bazıları için her tünelin çıkışında beliren ışığın bir süre sonra dönüştüğü şeydir. bıkkınlık verir artık bitmeler, yeniden başlamalar.. en güzel hali son-suzluktur.
Daha çok küserdik sanıyordum
Her küsmenin ardında barış vardı ne de olsa
Ve barış şık duruyordu üstümüzde
Ama biz kirletiyorduk çok geçmeden, çamura yatarak hemi de
Ben küserdim
Sen küserdin
Kimsenin araya girmesine gerek kalmadan çocukça bir bahane yeterdi barışmamıza
Kısa bir dargınlığın orta yerine durup dururken düşen “ne beni çok mu seviyorsun” kısa mesajı bile, uzun bir ateşkesti bizim için
Olmazdı ki olmazdı
Biz ayrılamazdık
Uzun süre ayrı yapamazdık
O yüzden dikkat etmedim hayatın son kez ikimize sunduklarına
Bilseydim son uykumuz olduğunu, bir an için bile arkamı dönmezdim
Sabah sen giderken, yatağa mahkûm, yastığa gizlenmiş bir “güle güle” dökülmezdi ağzımdan
Uykusuzdum
Ve uykusuzum hala içerisinden sadece araba gürültüsü geçen, zamanın geçmediği gecelerde
Son sinemaya gidişimizmiş meğer
Filmde “burada n’oldu şimdi ben anlamadım”larım tükeniyormuş
Ama seninle filme gitmekten çok, son seansı da kaçırıp açık sinema aramakmış güzel olan
Oooof!
Yaşanılan her son gözümün önünde doluyor
Tuzlu suya bastırıyorum anıları bir bir
İlk ve son çay bahçesi kahvaltımızmış bir arının ısrarlı nezaretinde
Ilık bir İzmir Akşamı’nı son kez solumak da keyifliydi Kordon’da seninle
Şimdi biliyorum ne zaman gitsem kordon olup boğazıma dolanacak oralar benim
Yine de gitmeliyim
Hakkını teslim etmem gereken bir yer var ki, Çeşme’de nargile içip, tavla oynadığımız yer gerçekten güzeldi
Ben yan masadakilerden nem kaptım, nemrut tavrım bundandı
Lakin ısrarlıyım, dışarıdaki masada oturmalıydık!
Moda tabiriyle ‘beach’e gitmek ve sonrasında çıkışta kalmak öyle
Köhne, kirli bir plastik masanın etrafında taksi beklemek
Keşke hiç gelmeseydi
Dursaydık, durdursaydık olanı biteni
Kırılanı, döküleni
Bitmeyen sebepsiz çekişmeleri
Geldi
Kırıldı
Döküldü
Gittik!.
Yine de heyecan verici seni sevmek
Dokunmak senin dokunduğun ne varsa
Koltuğun hep oturduğun yerine oturmak mesela
Masanın bir santimetrekaresine bile dokunduğun için şanslı hissetmek ya da
Saçının bir teline bile zarar gelsin istemem fakat
Nerede saklanıyorsa birden çıkan ve beni dağıtan, dökülmüş saç tellerinin üstüne bırakıyorum şu sıra avuntularımı
Her şey bitiyor sana dair
Tek tek
Azar azar
Birlikte aldığımız zeytin ezmesi misal
Kavanoz dibinden zar zor çıkarıyorum artık
Ve en kötüsü; temas ettiğin, aldığın ne varsa mana yükleyip, duygusal bir bağ oluşturuyorum aramda. Yoksa aktif oksijen içeren deterjan beni niye ağlatsın balım
Yo hayır, balım değilsin artık
Telefon defterimde ‘balım’ı adınla değiştirdim önce
Sonra sildim tamamen
Kolay olmadı lakin “kaydı tamamen silmek istediğinize emin misiniz” sorusuna “yes” tuşuyla onay vermek
Tamamen değil ama bir kısmı kalsa
Üzmeyen, üşütmeyen, ağlatmayan, yaralamayan kısmı kalsa
Kalmaz ki!..Silince her şey geçecekmiş gibi geliyor
Hep böyle midir?
Yani her ayrılık halinde
Mutlak bir öfkeyle, dahası ısıran, acıtan bir yalnızlıkla
Aşkım’lar, canım’lar, birtanem’ler resmi bir isme mi dönüşür ilk çaresizlikte.
Sahi ben ne oldum senin telefon defterinde?
Alışık olduğum bir hal bu
Ben gitmeyi bilemem, kusura bakma ne olur
Bir otel odasından bile ayrılmayı yüzüme gözüme bulaştırırım
Ya saatimi unuturum ya düş fırçamı
Ben gitmeyi beceremem
Daha çok küserdik sanıyordum
Her küsmenin ardında barış vardı ne de olsa
Ama bu kez barış dar geldi küslüğümüze
Hayatları boyunca atıldıkları her işte başarısızlığa uğramış altı kişinin birgün yolları kesişir.
Hayatlarında bir kereliğine bile olsa başarılı olmak isteyen kafadarlar, bu amaçla bir film çekmeye karar verirler.
Amaçlarını gerçekleştirmek için eski oyuncu Nejla’nın paralarını kullanmayı planlarlar. Erkek oyuncu eksikliklerini, inşaatta çalışan bir türkücü ile giderince olaylar gelişmeye başlar ...
Son, Levent Kırca’ya göre, ‘yokluklar içinde bir filmin nasıl çekildiğinin komedisi’.
Özel bilgisayar efektleri kullanılarak ve setlerde özel dekorlar kurularak yaklaşık iki milyon dolara maledilen filmin yönetmenliğini Levent Kırca, yapımcılığını ise Oya Başar yaptı.
Yaşamın içinde zaten varolan “komedi” ile “hüzün”ün içiçe geçmiş örgüsünü mizah diliyle anlatan “Son”un, başrollerini tiyatro oyuncularından oluşan bir kadro üstleniyor.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.