adlı şeytani bir kişiliğin adını vermiştir...

    şimdi neden hayranlık duyduğumu az çok anladığınızı umuyorum.umarım sizlerle paylaştığım bu tanımı beyenirsiniz...

    (#126641) clairvoyant|17.07.2007 21:22|