okb

od

    şebnem ferahın mayıs 2013te çıkan yeni albümü.
    10parçadan oluşuyor, çok yorgunum hariç tamamının sözü ve müziği kendisine ait,




    kalbim mezar
    birileri var
    od
    savaş boyası
    bin yıldır
    ya hep ya hiç
    utangaç
    yarım
    girdap
    çok yorgunum (sözleri nazım hikmete, müziği cem karacaya ait)

    albümden ilk klip, albümün en dikkat çekici şarkılarından olan, akılda kalıcı sözlere sahip birileri vara çekilmiş, iyi de edilmiş.
    bu albüm, şebnem ferah tan duymaya alışkın olduğumuz isyankar asi kız şarkılarıyla dolu değil, ilk dinleyişte tüm şarkılar aynı müziğe farklı sözler okunarak yapılmış gibi geliyor, uzun sololar, melodik introlar yok. şarkılar dinledikçe sevilecek türden.


    mesaj kaygısından sözleri müziğe bile uyduramamış, eski tadı yok gibi sert yorumlara katılmasam da benim adım ormandan sonra bana da metin türkcan yatışa geçmiş, şebnem artık kendi dertlerine gömülmüş, ona göre söz yazmaya başlamış gibi geldi. albümü çok beğendiğimi söyleyemem ama od ve savaş boyası dinlenesi şarkılar olmuş.
    (24.06.2013 14:42)

çanakkale onsekiz mart üniversitesi

    tercih yapmayı, yatay/dikey gelmeyi düşünenler için bazı gerçekler;

    2011 yılında sedat laçinerin rektör seçilmesiyle birlikte devletten en az ödenek alan üniversite ünvanını,

    ağaç kesip bina dikme furyasından nasibini alarak
    tüm fakülte binalarının boş yere yenilenmesi/taşınması sebebiyle yeşilliğini,

    deniz manzarası boyunca inşaat yapıldığı için manzarasını kaybetmiş üniversitedir.

    bunun dışında;

    *her dönem düzenli olarak yanar *, büyük maddi kayıplara rağmen hiçbir önlem alınmaz.
    (geçen yıl fakültemiz yandı ve binayı boşaltmak yerine biz içindeyken söndürme çalışmaları yapmayı tercih ettiler. çatı çöktü, idari bina yandı. tedbirsizlik yüzünden bu yıl bir laboratuvarımız daha havaya uçtu. ayrıca (bkz: astım krizi) (bkz: panik atak) )

    *deneyimsiz personel çalıştırıldığından çok sık laboratuvar kazası olur. ayrıca kimyasal atıklar ve analiz artıkları toplanmadığı için zehirlenme tehlikesinde yüksektir. çevre kirliliğine girmiyorum bile.

    *üniversiteye ulaşım zordur, bi şekilde ulaştınız diyelim, arazi genişliği nedeniyle herbiri ayrı noktaya edepsizce serpiştirilmiş fakülteler arasında yolculuk yapmak için otobüse binmek isterseniz para ödersiniz. (eskiden böyle değildi son 2senedir var bu uygulama)

    bunun için her 30dakikada bir geçtiği iddia edilen kampüs içi dolmuşlar vardır, fakat kışın soğuk havalarda, yazın da sıcakta asla denk gelemezsiniz, çünkü kötü hava koşullarında kampüs içi servisler çalışmaz.

    *ösem (öğrenci sosyal etkinlik merkezi) diye bir binası vardır. şimdilik yemekhanesi, ps salonu, kuaförü, marketi * ve küçük bir kırtasiyesi bulunan bu bina, kampüsün tam ortasında olup yalnızca kırtasiyesi -o da fotokopi çektirmek için- kullanılır. aslında rektörümüzün daha büyük planları varmış, buraya küçük bir avm* yaptırmak istiyormuş, allah tan A101le geçiştirmişler bu çılgın proceyi.
    A101 demişken, buranın kullanışlı olabileceğini sanıyorsanız yanılıyorsunuz zira bebek bezi, bakliyat, konserve falan satılıyor, bir püskevit bile yok. sadece hocaların yararlanması için açılmış olduğunu tahmin ediyoruz.

    *terzioğlu kampüsü içerisinde (en tepede) devlet yurdu, özel ve yarı özel yurtlar bulunmaktadır. çarşıya uzak olsa da geç kalma problemi yaşayanlar, şehir gürültüsünden aşırı rahatsız olanlar için avantajlı olabileceğini söylemekte fayda var.

    eğitim kalitesine gelince,

    *hiç de pek sevgili rektörümüzün iddia ettiği gibi " üniversite deyince türkiye de itü-odtü-çomü, dünya da cambridge-oxford-çomü" değildir.

    diğer üniversitelere karşı elde ettiğimiz en büyük üstünlük hocalarımızın çalıntı makale sayılarıdır.

    *üniversitenin eğitim reklamları kapsamında kendinizi, hakkında hiçbir fikir sahibi olmadığınız ve katılmayı asla düşünmediğiniz bir proje yarışmasının içinde bulabilirsiniz.

    *erasmus ve farabi programlarından yararlanamazsınız. çünkü ikili anlaşma sağlanan üniversiteler erasmusta dil, farabide ders farklılığı nedeniyle sizi kabul etmezler, zaten okulun da göndermeye niyeti yoktur, kimse gurbete gitmiş öğrenciyle uğraşmak istemez.

    *ama her türlü yabancı öğrenciye kapıları sonuna kadar açıktır. farabi öğrencileri zorluk çekmesin, erasmusla gelenler mağdur olmasın diye ders programları ve içerikleri değiştirilir, ev sahibi öğrenciler it yerine konmazken, yabancı öğrencilere yaranmak için ayrıcalıklar yapılır. yöneticilerde futbolcu kafası olduğundan, her bölüm siyahi öğrenci sayısına göre değerlendirilir. "zencili bölüm" her zaman 3-0 öndedir.

    *öğrencilerin herhangi bir aksaklığa/hataya karşı itiraz hakkı yoktur. (vardır da kullanamazsınız demiyorum, yoktur) bir kere, rektörlüğe yazılan dilekçeler rektörlüğe kesinlikle ulaşmaz. öğrenci işlerine gider ve bölüm sekreterliğine tekrar gönderilir, asla değerlendirilmez, incelenmez ve dilekçe cevap süresi doluncaya kadar konu hakkında bilgilendirilmezsiniz. cevap süresi dolduktan sonra, itiraz/istek/şikayet/evrak-imza talebi süresi dolmuş, geç kalmışsınız diyerek azarlanır, hakkınızı aramaya kalkarsanız tehdit edilirsiniz. (abartmıyorum, bizzat yaşadım)

    *okunmaya değer, mesleki ekipman ve bilgi birikimine sahip hocaları bulunan çok az bölüm vardır.

    okunası bölümler: su ürünleri mühendisliği, bahçe bitkileri, çevre mühendisliği, japonca ( ve öğretmenliği), seramik, müzik, jeoloji mühendisliği

    uzak durulması gereken bölümler: başta fizik, sanat tarihi, gıda mühendisliği, jeofizik mühendisliği ve eğitim bölümleri olmak üzere geri kalan hepsi.



    yine de ille burada okuyacağım diyenlere http://www.comu.edu.tr/ adresini ziyaret etmelerini, derslere başlamadan en az 2hafta önce çanakkaleye gelmelerini, ilk yıl, en azından ilk dönem yurtta kalmalarını, bir kentkart edinmelerini ve başları sıkıştığında beni bulmalarını tavsiye ediyorum.

    bacınız her zaman yanınızda,
    öptüm,
    punapaa.

    büt sonrası edit:

    meydana gelen depremler ve istinat duvarının yıkılması sonucu fakülte binasında oluşan çatlaklar nedeniyle geçtiğimiz şubat ayında mühendislik fakültesinin duvarları fayansla - evet, bildiğimiz mavi-beyaz banyo fayansı- sıvanarak kamufle edilmeye çalışılmıştı. sanırım bunun pek de parlak bir fikir olmadığını anlamışlar ki daha profesyonel yollara gidilmiş.

    (bkz: mantolama)
    (bkz: eski binayı yeniymiş gibi gösterme yöntemleri)
    (bkz: deprem makyajı )

    bir de türkiye nin en büyük ilahiyat fakültesinin bu yıl başlayan inşası da tamamlanmak üzereymiş, neticede en aciliyeti olan fakülte. çabuk bitmesi lazımdı tabi
    (15.06.2013 22:30)

oz the great and powerful

    sam raiminin yönettiği james franconun başrolde oynadığı -ki bu rol ilk önce johnny deppe teklif edilmiş * * * *- muhteşem bir fantastik film.
    hikayede bazı oynamalar yapılarak, bildiğimiz oz büyücüsü masal serisinden uyarlanmış.

    film, gerçek dünya tasviriyle cücük ekranda siyah beyaz olarak başlayıp; oz diyarına geçişle beraber, elektronik eşya mağazasındaki teşhir monitörü arka planı rengarenkliğiyle devam ediyor.


    (15.06.2013 20:35)

taksim gezi parkı

    başı kesilmek pahasına, yaşı kestirmeyenlerindir, öyle kalacaktır.
    (01.06.2013 03:02)

edward gorey

    1925-2000 yılları arasında yaşamış amerikalı yazar-çizer.




    bir sıra-dışı çocuk kitabı üretim fabrikası

    post modern gotik sanatın baba isimlerinden, illüstrasyona monokrom kıyafet modasını getiren adam

    korkunç canavarlara sevimli kişilikler ve sıcacık kalpler vermeyi, çirkini bizden göstermeyi akıl eden ilk sanatkar

    tim burton da dahil bir çok çizere ilham kaynağı olmuş *, değişik bir kafaya sahip, karanlık sanatın aydın insanı, güzel insan.

    bir kedisever, şemsiyesever, çizgili çorapsever.













    tek kötülüğü, yaşamak için çok yanlış zamanı seçmiş olması.
    (31.05.2013 03:21)

vecihi hürkuş

    tarihimizdeki sıradışı mucit açığını hakkıyla doldurmuş bir "aklı havada"
    ve bence 3.havalimanına adının verilmesini hak edecek kadar da milli kahraman

    http://www.tayyarecivecihi.com/imza.asp
    (31.05.2013 03:00)

simone simons

    bir süredir kamelotta klavye konuşturan oliver palotai ile beraberdi kendisi, şu an da hamile.
    açıklama yapılmamış henüz. ama bence gerek de yok artık

    http://instagram.com/p/ZyemQMmPg1/

    http://sphotos-a.xx.fbcdn.net/hphotos-ash3/p480x480/64443_492793824107804_972880655_n.jpg

    her ne kadar bu haberle bir çok erkek hayranını yasa boğmuş olsa da nedendir bilinmez ben acayip mutlu oldum *
    bu iki güzel insandan koca kafalı elma yanaklı bi oğlan bekliyorum, hadi hayırlısı

    bu arada haziran sonunda turnelere de ara veriyormuş grup.
    2014e kadar inzivaya çekiliyorlarmış.

    vampircik magazin, punapaa

    doğum sonrası edit: evet, oğlanmış
    (31.05.2013 02:25)

çocuklara verilmeyecek isimler

    anne babanın çocuğuna karşı ilk sorumluluğudur adam akıllı bir isim vermek.
    konulmaması gereken isimler de şunlardır bence;

    kulağa hoş geliyor diye konulan isimler: insanların söylerken zorlanacağı ağzında köpükler birikmesine sebep olacağı az duyulmuş isim bulma furyasının ürünleridir. ne kadar mantıksız olduğundan bahsetmeye gerek bile görmüyorum.

    örnek: elora, alara, yalabuk *, armine, bedreka

    dini/politik/ "renk belli edici" isimler: ebeveynlerin siyasi görüşlerini, dindarlık derecelerini çocuklarına verdikleri isimlerle elalemin gözüne sokma isteklerinden doğan isimlerdir. sırf kuranda geçiyor diye her bir kelimenin, her bir bağlacın isim olarak kullanılmasını da bu kategoride ele almalı. bunların birçoğu anlamsız, büyük bir kısmı da alaylık isimlerdir.

    örnek: (ebu)bekir *, burak *, aleyna, zeytun, abdulcabbar, rüveyda, rumeysa, rabia, abdulesed *, oğuz kağan, recep tayyip *, alpertunga *, asena, kristin *

    dedenin/ninenin isimleri: kimi geleneklerde ölmüş anamın/babamın adı yaşasın diye, kimilerinde anam/babam hayattayken çocuğuma adlarını vermezsem darılırlar düşüncesiyle koyulan, zaman zaman çocukların hayatlarını karartan isimlerdir.hatta yalnız kalmasın veya biraz daha modern görünsün diye ismin sonuna -can, nur, gül, su falan da eklenir.

    örnek: ayşe, fatma, ali, ahmet, ömer * , döndünaz, durmuş, durali, haceli *, hurinur, satılmışcan, yeter, raziye *, şaziye

    moda diye tercih edilen isimler: çocuğun sosyal ortamda ismiyle değil soyismiyle, çeşitli sıfatlarla veya numaralarla
    anılmasına sebep olan isimlerdir. döneme göre değişiklik gösterir, ilk 1-2 yıl müthiş bir rağbet görür, sonrasında tiksinti uyandırıp bir köşeye atılırlar. nice güzel isim moda uğruna heder edilmiştir.

    örnek: 70'lerdeki murat, semra, hülya modası. ahmet, mehmet, ayşe, fatma 'dan sonra çok asortik gelmiş olacak ki önüne gelen koymuş sanki.

    90'lardaki kübra, büşra, merve, tuğba, tuğçe, mert, emre, eren, burak, furkan modası. sınıftaki merveleri küçük, büyük, sarı, kıvırcık falan diye sınıflandırdığımızı hatırlıyorum

    2000'lerdeki tuana, meriç, beren, vildan, dilan, aras modası. dizi karakterlerinden medyatik şarkıcılardan ilham (!) alan bir neslin evlatlarına layık gördüğü isimlerdir. şahsen çocuğuma böyle bir isim vereceğime dedemin anneannemin ismini veririm, çok daha iyi.
    (25.05.2013 13:31)

başparmak çıkıntısı

    bir dönem, pedikür yaparken kullanılanlara benzer parmak ayırıcılarla * giderildiği iddia edilen, erkeksi ayak farklılaşması.
    işkence aleti şu;




    o kadar çirkin ki...
    kalıtsal bir özellik için işe yaradığını da hiç sanmıyorum.
    (22.05.2013 01:53)

bağırsak yapışması

    alt karın bölgesiyle alakalı herhangibir açık operasyon sonrası oluşabilecek durummuş efenim.
    bağırsağın belli bir bölümünün kapanan yarayla birleşmesi, zamanla * tıkanması veya iltihap yapması sebebiyle meydana geliyor.

    durup dururken şiddetli bir karın ağrısı ve kusmayla karşılaşıp da anlamlandıramazsanız, bir de karın ameliyatı geçmişiniz varsa, aman diyim aklınızda bulunsun, günlerce hastanelerde sürünmeyin; zira teşhisi pek de kolay değil.

    tedavisi ise ilk 3gün içerisinde şikayetlerin geçmemesi durumunda, önce burundan bir hortum takılarak mide ve bağırsak muhteviyatının boşaltılıp ardından kapalı ya da açık bir operasyonla yapışık bölgenin ayırılması şeklinde yapılıyormuş. ve maalesef tekrar etme olasılığı yüksekmiş.

    hiç tecrübe etmemenizi diliyor, ve tanımın sonunu bağlıyorum.
    (22.05.2013 01:48)

krepe

    sık dişli bir tarak * yardımıyla, saçı daha kabarık ve hacimli göstermek için geriye doğru taramaya dayalı bir tekniktir.

    60'larda uçları kıvrılmış küt * saça peruğumsu bir görünüm kazandırmak için yapılıyormuş.
    çok hanımefendi bi havası var aslında

    (dönemi pek yansıtmasa da) amaçlanan model şöyle bişey;





    şimdilerde de atkuyruğuna biraz hareket * kazandırmak için arka kısımlara yapıyorlar,




    ama özellikle katlı kesimli saçların tamamına uygulandığında, kişiye direk emo görünümü kattığından pek tercih edilmemekte olduğunu düşünüyorum.





    saçlar geriye doğru fırçalanır, krepe yapılır, bi güzel spreylenir, pürüzsüzleştirilir ama sonra nasıl açılır bunlar?
    işin bir de çözme ve tarama boyutu var tabii...
    ya düğüm açıcıya, ya saç kremine yüklen babam yüklen artık...
    (22.05.2013 01:32)

peynirli börek

    yıllar süren denemelerim ve başarısızlıklarım sonucu nihayet keşfettiğim kadarıyla,

    hazırlanırken her yufka katmanının arasına yoğurt- sıvı yağ- yumurta karışımı dökülüp, en son börek, dilim dilim kesilerek üstüne 1şişe maden suyu boca edilip fırına verilirse daha yumuşak ve lezzetli oluyor.
    peynir olarak da sadece lor veya beyaz peynir yerine karışık peynir kullanmak daha iyi oluyor bence.

    değişik tatlar arayanlar 2orta boy soğanı biber salçasıyla kavurup biraz maydanoz ekleyerek peynirle karıştırabilirler,
    yemek gibi börek sevenlere de peyniri, ıspanak/pırasa veya ısırgan otuyla karıştırarak iç hazırlamalarını tavsiye ediyorum.
    (18.05.2013 16:24)

umut kuzey

    adanalı rockçı abiler grubunun bi üyesi
    aslen beden eğitimi öğretmeniymiş
    şu sıralar konuşarock programını sunuyor, 4 tane de albümü var

    2002 - Çıkageldi Aşk
    2006 - Duvardaki Resimler
    2009 - Al Beni
    2012 - Sorma




    bana hep moonspellin solisti fernando ribeiroyu anımsatıyor, biraz daha güzeli, güleryüzlüsü gibi.
    (18.05.2013 15:40)

elf

    * e.l.f aslen ingiltere menşeili biz kozmetik firması,
    ancak tasarımları amerikada, üretimler çinde yapılıyormuş

    türkiyede sadece izmirde mağazası var sanıyorum, ama internet üzerinden alışveriş yapılabiliyor
    http://www.elfkozmetik.com/elfcosmetics/

    bana çekici gelen asıl taraf ise hayvan deneylerine karşı bir kuruluş oluşları
    bu sebeple ürünlerinde yüksek dozları lethal etkiye sahip kimyasalları kullanmıyorlar(-mış)

    şunları öğrendim ya varsın rujları kurusun, farları dökülsün, eyelinerları kalıcı olmasın bundan sonra benim sadık yarim black elftir.
    (18.05.2013 14:29)

sayfa: 1...-3-4-5-6-7...-48

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.