bunlar bizi zorla ak partili yapacak

    --- alıntı ---
    "bunlar bizi zorla akp'li yapacak!"
    bugünlerde "cumhuriyet tarihinin en…"lerinden geçilmiyor. bir tane de benden: anavatan partisi genel başkanı erkan mumcu ile doğru yol partisi genel başkanı mehmet ağar'ın geçen çarşamba akşamı düzenlediği ortak basın toplantısı, cumhuriyet tarihinin en komik siyasi manevrasıydı!

    70 milyonun karşısına geçip, milletin zekâsını aşağılarcasına, şu akıllara ziyan 'tespit' ve 'teklif'te bulundular (mealen): 'adamın biri yÖk'ün güvenlik görevlisine tabancasını göstermiş, sonra da havaya üç el ateş etmiş, demek ki cumhurbaşkanlığı seçimini erteleyip erken genel seçim kararı almak ve yeni cumhurbaşkanını yeni meclise seçtirmek lazım. provokatörlerin dümen suyunda gidelim ki gerginlik artmasın, ortalık iyica karışmasın.'

    bu muazzam komedi, dün saat 14:30 itibarı ile aşılmış bulunuyor. erkan mumcu, dün saat 14:30'da bir basın toplantısı düzenleyerek, cumhurbaşkanlığı seçimi için meclis genel kurulunda hazır bulunmaları karşılığında iktidar partisinden bir dizi demokratik reform talebinde bulunduklarını ve ak parti'nin de bunu kabul ettiğini belirtip, oylamaya katılmayacaklarını ilan etti! böylece, anavatan partisi'nin seçim sloganı da şimdiden belli olmuş oldu: "dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı!"

    doğruya doğru: erkan mumcu, dünkü basın toplantısında ak parti'ye yönelttiği eleştirilerde yerden göğe kadar haklı. fakat bu haklılık, adını kÜm (kriz Üretim merkezi) olarak değiştirmesini beklediğimiz chp'nin ekmeğine yağ sürmesini mazur göstermez. "ne yani? ak parti'nin ekmeğine yağ sürseydi iyi mi olacaktı?" evet, bu konuda ak parti'nin ekmeğine yağ sürseydi iyi olacaktı. Çünkü bu konuda ak parti'nin ekmeğine yağ sürmemenin alternatifi, cumhurbaşkanlığı seçiminin anayasa mahkemesi tarafından "367" gerekçesiyle iptal edilmesi, dolayısıyla bundan sonraki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde hep "367" şartının aranması, dolayısıyla her cumhurbaşkanlığı seçiminin krize dönüşmesi olabilir. Üstelik, anavatan partisi, erken genel seçim startının verileceği bu durumda, genel başkan danışmanı hüseyin kocabıyık'ın da işaret ettiği gibi, muhtemelen, anti-demokratik güç odaklarıyla aynı kefeye konulup bir kere daha seçmenin gazabına uğrayacaktır. diğer alternatifte de anavatan partisi için seçmenin gazabı görünüyor. anayasa mahkemesi cumhurbaşkanlığı seçimini iptal etmese de genel seçim sath-ı mailine girilecek. erken olmayan genel seçimler bile o kadar yakın ki, mumcu ve arkadaşları, üzerlerindeki 'chp işbirlikçisi' lekesini silmeye vakit bulamayacaklar. aynı şey, dünkü oylamaya katılmayan mehmet ağar'ın dyp'si için de geçerli. ortalama bir "merkez sağ" seçmeninin onlardan beklediği, ak parti'ye en ağır eleştirileri yöneltseler bile, oligarşinin değil milletin bağrından çıkan bir cumhurbaşkanı adayına tahammül edemeyen chp zihniyeti ile aynı karede yer almaktansa, bağırlarına taş basıp, cumhurbaşkanlığı seçimi için meclis genel kurulunda hazır bulunmalarıydı.

    basîretlerinin bağlandığını düşündüğüm mumcu ve ağar, yaptıkları tarihî yanlışlıkla, sadece eski ve mevcut seçmenlerini değil, yeni/potansiyel seçmenlerini de büyük ölçüde kaybetmişlerdir.

    İflah olmaz mhp'li olarak bilinen iki arkadaşım, vatanı satmakla suçlayıp dört yıldır 'paso' sövdükleri "akp"yi son zamanlarda chp, add, sezer vs'ye karşı hararetle savunuyor ve 'tandoğan zihniyeti'ne şu veya bu şekilde hizmet eden herkesi yerden yere vuruyor. bunu kime anlatsam, "ben de aynı durumdayım" veya "falanca ahbabım, filanca iş arkadaşım da aynı durumda" diyor. ortalık, "bunlar bizi zorla akp'li yapacak!" diyen vatandaşlardan geçilmiyor. bu durumdaki vatandaşlar, her şeye rağmen "akp'li" olmaktan imtina ettikleri için, ama –ulusalcı mulusalcı ayakların kokusuna artık tahammül edemeyip- chp ile aynı kefeye giren şu veya bu partilerinden de uzaklaştıkları için, "dyp-anavatan İttifakı"na alıcı gözüyle bakmaya başlamışlardı. dün itibarı ile böyle bir temayülün kaldığını/kalacağını sanmıyorum.

    ak parti'ye mesafeli duran iki bürokrat arkadaşım 'tartışıyor':
    - anavatan ve dyp'nin bu tavrından sonra akp'nin oyları yüzde 60'a çıkar.
    - yok canım, abartıyorsun. bence yüzde 50 civarında kalır.

    cenâb-ı hak, bu süreçte, ak parti'nin ve cumhurbaşkanı adayı abdullah gül'ün yâr ve yardımcısı olsun, Çankaya köşkü'nü mütedeyyin insanlara kapalı tutmak için çırpınanların gayretlerini boşa çıkarsın, iki arada bir derede kalıp ne yapacaklarını şaşıranlara da feraset ve basiret ihsan eylesin. amin.

    hakan albayrak, yeni şafak, 29.04.2007
    --- alıntı ---


    (28.04.2007 09:56)

27 nisan 2007 genelkurmay basın açıklaması

    genelkurmay'ın bu akıllara zarar açıklamasını eleştiren tanımlar birer birer siliniyor...

    (bkz: tehlikenin farkında mısınız)
    (28.04.2007 09:37)

malcolm x

    bir devrimci müslümandır malcolm. hayatıyla bedel ödeyen ve amerikalı zencileri ümmetin klardeşleri yapan bir mücadele adamıdır malcolm. şehadetiyle ders vermiş bir öğretmendir malcolm...

    --- alıntı ---

    malcolm little, malcolm x veya el-hacc malik el şahbaz'ı tanır mısınız?

    o, hayatını üç isimle yani malcolm little, malcolm x ve el-hacc malik el şahbaz olarak yaşadı ve tam 42 yıl önce şehit edildi.

    19 mayıs 1925'te omaha'da dünyaya gelen malcolm x, çok küçük yaşta abd'yi abd yapan saldırgan zihniyetle tanıştı. derisinin rengi yüzünden aşağılanan ve dışlanan malcolm little daha sonra hayatının akışı içinde iki defa daha ismini değiştirecekti.

    ilk önce "beyaz adamın" ona taktığı isimden "malcolm x" ismi ile kurtuldu daha sonra da yaptığı hac yolculuğu ile "islam"ın kendisine öğretildiği gibi olmadığını, âlemlere rahmet olduğunu anladı ve son ismine de böylece kavuştu el-hacc malik el şahbaz ismine. daha sonra haccı için şöyle diyecekti: "on iki günlük hac ibadeti, ufkumu geçen otuz dokuz yılımdan çok daha fazla genişletti". gerçekten de kendisini hapishane köşelerinden çıkartan ve ünlü bir hatip yapan elijah muhammed'in anlattığı islam'ın hakikatle bir ilgisinin olmadığını anlaması için kâbe'yi tavaf eden insanların arasında olması gerekmişti malcolm'un.

    o, dünyayı işgal eden çalıyı tanımadı ama çalının büyümesini mümkün kılan zehirli ırmağı iliklerine kadar hissettikten sonra ırkçılık adlı bu ırmağın panzehiri ile müşerref oldu. zaten şehitliği yaşadığı bu son büyük dönüşümden kısa bir süre sonra gerçekleşti. elijah'ın "islam cemaati"yle arası açılan ve evi kundaklanan malik el şahbaz kırk yaşındayken, 21 şubat 1965'te konuşma yaparken, bir saldırganın açtığı ateş sonucu aldığı 16 kurşun yarası ile şehit oldu.

    "dünyanın dört bucağından on binlerce hacı ile birlikteydim. mavi gözlü sarışınlardan siyah derili afrikalıya kadar bütün renkler kaynaşmıştı. fakat hepsi insanların birlikteliğinin, tek bir ruh halinin ibadeti içinde idiler. bu benim amerika'da siyah ile beyaz arasında göremediğim, fakat görülmesi kaçınılmaz olan ve olanaklı olan bir manzaraydı. amerika, islam'ı tanımalı, anlamalı ve bilmelidir. çünkü sadece bu din toplumdaki ırk, renk, insanlar arasındaki ayırımı kökten reddetmektedir. islam ülkelerine yaptığım gezilerde konuştuğum insanlar ve hatta beraber yemek yediğim beyaz amerikalılar kafalarındaki beyaz ayırımcılığın islam ile tanıştıktan sonra yok olduğunu söylediler. insanların renklerine bakılmaksızın birlikte iç içe oldukları böylesine içtenlikli ve gerçek bir kardeşlik bir manzarasını bundan önce hiç görmemiştim. kutsal yerlerde geçirdiğim günlerde müslüman kardeşlerimle tek ve aynı allah'a ibadet ve dua ederken onlarla birlikte aynı tabaktan yedim, aynı bardaktan içtim, aynı kilimin üstünde uyudum.

    gözleri mavilerin en mavisi, saçları sarıların en sarısı ve derileri beyazların en beyazı idi. biz gerçekten kardeşlerdik, kardeştik. çünkü inançlarımız tek allah'a idi ve aramızda renkler kalmamış ve beyaz renk, amerika'da var olan tutum ve davranışlarıyla düşüncelerimizden sökülüp atılmıştı. bu kutsal topraklarda geçen her saat bana amerika'daki siyah-beyaz çatışmasına yaklaşımda çok daha güçlü bir iç zenginliği kazandırıyor."

    onun hayat öyküsünü en iyi alex haley anlattı. insan yayınlarından çıkan o kitabı da zaten biliyorsunuz. spike lee'nin yönettiği, denzel washington'un başrolü oynadığı filmi de tabii ki unutmuş değilim.

    tam 42 yıl oldu el-hacc malik el şahbaz şehit edileli. "ister mermi kullansın, ister oy pusulası, insan iyi nişan almalı; kuklayı değil, kuklacıyı vurmalı" diyen malcolm x, ne nişan almaktan korktu ne de kendisinin hedef yapılmasından.

    kaynak: suavi kemal yazgıç
    --- alıntı ---
    (27.04.2007 18:53)

nukte kitabevi

    konya'da; üniversite okuduğum zamanlar vaktimin çoğunu geçirdiğim kitabevi. kışları her daim soba üzerinde çayın demlendiği, dostların birbirleriyle buluşup muhabbet ettiği bir mekandı. kur'an mesajı ile burada tanışmak varmış. sıcacık ve içten bir ortamdı. arkadaşlarla bir çok defa söyleşiler yapmış, cahil cesaretiyle nutuk çekmiştik. hey gidi günler hey...
    (27.04.2007 18:01)

koy enstituleri

    köy enstitüleri kapatılmasaydı kuzey kore ile yarışıyor olacaktık!
    hangi konularda yarıştığımızı kuzey kore ile güney kore arasındaki farkları bilenler bilir...
    (27.04.2007 17:41)

gheorghe hagi

    bugüne kadar türkiye'ye gelmiş en iyi yabancı futbolcu olduğu konusunda tüm spor camiası hem fikirdir. "karpatların maradonası" namıyla anılmış ve herkesten saygı görmüştür. attığı firikik golleri ve akıllara durgunluk veren çalımları ile 10'u izleyenlerin dudağını uçuklatmıştır. "sen neydin be hagi abi!" diye anıyoruz artık... kendisini seviyoruz, 10'u hiç unutmadık...
    (27.04.2007 16:28)

reservoir dogs

    en bariz anlatımla kara filmdir. klasik film mantığını balyozla yer bir eden tarantino; insanı meraka gark eden, endişeye sevk eden, heyecana boğan, kanını donduran bir mafya filmiyle tarantino efsanesine hayat vermiştir.
    (27.04.2007 16:25)

pulp fiction

    pulp fiction, yani türkçe ismiyle ucuz roman. tarantino üstad, yaptığı bu akıl almaz filmle hepimizin feleğini şaşırtmış, kanımızı dondurmuş, tüylerimizi diken diken etmiştir. sinemada kurgunun canına okumuş, senaryonun canı sağolsun demiştir. seyirciyi afallatmış, kendinden geçirmiştir. sağda solda "kült film" diye bir terkip duyarsanız: hiç tereddüt etmeyin ve "ucuz roman'dan mı bahsediyorsunuz" deyin. kesinlikle "evet" cevabını alacaksınız. tekrar vizyona girse de izlesek...
    (27.04.2007 16:25)

kill bill

    süresinden dolayı iki bölüme ayırdığına tarantino hala pişmandır. "keşke tek bölüm halinde biraz kısaltarak vizyona çıkarsaydım" diye sağda solda konuşmaktadır. filme gelirsek; çağdaş bir masal tadındadır. sizi uçsuz bucaksız, uzun bir yolculuğa çıkarır: filmin baş kahramanı saygıdeğer gelinimiz uma'nın başına ummadığı felaketler gelir, yaşananlardan bîtap düşer. ama intikam ateşiyle yanar kavrulur ve...
    (27.04.2007 16:22)

yusuf kaplan

    yeni şafak gazetesi'nde "yeni bir medeniyet tasavvuru" üzerine ufuk açıcı yazılar yazan bilge... medya, sinema, medeniyet, felsefe konusunda söyleyeceği çok şeyi var.
    (27.04.2007 16:21)

hakan albayrak

işgal ve direniş

sevdan bir ateş

    düş sokağı sakini murat çelik'in kült olmuş şarkısı:

    sevdan bir ateş

    senin alev gözlerin
    eritse şu ruhumu
    buz olur kesilirim
    yanarken içim

    sesin bir uçurum
    çağırırsa beni
    kuş olur uçarım
    yanarken içim

    sevdan bir ateş oldu bende
    gönlüm bir deli
    coştu sende

    saçların rüzgarından
    savururken gönlünü
    sürgün olur göçerim
    bu diyarlardan

    kime dokunur ellerim
    kimi görür gözlerim
    ölüm çıkar karşıma
    yine sen derim

    sevdan bir ateş oldu bende
    gönlüm bir deli
    coştu sende
    (27.04.2007 15:49)

mekke

    ömer karaoğlu'nun sesiyle ölümsüzleşen muhteşem bir ezgi:

    mekke

    karanlığın ortasında
    parlayan bir güneş gibi
    İmanın doğduğu şehir
    mekke mekke güzel şehir

    döneceğiz, döneceğiz
    vahyin kalbi döneceğiz
    geleceğiz, geleceğiz
    mekke bir gün geleceğiz

    bir kus olsam uçsam sana
    süzülsem sokaklarına
    Çiğdem olsam, çiçek açsam
    kavuran o toprağında

    senden uzak kalabilmek
    taşlar gibi yürek ister
    zalimin eline koymak
    zulüm olmaklığa yeter

    kavrar yürek, kalkar bilek
    sana İbrahimler gerek
    eteğinde her bir yürek
    bir gün haykıracak lebbeyk
    (27.04.2007 15:46)

şehit türküsü

    şehit türküsü
    ömer karaoğlu'nun seslendirdiği muhteşem bir ezgi: "bir zamanlar ne dinlerdik be!" diyenlere: "biz hala dinliyoruz bayım!" diyoruz...

    şehit türküsü
    Şehit tahtında rabbe gülümser
    ah binlerce canım olsaydı der
    Şehit tahtında rabbe gülümser
    canın bedeli bir sofradan yer

    Ümitsiz olmaz
    sevdasız olmaz

    dağları oyup zindan etseler
    allah nurunu söndüremezler
    dağları oyup zindan etseler
    davamın önüne geçemezler

    yarasız olmaz
    Çilesiz olmaz
    Şehitsiz olmaz
    kurbansız olmaz

    Şehit tahtında rabbe gülümser
    ah binlerce canım olsaydı der
    Şehit tahtında rabbe gülümser
    canın bedeli bir sofradan yer

    karanlık ölür
    zulümat ölür
    gözler önünde
    ve ölüm ölür

    anladım artık uhud ve bedir
    ve ümit, sevda, şehadet nedir
    soludum kabri, mahşer anını
    Ümidi, şehidi ve sevdayı...
    (27.04.2007 12:55)

sayfa: 1...-40-41-42-43-44-45

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.