son beğenilen tanımları son kötülenen tanımları
genel istatistikler
vay anasını sayın seyirciler, bir millet isyan ediyor... hoo hoo hoo!
yenisi de şu; silahı daha erken yaşlarda satalım ki tetiklemeye çalıştığımız nefret sonucunda başlayacak iç savaş kıvılcımları daha parlak olsun ve fazla yalellemeden mangal yansın aga. halelujah siyah sıvı demokrasisi. ugh!
E o zaman ne yapılmalı? Dana yüreği kum arasına kaçarsa (ki kıyılmış olduğu için suda dağılarak kum arasına kaçar) hızla bozunarak balıkları zehirleyebilir, diğer kuru yemlerde bu etki çok çok az olur, ama yüreğin yenmeyen kısımları kısa sürede akvaryumdan alınmalıdır, o halde kum olmamalıdır ki hortumu yemleme bittikten sonra dibe dayayıp rahat rahat yürek maması artıklarını çekebilmelidir. Kum; azot bakterilerini (nitrifikasyon bakterileri) barındıran en önemli substrattır akvaryumda. Hele biraz da ince taneli bir silis kum ise, dip kısımlarda oksijensiz alanlar da oluşturarak son ürün olan nitratın tekrardan azot gazına döndürülüp atmosfere atılmasına da yarayabilir. Ayrıca; kumda yaşatılan pek çok bitki ile son ürün olan ve akvaryumdan uzaklaştırmamız gereken nitrat (discus yavrusu için max 5mg/l, 2 aydan sonra max 30 mg/l konsantrasyonunda olmalı ve ömrünün hiç bir kısmında 50 mg/l yi geçmemelidir sağlıklı discuslar için) uzaklaşıtırılabilir, bitkiler azotu gübre olarak fotosentezde besin yapımı için kullanır, iyi gelişen bitkiler, özellikle pistia, su sümbülü, su mercimeği gibi su üstü yüzey bitkileri nitratı çokca tüketerek su değişim sıklığını azaltır. Kumlu bitkili akvaryumun özelliği budur. Discus da bu tip akvaryumlarda su kimyasını iyi bilmek, balığın dilinden anlamak ile nefis büyütülebilir ve mutlu olur doğal ortamında. Yoksa her gün %50 su değişimiyle, "karaciğeri yorup 15 sene ömrü olan discusu hızla büyütüp 3-4 senede öldüren dana yüreği dayayıp" babam da discus büyütür. Önemli olan balığı kasap vitrinindeki gibi hapis hissettirerek beslemek değil, akvaristliğin ruhuna uygun olarak doğal ortamında rahat ettirerek beslemektir. Buyrun; 5 cm boydan alıp gocuman yaptığım, tamamen kuru yemle ve itina ile beslenen, henüz 9 aylık olan discuslarım. Tabular yıkılmalı ki; gerçek akvaristlik alsın yürüsün... http://img821.imageshack.us/f/20100426047.jpg/ http://img710.imageshack.us/f/20100426032.jpg/ http://img87.imageshack.us/f/dsc0630p.jpg/
Ama unutmamak lazım ki; at sahibine göre kişner. Bürrrrsttt!!! Fazla abartmaya hacet yok.
Giyinmek güzeldir, hıhı evet, seçme şansımızı mahvetti giyinmek, paketi almadan içinde ne olduğunu göremiyoruz artık, selülit mi var, çil mi var, sarkık mı, kaslı mı, büyük mü gibi soruları sürekli sormak mecburiyetinde kalıyoruz. Şimdi hayvanca geliyor belki yazdıklarım ama zamanında en baba kurallardı, soğuktan korunacağız ayağıyla aldılar elimizden doğal seleksiyonu. Şimdi iki havalı kıyafet giyip sokağa çıkınca kızlar nasıl da bakıyor, veya şık bir gece elbisesi giyip makyajını yapınca kadın nasıl da güzel görünüyor gözümüze değil mi? E sen soğuktan üşüyorum diye kürkü giyersen soğuğa toleransı da kaybedersin, sonra daha kalın giyinmeye başlarsın. Giymeseydin başta az direnseydin, çeliklenirdin en fazla ayaktan ayaktan yiyip soğuğu gece mağaraya salar dururdun, kokuya çabuk alışır ve uyuşur burun, problem yok. Şimdi çıkmış karşıma, kürk giyince gelen eleştiriye "ben mi kestim hayvanı ya ellah ellaaah" diyerek konseptlere sığmayacak laflarımı yediriyorsun bana. Toparlayacak olursak; genel hedefimiz nedir anasını satayım? Pohpohlanıp yatağa girmek ve sonunda kıyafetsiz hali görmek değil mi? Baştan neden giyiniyoruz o zaman, neden bu kadar anlam yükledik ulan kıyafete? Hayatı kolaylaştırmak bizim elimizde, eski güzeldir... Drop down, baby, let your daddy see. Drop down, mama, just dream of me Put on your night shirt and your morning gown You know by night I'm gonna shake 'em all down demek istiyorum affınıza sığınarak.
Bak tarantula veya çekirge konusunda bu kadar katı değilim, veya muz...
Unumu eledim eleğimi astım tümcesinin imalarından birisi olarak kullanılıyor ise orada boynum kıldan ince (yani 500 senelik bir çınar gövdesine göre ince sayılabilir).
Unutma beni, unutama beni Gözünden damlayamayan göz yasin olayim Unutma beni, unutama beni Gölgen gibi adim adim Her solukta benim adim Ben nasil ki unutmadim Sende unutma beni, unutama beni Bitmek bilmez kapkaranlik geceler boyunca Unutma beni, unutama beni Ayriligin acisini kalbinde duyunca Unutma beni, unutama beni Sevisirken, öpüsürken Yapayalniz dolasırken Unutmaya çalisirken Sen de unutma beni, unutama beni.
ateşe giderken ne şahaneler, dönerek acıyla aşkla şu alemi, yana yana rakseder divaneler... böyle bir sertab şarkısı. sözlere bak hele... müzik alıntı galiba, boşver, sözlere bak... (bkz: mevlevi)
o yüzden "çıkışta görüşeceğiz" demeden önce bir kere daha düşünün. demeyin lan bir şey, zaten eleman çıkacak, ses etmeyin, çıkınca tepesine binin, emin olun kazanacağınız zafer önceden belirtip alacağınız zaferden daha kudretli olacak, tabi ki dövebilirseniz... (bkz: sessiz atın çiftesi pek olur) sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz. sözlük sistemi ile geliştirilmiştir. |