cumhurbaşkanlığı senfoni orkestrası

cso

beyoğlu sanat merkezi

    Ankarada açılmış olan güzide sanat yuvası.
    Diksyon derlerinden tutun da, tiyatro ve müziğin her dalıyla ilgili eğitim alabileceğiniz bir mekân.
    Gayet nezih bir ortam ve son derece tecrubeli hocalar gözetiminde dersler oluyor.
    Hocalarının bir çoğu CSO' dan ve alanında uzman kişiler.
    Şiddetle tavsiye olunur.
    Adres te vereyim tam olsun :
    Cinnah cad. 40/6 Çankaya ANKARA ...
    (06.05.2008 03:25)

youtube

    türkiyede yasaklanmasıyla bir hafta kadar bile olsa dünya internet siteleri sıralamasında bir kaç sıra geriye düşmüş olan sitedir.
    bunun siteye ciddi maddi zarar verdiği söylenmekle beraber, sitenin satın almak isteyenler tarafından tehdit edildiği yönde görüşler de var.
    neyse biz izlemeye devam edelim.
    arkadaşlar kaset yapacak da, ilk önce ordan single denemesi yapıyorlar :hihi...
    (28.03.2008 13:04)

amerikan askeri

    hakkında yorum yapınca muhtemelen cezaya çarptırılacağımız insancıklardır.
    ahlaktan yoksun, insanlıktan bihaber, vicdansız ve şeref mefhumu olmayan insancıklardır.
    güya onurludurlar ama onurları sadece ellerindedir. onların bir onuru olamaz...



    gİzlenen amerİka rezaletİ

    marshall yardımı ve nato görevleri nedeniyle türkiye'de bulunan amerikalılar, 1950-1970 yılları arasında türk bayrağına ve atatürk'e hakaret başta olmak üzere ırza geçmek, kaçakçılık, adam öldürmek, esrar satmak gibi sayısız suç işlemiş, ancak bu suçların hiç birisinden ceza almamışlar.

    kırmızı Çizgi dergisi'nin temmuz sayısında İlhami yangın imzasıyla yayınlanan araştırmaya göre, türkiye nato'ya üye olduktan sonra ülkemizdeki amerikalı asker ve uzman sayısı 30 bine ulaştı.

    İkili anlaşmalar gereğince, amerikalılar görev başındayken türk polisi onlara müdahale edemiyordu. bu ise amerikalıların cesaretini arttırdı, güpegündüz adam vurdular, sokakta insanlara saldırdılar, bayrağımıza ve atatürk'e hakaret ettiler. ayrıca amerikan asker ve uzmanlarının işledikleri suçların basın organlarında yayınlanmasına da yasak getirilmişti.

    amerika kıtasının asıl sakinlerinin medeni insanlar olduğu vurgulanan haberde, avrupalıların bu kıtaya akın etmesi ile yeni bir dönem başladığı belirtilerek şöyle deniliyor:

    kristof kolomb 1492 yılında amerika'ya ayak bastığında, türk savaş gemilerini atlatarak hindistan'a ulaştığını zannedecek düzeyde coğrafya bilgisine sahipti.

    1498'deki üçüncü seferinde bile venezuella sahillerini halen doğu hindistan kıyıları, paria körfezi'ne dökülen dört nehri de nil, fırat, dicle ve ganj nehirleri sanıyordu.

    1500'de brezilya'ya ayak basmış olan cabral'da hindistan'a geldiğini sanmaktaydı.

    amerika'nın hindistan olmayıp aslında yeni bir kıta olduğunu 1507'de kıtaya ayak basan americo vespuci anlamıştır.

    türklerin deniz ve karadaki önemli ticaret yollarının büyük bölümüne sahip olmaları avrupalıları tamamen yeni kıtaya sevketti. amerika'nın zenginlikleri avrupalıların dilinden düşmüyordu.

    avrupa'da ne kadar katil, hırsız, ırz düşmanı, maceraperest, kilisenin aforozundan kurtulmak isteyen dinsiz varsa kısa yoldan zengin olmak için amerikaya akın ettiler.

    Öyleki 1500-1550 yıllarında avrupa altın stokunda 57 misli artma görülmüştür.

    İspanya, portekiz, İngiltere, galler, İrlanda, fransa, hollanda gibi avrupa ülkeleri amerika'da koloniler oluşturdular.

    haiti adası beyazlar tarafından keşfedildiğinde nüfusu 500 bin civarındaydı, 22 yıl sonra ise yapılan katliamlar neticesinde 13 bine inmişti.

    sadece peru'da katledilen kızılderililerin sayısını araştırmacılar bir milyon olarak vermektedir.

    tarihçilere göre eğer imha edilmeselerdi kızılderililerin sayısı bugün 500 milyon civarında olacaktı.

    oysa bugün amerika topraklarında yaşayan kızılderililerin sayısı ancak binlerle ifade edilmektedir.İspanya'nın desteği ile peru'yu işgal etmeye giden pizzaro ve almagro, İnka kralı tarafından dostlukla kabul edilmişti.

    bu jestine karşılık olarak kralı ateşte kızartmadan önce cennete gitmesi için vaftiz etiler.

    avrupalıların ateşli silahlarının üstünlüğü karşısında kıta sakinleri hiçbir karşılık veremiyorlardı. amerika'da büyük bir katliam gerçekleştirip bütün topraklara el koyan avrupalılar bu kez de silahsız savunmasız zencileri zorla köle olarak amerika'ya götürmeye başladılar.


    barbaros "İstila edelim!"
    karadeniz'den sonra akdeniz de bir türk gölü haline gelince donanmalarımız atlas, hint ve pasifik okyanusu'na yelken açmış, barbaros'un yeni keşfedilen amerika'yı istila teklifi devşirme sadrazamlardan damat İbrahim paşa tarafından reddedilmişti.

    murat reis 17. asrın ilk yarısında manş'ı geçip kuzey kutup dairesine girmiş, bunu ali biçin reis'in İzlanda seferi izlemiş, ardından buz denizi aşılarak new fouland adası ve kanada'nın st. lawrance labrador kıyılarına demir atılmıştır. böylece amerika kıtasına ulaşılmış hatta daha da güneye inilerek virginia sahilleri topa tutulmuştu.

    amerikalılarla türklerin ilk münasebetleri işte böyle gümbürtülü bir şekilde başladı.

    1869 yılında sultan abdülaziz zamanında amerika'dan türkülerimize konu olan 600 bin martini tüfek ile 114 bin spingfield tüfeği alındı.

    bu silahlar amerikan iç savaşından (1861-1865) arta kalan silahlardı. savaş bittiği için amerikalılar ellerinde kalan işe yaramaz silahlarını satmak için türklerle anlaşmıştı.

    amerika ile ikinci münasebetimiz birinci cihan harbi sonrasında oldu.

    amerikalı general james g. harbourd emrinde 15 asker, 31 sivil 46 kişilik yüksek mütehassıs heyeti ile emrinde amerika'nın akdeniz'de üstlenmiş savaş sahnesindeki kuvvetli donanması, o günün değeri 750 bin dolar tahsisatı olduğu halde türk topraklarına ayak bastı.

    amerikalı general'in görevi türk topraklarında bir ermeni devleti oluşturmaktı.

    general harbour ve yanındaki heyet doğu anadolu'yu gezdi, bölge halkıyla görüştü.

    20-22 eylül 1919'da sivasta bulunan mustafa kemal paşa 'yla da bir görüşme yaptı. bu görüşme türk tarihindeki en önemli görüşmelerden birisidir.


    mustafa kemal paşa, amerikalı meslektaşını ermeni propagandasına kanmaması için uyardı. bölgenin tamamen türklerden müteşekkil olduğunu anlattı.
    görüşme sonrası ikna olan general bir rapor yazarak anadolu'nun ermeni propagandasına feda edilmesinin tarihi bir hata olacağını belirtti. bölgenin tarih boyunca da türk yerleşimi olduğunu söyleyen general harbourd, ermeni devleti kurulması fikrinden vazgeçilmesini istedi.

    "well come missouri"
    amerika ile üçüncü önemli münasebetimiz yine bir savaş sonunda oldu.

    İkinci dünya savaşı'nın galiplerinden sovyetler birliği'nin diktatörü stalin, kars/ardahan ve boğazlarda üs kurma hakkı talep edince, türkiye 1948'de marshall yardımı almaya ve 1951 yılında nato'ya girmeye mecbur kaldı.

    stalin'in üs isteğinden hemen sonrasında türk-amerikan diplomatik ilişkileri hızlanmaya başlamıştı.
    (açık İstihbarat not :

    türkiye'yi, sovyetlere kaptırmak istemeyen amerika, stalin'in üs talebinin hemen ardından aradığı fırsatı bulmakta gecikmedi.

    washington'da vefat eden türkiye'nin amerika büyükelçisi münir ertegün'ün cenazesinin türkiye'ye gönderilmesi gerekiyordu.

    amerika bunun için donanmasının en gözde zırhlısını missouri'yi görevlendirdi. japonya'nın teslim antlaşması da döneminin en büyük zırlısı olan bu gemide imzalanmıştı.

    1 nisan 1946 günü missouri zırhlısı cebelitarık boğazı'ndan akdeniz'e girdi. washington'da ölen türkiye büyükelçisi münir ertegün'ün cenazesini türkiye'ye getiriyordu.

    zırhlının süvari kaptanı rascol h. hillenkolt'un yanında truman'ın özel temsilcisi alexander weddel vardı.

    İstanbul'da ise konukları iyi ağırlamak için hummalı bir çalışma sürmekteydi.

    ptt missouri için seri bir hatıra pulu bastırmış, tekel ise piyasaya missouri adında bir sigara çıkartmıştı. gazeteler bütün sayfalarını missouri'nin ziyaretine ayırmıştı.

    gemi dolmabahçeye yanaşacağı için karaköyden beşiktaşa kadar bütün evler aynı renge boyandı.

    taksim alanında ampullerden kocaman bir missouri maketi yapılmış, geceleri ışıl ışıl yanmaktaydı.

    ayrıca camilerin minarelerine İngilizce "well come missouri" yazan mahyalar asıldı.

    tramvaylar, otobüsler, taksiler gelen emirle yıkanıp temizlendi. gazetelerde taksiciler, dolmuşçular röportajlar veriyor, dost amerikan askerlerine bedava hizmet edeceklerini , hiç birinden para almayacaklarını söylüyorlardı.türkiye'deki bütün genelevler taranarak en güzel kadınlar İstanbul genelevine taşındı.

    ayrıca İstanbul genelevi en seçkin doktorların başkanlığında inceden inceye gözden geçirildi. bütün kadınların temiz ve güzel elbiseler giyinmesi sağlandı. missouri zırhlısı gidene kadar türk erkeklerinin içeriye alınmaması emri verildi.
    esnaflar zabıtalar tarafından tek tek tembih edilerek para vermek istemeyen amerikan askerlerinin zorlanmaması istendi.

    ayrıca emniyet müdürlüğü amerikan askerlerine yardımcı olmaları ve ihtiyaçlarını karşılamaları konusunda bütün polis ve bekçilere kurs verdi. amerikan askerlerine kolaylık gösterilecek, kesinlikle kötü davranılmayacaktı.

    İstanbulun hem valisi hem de belediye başkanı olan lütfü kırdar, taksim belediye salonunda amerikan başkanı'nın özel temsilcisi ve gemi komutanları onuruna büyük bir ziyafet düzenlemek için çalışmalar yapıyordu.

    ankara'dan gelen bir emirle konukların dolmabahçe sarayı'nda ağırlanması daha daha uygun görülerek hazırlıklar saraya kaydırıldı.

    5 nisan 1946 cuma sabahı missouri zırhlısı dolmabahçe önünde demirledi.

    on binlerce İstanbullu ünlü zırhlıyı ve amerikan askerlerini görebilmek için dolmabahçe önüne gelmişti.

    elçi'nin cenazesi kimsenin umurunda olmamıştı. bu nedenle, ne zaman nasıl çıkartılıp nereye götürüldüğünü kimse göremedi. ortalık bayram yeri gibiydi. bu arada amerikan başkanının özel temsilcisi ve komutanlar zırhlıdan çıkarak onurlarına düzenlenen yemeğe gitti.

    trumanın özel temsilcisi weddel, dolmabahçe sarayı'ndaki yemekten sonra milli Şef İsmet İnönü ile görüşmek üzere ankara'ya hareket etti.

    bu arada binlerce amerikan askeri İstanbul sokaklarına dökülmüştü.

    en kısa zamanda hepsi körkütük sarhoş olmuş, İstanbul tarihinde hiç yaşanmamış garip bir durum çıkmıştı ortaya. Önde sarhoş amerikan askerleri, onların arkasında onların her istediklerini yerine getirmek için didinen görevliler.

    barların, gece kulüplerinin önlerinde, yollarda " yes! yes!" diye bağıran muhabbet tellalları.
    amerikan askerleri güpegündüz yollarda, tramvaylarda, kızlara sarkıntılık emeye başladılar. karşı koyan, kadın, kız, nişanlı, kardeş amerikan askerlerinden dayak yemezse de, polisten azar işitiyordu.

    Çok zaman geçmedi ki karakollar dolmaya başladı. arcak karakolları dolduranlar sarkıntılık eden amerikan askerleri değil, şikâyetçi olan İstanbullulardı .

    polisler her ne olursa olsun amerikan askerlerinin karakola getirlmemesi için emir almışlardı.
    missouri zırhlısı 9 nisan 1946 günü İstanbul'dan ayrıldı. ancak yapılan anlaşma uyarınca daha fazla sayıda amerikan askeri, uzmanı ve personeli türkiye'ye gelecekti. bu sayı türkiye'nin nato'ya üye olmasıyla birlikte 30 bin kişiyi aşacaktı.

    türkiye teksas'a döndü
    amerikalılar gelmeden kısa bir süre önce gazetelerde amerika'yı öven türklere amerikalıları sevdirmeyi amaçlayan yayınlar yapılmaya başladı.

    gün geçmiyordu ki,

    "amerikalılar türkiye'de petrol buldular" ,
    "zengin olduk",
    "zengin maden yataklarımızı gün ışığına çıkacak" ,
    "petrol yataklarımız suudi arabistan'dan fazla" haberleri çıkmasın.
    ve amerikalılar geldiler
    7.09.1050. ankara yenişehir'de oturan mr. morris adındaki amerikalı uzman kapısınının önünde bıraktığı motorsikletinin çamurluğuna dokunan 11 yaşındaki turhan adındaki çocuğu evinin penceresinden av tüfeği ile vurdu .

    yaralı çocuk hastaneye kaldırıldı. mr. morris görevi başında olduğunu söylediğinden polisler dokunamadı. amerikalı ceza almadı.
    3.01 1953. amerikan kongresi üyelerinden mr. sonston, kongrede yaptığı konuşmada türkiye'deki amerikalıların sekreter adı altında metres tuttuklarını söyledi.

    20.11.1957. samsun'da Şehir gazinosu'nda amerikalılar atatürk'ün resmini yırttılar.

    1957 yılında ankara, İzmir ve İstanbul'da yalnız erkek çocukların çalıştırıldığı fuhuş evleri çoğaldığı tespit edildi.

    30.09.1955. samsun'da içki içen on kadar amerikan askeri ara sokaklarda nara atarak gezerken kızlara sarkıntılık yaptılar.

    kendilerini önlemeye çalışan ve efendi olmaya davet eden mahalle bekçisini dövdüler.

    olaya vatandaşlar da müdahil oldu.

    amerikalı askerler kendilerini önlemeye gelen jandarmalara da saldırıp bir jandarma eri ve bir bekçiyi ağır yaraladılar.

    Çünkü karşılarındaki erler ve bekçiler aldıkları emir nedeniyle amerikalı askerlere zor kullanama konusunda uyarılmışlardı. sonunda halk galeyana gelerek amerikalı askerlerin hepsini dövdü.

    28.06.1955. bir amerikalı hilton oteli asansöründe görevli kıza tecavüz etmeye kalkıştı. kızın bağırması üzerine yetişenler kızı kurtardı.
    18.03.1959. bill adındaki bir amerikalı 15 yaşındaki bir kıza tecavüz etti.

    23.04.1959. tuslog'da çalışan amerikalılar gece kulubünde türklere çatarak kavga çıkarttılar. dışarı çıkartılan amerikalılar burada da nara atarak etrafa küfredince toplanan halk tarafından yuhalandılar. amerikalılar polis kordonu altında evlerine götürüldüler.

    13.08. 1959. amerikalı çavuşların yönettiği büyük bir kaçakçılık çetesi yakalandı.

    İki amerikalı general ve iki albaydan oluşan bir heyet türkiye'ye geldi. bu heyetten sonra bir başka heyet daha türkiye'ye gelerek olayın basına yansımaması için uyarıda bulundular. heyet hükümetten bu işi kapatmasını istedi. mahkemeye yayın yasağı kondu. İki amerikalı mahkeme esnasında tanıkların önünde atatürk'e küfretti. bütün bu olanlara ve tanıklara rağmen amerikalılar delil yetersizliği gerekçe gösterilerek bütün suçlardan beraat ettiler.

    14.09. 1959. amerikalı bir çavuşun evini randevu evine çevirdiği tespit edildi 3 amerikalı fuhuş yaparken yakalandı.

    7.11.1959. tarihi itibarıyle türkiye içerisinde serbestçe çalışan dört amerikan mahkemesi vardı. amerikalılar türkiye'de 300'den fazla suç işlemişlerdi .

    15.04.1961. amerikalı astsubay calvin hubert, yol dışındaki bir çimenlikte uyumakta olan bir erimizi cipiyle kasten çiğneyerek öldürdü. gelen polislere görevli olduğunu söyleyerek serbest bırakıldı.

    18.04.1961. amerikalı bir subay biri on iki yaşında olan iki türk çocuğunu özel arabası ile çiğneyerek öldürdü. ceza almadı.

    15.06.1961. evinde fuhuş yaptıran bir amerikalı karakola gelmeyi reddetmişse de polis kendisini karakola götürüldü. amerikalı'nın küçük yaştaki kızları çalıştırdığı tespit edildi.

    16.07.1961. amerikalılar plajda halka ellerinde saldırmalarla hücum ettiler. gelen polislere ise görevleri başında olduklarını söylediler. ceza almadılar.

    18.03.1962. bir amerikalı çavuş gebze yolu üzerinde bir türkü çiğneyerek öldürdü.

    7.10.1962. amerikalı kadın binbaşı miltret butler bir türk'ü çiğneyerek öldürdü.

    21.10.1962. adana İncirlik Üssü sendika başkanı canan bıçakçı bir açıklama yaparak üste çalışan türk görevlilere amerikalıların kötü davrandığını, sürekli hakaret bulunduklarını ve küfür ettiklerini söyledi.

    22.10.1962. amerikalı Çavuş john menemen yolu üzerinde bir türk'ü çiğneyerek ölümüne sebebiyet verdi.

    11.08.1963. İzmir'de büyük seks partisi. radar üssünde görev yapan amerikalılar seks partisi düzenlediler. camlar açık olduğu için halk ortalıkta dolaşan çırılçıplar kızlar görünce polise haber verdi.

    amerikalılar gelen polislere görev başında olduklarını söyleyince polis müdahale edemedi. 15 kadar küçük kıza tecavüz edildiği halde, amerikalılara dokunulamadı.

    6.05.1964. tuslog'da görevli bir amerikalı yüzbaşı ve çavuş türk bayrağına hakaret etti.

    11.05.1964. bayrağımızı yırtan bir amerikalı wilburd martin "bütün türkler .... Çocuğudur" diyerek hakaret etti.

    13.06.1964. bir amerikalı asker türk kadınına cebren tecavüz etti.

    24.06.1964. adana'da john adındaki bir amerikalı çavuş mahalle bekçisini vurdu. bekçi resul ağır yaralı.

    28.11.1964. bir amerikalı çavuş zorla bir kızın evine girmek istedi. mahalle halkı kızın bağırması üzerine olaya engel oldu. kız sinir krizleri geçirdi.

    6.12.1964. ankara amerikalı çavuş veysel adındaki türk'ü arabasıyla ezdi.

    20.04.1966. ankara'da çavuş glen bütün mahallenin gözü önünde bir bayanın kapısına dayandı ve kırmak istedi vatandaşlar olaya engel oldu.

    16.05.1966. büyükadada otuz amerikan askeri içki içtikten sonra etrafa saldırdı, vatandaşları dövdü, sarhoş amerikan askerlerine polis müdahale edemedi.

    6.08.1966 Çavuş keith esentepe'de mediha isimli bir kadını ezerek ölümüne sebebiyet verdi.

    aynı tarihte diyarbakır'a 20 kilometre uzaktaki pirinçlik hava alanında korumakla görevli türk birliğinin başındaki subaya amerikalı subay silah çekti.

    birliğin başındaki türk teğmenin adı yılmaz baysan'dı. amerikalılar teğmeni silah zoruyla hapsettiler. türk birliğindeki diğer askerler silahlarını alarak komutanlarını kurtardılar.

    16.61961. amerikalı s.w topkapı sarayı bağdat köşkü'nden sedef kakmalı takımları çalarken yakalandı. İfadesinde türkiye'yi çok sevdiğini amacının hırsızlık değil türkiye'den anı götürmek olduğunu söyledi.

    (komünist propagandasına malzeme olmasını engellemek amacıyla amerikalıların türkiye'de işledikleri suçlara büyük ölçüde sansür uygulanmış, sadece amerikalıların isimleri değil mağdurların isimleri bile gizli tutulmuştur .)
    İnönü: "sökebilirsen sök!"
    amerikalı uzmanlar, askeri ve sivil devlet kademelerine dolmuşlardı. İsmet İnönü bu konuda şunları söylüyor:

    "daha bağımsız, şahsiyetli dış politika izlenmesini istiyorsunuz. herkes aynı şeyden bahsediyor. nasıl yapacağım ben bunu? karar vereceğim ve işi teknisyenlere havale edeceğim. onlar etraflı çalışmalarını yapacaklar, tekliflerini hazırlayacaklar. yapabilirler mi bunu?

    hepsinin etrafında uzman denilen yabancılar dolu. İğfal etmeye çalışıyorlar. muvafak olamazlarsa işi sürüncemede bıraktırmaya çalışıyorlar. o da olmazsa karşı tedbir alıyorlar.

    bir görev veriyorum. neticesi bana gelmeden washington'a gidiyor. sonuç memurumdan önce sefirden öğreniyorum. böyle mi teslim ettik biz bu devleti?

    bana şimdiye kadar bunlar tarafından hazırlanmış derdimize deva tek rapor göstermediler. hepsi yasak savma kabilinden şeyler. ne yapıyorsak kendi elemanlarımızla yapıyoruz. peki, bu binlerce adam " avara kasnak" gibi dolaşmıyorlar ya? elbette kendileri için önemli marifetleri var.

    İstiklal harbi'nden sonra sulh anlaşmasında esas mücadele bu uzmanlar konusunda oldu. yoksa hudutlar fiili bir durum idi. tazminat işini iki devlet aramızda hal ederdik. bütün mücadele idaremize tasallut yüzünden çıktı. bir tek uzman vermek için büyük tavizlerde bulunmaya hazırdılar.

    dayattık. biz onların ne için ısrar ettiğini biliyorduk. onlar bizim niçin inatla reddettiğimizi biliyorlardı. böyledir bu işler. peygamber edası ile size dünyaları vaad ederler, imzayı attınız mı ertesi günü gelmişlerdir. ondan sonra sökebilirsen sök ... gitmezler. ancak bu meselenin üstüne vakit geçirmeden eğilmek lazım. yoksa ne bağımsız dış politika, ne bağımsız iç politika güdemezsiniz. havanda su döğersiniz. fakat zannetmeyinki kolay bir iştir. savuşturulan iki üç badire bunun yanında hiç kalır. teşebbüs ettiğinizde başımıza neler geleceğini kestiremem."

    (18.03.2008 11:44)

çanakkale

    özellikle son zamanlarda eski unutulmuşluğunun dışında yeniden anlam kazanmaya başladığını düşündüğüm dava şehri...

    işte bu şehri, bu havayı, şehidiyle gazisiyle ziyaret etmek isteyenlere vatanbir bir ziyaret tertipledi.
    detayları için,
    http://www.vatanbir.org/?q=22_martta_canakkaledeyiz

    bağlantısı tıklanabilir...
    (17.03.2008 20:15)

rolove

    yapının veya alanın, mevcut durumunun ölçekli çizilmiş haline rölöve denir.
    (04.03.2008 21:38)

vampircik gözlük

    vampircik yönetiminin en çok yazanlarına bir hediyesidir efendim.
    zaten aşağı yukarı bir senedir yazıyorsanız bu gözlük adresinize siz istemeden yollanacaktır :)
    (01.03.2008 11:18)

üniversitelerde türban takma özgürlüğü

    1970 yılında israilin irandan alarak kendi istekleri ve dünya düzenleri doğrultusunda tercümesini yaparak türkiyeye soktuğu 200 adet kitabın belli çevrelerce abuk bir şekilde ilmihal olarak algılanması sonucunda, bir çeşit üniforma olarak girmiştir ülkemize türban.
    kızmayın efendim araştırın.
    türban bize 1970 yılında farz kılınmıştır.
    yahu kızmayın araştırın. sakın benden delil beklemeyin o 200 kitabı da ve bunlar hakkındaki belgeleri de burayay yazacak değilim.
    azcık okuyun bi zahmet.

    türban sadece ve sadece bir örftür.
    ben inancım gereği örtüyorum diyenlere tek bir sorum var.
    amcanın oğlu, teyzenin oğlu vb. gibi akrabalarının yanında başını açıyor musun?

    türban bir örftür.
    dini bir öğe asla olmamıştır.
    asıl örtü takva örtüsüdür.
    örtebilene ne mutlu...
    (01.03.2008 11:15)

kara harekatı bitti

    yahu ne bekliyordunuz diye sorayım mı?
    yoksa şimşekleri üzerime mi çakmiş olurum?

    elinde uydu kanalları olan bir tsk, bir yanda eşgüdümlü çalışacağız diyen bir abd, diğer tarafta akp iktidarı ve bir çok medyatik söylem ve reyting e oynayan emekli paşa...

    yahu ne sanıyordunuz?

    pkk bu kadar kolay biter mi?
    bunu sadece bizim yapmamız mümkün mü?
    biz sadece türkiye ayağını disipline edebiliriz!!!
    ama yurt dışı pkk örgütlerini doyurmadan yapabilir mi sizce avrupa ve abd?
    peki onlar doyakosun türkiyedeki pkk eylemleri başarısızlıkla sonuçlandığında onların işi sekteye uğramayacak mı?
    uğrayacak!
    işte bu yüzden türkiyede pkk daha çooook yılar amacına hizmet verecek.

    he bana sakın kızmayın.
    bunlar realiteden ibaret.
    zira vatanını seven bir insanım.
    ama bu pkk kolayına bitmez.
    umarım akp istihbaratı abd nin işine yaramıştır...
    (01.03.2008 11:10)

doğu türkistan

    hani efendim biz türk dünyası olarak pek birbirimizi kollamayız ya, işte o yüzden bir kaç şey sayayım dedimdi.

    tarihte ilk ermeniler, ruslar, israilliler tarafından katledilen millet biz değiliz.
    ırk olarak evet belki türklerdir evet doğru ama ülke olarak biz değiliz.
    aşağıdaki mezalimi okuyun.
    o zaman türk soykırımı nasıl yapılmış görp okuyabileceksiniz.

    http://www.doguturkistan.com/ciniskencesi.html#25.
    (01.03.2008 11:04)

laiklik

    yauv herkes laiklik hakkında bir şey söyler de,
    kimse bunu uygulayan ülkelere bir bakmaz ve atatürk' ün laiklik felsefesini çözmek için çalışmaz.
    laikliği dinsizlik olarak algılamayan ve İslam'ın bir parçası olarak yorumlayan, dini siyasete, siyaseti dine kullandırtmayan ve İslam düşmanlığının, misyoner propagandasının yapılamadığı bir türkiye amacı güden tek lider oydu diye düşünüyor ve cümle içindeki tanım sayesinde de laikliğin ne olduğunu açıklamış oluyorum.

    hasılı laik olmak dinsiz veya dinlilerin olabileceği veya olamayacağı bir şey değildir.
    laiklik yozlaşmaya engel olur.
    ister marksizm adına ilericilik biçiminde ister din adına yobazlık biçiminde, ilke gereği yozlaşmayı önler.
    düşünmeyi arttırır. yprumu kısaltır ve net kurallar koyar.
    işte laiklik budur.
    (28.02.2008 11:31)

sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası

    sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası (ssgss) yasa tasarısı...

    arkadaşlar bu yasa ile neler olacağı belli.
    akp döneminde yeni başlatılan uygulamardan bir tanesini hepimiz biliyoruz.
    nedir o uygulama? çıkan yahut çıkacak olan yasa veya tasarıların hiç birisi halka doğru dürüst söyenmiyor.
    hakkında istişare edilemiyor.
    önceden tahmin ediliyor. tahmininde doğru çıkanlar ya mason ya da israil ajanı oluyor vs..

    neyse durumu anladınız uzatmaya gerek yok!
    sonuçta bu yasa ile;
    zaten kadınlar için 58, erkekler için 60 olan emeklilik yaşı hem kadınlar, hem de erkekler için 65'e çıkarılacak. (madde 28)
    emekliliğe hak kazanabilmek için yakın zamanda 5.000'den 7.000 güne çıka rılan prim ödeme zorunluluğu9.000 gün prime çıkacak. (madde 27)
    emekli maaşları % 23 ila % 33 arasında düşürülecek.(madde 29)
    yıpranma hakkıgasp edilecek
    aylık geliri 139,6 ytl'den fazla olan bütün vatandaşlar her ay 73 ila 475 ytl genel sağlık sigortası primi ödemek zorunda kalacak. (madde 88)
    sadece ayakta tedavi olununca değil; hastalık, kaza, ameliyat gibi nedenlerle hastaneye y atmak gerekince de 'katılım payı' adı altında para ödenecek. (madde 68)
    'katılım payı' gerektiğindebeş katına kadar arttırılacak. (madde 68)
    bütün sağlık hizmetleri paralı olacak.
    sağlık hizmeti alabilmek için bu ülkenin vatandaşı olmak, üstelik vergi ödemek, dahası genel sağlık sigortası primi yatırmak, hatta bi r de 'katılım payı' ödemek yetmeyecek. Şimdi bir de 'ilâve ücret' adı altında para ödemek gerekecek. (geçici madde 5)
    bütün dünyada anne sütünün önemi yeniden anlaşılır ve emzirme teşvik edilirken türkiye'de 'sigortalının çocuğuna bir ay anne sütü yeter' mantığı geçerli olacak. daha önce doğum yapan sigortalılara altı ay süreyle verilmesi öngörülen emzirme yardımı bir aya düşürülecek.

    hastalanan sigortalılara verilen iş görememezlik ödeneği % 16 azalacak. (madde 18, 19, 80)
    emekli bağ-kur'lularının maaşından 10 yıl süreyle % 10 oranında genel sağlık sigortası primi kesilecek. (madde 88)
    primini ödeyemeyen vatandaşlar sağlık hizmeti alamayacak , hastane kapılarından geri dönecek. (madde 88, 89 ,90)
    primini ödeyemeyen çiftçilerin pamuğuna buğdayına, üzümüne tütününe el konulacak. (madde 87)


    fransada çıkan yasanın fransadaki insan haklarına ne kadar ters düştüğünü ve bunu düşünen binlerce lise ve üniversite öğrencisinin " siz bizim hayatlarımızla oynuyorsunuz!" diyerek eylemler yaptıklarını, yaktıklarını yıktıklarını, fransız hükumetinin bu olaylar karşısında geri adım attığını biliyorsunuz.
    aynı durum yunanistanda da geçerli. malumunuzdur zira hepimiz haber izliyoruz değil mi?

    ben derim ki
    gelin protesto edelim.
    bu yasa insan haklarına aykırıdır.
    301. maddeye aykırıdır.
    eşitlik ilkesine aykırıdır.
    devletçilik ve halkçılık ilkelerine aykırıdır.

    nihayetinde tıpkı vakıflar yasası gibi bu yasayı da protesto edelim.
    imza kampanyalarına katılalım.
    düşünerek doğru ve hukuka uygun eylem planları ile hareket edelim.
    sağ duyulu olalım.
    memleketimizi milletimizi unutmayalım ve tüm dünyaya hala türk halkının uyanık olduğunu gösterelim.
    gelin birlik olalım...
    (28.02.2008 11:05)

vakıflar yasası

    gündemin en önemli başlıklarından birisiydi bir kaç gün önce.
    neden kapatıldı bu başlık bir türlü anlamadım.
    belki de yönlendirilmiştir diye düşünerek diyorum ki;

    arkadaşlar ulusumuzun en değerli miraslarından ve değerlerinden bir çoğunu kaybetmemize sebep olacak ve mütekabiliyet esasına aykırı olan bu yasayı gelin hep beraber protesto edelim.

    http://www.vatanbir.org/vakiflaryasasi
    (26.02.2008 00:11)

hocalı katliamı

    bu gün buradaki sözlük yazarlarının hiç birinin hatırlamadığını gördüğüm acı dolu bir gündür.
    hele ki bu sene iki misli üzüntü var.
    15 şehidimiz bir yanda 2 milyon hocalı yani azeri türkü bir yanda...

    eh biz hala kendimize bakalım.
    (26.02.2008 00:07)

sayfa: 1-2-3-4...-27

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.