slumdog millionaire

  >>

  1. imdb top 250'de bulunan tek bollywood filmi. tamam hollywood yapımı olabilir ama oyuncuları, mekan tamamen hindistan'dır. ama senaryosu.. ayrıdır ne diyim. süper film. seneye damgasını vurdu.
    (gilgalad 30.12.2008 22:02)
  2. vikas swarup un aynı isimli romanından uyarlanan 2008 yapımı danny boyle filmi.
    çok güzel bir senaryo, çok güzel oyunculuklar, bir sürü detay, usta bir görüntü yönetmeni; anthony dod mantle. müzik film için ne kadar önemli ise görüntü yönetmeni de o kadar mühimdir. şu tarz bir filmde bile bir görüntü yönetmeninin dehasının filmi ne denli etkilediğini görmekteyiz.
    oyuncuların hemen hemen hepsi işlerini çok iyi yapmışlar. yarışma da bize tanıdık gelince senaryoya kendini kaptırmak elde bile değil. ha olayların gelişimini tahmin etmek oldukça zor. çünkü jamal in hayatındaki dokunaklı olayların hepsi yarışmanın gizemiydi yada pardon alınyazısı idi. ve her detayda pek çok konuya değinip göndermeler yapmış yönetmen boyle.
    bollywood tan çok fazla çakmam ama sanki bollywood un o şaşalı senaryolarına biraz aykırı gibi. sanki daha samimi ve daha ironik. bağımsız ingiliz film festivalinde en iyi yönetmen ve en iyi film gibi ödülleri şimdiden süpürmüş kendisi.

    (merlin 07.01.2009 14:16 ~ 07.01.2009 14:21)
  3. Yazdığım bir sürü şey yanlış bir tuşa basmanın azizliğine uğradığı için sosyolojik tahlillerden vazgeçip kısa notlar düşmek istiyorum.

    1) Filmi beğendim. Dram/komedi/aksiyon tam tadında. Ama Türk filmi klişesi tadında bir sürü tesadüf de söz konusu... Gerçi "tesadüf değil tevafuk" diye bildiğimiz kadere bağlama olayı yüzünden bunların zaten olması gerektiğini de düşünebilirsiniz. Çünkü film aslında tam da bunu anlatıyor, tek bir cümle ile özetlemek gerekirse "It is written!" (Alnımıza yazılmış anlamındaki written)

    2) Ama beğenmeyen Hintlilere de sonuna kadar hak veriyorum: Ulan bizim de çağdaş Türk sineması denince Beyoğlunun arka, karanlık pis sokaklarında mafyanın bulaşmadığı bir filmimiz yoktu düne kadar. En çok beğendiğimiz Eşkıya'dan tutun da Hemşo'su, Ağır Roman'ı, Gece Melek ve Bizim Çocuklar, hatta ve hatta Cem Yılmaz'ın Her şey çok güzel olacak'ı bile mafyasız-pis mekânsız geçmeyen filmlerdi... Yabancı birine izletseniz Türk kültürünü Godfather'dan ibaret sanacak, hatta daha da beterinden... Bu filmde de dilenci çeteleri, iğrenç mekanlarda yaşayan insanlar, Hindular tarafından öldürülen Müslümanlar, bir yerde de Hintli polisten dayak yiyen çocuğun turistlere "This is the real India" diye bağırması... Ne bileyim, Hintli olsam beni çok irrite ederdi açıkçası... Nasıl ki Türkiye'nin Geceyarısı Ekspresinde anlatılan ülke olmadığını biliyorsanız, Hindistan'ın da bu filmde anlatılan "çok zengin ortamlarda yaşayan kirli işlere bulaşmış adamlar" ile "varoşlarda sürünen halk"tan ibaret olmadığını da bilerek izlemek lâzım...

    3) Hintlilerin Cüneyt Arkın'ı ve şerefsiz Kenan Işık'ı ile tanışmak için güzel bir film :)

    4) Düşündüm de, adamlarda Kim Beşyüz milyar ister'e * gösterilen ilgi ve sokaktaki sıradan Hintlilerin bizim elemana gösterdikleri sevgi gösterisi tam da bizdeki "Var mısın yok musun"daki hayat hikâyelerine gösterilen ilgiye benziyordu! Aynı yarışmalar ABD'de de var, ama orda böyle bir şeye rastlayamazsınız, biz doğulu milletler hakikaten duygusalız...

    5) Ve Aramis... Küçüklüğümde (yaş 8-9 falan) Üç Silahşörlerin Japon animesi gösterilirdi TRT1'de. Orda Aramis bir kadındı! Nişanlısını Cardinal Richelieu öldürtmüş, bu da intikam alabilmek için erkek kılığına girmiş... Athos'la aralarında aşk yaşanacak diye bir heves izler dururdum * Bu filmde de 'Aramis olduğunu bilmeyen Aramis' kadındı ya, ilginç geldi işte... Senelerdir o üç silahşörler çizgi filminin müziğini unutmamışım üstelik, şimdi bir kez daha hatırladım, bu da kader değilse nedir? It is written işte kardeşim...

    6) Filmin en sonunda Bollywood'a Hint filmi dansları ile selam çakılması da ayrı bir hoşluktu...

    Sonuç olarak, Oscarlık bir film değil... Ama çok şeker, insanda Amelie gibi bir tad bırakıyor... Gerçi "the Curious Case of Benjamin Button" alacağına Slumdog Millionaire alsın Oscar'ı, bence daha çok hak ediyor.
    (itaatsiz 20.01.2009 05:08)
  4. 10 dalda oscar'a aday olmuştur. dibine kadar da haketmiştir. birbirinin kopyası, ruhsuz klasik hollywood filmlerinin bakıp pek çok ders çıkartabilecekleri kadar güzel bir yapıttır. onu bu kadar güzel yapan şeylerden biri de şüphesiz müziklerini yapan a. r. rahman'dır.
    (gilgalad 30.01.2009 16:34)
  5. 66ncı altın küre ödül töreninde en iyi drama, en iyi yönetmen, en iyi senaryo ve en iyi özgün müzik dallarında ödül almıştır. Oscara da göz kırpmıştır..

    Soruları cevapladıkça Jamal'ın hayatının detaylarına inmemiz gerçekten başarılıydı. Film benim gözümde oscar için diğer adaylardan daha önde, daha orjinal.. Filmin sonundaki danslara bayıldım..*
    (feeling the blanks 31.01.2009 19:46)
  6. filmin ilk yarısında midenize yumruk yemiş gibi oluyorsunuz. yeni yetmeliğinizde gazete haberlerinden takip ettiğiniz hindistan'ı buluyorsunuz. bütün o dini itiş kakışı, bütün o sefaleti, acizliği, çaresizliği... insan yerine konmayan, insan bile sayılmayan insanları; hatta union carbide'ı, bhopal'ı... slumdog millionaire (milyoner gecekondu iti) ya da aşktan başka tutunacak hiç bir şeyi olmayan bir delikanlının, yine aşkı sayesinde, 21. yüzyıla dair hint usulü "yırtma" hikayesi. bakmayın ukalalık yaptığıma, güzel film.
    (hazeyame 01.02.2009 02:49)
  7. son derece enteresan kurgusu ile son ana kadar ağzınızı açarak izlemenizi sağlayan bir film. pek güzel.
    (tulkas 01.02.2009 18:49)
  8. 10 dalda oscar'a aday olmuştur.

    (bkz: a r rahman)
    (gilgalad 04.02.2009 16:50)
  9. İngiliz yönetmen Danny Boyle yine herkesin nabzında uyan şerbeti vermiş, en güzel filmini henüz yapmadığına inanıyorum ve o filmini bekliyorum. Slumdog genelde bu sezon ortaya çıkan bir çok filmden iyiydi. Şarkılı, danslı Hint filmi olur mu hiç diyenlere de filmin finalinde çok güzel bir sürpriz yapmış yönetmen. Hint filmlerinin olmazsa olmazı filmin sonunda gizli.
    (vladimir 09.02.2009 14:39)
  10. oskar ödüllerine itibar etmemek gerektiğinin kanıtlarından birisi daha. bokun içinden çıkan adamın büyüyüp harikalar yaratması hikayesi her zaman oskar alır. öyle çok uzman filan değilim ama akademi bu tür filmlere hep oskar yağdırır.

    filmi bu kadar popüler yapan tek şey yokluk, yoksulluk, fakirlik edebiyatı yapması, küçük emrah modunda gezinen jamal ve onun milyoner olma hikayesinin çok insanın aslında rüyası olması yani gençliğinde fakir bir hayat süren herkesin filmde kendi hayallerini görmesi.

    belli bir yerden sonra filmi seyreden herkes, hindistanda jamal'e bakıp gaza gelen, onun sırtını sıvazlayan ve alkışa tutan kişilere dönüşüyor. hatta jamal'ın kendisi gibi hissediyor kendisini. "ulan istanbul sen mi büyüksün ben mi?" diye haykıran insanlara dönüşüyoruz. salakça.

    hatta film sona doğru yarışmanın kendisine dönüşüyor. hintli bir çocuğun kim milyoner olmak ister yarışmasındaki performasnını izliyoruz. film güzel. ama kesinlikle oskar alacak film değil. bir kere filmde kamera açısı diye bir şey yok denilecek kadar az. sanki belgesel çeker gibi çekilmiş sahnelerle dolu film. zaten diğer yarısı da yarışma sahneleri. akılda kalacak tek oyunculuk göstergesi bile yok. silik oyuncular ve silik karakterler...

    david fincher ortalarda dolaşıyorken, önümüzde the curious case of benjamin button gibi bir film varken tarafına pek bakılmaması lazım aslında. ama akademi işte, yine nereye gideceği belli ödüllerin.

    ödül manyağı olmuş benzer konulu filmler için (bkz: scarface), (bkz: citizen kane), (bkz: gone with the wind). bence bu filmler gayet başarılıdır. ama kesinlikle geldikleri yeri haketmiş değillerdir. artık bu listeye eklenecek bir de slumdog millionaire var. hayırlı olsun.
    (iknowthepiecesfit 22.02.2009 21:14 ~ 22.02.2009 21:16)
  11. acimasizlik, yoksulluk ve kotu hayat sartlari, ha bi de hindistan uzerinde agirligini koymus bir film olmasina ragmen kader, inanc ve sans'in gayette koyu renklerle gorundugu bir film. alinyazisi uzerine yanina ve karsisina guzel gondermeler yapmis ayrica.



    --! spoiler !--

    beraber olmak bizim kaderimiz der, birkac kere jamal latika'ya. simdi alinyazisi oyle yazmis diye jamal, latika'nin pesini birakmamazlik etmedi ki aslinda. asik olmus cocuk, haliyle istiyor latika'nin yaninda dursun omru boyunca, ne olursa olsun unutmayacak cocuk tabi. asik olmak boyle birsey zaten. jamal hayatinda olup biten herseye deger veriyor dikkat ediyor bi kere, soylenenler bir kulagindan yada gozunden girip otekinden cikmiyor. cocukla yaptigi benjamin franklin ve 100 dolar konusmasini detayina kadar hatirlamasinin tek nedeni, deger vermesidir. salim ve jamal iki farkli yol secmistir, ayni noktadan baslamislardir.

    --! spoiler !--


    avrupali zihniyet ile asyali zihniyetin, cekirdek degerlerin onem siralamasina verecegi fark cok asikar bu filmde. pes etmemek lazim iste oyle hemen, istemek lazim iste bide. alinyazisina da cok bel baglamamak gerek.

    oscar olur olmaz mi diye dusunurken, oscar odulunun binbesyuz cesit dalda verildigini de hatirlamali. oscar odulu tek dalda verilmiyor ki. art direction diye bisey var, cinematography diye bisey var bunlarin hepsi ayni kapiya cikmiyor pek, elmalarla armutlari karsilastirmadan once kategorilerin ne demek oldugunu okumakta fayda var.

    ben bilmiyorum oscar'a aday kriterini, ama alirsa aday oldugu tum kategorileri, cok da sevinirim. senaryo, muzik, kurgu, teknoloji, renkler, replikler, yonetilme sekli hepsini cok da severek seyrettim, kendi kucuk dunyamda birsuru yeni dusunceler yaptim filmle beraber, film sonrasi ve hala. bir sure takiliriz da biz boyle.
    (sw itch 22.02.2009 22:43 ~ 22.02.2009 22:50)
  12. 81'inci oscar ödül töreni'nde en iyi film ödülünü almıştır*. en iyi film dışında, en iyi yönetmen, en iyi uyarlama senaryo, en iyi görüntü yönetmeni, en iyi kurgu, en iyi orijinal müzik, en iyi orijinal şarkı, en iyi ses miksajı ödülleri de bu filme verilmiştir.
    (breegadoon 23.02.2009 06:58)
  13. 8 dalda oskar almıştır. kısa bir yorumum olacak;

    (bkz: yuh)

    ulan acayip sinir oldum be editi: akademi tamam, filmi bizimkiler neden sevdi onu da anlıyorum da, neden şu çok feci kokan oryantalizmi hala göremediler ve tiksinmediler onu açıklayamadım. ulan bu film resmen oryantalist be! bokun içindeki hintli çocuğa kıçlarını ayıra ayıra gülen seyirciye sesleniyorum; aç gözlerini canım. hepimiz o bokun içindeydik bir zamanlar! ne çabuk unuttun?
    (iknowthepiecesfit 23.02.2009 10:16 ~ 23.02.2009 10:48)
  14. oscar heykelciklerini alıp gitmiştir kendileri. iyi de yapmıştır kanımca, ancak şimdi gerekli gereksiz bir sürü hint filmini görmemiz kaçınılmaz olacak gibi.
    (tulkas 23.02.2009 10:33)
  15. rakipsizlikten 81'inci oscar ödül töreni'ne damgasını vuran, yüzümü kara çıkartmayan film. içinde barındırdığı gerçeklik, görüntülerinin muhteşemliği, konusunun akıcılığı onu farklı bir yere koyuyordu zaten.
    (gilgalad 23.02.2009 13:19)
  16. şimdi efenim belkide abartıdır bu kadar ödül alması ama iyi filmdir slumdog yinede.
    sinematografi dedikleri yani görüntü yönetmenimizin ellerinden öpen olayın kamera açısı belirlemek oldugunu zannederek bu film hakkında abidik kubidik yorumlar yapmak yersizdir hakarettir *.
    hikayenin sadece hikaye olarak değerlendirilmesinden ziyade hikayeler hikayenin kalitesi ile değil akışı ile değerlendirilir. ve bunu slumdog gayet güzel yapmıştır. çünkü film dediğin şey sana konu sunmakla yapılmış bir şey değildir.

    beklentiler sadece hikayenin ne olduğu ve oyunculuğun ne olduğu mudur yoksa kalite midir?
    yani hazeyamenin dediğiyse * film yapmak mı prodüksiyon yapmak mı?
    yada benim değişimle, film yapmak mı? video yapmak mı?
    ilk mesajımda belirttiğim gibi görüntü yönetmeni anthony dod mantle i tekrar tebrik ederim. çok güzel renkler ve çok güzel geçişler yapmıştır. *

    (merlin 23.02.2009 18:03 ~ 23.02.2009 18:21)
  17. haketmedi mi? kesinlikle hak etti. bir kere iç ve dış siyasi dünyada ve abd etrafında gelişen her ne varsa onu iplemeyen bir konusu vardı. bir açıdan da "american dream" olgusunu birebir karşılıyordu. bize küçük, basit, mucizelerle ve en acısından gerçeklerle bezenmiş bir hikaye anlatıyordu. e peki buna benzer tonla hikaye bu güne kadar oscar ödülleri arasında "en iyi yabancı film" bile seçilememişken, slumdog millonaire bu şerefe nasıl nail oldu? işte bunun cevabını tam bilemiyorum. abd'nin "şeetmeyeceği eşeğin önüne ot atmama" ilkesinden yola çıkarak, paranoyak tezler geliştiriyor beynim ister istemez.

    ama film gerçekten "farklı". yalnız şu da var ki, o iklim için farklı. izlerken siz de benim gibi baktıysanız bazı şeylere, sanırım "e ne var ki bunda, bu allah'ına kadar arabesk be!" demiş olabilirsiniz. olabilir. doğrudur da... ama arabesk de bu iklimlerin temasıdır, oraların değil. haliyle "farklı" gelmiştir amerikalı'ya...

    ha bir de... bence hollywood, bu oscar'la bileğini bükemediği bollywood'a "taam lan, taam... al sana oscar" demiştir bir yerde...
    (hazeyame 23.02.2009 19:20)
  18. tamam tamam, feci halde gaza gelmiş bir kitlenin karşısında durmaya hiç niyetim yok.

    ama şunu da belirteyim, ben yönetmenin tek işini kamera açısı ayarlamak olarak anladığımı gösterecek tek kelime etmedim. madem eleştiriye eleştiriyle yanaşacaksınız, rica ediyorum, sinema anlayışımıza bok atarak ve abuk subuk konuşarak yapmayın bunu. hele hele bunu ukalaca yapmak sadece zevk ve renk meselesi olan bir meseleyi sen bildin ben bilemedim noktasına taşır . ortada alenen sırıtan bir durum var, o da bu filmin hikayeyi anlattığı her anda belgeselvari bir havaya bürünmesidir. david fincher gibi bir ustanın yaptığı filme bakın bir de, her karesi odanızı süsleyebilecek bir tablo niteliğinde. iki film arasında dağlar kadar fark var. kamera açısını da sadece açı olarak değil, kamera hareketleri olarak algılamanız benim açımdan iyi neticelenecektir.

    tamam anladık, doğu halkları ve batı eleştirisi filan bazı damarlarınızı kabarttı da, bari beğenmeyen adamın dediğine de bir bakın, hemen bok atacağınıza.

    filmin oskarı hakeden tek tarafı müzikleriydi bence.

    budur.
    (iknowthepiecesfit 23.02.2009 22:31)
  19. iş bu tanım baştan sona spoylir özelliği içerebilir.

    ilk olarak batıdan birinin senelerce anasını bellediği hindistan'a gidip film çekmesi ve dahası bununla oscar alması herkesi biraz düşündürmeli. adamlar devdas'a vermemişler o ödülü, bırak oscarı en iyi yabancı film oscarını dahi vermemişler, ama bu film oscarı silmiş süpürmüş acaba neden? bunu düşünüyorum işte. bir frenk tarafı var bu seramoninin, gavur gavuru kollar, dahası siyah bile olsa beyazlaşma işinde beis görmeyenler de kabul görebilirmiş slumdogun ödül töreninde özellikle buydu ilgimi çeken. o kırmızı halıda bembeyaz tiplerin yanında nasıldı ama kara, bıyıklı hintliler? eminim ki dehşetli bir tiksinti içindeydi yanındakiler ama 'başarı' bütün o tiksintileri filan sineye çektirir böyle... filme dönecek olursam hindistanda benzeri başarı öykülerinin kralı senelerdir çekiliyor, gel gör ki buna danny boyle el atınca göze çarpıyor. bu açıdan sinir bozucu. fekat, bollywood hindistan'ı pırıl pırıl parlatırken, diğer yüzünü görmek açısından iyi bir iş çıkarıyor film. oryantalist damgası yememek için azami kastıran yönetmen hindistan'ın pislikleri aha budur budur ama bakın gerçek amerika'da budur ; para! filan diyerek hem isaya hem musaya karşı karizmayı çizdirmemiş.

    abartıldığı kadar süper ötesi değil, daha iyileri de yapıldı inanın, üstelik hintli yönetmenler yaptılar o filmleri. slumdog ise pompalandı dünyaya, bana öyle geliyor. ama benjamin karşısında ödülü alması benim için tabii ki sevidnirici. çocuk oyuncuların performansı on numara, dahası arjun rampal'ın. açıkçası dev patel'de ve freida pinto'nun oyunculuğunun nesinin övüldüğünü ben anlayamadım. kayda değer bir taraf yok oyunculuklarında. a.r.rahman imzalı soundtracke laf etmem, zira rahman bugüne kadar yaptığı her şarkının altı çizilmesi gereken bir müzisyen. sukhwinder singh, alka yagnik gibi zaten hindistanın yıldızı olan isimlerle çalışmış. özellikle ringa ringa, jai ho, paper planes ve mausam beğendiğim şarkılardı.

    filmin sonunda 'bollywood'a bir saygı duruşu' olarak nitelendirilen dans sahnesi ise daha güzel olabilirdi kuşkusuz. yani madem bir dans lazım dedin o güzel jai ho'ya daha iyi bir koreografi olamaz mıydı yani? bütün bunların dışında bir kaç not; hindistan'da yapılan bir yarışma programında birinin 'çaycı' diye aşağılanacağını, dahası oradaki herkesin buna hehehe diye güleceğini sanmam, adamların yaşayışına, şovun ruhuna aykırı bu, tabii ki alt ya da orta sınıftan biri katılacak o yarışmaya yirmi milyon rupisi zaten olan değil. bir diğeri de hiçbir hint filminde dudaklar birbirine değmez, illa ki bollywood'a saygı duruşunda bulunacaksan başrolleri öpüştürmeyebilirdin danny boyle.

    kovalamaca sahneleri, dilenci çocukları çalıştıran sayko maman karakteri, jamal'in çocukluğu ve amitaaaabh diye elindeki kartpostalı imzalatmaya koşması ise iyiydi gerçekten. sevdiği kızı onca ardan sonra bulduğunda kızın 'ne yicez, ne içicez, sigortan var mı? ' içerikli konuşması ise tam ağzına bir tane geçirmelikti. hesapta işte jamali kendisinden uzaklaştıracak vs... ben yine de sinir oldum. bir de sanki hakikaten kızın 'onca rahata alıştıktan sonra' gibi bir tribi de varmış gibi geldi, ya da bu benim fesatlığım. ödülü kazanınca nasıl koştu ama! bunu da geçelim, finalde melek moduna bağlayan abi ise bu özelliği ile değil de cep telefonunun melodisi ile dikkatimi çekti, güzeldi yav hakikaten o müzik. dahası sen taa kartpostalını satmadan başlamışsın, sevdiği kızı dilenci mafyasına bırakmışsın, sonra kendine alıp patronuna satmışsın, sonunda da küvette ölmüşsün, zaten yaşama öl diyecektim ben de sana kötü abi. ama kendini aklayarak değil de ne bileyim bir dolap çevirirken ölse daha bir yerinde olurdu. kardeşim için, sevdiği kızı da kurtardım tribiyle değil yani. evet. kenar mahelle iti de milyoner olabilir dahası mutlu olmayı da hak eder sevgili vampirler... yani batının dediği budur.


    edibüdü: pek sevgili hazeyame demiş ki; be mista , o iki kardeşten salim kendini kardeşine feda etti. jamal denyosu her şeye tepeden kondu. salim kardeşini pislikten uzak tutmak için bunca tribe girdi, hayatı boyu jamalin arkasını kolladı. bu açıdan da baktım sonradan filme. fekaat yine de derim ki, salimin anasının gözü olduğu kartpostalı satmasından belliydi. latikanın elini kardeşini korumak için değil başlarına bela olacak deyu bıraktı. mamanı, latikayı ve kardeşini kurtarmak için değil, daha büyük patronun en prestijli köpeği olmak için öldürdü. sonra da iki namaz kıldı adam vurmadan önce, finalde de küvette paraların içinde büyük patronu gebertip hem kardeşini hem latikayı kurtardı. yedim mi ben bunu? yemem. bu işte tam batının bize dayattığı fikrin özüdür bence. bir günah keçisi bulmak işte bu gavurların işidir yani. onca yoksulluk, çocuk sömürüsü, hayatın mahvolması, kazanma hırsı vs... değil de bir yandan biri kazanırken diğeri kaybetmelidir fikri. bu bir filmse ve tribünlere oynuyorsa, hele ki 'hindistan' mekansa iyi kazanmalı, kötü kaybetmeli ve fakat bu olurken finalde herkes, hepsinin 'kader mahkumu' olduğuna inanmalıdır. salim kızı alıp gidiyor, krallar gibi dairelerde yaşıyor jamalse çaycılık yapıyor. salim kardeşini arayıp bulmuyor bile onca gücüne rağmen, istese bulamaz mı? ama yönetmenin -sistemin- o aşamada ona ihtiyacı yoktur ve finalde para hadi kader mader diyoruz bütün soruların cevaplarını maziden biliyor ama kötü adamı nasıl ortadan kaldıracağız? işte orada bize bir salim lazım. ama salim kötüydü hani? yoo mista salim kötü değil, çevresi kötü. ne dedim bilmiyorum, anlatabildim mi? salim jamalden daha az denyo değil gözümde. salimi de jamali de kullanıp atan birini para dolu küvette öldürürken, öbürünü para dolu küvete gönderen sistem meseledir. bilinçaltına verilen bu olsa gerek diye düşünüyorum. evet. budur.
    (mistaneek 27.02.2009 14:31 ~ 02.03.2009 11:35)
  20. bu muydu o kadar oscar'ı alan film?
    (agoncy 27.02.2009 15:09)
  21. Hakkında başarılı bir Zülfü Livaneli yazısı için:

    http://haber.gazetevatan.com/haber.vatan?detay=Export_kultur_Oscar_kazandi&Newsid=224916&Categoryid=4&wid=5

    Laf aramızda, sözkonusu yazıda Orhan Pamuk'a da azcık laf çakıldığı gözlerden kaçmıyor *
    (itaatsiz 28.02.2009 00:12)
  22. (bkz: the curious case of benjamin button) kadar sıradışı bir hikaye olmasa da film kalitesi ve işleniş olarak kesinlikle ondan bir kaç gömlek üstün bir film.

    her an ne olacak diye heyecanla bekliyorsunuz. ama her an!

    çok sağlam bir drama. drama kelimesinin anlamını bulduğu bir film.
    (anarsi nerede anarsist orada 14.03.2009 21:22)
  23. --! spoiler !--

    it's written...

    --! spoiler !--
    (kerkes 30.03.2009 19:53 ~ 30.03.2009 19:56)
  24. kahramanımızın canlı yayında telefonla joker hakkını kullanması tuhaf geldi bana. zaten bir kişinin numarasını vermiş, o kişi de verilen süre zarfında cevabı arayıp bulabilirdi. bizim kim 500 milyar isterimiz canlı yayınlanmıyordu. takıldım ben oraya.
    (melankoli basili 05.09.2009 23:27)
  25. mutlaka izlenmesi gereken hatta varsa arşive konulması gereken bir film.. sonundaki dans sahnesi dışında olumsuz eleştirebileceğim bir yanı yok...ben cok beğendimm..
    (carmilla 06.09.2009 00:58)

>>



Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.