son beğenilen tanımları genel istatistikler
tamam tamam öyleyim bi öyle bi böyleyim her gün tanış benimle bi güler bi ağlarım anlatırım saklarım alış şu hallerime farkında bile değilsin seni cezbeden de bu niye beni seçersin etraf desensiz dolu ben bugun nasılım yakın mı uzak mıyım ben of ne bileyim açık bi kucak mı yoksa bi tuzak mıyım ben ruhum hep desen desen ama ben hep böyleydim sen beni böyle sevdin değiş desen de olmaz durup bak renklerime bi demet yap kendine aşkımız öyle solmaz farkında bile değilsin seni cezbeden de bu niye beni seçersin etraf desensiz dolu ben bugün nasılım yakın mı uzak mıyım ben of ne bileyim açık bi kucak mı yoksa bi tuzak mıyım ben ruhum hep desen desen ben bugun nasılım yakın mı uzak mıyım ben of ne bileyim açık bi kucak mı yoksa bi tuzak mıyım ben birini seçeyim sakin mi serin mi benim mi senin miyim ben bunu bi düşüniim kalp miyim akıl mı aklı karışık mıyım ben ruhum hep desen desen http://www.youtube.com/watch?v=t8-3M_5ZoMQ
nesini söyleyim canım efendim gayri düzen tutmaz telimiz bizim arzuhal etsem de deftere sığmaz omuzdan kesilmiş kolumuz bizim sefil irençberin tebdili şaştı borç kemâlin buldu boynundan aştı intikal parası binleri geçti dahi doğrulamaz belimiz bizim fukara ehlinin yüzü soğuktur yıl perhizi tutmuş içi kovuktur ineği davarı iki tavuktur bundan başka yoktur malımız bizim çok dilek diledim kabul olmadı şu yalan dünyada yüzüm gülmedi hiç kimseye emniyetim kalmadı açılmadan soldu gülümüz bizim şu yalan dünyada hoş olamadım borçludan bir kere baş olamadım şu küçük öküze eş bulamadım söylemeden âciz dilimiz bizim zenginin sözüne belli diyorlar fukara söylerse deli diyorlar zamane şeyhine veli diyorlar gittikçe çoğalır delimiz bizim fukara halini kimse sormuyor ehl-i diyanetin yüzü gülmüyor padişah sikkesi selam vermiyor kefensiz kalacak ölümüz bizim rençberin sanatı bir arpa tahıl havasın bulmazsa bitmiyor pahıl tecelli olmazsa neylesin akıl dördü bir okkalık dolumuz bizim sekiz ay kışımız dört ay yazımız açlığından telef olur bazımız kasım demeden buz tutar önümüz mayıs'ta çözülür gölümüz bizim tahsildarlar çıkmış köyleri gezer elinde kamçısı fakiri ezer döşeği yorganı mezatta gezer hasırdan serilir çulumuz bizim zenginin yediği baklava börek kahvaltıda eder keteli çörek fukaraya sordum size ne gerek düğülcek çorbası balımız bizim bir aşka geldik de biz bunu dedik üç yüz üç senesi bir sille yedik her nereye varsan sahipsiz gedik* kime arz olacak halımız bizim açılmadı ikbalimiz bahtımız şen olsun istanbul pâyitahtımız tevellüt ellidir geçti vaktimiz nöbetin gözlüyor salımız bizim serdari halimiz böyle n'olacak kısa çöp uzundan hakkın alacak mâmurlar yıkılıp viran kalacak âkıbet dağılır ilimiz bizim ii hakkın hikmetinden ibret almalı ağlayarak camilere dolmalı kurban kesip tövb'istiğfar olmalı böyle ilân etsin ulumuz bizim nerde allah desen orada hazır bizim yardımcımız hazret-i hızır ali sait paşa değerli vezir bundan gayri yoktur ulumuz bizim enver'le niyazi arslan beyimiz efrad-ı askerdir karlı dağımız şeneldi bahçeler bitti bağımız meyveye düzüldü dalımız bizim istediğimiz gibi çıktı mânalar inşallah iy'olur gayri seneler milletin vekili akıl daneler gittikçe çoğalır şanımız bizim namazda niyazda hürriyet verdi çok şükür mevlaya murada erdi maiyette hazır ikinci ordu arslan ile dolu çölümüz bizim selanik şehridir arslanlar yurdu düşmanın alnına topları kurdu fedâkarımızdır üçüncü ordu zülfikâr sahibi ali'miz bizim ırahmet deryası ümidim hak'tır efendim çok yaşa duacın çoktur adaletine de diyecek yoktur âlilerden âli dinimiz bizim serdari sen gel de bu işi başla çekil bir tekkeye tekbire başla vilayet sıvas yerim şarkışla düşmez istanbul'a yolumuz bizim. Ruhi Su ve Grup Ekin'in türkü olarak okuduğu bölüm: nesini söyleyim canım efendim gayrı düzen tutmaz telimiz bizim arzuhal eylesem deftere sığmaz omuzdan kesilmiş kolumuz bizim benim bu gidişe aklım ermiyor fukara halini kimse bilmiyor padişah sikkesi selam vermiyor kefensiz kalacak ölümüz bizim serdari halimiz böyle n'olacak kısa çöp uzundan hakkın alacak mamurlar yıkılıp viran olacak akıbet dağılır elimiz bizim (zenginin sözüne belî diyorlar fukara söylese deli diyorlar zemane şeyhine veli diyorlar gittikçe çoğalır delimiz bizim) =) Bu kısım yalnızca, Grup Ekin'in yorumunda mevcuttur. *** Bu türküde son olarak dikkati çeken diğer bir unsur, "kısa çöp uzundan hakkın alacak" mısrasıdır. Bu mısra Hasan Hüseyin Korkmazgil'in 'Amenna' adlı şiirinde de geçer ve Ahmet Kaya bestesinde de vardır. Durumu ilginç kılansa, ibrahim karaca imzalı Kılıçdaroğlu'nun seçim şarkısında da bu söz geçmektedir.
Doğu- Batı antagonizmasını ustaca izah etmiş bir fikir adamı ve aynı zamanda bir muhayyile işçisidir. Daha çok romancılığıyla ön plana çıkmış olsa da dönemin diğer kalem erbablarıyla girdiği polemiklerle ünlüdür. 1899 yılında İstanbul'da dünyaya gözlerini açtığında kendisini bekleyen hayattan habersizdi muhakkak. Kendisini şanslı kılan bir tarafı vardı; Peyami Safa, Dönemin usta şairlerinden İsmail Safa'nın oğluydu. Peyami Safa'nın Dedesi de yine kendi döneminin ünlü şairlerinden Mehmet Behçet Efendi'ydi. Yani hem bir şair oğlu olduğu gibi bir de şair torunuydu da. Fakat buna rağmen şiirden uzak durmayı seçti. Peyami Safa'nın maneviyatçı yanının sebebi olarak aile bağlarını görebiliriz. Peyami Safa'nın nesebinde dikkati çeken diğer bir noktada seçeresinin Fatih'in murşidi, büyük alim Akşamsettin hazretlerine dayanmasıdır. Bilindiği gibi, Peyami Safa, imana önem veren bir fikir adamıdır. Yine de bu durum kendisini serbest düşünmekten alıkoymaz. Kitaplarında seçtiği konulara sınır tayin etmeyi seçmemiş bu konudaki zenginliğini korumayı bilmiştir. Peyami Safa'yı, Peyami Safa yapan hamura baktığımızda üç yaşında babasını kaybetmiş ve babanın ölümüyle yıkılan bir ailenin geçim sorunlarıyla boğuşmuş bir çocuk görürüz. Daha çocuk yaşlarda omzuna binen ağır yük, kendisini tahsilden alıkoymuştur. Klasik anlamda, bir eğitim disiplininden geçmemiş olmasına rağmen, batılıların 'otodidakt' dedikleri kendi kendine öğrenen, yetiştiren... Voltaire'nin deyimiyle, kendi bahçesini eken biri olmaya mahirdir. Bir yandan dinmek bilmeyen tecessüsü, bir yandan geçim sıkıntısı sebebiyle yapmak zorunda olduğu gazetecilik ve yazmak zorunda kitaplar kendisini hep daha yukarıya taşımıştır. Peyami Safa'nın çocuk yaşta geçirdiği bir hastalık, sol kolunu sakat bırakmıştır. Bu vahim olayın haleti ruhiyesine yaptığı akisleri daha sonra 'Dokuzuncu Hariciye Koğuşu' adlı kitabında anlatacaktır. -ki bu kitaba bakıldığında, kitabın ilk sayfalarında bir yazı göze çarpar: "nazım hikmet'e ithafen..." Peyami Safa'nın, ateşli fikir muharebelerine girdiği nazım hikmet'e kitap ithaf edebileceği akla bile gelmeyeceği düşünülebilir. Tabii ki bu kitap, bu tartışmalardan çok çok öncedir. Nazım Hikmet ve Peyami Safa, edebiyat dünyasında yıldızları yeni parlayan iki gençtir. Peyami Safa, o dönem 'server bedii' müstear ismiyle 'cingöz recai' romanları kaleme almaktadır. Ve yine bir gün bir kahvehanede konuşurlarken, Peyami Safa, Nazım Hikmet'e çocukken geçirdiği hastalığı anlatır. Bu durumdan çok etkilenen Nazım Hikmet: "Cingöz Recai gibi saçma sapan şeyler yazacağına bunu kaleme alsana" der. Peyami Safa, bu duruma çok sıcak bakar. Daha sonra da gelen Nazım Hikmet'in ısrarlarıyla dayanamaz ve Dokuzucuncu Hariciye Koğuşu'nu kaleme alır. Ve kitabı ileride azılı düşmanı olacak Nazım Hikmet'e ithaf eder. 1930'lu yıllardan sonra dönemin münevver cemiyeti, safını seçmeye başlar. Nazım Hikmet zaten bilindiği gibi komünisttir ve daha o zamanlar donanımını bu konu üzerinde inşaa etmeye gayret gösterir. Necip Fazıl, 'fahişe yataklardan..." kaçmış ve mukaddesata, ilahi gerçeğe sığınmıştır. Peyami Safa'da yerini bilmiş ve kitaplarını, fikirlerini 'manevi değer'leri koruma üzerine kurmuştur. Artık, farklı bir Türkiye'dir. Nazım Hikmet'ler, Zekeriya Sertel'ler kurdukları dergilerle, meşrutiyet dönemi şairlerine hücmetmeye başlar. Milli Değerleri reddederek dönemin popüler siyasi akımı olan marksizmin rüzgarına kapılırlar. Peyami Safa'da doğal bir refleksle, bu durumu telin eder ve karşı koyarak, yazılarında fikrini bildirir. Mücadele başlar. Nazım Hikmet'le, seyrine doyulmaz fikir muharebelerine girişir. Peyami Safa, Nazım Hikmet için 'moskova hayranı bir gafil' der. Nazım da dahil olmak üzere yeni yeni oluşmaya başlayan sol, Peyami Safa ile dalga geçer. Daha sonra aradan yıllar geçer, Nazım Hikmet, moskova'ya kaçar. gerçekler bir bir ortaya çıkar. Peyami Safa, bir sonraki fikir savaşımını da benzer konular sebebiyle Aziz Nesin'le yaşar... 1961'de Oğlu Merve Safa (merve ismi bir erkek için ilginçtir) ordu'da yedek subay olarak görev yaparken şehit düşer. Kendi elleriyle oğlunu toprağa verir Peyami Safa, o an onu görenler, ellerini nasıl titrediğine şahit olurlar. Peyami Safa, bu acıya daha fazla dayanamaz, iyice erimeye başlar. zayıf vücudu daha zayıftır artık. Zaten 27 Mayıs cuntası Peyami Safa'yı işsiz bırakmıştır. Ve 15 Haziran 1961'de, Karısı Nebahat Hanım'ın yanındayken ağzından birden kan gelmeye başlar; ilk söylediği: "işte bu fena!" sözüdür. Daha sonra Mutfağa geçer, kanama orada da devam eder ve birden yere yığılarak hayali olan son kitabı 'babıali'yi yazamadan ebedi istirahathanesine intikal eder. mezarı, Edirnekapı şehitliğindedir.
geleceğim bazen, uykudayken sen beklenmedik uzak bir konuk gibi sokakta bir başıma koyma beni kapıyı sürgüleme üstümden. usulca girecek bir yere ilişeceğim bir zaman, karanlıkta, bakacağım yüzüne görüntün doyasıya dolunca gözlerime seni kucaklayacak ve çıkıp gideceğim nikola vaptsarov çv: ataol behramoglu Grup Ekin'in, 'Gün Bizim' albümündeki yorumu dinlemeye değerdir.
Kara Yazı Karanlıkta Kurtuluş Savaşı Destanı Kız Kaçıran Kalan Kalır Koru Kendini Kadınlar Kara Yılan Katlime Ferman Kaçak ve Anne Kaçakçı Kurban Kardelenler Açınca Karlı Dağlar Kervan Kimdi Bunlar Kum Gibi Karar Vermek Zor Kendine İyi Bak Korkarım Koçero Tabii insan onlarca şarkı besteleyince her harften sürüyle örnek bırakıyor.
malatya’ dan çıktım yola, yollar yanıyor düşman sarmış dört yanımı, kurşun saçıyor düşmüşüm bir çukura, canım yanıyor yaşasam mi ölsem mi karar vermek zor. beylerderesi'nde kardaş pusu kurdular dağda çadır çadır aştılar tüfek çaktılar ilker kardeşi canımdan, canımdan vurdular yaşasak mi ölsek mi karar vermek zor. şimdiiii sözler böyle. girizgah kısmında da Ahmet kaya, aksak kürtçesiyle tekrarlı olarak 'wey lo hesen axa' demekte. bir de ilker ismini içermekte bu şarkı. Beylerderesi (Malatya'da haliyle) topla, ilker kardaş ve bir de hesen axa*'yı al eşittir; 26 Ocak 1976 Beylerderesi. "Bundan otuz yıl önce, 26 Ocak 1976 günü Malatya-Beylerderesi'nde İlker Akman, Hasan Basri Temizalp ve Yusuf Ziya Güneş oligarşinin resmi zor güçleri tarafından katledildiler. " (Kaynak: Kurtuluş Cephesi: Sayı, 49) Görüyoruz ki Beylerderesi'nde ölen Yusuf Ziya Güneş isminde bir militan daha var. Fakat şarkıda neden ismi geçmediği tartışılır bir konu. İlker'le Hasan daha fazla kahraman da bu Yusuf'un suçu ne? Neyini gördüğünüz çocuğun? bu da böyle bir tecessüsümdür. son olarak bu insanların, dünya görüşünü paylaşmasam da yaşadıkları her elim olay için şiirler, türküler yazmalarını takdire şayan buluyorum.
I. Melon şapkalı bir takım adamlar Gördüler görülecek yerlerini kentin Selamladılar halkı saygıyla Kavisler çizerek şapkalarıyla İşte ilk o sırada gördüm seni Camlarına sinekler üşüşmüş bir kahveden Oldukça uzun bir ekmek kuyruğunda Sırtında yorgun bir yağmurluk Ve bomboş gözlerle. Geçerek aralarından Üç aşağı beş yukarı dolaşan Havai bahriyelilerin Sana geldim. Ekmekle makyaj arasındaki farkı düşündük seninle Ve çok eskiyi Birlikte çiçek falına baktık Çitlenbik kokulu bir yatakta Kente giren ilk muhacir Altın ışıklarıyla donanmış güneşin Göğsünde iri bir gül Bilinmez serüvenlere işaret. Garson bir çay acele olsun Cevap bekleyen biri var çünkü Hangi sur taşının altında kimbilir Emniyete alınmış yanlızlığıyla. Bu kente tek kapıdan girilir Sürünerek otlar boyu Ölüm sularından içilir. II. Haydi muhacir kalk Önce gider susuzluğunu Yüzlerinde yeni haberler uçuşan. Ve öğret onlara Kelimelerin nasıl dizildiğini Usta askerler gibi. Alaaddin Özdenören.
Baktıkça gözlerine derinden Üstüme başıma güller dökülür. Ve her şey kopar yerinden Bir buluş bir gülüş ve unutuş ellerinden Ellerinden beyazlıklar dökülür Düşlerim ki, kuşatır gökyüzünü Sonra yıldızlar dökülür Geçerim arasından kimsesiz çocukların Ağaçlardan ağıtlar dökülür Akar saçlarımdan yalnızlığın ırmağı Kalbime dökülür.. Alaaddin Özdenören.
ESERLERİ: Güneş Donanması (şiir), Batılılaşma Üzerine (deneme), Yakın Çağ Batı Dünyası ve Türkiye’deki Yansımaları (deneme), Devlet ve İnsan (deneme), Gide Gide Yalnızlık (şiir), Şiirin Geçitleri (şiir tahlili),Unutulmuşluklar, Şiirler (1975-1999)
Ötüken yayınlarının basımında kitabın başlangıcın başlangıcı kısmı olan "prolog" çıkarılmış, yayıncının notuyla, bu kısımın çıkarılması Peyami Safa'nın isteği olduğu söyleniyor. bir başka hususta, kitabın 11. sayfasında dikkat çeken yazıdır. Kitabın ilerleyen sayfalarında da gördüğümüz bu sesleniş, bir sözlü anlatım harikasıdır. Peyami Safa'nın maneviyatçı duruşunu gözler önüne serer. Esasen bu çağrı, tüm kitabın özeti sayılabilir. "Ey İnsan! Bu kitabı sana ithaf ediyorum. Başının üstünden büyük bir rüzgâr geçiyor. Yalancı bir fecirle başlayan asır kararıyor ve sana tek ümit ışığı olarak en kudretli kaynağı uranium’da değil, senin ruhunda sıkışmış maddeden koparak çıkardığın korkunç tahrip aletinin patlayışından yükselecek alevi bekletiyor. Ey bahtsız! Tarihinin hiç bir devrinde kendine bu kadar yabancı, bu kadar hayran ve düşman olmadın. Labaratuarında aradığın, incelediğin, oyduğun, dibine indiğin, sırrını deştiğin her şey arasında yalnız ruhun yok. Onu beyin hücrelerinin bir üfürüğü sanmakla başlayan müthiş gafletin, otuz yıl içinde gördüğün iki muazzam dünya harbinin kan ve gözyaşı çağlayanlarında en büyük dersi arayan gözlerine bir körlük perdesi indirdi. Bırak şu maddeyi, boğ şu ölçü dehanı, doy şu fizik ve matematik tecessüsüne, kov şu kemiyet fikrini,dal kendi içine, koş kendi kendinin peşinden, bul onu, bul kendini, bul ruhunu, bul, sev, bil, an, gör, kendi içinde gör Allah’ ını. Kendine dön, kendine bak, kendine gel. Aptalca bir konfor aşkından doğduğu halde her biri daha korkunç bir dünya harbi hazırlayan teknik mucizelerinin yanında, senin iç zıtlıklarını elemeye yarayacak ve seni kendi kendinle boğuşmaktan kurtaracak ruh mucizelerini ara. İnan manevilere ve mukaddeslere, inan! Onlar hakkında bu kadar küçük düşünmekten utan! Her sezilen derinliğin ifşa ettiklerini düşünmekten bile seni alıkoyan tabiatçı metotlarını fırlat ve bitlenmiş elbiseler gibi at. Ortaçağ papazında haklı olarak ayıpladığın dar kafalılığın anlayış sınırlarını daha fazla darlaştıran beş duyu idrakinin kapalı dünyası içinde kalma: arşı geç, ferşi atla, sidreyi gör ne var maverada ibrethiz....”
hey! lali lali lali yaalamna lali bil ali ğali ğali ğali nisrek ya vatanna ya ğali tahtic nehu ena bit feyya ena sevri ah ya niyelli hey! ciyali sevra el abtal eş şams bıtıtlağ mebtıntal ceberul mıhtar attırhal ilal arab ruhi u mali hey! saddul ğafıb bil migla u kalu ya muhtel tıla beyyi u ciddi kalu smea trab el vatan al ruh ğali hey! kil el arab tinedi fik ya vatanna allah yehmik kil ayed al arabi bi kalbi u nisanek halit ğali hey! ismea ismea şems bititla raye bitirfa bıkra btilma bıkra btilma bıtrif u bittam bibali ana sevri, ana arabi ana sevri, ana arabi ana arabi ah yaniyyali Çeviri: "Kurtuluş Marşı" Hey! Dalgalan Ey bayrağımız yükseklerde dalgalan Değerli, ey vatanımız, kartalın değerli Kanatlarının altında gölgelenirim Ben devrimciyim, ne mutlu bana Devrim kahramanlarındır Güneş doğar, gecikmez Düşmanı gerilettik Araplar'a canım, malım feda Hey! Düşmana sapanla direndiler 'Ey işgalci çık!' dediler Babam, dedem 'dinle' dediler: 'Vatan toprağı cana kıymetlidir' Hey! Bütün Araplar seni çağırır Ey vatanım Allah seni korusun Arapların bütün bayramları yüreğimde Ve Nisan aklımdadır Hey! Duy, güneş doğar, bayrak yükselir Yarın parlak, dalgalanır ve aklımda kalır Ben devrimciyim, ben Arap'ım Ben devrimciyim, ben Arap'ım Ben Arap'ım, ne mutlu bana. sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz. sözlük sistemi ile geliştirilmiştir. |