duygu

  1. zihinsel faaliyetlerin en hızlı çalışanlarıdır. dışarıdaki dünya ile ilgili olarak içimizde geliştirdiğimiz tanımların bütünüdür. aklınıza gelebilecek her madde ve şey için bir duygumuz ve tavrımız vardır. acı, heyecan, korku, hırs, şehvet, öfke, nefret en sık kullandıklarımız olup, kişisel sözlüğümüzde her maddenin ve cismin karşısında bu duygulardan biri veya birkaçı tanım olarak yazar. örümcek= korku *
    sevgili=heyecan vb..duygular, yaşamın temel yapı taşlarıdır. hiçbir zaman duygusuz kalmamanız temennisiyle..




    (rsvyl 18.05.2006 12:19)
  2. bayan isimlerinden biri.
    (sonicyouth 08.10.2006 10:00)
  3. beynimizin bize hissettirdiği bazıları hormonsal bazıları da zihinsel sebeplerden dolayı oluşan çeşitli hislerdir.

    korku
    sevgi
    heyecan
    hırs
    nefret
    acı
    sevinç
    umutsuzluk
    huzursuzluk gibi.

    olumlu duygular içinde iken söylenen "dünyaya pembe gözlüklerle bakıyor olmak" hatta " aşk gözünü kör etmiş" sözler ile; duygularımızın olumsuz yönde geliştiği anlarda "gözlerini kan/nefret bürümek","şaşkınlıktan ne yapacağını bilemez duruma gelmek","dünyaya at gözlükleriyle bakmak" atasözlerini kullanırız.

    olumlu duygular kişiye zarar vermez. bu tür duyguların çok fazla etkisi altında olduğumuzda, gerçeği olduğundan bir parça farklı algılıyor olsak da düşünsel ve fiziksel olarak gücümüz enerjimiz yerinde olduğu için durumu hala net olarak değerlendirebiliriz ve çözüm olasılıklarını üretebilecek halde oluruz.

    oysa olumsuz duygular bizi düşünsel ve fiziksel olarak da olumsuz etkiler. moralimiz bozuk olduğunda daha kolay yorulur, kendimizi daha güçsüz hissederiz. durum her ne ise onu düzeltecek çözüm önerilerini üretmek bile başlıbaşına bir güç gerektirir, fakat bazen o gücü kendi içimizde bulamayız.

    kendimizi çökkün ve olumsuz hissettiğimiz anlarda aklımızdan da olumusuz düşünceler geçer. bunlar akla pıtır pıtır gelen, o duygu hali sona erdiğinde unutulan küçük sloganvari cümlecikleridir. genellikle kendimizle ve dünyaya bakış açımızla ilgili tarzımızı yansıtırlar. ve en önemlisi her zaman gerçekçi olmazlar. abartılı,durumu gereğinden fazla kişiselleştiren, çok fazla genelleyici ve çeşitli gerçeklik saptırmaları içeren cümlecikler olabilirler.

    "bu korkunç bir hata.bu işi doğru dürüst yapmayı asla öğrenemeyeceğim."

    hatta bazen canımız sıkkın olduğunda kendi kendimize, arada bir de olsa şöyle mırıldanıyor olabiliriz.

    "kimse beni sevmiyor"
    "herkes beni yargılıyor"
    "elime aldığım herşeyi berbat ediyorum"

    veya

    "çok güçlü olacağım ve kimseden yardım istemeyeceğim"
    "bu çarpık düşüncelere sahip olduğum için aptal sayılırım"

    sıkıntımız arttıkça bu tür düşüncelerin sıklığı da artar. ve bu tür düşünceler arttıkça onlara daha fazla inanmaya başlayabiliriz. bu tarz düşüncelere neden olan birçok etken olabilir. bazen tesadüf olaylar üst üste gelir. ve bizde durumun kötüye gideceğine dair bir izlenim yaratır. daha sonra bunlar sorgulanmaksızın kabul edilen düşünceler haline gelip bizi engelleyici,çözüm yollarını tıkayıcı bir hal alabilir. ve bu bir kısır döngü halinde gitgide artan bir olumsuz ruh halini de beraberinde getirir.

    düşünce, duygu ve davranışlarımız bir bütün halindedir. her biri bir diğerini etkiler.

    yoğun duygular içinde olduğumuzda nesnel değerlendirme yapamadığımız zamanlar olabilir
    varolan durumu olduğundan çok daha abartılı olarak yorumluyor olabiliriz.

    olumsuz hissettiğimiz anlarda şu yöntemler işe yarayabilir:

    1- duyguyu belirlemek
    2- düşünceleri kaydetmek
    3- sorgulamak
    4- alternatif düşünce geliştirmek

    olumsuz duygularımızla başa çıkmayı öğrenmek başlangıçta kolay olmayabilir. çektiğiniz güçlükler cesaretinizi kırmasın. olumsuz düşünceleri yakalamak ve alternatif fikirler üretmek herhangi bir beceri gibidir. zaman alır. düzenli bir şekilde alıştırma yaparak alışkanlık haline gelip zamanla hızlanabilir. *
    (spinninaround 18.06.2007 11:06)
  4. his demektir. hissettiğiniz her olayın ya da varlığın insan üzerindeki etkileri de duygudur. içteki yaşantıyı tanımlamak için sarfedilen genel tabirdir.
    (spinninaround 24.12.2007 18:55)
  5. olumlu, olumsuz diye ana başlıklarda toplayabileceğimizi zannettiğimiz insani özelliklerimiz. sahip olmak ya da olmamak; gösterebilmek ve gösterememek ikilemleri vardır ön planda.

    bazı -belki de bütün- duyguları insan kendiliğinden içinde taşır. güven duygusu, sevgi, bunlar doğuştan hemen sonra bize gösterilen hareketlere karşı açığa çıkan (belki de anne karnında öğrenilmiştir) duygulardır. bunları göstermek, çocuğun açlığı için ağlaması kadar doğaldır, güven ister bu yüzden ağlar ki birileri onunla ilgilensin. gayet basit. daha sonra öğrenilir bazıları, açıkçası bir bebeğin sorumluluk duygusunun farkında olduğunu hiç zannetmiyorum. okula gitmekten bile önce aşılanır bu çocuğa. sonra acıma duygusu vardır ki duygu sömürüsüyle kendini acındırıp çocuğa istediğini yaptıran anne-babalar tarafından öğretilir.

    çocuk bunları göstermek için çabalar. insanlar tarafından fark edilmek ve istediklerini yaptırmak ister çünkü. ancak giderek içine kapanır büyüdükçe. bazı hareketleri ayıplanır, veya yakın çevresi ona "herkesin içinde söylenmez bu" diyip, uyarır onu. hangi hareketi gösterip hangisini gösteremeyeceğini planlamaya başlayan çocuk ikilemde kalır. hele bir de erkekse "koca adam olmak", sünnetle gelen "erkek olmak" duyguları ile bastırılmış ağlama isteği, üzüntüyü dışarı vurma isteği, kardeşin dünyaya gelmesiyle artık büyümüş olmak, paylaşma zorunluluğu, daha da ilerde iyi örnek olmak zorunluluğu erkeklerin duyguları konusunda neden ketum olduklarını anlamamız için ipucudur. ama ağlayan çocuğu görüp bunu "kız gibi ağlamak" olarak nitelendiren ailesini duyan kız çocuğu bunu en büyük hakkı, dahası zorunluluğu gibi görebileceğinden istediğini yaptırmak için tek silahı olan gözyaşlarına başvurmayı küçüklüğünden öğrenecektir*.

    duyguları göstermek konusu zayıflık olarak nitelendirilecektir artık körpe beyinlerde, duygular kız işidir, kızlar zayıftır, öyleyse duygular zayıflıktır. duygulara sahip olmak engellenemez bir şeyse bile göstermek elimizdedir diye düşünecektir belki, bir dönem çevresindeki kızları yargılayacak ve onları duygu sömürüsüyle, zayıf olmakla, dayanıksızlıkla suçlayacaktır. daha ilerideki dönemde, gerektiği zamanlarda duyguları belli etme işinin kızların hoşuna gittiğini çözecek, ama hala sert ve kendinden emin görünüşünden ödün vermemeye çalışacaktır, böylece kız tavlayayım derken madara olmaktan kurtulacaktır, ne de olsa erkek adam duygularını göstermez. ardından, tavlama olayı bitince yine içine kapanacak, duygu sözcüğünü zafer kazanma anındaki tezahüratlar, trafik cezası alındığındaki öfke, alay konusu olan kişiyle ilgili ince espriler üretme yeteneğine duyulan hayranlık ve iyi yemeğe duyulan estetik tutku ile sınırlandırarak tipik orta yaş erkeği olacaktır. arada özel üretim bazı varlıklar şu orta yaşlı ama ince ruhlu ve karizmatik erkeklerden olurlar, gerisi fos.


    bütün bu süre içinde duygularını gösterebilen kişiler ağlayacak, sevinecek ve bunları belli edeceklerdir. kalanı, dostlarının karşısında taş gibi dururken belki gece yastıklarına ağlayacak, en yakınlarına anlatamadıkları dertlerini gayet uzak tiplere çıtlatacaklar, ama cool duruşlarını bozmadan çekip gideceklerdir. duygu bekleyen hatun milleti onlara odun diyecek, bir yandan kahve içip dostlarıyla dertleşirken bir yandan da oğluna "ağlama kız çocuğu gibi!" diye seslenecektir. bir şeylerin değişmemesinin sebebi de budur.

    *
    (queen tinorfithiel 04.02.2008 22:52 ~ 04.02.2008 22:57)
  6. sürrealist bir resimdir, renkleri görülemez; hissedilir
    (tiramisu 27.09.2008 17:43)
  7. his manasına gelen kelime
    (gizem 1993 11.02.2014 13:14)


Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.