--! spoiler !--
penny'in babasının kesinlikle dharma ile alakası var. bu yuzden desmond'ı adaya o gönderdi ve böyle bir görev verdiki kimseyle iletişim kuramasın diye. hatta belki libby'de desmond'a gemiyi vermesi icin tutmuş olabilir. ayrıca hatch patladığı zaman desmond geçmişe falan gitmedi, sadece rüyaydı.
aşagıdaki linkte bu konuyla ilgili cok ayrıntılı resimler bulabilirsiniz.
3. sezonun sonlarına yaklaştığımız bugünlerde, 16 şar bölümden oluşan 3 sezon daha devam edeceğini öğrendiğimiz dizilerin dizisi. dizi bittiğinde toplam 117 bölüm olacak. baş senaristin açıklamalarına göre dizinin en heyecanlı bölümleri daha gelmedi*.
verilen bilgilerden bir tanesi de, 4. sezonun şubat 2008 de başlayacağı ve kesintisiz olarak 16 hafta boyunca devam edeceği. ayrıca 4. sezonun final bölümünün ismi de posta kutusundaki çıngıraklı yılan olacakmış. sanırım 3. sezon finalinde* jack'e kötü bir şeyler oluyormuş. 3. sezon finali lost dizisinde daha anlatacak çok şeyin olduğunu anlatmayı amaçlıyormuş. baş senarist bu durum için, bu sizlerin evinizden sandığınızdan daha fazla sayıda oda olduğunu farketmenizi sağlayacak şeklinde bir yorum getiriyor.
-jack in sakallı halinin karagöze benzediği.
-walt'ın tekrar görüldüğü(kontrol etmedim oyuncu degismis olabilir yada cok degismis)
-bernard'ın tırsıp herseyi bir bir ispiyonladığı.
-denizin altındaki hatch teki kızların naomı'nın arkadasları diğil ben'in adamları olduğu.
-desmond'ın geleceğe yonelik gorduklerinin dogru cıktığı.
-jack'in eski karısının hamile olduğu.
-hurley'nin kahraman olduğu.
-charlie'nin öldüğü.
-naomi'nin yalan söylediği.
-penelope'nin göründüğü.
-danielle'in sonunda alex'ine kavustuğu.
-sawyer'ın sonunda tom'dan intikamını aldığını gördük.
Ama hic bir soruya acıklık getirmediler, aksine bir sürü soru işareti eklediler.
ben umutlu bir lost izleyicisi olarak charlie nin öldüğüne de , o gudik flashforwardın gerceklesecegine de inanmıyorum , inanmak istemiyorum. ilerleyen bölümlerde gelişen olaylara göre daha çok alternatif flashforwardlarla karşılaşacakmışız gibi hissediyorum ayrıca.ha değilse de hakkatten oturup ağlamayı planlıyorum.
o adaya düşenler türk olsaydı, bütün gizemlerin bir bölümde ortadan kalkacağını düşündüğüm dizidir. bırakın adaya düşenlerin hayat hikayelerini, herkes birbirinin damadının, eltisinin, dayısının, kardeşinin bile ne yaptığını bilirdi. Çok da iyi olurdu. bu ne kardeşim böyle? kimse en basit bir olayı, bilgiyi bile diğeriyle paylaşmıyor.
9 ay gecer ya cok uzun diğil, mesela mastır yapabiliriz 9 ayda, çocuk dogurabiliriz, erkekler kısa donem askere gider gelir, dünya turuna cıkılır, oyalanacak çok şey var uzun bir zaman değil yani çok çabuk geçer 5 gün geçti bile bak.
3. sezon finali ile gerçekten damakta tat bırakmış, kalitesi tartışılmaz dizi.
ancak 9 ay gibi bir ara vermek çok saygısızca bir davranış, orası da ayrı. hatta sonraki üç sezonunda böyle devam edecek olması insanı çileden çıkarıyor.
bu bekletmenin amacını bilmiyorum ama yanlış bir davranış olduğu kanaatindeyim.
Şubat 2008'e kadar yine de yolunu gözleyeceğim, orası ayrı tabi.
o kadar ay adada yaşayanların hala cillop gibi saçlara, sakalsız lokum yüzlere nasıl sahip olduğunu anlayamadığım dizidir. bir claire in saçına bakıyorsun kuaförden çıkmış gibi, aslan said in kıvır kıvır saçları da hiç uzamıyor.
gerçi ne olursa olsun seviyoruz bu diziyi 9 ay bekleme ihtimali beni kudurtsa da yapacak birşey yok, elimiz mahkum
3. sezonun finalinde gördüklerimizin, 6. sezonun finalinden alıntı olmamasını istediğim dizidir. eğer 6. sezonu da böyle bitirirlerse dizinin senaristlerine tazminat davası açabilirim. hiç kimse kusura bakmasın.
her eve broadband bağlantının girmesi ile ölmek üzere olan korsan medya piyasasını ayağa kaldıran, hemen hemen her dükkanda elyazısıyla yazılmış "lost bulunur"* ibaresini asmaya mecbur eden, her yeni bölüm çıktığında çeviri ekiplerinin deli gibi altyazı kastığı, seyircilerinin de yok o altyazı oturdu, yok bu önceden geliyor, yok bu geç kalıyor repliklerini küfürlü bir şekilde söylemeye alıştıran, harikulade abc dizisi.
vücuduma işledi. rüyalarım lost, düşüncelerim lost, yürüyüşüm lost... sağda solda dharma logosu bakıyorum artık ben*
"dünya bu diziye çıldırdı sıra bizde" slooganıyla millet camdan atlasa biz de mi atlayacaz yani anasını satıyım dedirten komplekslilik halinin tavan yaptığı muhabbetlere konu olan baska işiniz mi yok bu kadar boş vakit geçirebiliyorsunuz sorusunu akıllara getiren insanları boş muhabbetlere boş vakit geçirmelere iten akıllanmaları için dua ettiğim insan topluluklarının izlediği "dizi".
sosyal analizler yapmayı çok seven ve herşeyden anlayan* kişilerin hakkında yorum yapmaktan geri kalmadıkları ve her dakikası manyak dolu olan hayatlarının çok önemli olan birkaç dakikasını yorum yaparak harcadıkları süper "dizi". bu diziyi elin amerikanı sevdiği ve izlediği için sevip izlemiyorum, bir diziyi beğenip izleyecek kadar aklım mantığım çalışıyor dedirten, izlemeden bilmeden fikir sahibi olanların ve saçmalayanların akıllanmaları için dua ettiğim insan toplulukların birşey bildikleri için izledikleri "dizi"
bütün bayanların aklı jack'te kalpleri sawyer'da iken neden kimse charlie* gibi sevimli bir çocuğun farkına varamadı diye merak ettirttitirten dizidir aynı zamanda.
jacob'un kim olduğu,
adanın coğrafi konumu ve gizemi,
"black smoke" olayı,
paraşütçü naomi'nin kim olduğu
locke'un babasının adaya nasıl geldiği,
jack'in babasının akıbeti (hatırlıyorsanız tabutta değildi ve final bölümündeki flashforward'ta jack babasından yaşıyor gibi söz etmişti)
rakamların ve tüm o tesadüflerin anlamı,
ilk sezonda mağaraların orada bulunan cesetlerin ve siyah-beyaz taşların sırrı,
bu çözülmemiş ve en az yedi ay boyunca çözülemeyecek soruları barındıran dizidir . bir de bu sorulara;
jack ile kate'in adadan nasıl kurtulduğu,
jack'in gittiği cenazenin kime ait olduğu,
kate'i bekleyen kişinin kim olduğu,
jack'in neden öyle derbeder olduğu
kısaca flashforward problemi eklenmiştir. *
şunu da paylaşayım hemen;
yakın bir arkadaşımın arkadaşı amerika'ya gider. tesadüf o ki lost setinde çalışan yapımcı asistanı "sarah" isimli bir kızla sevgili olur. sonra çocuk sarah'ı alır ve yaz tatiline sinop'a getirir. arkadaşım da o sırada sinopta bulunmaktadır. bu şaka gibi ve inanılması güç olaydan çıkarılacak sonuç: uzun bir süre boyunca diziyle ilgili bilgi almaya çalışmasına rağmen arkadaşımın öğrendikleri sadece şu olur: "jack, kate ve sawyer üçlüsünden biri ölürse ya da black smoke'un sırrı çözülürse anlaşılsın ki dizi sona ermeye çok yakın." Anlaşılan bazı şeylerin açığa kavuşmasına daha üç yıl var.
sarah'ın söylediği magazin boyutundaki bir başka mevzu da bütün oyuncuların çok samimi ve mütevazi oldukları yalnızca juliet'i canlandıran née carlson'ın içten pazarlıklı ve nifak sokucu olduğu..inanmamak serbest tabi..
lost kesınlıkle mukemmel bi yapım
hastalık derecesınde de olabılıyor tabi bezen ve ızledıkten sonra onun dısında hersey cok basıtmıs gıbı geliyor
ee hal böyle olunca yan etkılerı de cıkıyor ortaya
meselaa alt tarafı akvaryumun suyunu deiştirceksınız ama losttan sonra akvaryumun içine ağ atıosunuz
diyelim gece su içmeye kalktınız ısıgı acmak yerıne el fenerını kapıyorsunuz direk
yolda yururken yönünüzüü karıncaları takıp ederek buluyorsunuz yada
markette dharma mısır gevreklerınden var mıdır acabaa diye aklınızdan geciyor bir an
sırf tropik diye muzdan baska meyveye elınız gitmiyor aslında makbulu mangodur ama neyse bunu bulduğumuza sukur
evde su içerken hiç bardak kullanmıyorsunuz ya elinizii musluğun altına daldırıyorsunuz ya da bi tas bulup onu kullanıyorsunuz
dısardan gelen köpek seslerı size kutup ayılarını hatırlatıyor
bilgisayarın basına gectiğinizde baslıyorsunuz sayıları gırmeye ve enter ondan sonra
sevmediğiniz yada gıcık olduğunuz kişilere the others diyorsunuz bide
telefonlaraa may dey may dey dierek bakıyorsunuz artık hep
ve en büyük bedduanız lost izledikten sonra:lost adasına düşesice oluyuor.
1.sezondaki ufacık bir olaydan bile ileriki sezonlarda koskocaman bir gizem ortaya çıkarabilen,1 sırrın açığa kavuşmasıyla 3 sırrın birden açığa çıktığı,izleyiciyi sürükleyen sürüklemektende öte kulu kölesi yapan tv dizisi..uçak kazasından kurtulup bir adada mahsur kalan insanların hikayesi diye lanse edilmesine rağmen bundan çok daha fazlasını barındırır lost.mistik öğeler,herbiri birbirinden gizemli karakterler ve hiç bitmeyen bir tempo..arkadaşlarımdan biri bir günde dayanamayıp tam 17 bölüm izlemişti ki buda dizinin nekadar muhteşem bir yapım olduğunu anlatıyor sanırım..
(bkz: )lost izlemekten gözlerin şişmesi
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.
