ayasofya

  1. sanat tarihi ve mimarlık dünyasının baş yapıtları arasında yer alır. başlangıçta bir kilise olarak inşa edilen ve osmanlı döneminde cami'ye çevrilen ayasofya, günümüzde bir müze olarak hizmet vermektedir. orjinal ismi "hagia sophia" olan yapı, "kutsal bilgelik" anlamına gelir.
    (mcleod 11.04.2006 22:53)
  2. hazreti fatih sultan istanbul'u fethettikten sonra ilk cuma namazı'nın kılınması için ayasofya'nın hazırlanmasını istemiştir. mozaiklerin üzerleri kapatılmış, ayasofya'ya mihrab ve minver kurulmuştur.
    hazreti fatih sultan'ın askerleri, erenleri ve bir kısım halk cuma namazı için ayasofya'ya gelmişler, hazreti fatih sultan "aranızdan kim kazaya hiç namaz bırakmadı ise o gelsin ve namazı kıldırsın demesi üzerine namazı kıldıracak kimse çıkmamış. ve kazaya hiç namaz bırakmamış hazreti fatih sultan mihraba gelmiş ve ellerini kaldırmasına rağmen tekbir alamamıştır. bu hal iki defa böyle olmuş, ancak üçüncü defada allahu ekber diyerek tekbir almış ve namazı kıldırmıştır. daha sonra kendisine "bu ne hâldi ya hazreti sultan?" diye soranlara, ellerimi kaldırdım, gözlerimi kapadım fakat kabeyi göremediğim için tekbir alamadım, bu hâl iki defa böyle oldu ama üçüncü kez ellerimi kaldırıp gözlerimi kapadığımda kâbe karşımda idi" demiştir.
    ayasofya'da aynı cuma günü akşemseddin hazretleri minbere çıkarak hazreti sultan adına hutbe okumuştur.

    ayrıca hazreti fatih sultan'ın vasiyetini okumanız tavsiye edilir...
    (obvious 23.10.2006 01:10)
  3. cami desek olmuyor, müze demek içimize sinmiyor, birde sayın bendict gelip de dua ederse katolik kilisesi olacak o da ayrı bir polemik...

    uzun yüzyıllar dünyanın en büyük kilisesi olmuş ancak fatih sultan mehmet han'ın istanbul kapılarından girmesi ile ilk işi kendisini camiye çevrimek olan kutsal mekan.

    bu günlerde çok farklı tartışmalar süregeliyor, öyleki batılıların ayasofya'nın yeniden resmen kilise ilan edilmesini talep ettiği ağıza alınmak istenmesede kimilerinin ağzından kaçırdığı bir bilgi. yeni çıkarılan vakıflar yasası, ruhban okulu tartışmalarının ardından bir süpriz olarak karşımıza çıkabileceği yolunda söylentiler var.

    hangi sevr'e, hangi 'a dayndırıp kazanılmış haklar sindirilmiş ve ayasofya müzeleştirilmişse aynı dayatmalar şu sıkışık zamanda bizlerin gönlünü yaralıyacak sonuçlara sebep olabilir. ayasofya istanbul'da fethin simgesidir. onun kilise olduğu gün türk sultanı fatih'in bizlere emanet ettiği ne varsa kaybedilmiş olacaktır gözleri ve gönülleri açık tutmak lazımdır
    (anarsi nerede anarsist orada 23.10.2006 01:35)
  4. rasulullah döneminde yaptırılan, kubbesinde server-i kainat'ın tükürüğü bulunduğu rivayet edilen.
    yapıldığı dönemde en büyük kubbeye sahip olan. içerisindeki 9 metre çapındaki "allah ve muhammed" lafızlarının caminin içinde imal edildiğinden dolayı müzeleştirme esnasında dışarı çıkarılmak istenmesine rağmen kapıdan sığmayınca "cami kendi kendini savunuyor" sözüne sebep olmuş.
    1000 yıl kilise, 500 yıl cami ve 1935 yılından beri müzelik yapa gelen secdeye hasret mazlum bina.

    lordlarımızın haklı uyarısı üzerine eklemedir.


    “Terler Direk”
    Ayasofya’nın kuzey batısında, dört köşeli beyaz mermerden oluşan bu direkte yaz ve kış aylarında durmaksızın terleme özelliği dikkat çekiyor. Bu nedenle yüz yıllar boyunca “Terler Direk” adı ile anılıyor. Günümüzde de insan boyu hizasında bronz levhalarla kaplı, ortasında yüzlerce yıldan bu yana, milyonlarca ziyaretçinin parmağını değdirmesi ile genişlemiş kocaman delik büyük ilgi görüyor. Temelinde tılsım olduğuna hem Bizans’ın, hem Osmanlının inandığı bu direğe “Uğurlu Direk”, Ağlayan Direk”, “Terleyen Direk”, “Hızır’ın parmağını soktuğu direk” gibi isimler yakıştırılmış.
    Bir dönem Ayasofya Müze Müdürlüğü görevi yapmış olan Sayın Erdem Yücel’in “Ayasofya’nın İslam İnanışları” adlı çalışmasında belirtildiği gibi, bu ilginç konu bilim yönünden incelendiğinde, gözenekli bir taştan yapılan sütun, zemindeki rutubeti kolaylıkla emmekte sonra da dışarıya kusmaktadır. Bu sebeple, hem Hiristiyanlar’ca hem de Müslümanlar’ca bu mermer sütun kutsal olarak tanınıyor. Ayrıca Ya Vedut Sultan’ın yürekler yakan “ahı”nın ateşinden bu sütunun terlediği de anlatılıyor.

    Evliya Çelebi’nin belirttiği göre Hz. Muhammed’in tükürüğü ile yapılan harç, Mekke toprağı, zemzem suyu ile burada yapılmış, onun neminden ötürü de sütun sürekli terlemeye başlamış. Kutsal sayılıp ziyaretçilerin dilek için uzun sıralar oluşturduğu delik yanına gelenler sağ baş parmaklarını deliğe sokup merkez noktasından saat ibresi yönünde tam bir tur yapacak şekilde daireyi tamamlama sırasında dileklerini içlerinden geçiriyorlar. Bu sırada baş parmakta nem hissedilirse dileğin tutacağına inanılıyor. Terler Direğin dilek deliği günümüzde öylesine ün kazanmış ki Ayasofya’yı ziyaret eden turist grupları dilekte bulunmadan müzeden ayrılmıyorlar. Ayrıca politik müze özellikli Ayasofya’ya gelen bir çok devlet adamı da “Terler Direk” de dilekte bulunuyor. Fransız Devlet Başkanı Mitterand, Bush, Turgut Özal, Micotakis Yakovas, Şah İsmail, İspanya Kralı Juan Carlos dilekte bulunanlar arasında yer alıyorlar. (İstanbul’u ziyaret eden Kral Carlos, dilek taşında parmağı ıslanırsa dileğin gerçekleşeceğini öğrenince deliğe parmağını sokmadan önce ıslatarak yaptığı hile ile gazetelere konu olmuştu).
    (mantis 25.04.2007 09:58 ~ 25.04.2007 13:21)
  5. pek çok sanat tarihi öğrencisinin bildiği çok güzel bir sorunun kaynağıdır ayasofya camii... soru şudur: ayasofya'nın zemininden itibaren en yukarısına kadar kaç basamak vardır? cevap herkesi şaşırtır çünkü sadece 7 basamak vardır. birkaç basamak en altta, birkaç basamak da en üstte... kalanı döne döne rampa çıkar gibi çıkılır. ayasofya’yı kitaplardan okumakla anlamanın imkanı yoktur. içine girmek, galerisine çıkmak, o yüzlerce yıllık havayı solumak gerekir.

    ayasofya öyle ayrıcalıklı bir mekandır ki, ister kilise olsun, ister cami olsun, ister müze kalsın, insanları kendilerinden çooook çok büyük bir gücün emrine çağırır durduğu köşeden. ayasofya’nın içindeki o 8 levha, zaten çok özel olan bu binayı daha da özel hale getirmiştir. onlar, dünyanın en büyük hat örnekleridir. ilk olarak 1644'te tenekecizade ibrahim efendi tarafından yazılmıştır. 1849’daki onarım sırasında tenekecizade’nin levhaları indirilmiş, yerine dünyaca ünlü hattatlarımızdan kazasker mustafa izzet’in yazdığı levhalar konmuştur. mustafa izzet efendi, bu levhaların asıllarını küçük boyda yazmış, yazılar ayasofya’nın kayyumhanesi’nde kareleme yöntemiyle büyütülmüş ve yine ayasofya’nın içinde son hali verilerek bulundukları yerlere asılmıştır. çerçeveleri bile bahariye marangozhanesi’nde parçalar halinde hazırlanmıştır.

    her birinin çapı 7,5 metre olduğu bilinen levhalar, aslında kendisi de devasa bir mekan olar ayasofyanın içinde normal ebattaymış gibi durur. levhaların büyüklüğünü algılayabilmek için 1930’lu yıllara gelinmesi gerekmiştir. o tarihte ayasofya’nın tadilatı yapılmaktadır ve abd’li thomas whitmore da levhalar altında kalan mozaikleri incelemek ister. sırf araştırmacının gönlü olsun diye levhalar indirilir ancak o kadar büyüktürler ki, ayasofya’nın hiçbir kapısından çıkarılamaz. derken ayasofya müze olur ancak o levhalar hala indirildikleri gibi aşağıda durmaktadır. düşünülür, taşınılır ve bu levhaların başka hiçbir yerde teşhir edilemeyeceğine karar verilerek, tekrar eski yerlerine asılmalarına karar verilir. tarih 28 mayıs 1939’dur. ama zaten binbir güçlükle savaşan genç cumhuriyet’in bu gibi masrafları karşılayacak ödeneği yoktur. levhalar yine asılamaz. aradan 10 yıl daha geçer. 28 ocak 1949’da hayırseverlerin topladıkları parayla gereken ödenek sağlanır ve levhalar şu an bulundukları yerlere asılır. böylece hem kazasker mustafa izzet’in usta işi hat çalışmaları yok olmaktan kurtarılır, hem de ayasofya, tarihinin islamiyetle ilgili bir parçasına yeniden kavuşmuş olur.

    ayasofya, hıristiyan alemi için kan davasının simgelerinden biridir.

    izninizle size yaşadığım bir şeyi anlatmayı ve hıristiyanların bakış açısını yansıtmaya çalışayım: 1990’ların sonlarında bir çiftle tanıştım. erkek türk, kadın brezilyalı. her ikisi de gazeteci. uluslararası bir toplantıda tanışmışlar ve birbirlerine aşık olmuşlar. aylardan mayıs ve 29 mayıs’a birkaç gün var. dolayısıyla yer gök fetih şenliklerinin afişleriyle dolu. “bu nedir?” diye sordu ama gözlerinde öfke var, endişe var ve deriiin bir merak da var. bizim hayatımızın normali bu ya, “ha, o mu… istanbul’un fethinin yıldönümü. belki bilmezsin, istanbul 29 mayıs 1453’te fethedildi de onu kutluyoruz her yıl.” “kutluyor musunuz? ne kadar ilginç. katolik dünyası için 29 mayıs 1453 lanetli bir tarihtir. kiliselerde toplanıp dua ederiz uzun uzun. aynı tarihte siz kutlama yapıyorsunuz, biz matem tutuyoruz” demişti.

    buradan da anlaşıldığı gibi ayasofya “içerideki” dinsizler yüzünden cami olarak hizmete açılmıyor değil. “her zamanki birileri” cami olarak açılırsa kalplerinin kırılacağını yıllardır telkin ediyor sadece.
    (hazeyame 25.04.2007 11:06)
  6. ayasofya, bu topraklarda yüzyıllardır hüküm süren osmanl'ının koruyuculuğunu ve önderliğini yaptığı islamın kuvvetini gösteren yegane simgedir. her müslümanın saygı duyduğu kutsal bir mekandır.
    (gecemerdiven 25.04.2007 13:17 ~ 25.04.2007 13:56)
  7. (bkz: terler direk)
    (mantis 25.04.2007 13:42)
  8. dünyanın yedi harikasının tekrar belirlenmesi için hazırlanan listede adı geçen tarihi yapımız *
    (alexsa 07.07.2007 10:30)
  9. rivayet odur ki: fatih topkapı'dan istanbul'a girip ayasofya'ya kadar yürür ve ayasofya'ya yalnız girer.girdiği kapı ise bildiğimiz giriş kapısı değil zamanında bizans imaparatorlarının da hep kullanmış olduğu , girişten baktığımızda ön sağdaki tahta kapıdır.atıyla birlikte içeri girdiğinde içeride bir sürü insanın oluşturduğu öyle büyük bir manzara vardır ki *at şaha kalkar ve ön sağ ayağı bir sütuna çarpar*tekrar şaha kalkar ve fatih'in elindeki kılıç çekilircesine aynı sütunu çizer*3.kez şaha kalkar ve bu sefer attan düşeyazar ve eli hemen yandaki sütuna*çarpar*bu işretlerin üçü de hala oradadır.ancak 3.iz olan el izinin yerden 5-6 metre yukarda olması hikaye hakkında biraz şüphe uyandırır.
    ayasofya cami olduğunda fatih sultan mehmet han camiyi bizzat kendisine vakfetmiş ve bu yapıyı ibadetten başka bir amaçla kullana lanet etmiştir.*
    Yapı camiye çevrildiğinde hıristiyan inancının mozaikleri kırılmamış üstü sıvalanmıştır.sadece yapıdaki tüm haçlar bozulmuştur.Zaten ikinci kata çıkıldığında korkuluktai haçların kazınıp tek çubuk haline getirildiği görülür.
    Ayasofya'da çalışan işçiler için yapılan bir de mescit bulunmaktadır.Ancak bu mescit cuma günleri halkın ilgisiyle dolmakta ve genişlemekte imiş.
    arşiv:http://arsiv.sabah.com.tr/2006/07/04/gnd102.html
    (hasuta 24.09.2007 13:12 ~ 24.09.2007 13:22)
  10. tarih merakımdan ötürü onlarca kez gittiğim, incelediğim koca eser. işçiliğinde özen yoktur. yığma tuğla ile yapılmış olup üst katlarına merdiven yerine az eğimli fakat olduça uzun dehlizlerden yürünerek çıkılır. zamanında keşişler bu yolu eşeklerle çıakrlar imiş, ben kendilerine şahsen hak verdim.

    ayasofyanın içinde bir estetik yoktur. çoğu işlemeler fetih döneminden sonra yapılmıştır. ki büyük istanbul depremlerinde ayasofya'nın oldukça zarar gördüğü, bazı bölümlerinin başan inşaa edildiği bilinir. en büyük tadilatı yine büyük mimarımız mimar sinan tarafından yapılmıştır.

    zamanında kubbe, devletin büyüklüğünü yüceliğini ifade ettiğinden ayasofya'nın kubbesine çok önem verilirdi. velakin geniş olduğundan pek çok defa kubbe yıkılmış, defalarca belli aralıklarla onarılmış. en son kubbe onarımı mimar sinan tarafından yapıldıktan sonra ise bir yıkıntı olmamıştır.

    ayasofya etkileyicidir. devdir. anıttır. ilk dev kubbeli bina özelliği taşımaktadır. bunun yanında mimar sinan'ın da dokunuşlarıyla şu güne kadar sapasağlam gelmiş, sultanahmet camii'ne örnek olmuştur. ama elbette işçiliği ile değil, büyüklüğü ile.

    not: bana göre ayasofya estetikten uzaktır, bu onun müthiş bir eser olmadığı anlamına gelmez.
    (gilgalad 07.10.2007 19:34 ~ 07.01.2008 00:34)
  11. (bkz: aya irini )
    (globulin 23.12.2008 04:39)
  12. 2010 kültür başkentliği sayesinde, 1993'ten beri içinde bulunan demir iskeleden kurtulan yapıdır. Biraz daha kalsaydı müzenin demirbaş listesine girecekti.
    (agopist 26.01.2010 11:24)
  13. Baba, oğul ve kutsal ruh üçlemesindeki kutsal ruhu simgeler.
    (poetisa 05.04.2011 17:25)
  14. Ayasofya cami olarak ibadete açılsın arkadaş.
    Hristiyanlar her sene 29 mayısta kiliselerde dua ederlermiş, yas tutarlarmış... Hazeyame sağolsun yazmış da öğrendim.
    Amma velâkin bize ne onların ızdıraplarından kardeşim?
    Şu dünya dünya olalı, Hristiyanlık başladı başlayalı bunların kinleri, kıskançlıkları, vahşetleri bitmiş mi?
    Kendi peygamberlerinin canına kastetmiş bunlar.
    Şimdi bile Libya'yı kana buladılar, Suriye'yi karıştırdılar.
    Faili meçhul cinayetlerde bizim ülkede profesörlük tezi yazdılar. Biz ne yaptık?
    Onların en dandik eserlerine bile sahip çıktık. Bize turizm diye bir kazık yutturdular ya...
    Bizim eserlerin tozu bile kalmadı Avrupa'da.
    Boşverin siz onların mızlamalarını.
    Hazret-i İsa'ya hepsini şikâyet ettim.
    Biz Ayasofya'yı ibadetimize açalım, işimize bakalım.
    (hashacip 06.04.2011 03:13)
  15. "önünde bulunduğunuz bu çiniler kopyadır. çinilerimizin asılları louvre müzesi'ndedir. bu, sanat hırsızlığıdır." levhasınınn bulunduğu müze.

    (bkz: ayasofya müzesi)
    (diyojenist 18.01.2013 23:24)


Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.