midyelerin canlı canlı kaynar suya atılması ve bu şekilde hafifçe araladıkları kabuklarının içine doldurulan basit bir karışım ile ortaya çıkan ve bağımlılık yaratan, gecelerin en önemli gıdasıdır. dünya tarihinde kimsenin midye yiyerek doyduğu görülmemiştir. midye dolmanın sırrı da budur. bir doyma hissi vermediği ve tadı çok güzel olduğu için insanlar oldukça fazla yemektedir.
midyenin kabukları iki yana kaydırılarak açılır, kabuklardan içinde pilavın kalmadığı, diğerinin içindeki pilavın altından sıyırarak bir nevi kaşık görevi görür, ardından üzerine bir miktar limon sıkılarak inanılmaz tat elde edilir.
her lafı geçtiğinde ''ben bi keresinde 50 tane yedim'' ''o da birşeymi ben seksen tane yedim'' yalanlarını mutlaka birinin söyleyeceği içi pilav dolu lezzetli yiyecek.
denizden çıkan en güzel yiyeceklerden biridir. bu işi yapanlar iyi para kazanır. lâkin bir çuval midye 10 liradır. tanesi 25, 35 ve 50 kuruşa satıldığı düşünülürse en vasat bir midye dolma satıcısı bile günde net 40-50 lira para kazanır.***
genelde yemeye başlandım mı 3-5 taneyle yetinemediğim, satıcıyla yaptığım uzun pazarlıklar sonucu tepsiyi kapattığım, deniz böceğinden yapılmış, yumuşak mı yumuşak bir böcek ve pilavdan oluşmuş olağanüstü yiyecek.
23 yaşında keşfettiğim, şimdi arkadaşları midye yerken buruşturulmuş bir suratla onları izleyen hanım kızlarımıza acıdığım(ki onlardan biriydim) mükemmel ötesi şey. esefle söylüyorum ki 23 yaşındayım:)
balıklıova'da iri iri versiyonları bulunan ve taze izlenimi veren, karşıyakada her gün önünden geçip geçip yiyemediğim için sinir olduğum, o canlıyı tatsız tuzsuz bulmama rağmen pilavı için yediğim -soğuk karabiberli pilava limon sıkınca bile o tat olmuyor yahu, midyenin kabuğundan falan mı geliyor o tat acaba?- şahane bir şey. tezgahın başında yiyip sonradan kabuk saydırmak güzel değildir bence, insan ne yediğini ne kadar yediğini bilinçli olarak düşünebilmeli, yoksa kontrolünü kaybedebiliyor.
izmir için konuşacak olursak hakiki midye karaburun midyesidir. inciraltı'ndan, sahilevleri'nden, çanakkale'den gelen midyeler çokça rastlanan seyyar tezgahlarda bulunan midyelerdir. genelde soğuktur, midyenin eti gri-beyaz bir renktir, tadı azdır ve hiç temiz değildir. karaburun midyesinin içindeki et ise turuncu renktedir, yerken gerçekten de deniz mahsülü tadı gelir. karaburun midyesine en kolay, kemeraltı'ndaki balık halinin altında bulunan balık ekmekçide ulaşılabilir. midyeler her daim sıcak tutulur, hatta bazıları el bile yakabilir. fiyatı haliyle diğerlerine göre biraz daha pahalıdır. en ufakları 15 kuruştan satılıyor, irileştikçe 30 kuruşa kadar yolu var. seyyarda ise adam bağırıyor 30 tane 2 milyon diye. yani midyenin tanesi 6,5 kuruş falan. düşün bi de adam kar edecek bundan, artık nasıl yaptıysa. eğğöüüüvv... yenmez lan o, bayattır.
çikolata tanımından midye dolmaya geçen yegane varlık olarak, dahil olduğum midye dolma ile tanıştığım nakaratlar :
(geçen sene mayıs ayı şenlik zamanları)
-abi bitane ye, yemin billah vazgeçemiceksin.
-ne bu be? vazgeçilmez felan. böcekten bahsediyoruz dimi? ben mi yanlış yerdeyim?
-ya ne inatsın bi tane dene beğenmedin çıkar tükür yemek zorunda değilsin...of!
-ama çiğnemek zorundayım.
-ya ölür müsün yesen?
-kokuyo. ya ben bişi diyo muyum yiyin çatlayana kadar. metal patlaması yaşayın.
-bak limon da sıktırırz üzerine. ya pirinç işte bişi yok ki?
-yosunlu pirinç mi? evde pilav yapar yerim. tavuk suyu kokar. mis.
-yarabbim ya. neler kaçırdığını bilsen...
-evet böcek kaçırıyorum ne büyük eksiklik.
-ucundan al? nolur lan!
-of. yiyin işte hadi minibüs arıcaz daha.
-nolur?
-iyi. çok değil bak?
-oley beah! taam çok değil. al.
-oha yemedi :s
-ıyhg bu nee? resmen kokuyo bu ya. çiğnedim bi de gırç gırç. olum bidaha bişi istemiyorum dediğim zaman zorla tıkıştırmayın ağzıma. öf. ağzım resmen çürük yosun kokuyo. vıdı vıdı bık bık...
aylar sonra bir midyeci tezgahı başında, arkadaşlarının tıkınmasını beklerken...
-size de açayım mı bi tane?
-yok sağolun ben zaten arkadaşları izlerken doydum. maşallah ne mideymiş...
-isterseniz tadın?
-yok teşekkürler. kokusu yeter.
-ama çok taze?
-yiyemeyebilirim.?
-canınız sağolsun. buyrun.
-hum. ben şundan açtırsam? iki tane de olabilir. hatta bence eve de götürelim.
-hö? lan? sen yemiyodun?
-artık yiyorum. yani sanırım..
evet böyle oldu. hunharca çiğnenmiş asla koleksiyonuma bir yenisi daha eklendi...
ama koku limonla bastırıldığı zaman tadı gerçekten güzel...
2 yıldır ağzıma sürmediğim şey. kasıtlı bir bırakma değildi ama güvenemiyorsun ki arkadaş. ebür cübür parazit isimlerinden sonra kolaysa geçsin boğazından o sokak midyeleri. ama ahhh bir midye olacaktı şimdi buzz gibi pirinçleriyle, içinde lastiğimsi pişmiş deniz canlısı, karabiberler bıdır bıdır geliyor ağza, -2 yıl diyorum!- yumuşacık pirinçler limonla parıldıyor, sonra limon daha derinlere inip gözden kayboluyor, midyenin boş kabuğunu alıp kaşık gibi tutarak alttan kaydırıyorsunuz, sonra lüp. ve bir tane daha. bir tane daha.... piyanist filminde hayalinden çalıyordu ya adam öyle hayalimden yiyorum ben de işte napalım. market midyesi alınca da pahalıya geliyor üstelik tadı da sokak midyesi gibi olmuyor.
balıklıova'da yiyeceksin aslında böyle iri iri dolmaları. ay gece gece oldu mu şimdi ama bu başlık yani.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.