ne yanar hâlime ateş_i dilden özge
kim çalar kapımı bad_ı sabâdan gayrı
dest bus-ı arzusuyla ölürsem dostlar
kuzeylen toprağım sunun anınla yâra su
[eğer sevgilinin elini öpme arzusuyla ölürsem, mezarımın toprağından bir testi yapıp ona suverin (böylece sevglinin eli testiye değecek ve şairin hasreti de bitecektir)]
yukarıdaki beyitleriyle okuyana "vay bee!" dedirtecek büyük usta. anlaşıldığı vakit müptelası olmamak mümkün değildir.
çağdaşı baki'nin bir saray şairi olması sebebiyle ondan teknik anlamda da duygu yansıtabilmesiyle de hep bir adım önde olmasına rağmen onun gölgesinde kalmış, kendisine köpeğe atılan kemik misali lütfedilen aylığını bile alamaz olunca yazdığı şikayetname'siyle halkın şairi olmuş, divan edebiyatı üstadıdır. divan edebiyatı'nın farsça - arapça kelime haznesinin türkçe gramer kalıplarıyla yoğurulduğu osmanlıca'yla içli dışlı olmasından kaynaklanan anlaşılmaz bulunma sorununa ve tasavvufun getirdiği konu ve şekil sınırlılığına (hicviyeler; peygambere, tanrı'ya, padişaha methiyeler; sakiler, tanrı'ya kavuşma arzusu vs. veya beyitler, kasideler, gazeller vs.) rağmen büyüleyicidir.
lafı gediğine oturtan şairlerimizdendir ayrıca.
fuzuli ile ruhi beraberce yolda yürümektedirler ruhi yolda uyuz bir köpek görür ve fuzuli'ye takılmak amacıyla şu köpeğe bak ne kadar fuzuli der, tabi fuzuli altta kalacak değilya bu söze istinaden vur kıçına çıksın ruhi der.
türk şiirinin en büyük üstâdıdır. yüzyıllar sonra bile ondan etkilenenler çoktur.
şiirini anlamak için allâme olmaya gerek yok, biraz tasavvuf bilgisiyle biraz kelime bilgisi, azıcık da mazmunlardan anlamak, en önemlisi âşık olmak gerekir...
"bende mecnun'dan füzûn âşıklık isti'dâdı var
âşık-ı sâdık benem mecnûn'un ancak adı var"
kendisine derin bir hürmet ve muhabbet beslemekteyiz..
iskender pala'dan dinlendiği vakit ayrı bir tat bırakan, kerbala'nın kanlı gözyaşlarını ve mecnunun hac'daki duasını bize en güzel haliyle anlatmış güzel azeri şairi.
değildim ben sana ma'il sen ettin aklımı zail
bana ta'n eylen gafil seni görgeç utanmaz mı
mehmet bin süleyman (vefatı:1556 kerbela-bağdat), azeri asıllı şair. başkalarının şiirleri ile kendi şiirleri karıştırılmaması için, şiirlerini fuzuli mahlası ile yazmıştır. fuzuli lüzumsuz, gereksiz anlamına geldiği gibi, arapça fuzul kökünden fazilet, erdem manasına da gelir.
1534'de kanuni bağdat'ı fethettiği zaman, padişaha kaside *yazıp sunar. kanuni memnun olur. 9 akçe aylığa bağlatır. bu aylığın ödenmemesi üzerine, celalzade çelebi'ye yazdığı "şikayetname"sinde:
"selam verdim rüşvet değildir diye almadılar.
hüküm gösterdim faydasızdır diye mültefit olmadılar." diye serzenişte bulunur.
şiirlerin ilme dayalı olmasını savunduğu söylenir. buna mukabil tasavvuf yönüyle de tanınır.
ilahi aşkda benliğinden geçme mertebesini:
"canımı canan isterse minnet bilirim canıma.
can nedir ki anı kurban etmeyem cananıma." diyerek ifade eder.
Türkçeyi dönemin edebiyat dünyasının hakimleri arapça ve farsça kadar yüceltmiş şairdir.
onu okumak okyanusun üzerinde uçmak gibidir. okyanusun üzerindeyken okyanusun koyu mavisi size onun derinliğini hissettirse de okyanusun içinde ne dünyalar olduğunu tam manasıyla göremezsiniz; fakat yine de onun derinliği ve sularının güzelliği sizi büyüler ve haşyetle kaplar. benim için böyledir fuzuli okumak.
fuzuli ve ruhi beraber yürümektedir. yolda bir köpek görürler
ruhi - şu köpeğe bak ne kadar fuzuli
fuzuli - vur kafasına çıksın kıçından ruhi
...
kerbelada doğmuş ve ölmüştür. hep istanbula çağırılmayı istemiş ve beklemiştir fakat çağırılmadan vefat etmiştir.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.