duygu asena

  1. uzun zamandır tedavisini gördüğü beyin tümörüne bağlı gelişen solunum durması sebebiyle dün gece 04.45'te kaybedilmiş değerlerden biri, eskilerden bir gazeteci, yazar ve kadın düşünür. hepimizin başı sağ olsun.
    (doktorcuk 30.07.2006 10:21)
  2. sevenlerini ve okurlarını yasa boğarak aramızdan ayrılan, türk kadının bugünkü hale gelmesinde çabası yadsınamayacak, halide edibden sonra en büyük en yetkin feministimizdi. başımız sağolsun, allah sabır versin
    (desem de inanma 30.07.2006 21:30)
  3. ilk önce kendisine huzur ve yakınlarına da başsağlığı diliyorum.

    ama bahsetmezsem çatlayacağım bir mevzu var.
    israil'in özel olarak davetiye dağıttığı birkaçtürk gazeteci yazardan birisidir.
    davet üzerine israil'e gitmiş ve dönüşünde israil hakkında yaklaşık olarak, aklımda kalan kadarıyla, şunları yazmıştır:

    israil entellektüellerin çoğunlukta olduğu, her yanı sanat ve sanatçı kokan; hukuğun üstünlüğü, insan hakları ve dolayısıyla kadın hakları ve demokrasi konusunda gelişmiş bir ülke... (tekrarlıyorum, bunlar tam metin değil, aklımda kalanları yazdım. eğer bulursam bir yerden tam metnini direk ekliycem buraya.)


    duygu asena'nın bu yazdıkları, bugünlerde patlak veren savaşın manzarasına da bakarsak, ne kadar araştırmacı ve ne kadar yazar olduğunu bir nebze ortaya koymuştur. tabii ki yıllarca dergilerde editörlük yapmış, gazetelerde köşe yazarlığı yapmış bir kişiyi tek bir yazısından ötürü yargılayamayız. ama açık söylemem gerekirse bu kadar ünlü olmasının bence en büyük nedeni sivri dilli olmasıdır. kadınların yaşadığı sorunları işlemiş olsa da ayrıca gereksizce kadın cinsel hayatını son derece çiğ bir dille ortaya sermiş ve tepki uyandırmış, kitapları yasaklandıktan sonra da çok fazla prim yapmaya başlamış, feminist kelimesinin türkçe karşılığı haline gelmiştir. nüfuz sahibi kadınlar uğradıkları her haksızlıkta duygu asenaya mektup/mail/faks atmış, duygu asena da bunları basına taşımış ve ses getirmiştir.

    peki elde ne var?

    bugün bahsederlerken duydum, bir kadın hareketinden bahsediliyor, lideri de duygu asena'ymış. yahu hangi kadın hareketi? ben neden haberdar değilim bu hareketten? hiçbir kız arkadaşımın ağzından duymamam bir yana televizyonda, gazetede, sokaktaki afişte bile göremediğim bir şey "hareket" olabilir mi? cumhuriyetin kurulduğu yıllarda mecliste bulunan kadın milletvekili sayısının* bugünkünden daha fazla olduğunu hatırlatmama gerek var mı arkadaşlar? üniversitede derste siyaset konuşmamız üzerine sınıfta bulunan nerdeyse tüm kızların hep bir ağızdan koca profosöre " ya hocam ne bu ya, biraz daha güzel şeylerden bahsedelim" demesi mi bu "kadın hareketi" denen şey? etrafımdaki tüm kızların gençbakışta kenan evren konuşuyorken diğer odaya geçip fal bakmaları mı? ben yakın tarih kitapları okurken onların aşk romanları okuması mı? peki madem kadın hareketi var, tarihe ve dünyanın gidişatını etkileme kapasitesine sahip bu kadar dinamiğe bu ilgisizlik neden? kadınlar kendi haklarını kendileri almazlarsa kimse onlara haklarını vermeyecektir. ve bunu ancak meclise kadın milletvekili sokarak yapabilirsiniz. bunu da yapmadığınız kanıtıyla ortada. o zaman "ne hareketi, ne lideri" diye sormazlar mı adama?
    (iknowthepiecesfit 31.07.2006 02:34 ~ 19.09.2007 19:02)
  4. duygu asena

    duygu asena
    istanbul - 1946




    1995 boğaziçi üniversitesi en iyi yazar ödülü
    1988 boğaziçi üniversitesi en iyi yazar ödülü (kadının adı yok)
    1988 nokta dergisi doruktakiler ödülü


    19 nisan 1946'da istanbul'da doğan duygu asena, bir gazetede yazmaya başladığı ilk yıllarda "şirin" imzasını da kullandı. atatürk'ün yaveri chp milletvekillerinden ali şevket öndersev'in torunu olan duygu asena, kadıköy özel kız koleji'ni ve istanbul üniversitesi pedagoji bölümü'nü bitirdi. haseki hastanesi çocuk kliniği ve iü çocuklarevi'nde pedagog, bir reklam şirketinde metin yazarı olarak çalıştı. ilk yazısı "hürriyet" gazetesinin "kelebek" ekinde çıkan (1972) duygu asena, "kadınca" (1978), "onyedi", "ev kadını", "bella", "kim", "negatif" dergilerini yönetti. trt-2'deki "ondan sonra" programını hazırlayıp sundu (1992-1997). "milliyet" gazetesinde başladığı köşe yazarlığını "cumhuriyet" ve "yarın" da sürdürdü.
    ilk kitabı "kadının adı yok"la adını duyuran asena'nın geniş bir okur kitlesine ulaşan bu yapıtı 1998'de müstehcen bulunarak yasaklandı. iki yıl süren dava sonucunda yayımına tekrar izin verildi ve aynı yıl yönetmen atıf yılmaz tarafından filme alındı.


    doğan kitap tarafından yayımlanan eserleri:
    paramparça / nisan 2004 / 14. baskı ocak 2006
    aşk gidiyorum demez / mart 2003 / 14. baskı ekim 2003
    aslında özgürsün / mayıs 2001 / 21. baskı ağustos 2004
    aynada aşk vardı / eylül 1997 / 22. baskı ekim 2004
    değişen bir şey yok / 1994 / 43. baskı aralık 2004
    kahramanlar hep erkek / 1992 / 23. baskı eylül 2005
    aslında aşk da yok / 1989 / 40. baskı ekim 2004
    kadının adı yok / 1987 / 59. baskı ağustos 2004

    kaynak: doğan kitap
    (tulkas 31.07.2006 11:41)
  5. yüzyıllardan bu yana süregelmiş toplumsal yaralardan bir tanesi olan ataerkil toplum sisteminin modern zamanlarda şekil değiştirmesi, kamufle olması; ama kılıfının altından sırıtanın eskisinden belki de daha azgın, daha yırtıcı, daha aşağılayıcı bir hale bürünmesi ve homo sapiens'in bir cinsiyete mensup bulunanına uygulanan baskının, şiddetin, sindirmenin, hor görmenin tavan yaptığı bir dönemde; kadının isteğinin yalnız ve yalnızca şahsiyeti, onuru, parası ve bedeni hakkında kendi fikirlerine sahip olmak, bu fikirlerini özgürce ifade ve icra etmek olduğunu; fiziki zayıflığının ona fiziki veya ruhsal şiddet olarak dönmesinin hiç mi hiç adil olmadığını savunmakla yükümlü olmuş bir insan evladıydı duygu asena. on sekizinci yüzyılda temelleri atılmış bir düşünce disiplininin bir parçası olan feminist teoriyi (adı üstünde teori, bilimsel gerçeklik de değil deneyle kanıtlanabilir de) kendine has bir yorumlamasının olması ne bu teoriye ne de disipline verilmiş bir darbeydi; sadece kendi yorumuydu hepsi bu. tıpkı bir tabloyu incelerken sanatçının hissettikleriyle bakanın yorumunun farklı olması; bir yazın eserinden farklı kişilerce farklı tatların alınması gibi. ki bu yorumun feminist = frijit yanlışına büyük ölçüde sahip olan toplumumuza zarardan çok yarar getirdiği; feminist öğretinin fildişi kule'sinde kimsenin anlamadığı, sadece yorumlayana prim sağlamış olanından çok daha verimli olduğu da bir gerçekti; çünkü duygu asena sözkonusu fildişi kule mensuplarının anlaşılmaz ve topluma, halkımızın kadınına yararı olmayan jargonunu aldı ve onu sırtından sopa, karnından sıpası eksik olmayan halk kadınına indirgedi, ona benimsetmeye çalıştı, onun sorunuyla ilgilendi.

    sadece eşitlik isteyen bir feministin ideolojilerden bağımsız olması; çok da mümkün değildir; ama burada duygu asena'nın ideolojisi de değil sorunumuz bir başkasının da. hatta feminizmin herhangi bir siyasi düşünceyle olan ilgisi bile değil. sadece şu var ki altmış yıllık fani ömrünü kadın haklarına adamış; ama birtakım çevrelerin bilinçli çabalarıyla feminizmi özendiren, * kadınları uyandırmaya çalışan her insan evladına yapılan haksızlıklara (hakkında yapılan yorumlar, ortaya atılan iddialar, söylediklerinin veya yazdıklarının çarpıtılması ve daha neler neler) onun da uğramasına bir nebze engel olmaya çalışmak. umarım derdimi anlatabilmişimdir; eminim ki bu diyarın yazarları içinde de okuyanları içinde de hemcinsim olmasalar dahi beni anlayacak yürekli insanlar var.
    (doktorcuk 31.07.2006 12:50)
  6. ölünün arkasından birşey demek doğru değildir lakin hayattakiler için söylenmesi gereken birkaç cümle vardır.
    duygu asena'nın cenaze namazında imamın bütün uyarılarına rağmen ilk safta yer almak için ısrar eden "feminist" kadınlar ne yaptıklarını zannetmektedir. yarım yamalak bir başörtüsü, belki hayatında ilk defa camiye gelmiş, bir de imama bile "feminist"lik yapmak isterler. madem islam dinindeki kurallardan rahatsız olacaklarsa, getirmesinler naaşı camiye! ya da bıraksınlar imam ölüye son görevini eksiksiz yerine getirebilsin. hoş hata imamda ya, al sarığını cübbeni çekil oradan. kim ne diyebilir ki! bulurlar bir kadın imam, kılarlar namazı nasıl olsa. hristiyanları gözleyip örnek alsınlar, oluyor mu onların kiliselerinde böyle taşkınlıklar, hele ki cenazelerde.

    (agacsakal 06.08.2006 15:11)
  7. fıtratında var olan adalet duygusunu kaybedip yozlaşan erkeklerin kadınlara yaptığı haksızlıklara
    kadınları da yozlaştırarak karşı konulabileceğini savunan akımın öncüsüydü.
    (sebepsiz yalnizliklar 25.08.2006 23:58)
  8. başlığının öldükten sonra açılması insanın ilgincine gitmektedir.
    (zerogravity 04.09.2009 09:25)


Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.