ferhan şensoy

    bir de eski sanatlarımızdan ortaoyununun bugünkü yegane temsilcisidir.
    zira vesayet ondadır ve sanatına küfredene küfreder...
    ağğzına sağlıkk
    (15.08.2008 21:01)

mevhum

argus wishingwell

    elindeki terazinin ağırlık kefesinde on tane john benjamin tosh.... bulunan lordumuz.
    özledik seviyoruz.
    öpüyoruz.
    (05.06.2008 14:51)

türkiye de eğitim ve bilim

    içimizde çocuğu ilkokula başlayacak olanlar var değil mi?
    bu çağrı onlaradır efenim diyerek yazıyorum bilmem belki doğrudur...

    anaokulundan başlayarak bir tür süreç içine giriyor çocuklarımız. bu süreç nedir mi?
    anayasal zorunluluğu olan bir ilk ve ortaöğretim, akabinde ise bir üniversite süreci.
    çocuğunuzu ilk ve orta öğretime maruz bırakmazsanız kanunlar önünde suçlu oluyorsunuz.
    peki devam edelim...

    ilköğretimin ilk 6 sınıfını bitiren çocuk malumunuz seviye tesbit sınavına giriyor. sonra 7 ve 8. sınıfta da aynı uygulamaya maruz kalıyor. akabindeki ortaöğretime giriş sınavlarında iyi bir okulda okumak istiyorsa bu 3 sınavın ortalaması ve bir de girdiği sınavın notu eklenerek toplum içinde varmış gibi bir statü kazandırılıyor. yani bu sınava girmezse ve iyi bir okulda okuyamazsa bu çocuk adamdan sayılmıyor ve zekası kıt deniliyor...
    devam edelim...

    liseyi bitiren çocuk üniversite sınavlarına hazırlanıyor(her yıl birmilyonaltıyüzbin öğrenciyle birlikte). bu sınavı 400000 kişi kazanıyor gibi oluyor. bunun 140000'i örgün olarak ancak yerleştirilebiliyor. diğerleri ya tekrar hazırlanıyor ya da açık öretim yazıp kendisini tatmin ediyor. başka ne yapabilir ki sistem karşısında.
    devam edelim...

    üniversiteye giren çocuk ilk önce daha adam gibi anadilini bilmeden hazırlık denen ingilizce mecburiyetine mazur kalıyor.
    daha sonra bölümünü okumaya başlıyor ama nasıl?
    okutulanlar belli, müfredat belli, hocaların dersleri anlattıkları notlar belli, sınavda sorulacak sorular belli, her şey aslında planlı. yani bir üretim yok, bir fikri gelişim yok, bir ilerleme yok.
    belli kalıplar ve üsluplar var, çocuklar da onu öreniyorlar. mezun olunca da biolog, jeolog, bilg. müh. vs. oluyorlar.

    en başa dönüyorum.
    ilk önce çocuğu adam yerine koymuyor, taa ilkokulda bu sistem içinde yaşayabilmen için bu kurallara uymak zorundasın diyorsun. o yaştaki çocuğa bunları diyorsun. daha sonra bu sistem içinde birey olabilmen ve adamdan sayılman için şu liselerde okuman lazım diyorsun. daha sonra bizim verdiğimiz eğitim sadece senin için üniversite için değil diyorsun ve bir de dershane parası ödettiriyorsun. sonra yine bu yaşta adam sayılabilmen için üniversite okuman gerek diyorsun. üniversiteyi bitirince de bu sistem içinde var olabilmen için verdiimiz öğretime göre kendini geliştirmen gerek diyorsun.
    iş hayatı başlıyor, çocuk yorgun, aklı bitkin, sinirleri harab ve psikolojisinde ciddi sıkıntı temelleri var!!!!!

    bir kere türkiyede bu ortamda bilim olduğu söylenebilir mi?
    ne öğretildiği belli. bir sosyolog kent sosyolojisi denildiğinde Gordon Childe'dan başka birisinden bahsedemiyor.
    öğretilen o çünkü. kalıplar belli.
    bilimde bir ilerleme olabilir mi?

    inovatif öğrenme teknikleri diye bir şey vardır. türkiyede güye çok güzel uygulanır ve her sene belli kurumlar ödüllendirilir.
    neden ödüllendirilir :)

    açık konuşmak gerekirse evlenip bir köye yerleşeceğim.
    çocuğumu zorunlu olan ortaöğretime maruz bıraktığım için kendimden uzun süre nefret edeceğim ama bu eğitimden sora okula göndermeyeceğim!!!

    teorik hayatı okul pratik hayatı insan öğretir.
    üniversitre okuyanları her gün görüyorum ve kendim de okuyup bu zamanı kaybettiğim için kendimi kaybedilmiş bir neslin içinde görüyorum.
    netice.

    türkiyede bilim yoktur. yeni bir gelişim yoktur. üniversite denilen çey belli kalıplar içinde ve belli üslupların okutulduğu bölümlerden ibarettir. bence okumak ta okutmak ta gereksizdir....
    hiçbir anne baba evladına sürekli salak muamelesi yapan bir eğitim sistemiyle uğaşmaz diyorum....
    (02.06.2008 11:09)

alesta ferro

sürdürülebilir ilişkiler

    herkesin kendi içinde belli başlı bazı istidat ve insiyatifleri vardır.
    kendince know what, know how, know why' ları vardır.
    insan kendince bir varlıktır. yaşadığı ilgi ve algı alanını kendisi şekillendirir.
    işte bu özelliklerle denebilir ki her insan bir fenomendir ve kendince farkındalığına has bir özellik gösterir.

    kişiler arasındaki bazı hassas dengeler bir organizmanın büyüyüp gelişimini sağladığı habitatdaki kadar dinamiktir.
    işte insan da bu dinamikleri gözetmek zorundadır ve ilişkilerinde bu denli hassas olmalıdır.
    hassasiyetin sebebi duygular veya hisler değildir. gerçekçilik olgusu içinde her fenomen zaten birer gerçektir ve kendi içinde dengeleri olmalıdır. bu dengeleri kormanın başlıca yollarından birisi sürdürülebilirlik olgusudur.

    sürdürülebilirliğin temel prensibi tasavvufta da bulunan incinmemek-incitmemek mefhumudur. zira bu bu kavram öylesine değerlidir ki 30 yıllık dostlukları bitirebilir veya iki günlük tanışmışlıktan bir evlilik yaratabilir.
    sürdürülebilir ilişkiler bir çok konu içinde olsa da en bariz olarak kişisel psikoloji ve sosyopsikoloji yani sosyoloji kavramı içerisinde yer alır.
    bu demektir ki insan sosyal bir varlıktır ve bu sosyalliği her habitatta dengelerle rijittir. işte burada denebilecek söz ise şudur:

    bir sosyal insan var olan sistem içerisinde sorun yaşıyor ve oradan uzaklaşıyorsa sorun o insanda değil, bütünün veya sistemin kendisindedir.

    kent sosyolojisi der ki kent bir evrimin sonucudur.
    önemli olan bu kenti var olan değerleriyle ve sosyal insanıyle yaşatmaktır...
    (31.05.2008 14:15)

niğde gazozu

bas git

    yeni çıkan bir tür dijital efekt makinesinin türkçeleşmiş adı.
    bir çok midi kaynak var içinde.
    kareoke özelliği yüzünden bu adı almış amca.
    (22.05.2008 20:11)

mahir

vampircik sözlük

taksi çağırma zili

    bööle düşük frekansta sinyaller kullanan radar içerikli bir hede bu.
    bir saniye basıyon bekliyon.
    bi halt olmuyor sanıyorsun bir de bakmışsın amcanın biri Garrdeşş sen mi basduydung diyiveriyor.
    seviniyorsun :)
    (22.05.2008 20:06)

merdiven boşluğundan tükürmek

    gayet zevklidir.
    bi kerem tükürmekten tükürmeğe fark var.
    şööle sağlam bir iç çekip olanca hızınla tükürmek kadar hoş başka ne olabilir di mi ama?

    evet katılıyorum tamamen çocukluk ve aaa simas hiç yakışmıyor cümlesi eklenesi...
    (22.05.2008 20:04)

eskiler

    kimi zaman eski insanlar diye de anılan bir başlık bu.
    kimler yok ki bunların içinde.
    ilk okul, orta, lise, mahalle, vidi vidi bik bik.

    bir de internet dostları var.
    hele ki bunlar en komikleri. uzun zaman görüşmezsiniz. birden karşına çıkar veya arar şok olursun.
    bu gün kardeşim DKU ile görüştüm şok olmadım. lakin kimilerini halen msn listemde gördüğümde şok oluyorum.
    işte böyle dostlar.
    bir saçmalık da burada bitti...
    (22.05.2008 20:02)

deli kadir uleyn

    birlikte bilişim bilişmeyim bilişebilelim veya bilemeyelim konularında dikiş tutturamayıp da besi ve sağım hayvancılığına yöneldiğimiz candan öte kardeşim.
    uzun süre görmedikten sonra bu gün yeniden seni görmek güzeldi DKU..

    ama biraz zayıflamış, Çaylaklar iyi bakmıyor mu yoksam he? :)
    (22.05.2008 19:59)

vampir paşa

    Bu gün îtibâriyle ingilizce öğretmenliğinden meeeeezun olmuş Kardeşimin kardeşi....
    Hayırlı olsun, vatana millete hayırlı işler yapsın inşaallah...
    (22.05.2008 19:54)

sayfa: 1-2-3...-27

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.