mitoloji

  1. mitleri, doğuşlarını, anlamlarını yorumlayan, inceleyen bilim. mitler genelde sadece efsane ya da hikaye olarak görülse de, gerçekdışı ve metafiziksel yönlerinin yanı sıra, yazıldıkları tarihin inanç sistemini tanımlarlar. mitler eski inanç sistemleri, ortaya çıktıkları dönemin (veya dönemlerin) sosyolojik, dil bilimsel ve sanatsal yapısı hakkında büyük bilgiler sunarlar. bu nedenlerle mitler ve mitoloji, tarihi anlamak konusunda büyük bir öneme sahiptir.
    (mcleod 09.04.2006 01:06)
  2. genelde en çok izlenilen ve bilineni yunan mitolojisidir. tanrılar gayet net ve açık olup, günümüze kadar birçok eserle isimleri korunmuştur. eğer ilgi çekici bir mitoloji aranıyorsa bu kesinlikle mısır mitolojisi olmalıdır. çünkü bu hala gizemini korumaktadır.

    (bkz: misir mitolojisi)
    (bkz: yunan mitolojisi)
    (karakedi 01.08.2006 18:35)
  3. karanlık bir gökyüzünde* başınızı kaldırdığınızda karşılaşacağınız olay. esasen gökyüzünün yaptığı bir şey yok tabii fakat hikâyeleri okuyup görmek yine de çok keyifli. birçok medeniyetten hikâye mevcut olup gecenin ve mevsimin belli zamanlarında halka açık olarak seyredilebiliyor. *
    (breegadoon 10.09.2007 23:40)
  4. latince; mythologia. mythos* ve logos* köklerinden türetilmiş bir kelimedir.

    hikayeleri dilden dile aktarma anlamındadır.

    tam türkçesi de "söylence"dir.

    (bkz: orta doğu mitolojisi)
    (bkz: kuzey avrupa mitolojisi)
    (bkz: britanya adaları mitolojisi)***
    (bkz: uzakdoğu ve pasifik adaları mitolojisi)
    (bkz: afrika mitolojisi)
    (bkz: amerika mitolojisi)
    (bkz: orta asya mitolojisi)

    gibi ortak noktalar altında toplanabilirler.
    (argus wishingwell 10.09.2007 23:58)
  5. çok tanrılı dinlerde tanrı ve yarı tanrıların eylemleri ile onların insanlara ve diğer yaratıklarla ilişkilerini konu alan öyküler, efsaneler ve inançlardır. en çok bilinen yunan ve roma mitolojilerdir. bunların yanı sıra türk, germen ve aztek mitolojileride vardır. mitolojiler üretildikleri toplumların sanatlarını etkilemiştir. mitolojide anlatılan tanrılar yahut yaratıklar resim ve heykel sanatlarında tasvir edilmiiş ve mekan süslemeciliğinde sık kullanılmıştır.
    (kral cunyir 19.01.2008 14:12 ~ 19.01.2008 14:14)
  6. genelde mitoloji dendiği zaman akla metafizik güçlerle hareket eden varlıkların* başından geçen olayların belli bir kompozisyon dahilinde anlatılması gelir. aslında öyle değildir.

    örneğin "herakles'in 12 görevi" mitine baktığımız zaman, üç parçalı bir yapı görürüz. ilk olarak büyümesi yer alır. belli ufak çaplı* başarıları olur. evlenir, çoluk çocuğa karışır vs. karısını ve çocuğunu öldürmesiyle ikinci safha başlar. herakles kendisine biçilen cezaya razı olur ve miken kralı'nın kendisine verdiği görevleri yerine getirir. sonrasında yine kahramanlık öğeleri ile desteklenir bu mit. hades'in köpeği kerberos'u yeryüzüne çıkardığı kısımda da, yeraltına inip çıkmış bulunur ki bu kısmı önemlidir; yeraltına inme öğesi bu tip mitlerde standarttır. sıkıntının en yüksek hale gelmesini, sonra yeniden ferahlamayı simgeler. herakles'te biraz farklıdır bu durum. at adamı* öldürüp kendisi de ölür. böylece ikinci bölüm de biter. üçüncü bölüm yeniden dirilip daha iyi bir hayata kavuşmasıdır ki bu da genel itibariyle baharı simgeler zaten.

    aynı yapı gılgamış destanı'nda da var. gılgamış da herakles gibi tanrısal yanları bulunan bir kahramandır. çok iyi bir kral ve savaşçı olduğu söylenir. bu destan da yine üç kısımdır. ilki gılgamış'ın güzel güzel krallık yaptığı kısım. o da herakles gibi kendine göre ufak tefek kahramanlıklar yaşar. ikincisinde tanrı anu gılgamış'ı cezalandırmak için endiku'yu gönderir. gılgamış, endiku'yu yener ve dost olurlar. burada kaybolan tabletlerde sanıyorum ki gılgamış'ın evlenme teklifini reddettiği iştar'ın, gılgamış'ı öldürmesi için gönderdiği boğayı durdurmak isteyen endiku ölür. tabletin devamında gılgamış yas tutar. gençleşmek ve ölümsüzlüğe kavuşmak ister. arayışı sonucunda ölümsüzlüğü bulur ama otları elinden düşürüp yılana kaptırır. bu destanda da üçüncü bölüm gılgamış'ın utnapiştim'i bulup ondan ölümsüzlüğün sırrını öğrenmesiyle başlar. daha iyi bir hayata ve gençliğine* kavuşmak üzereyken ölüme yenilir.

    velhasıl bunların hepsi aslında metafordur. mevsimlerin dönüşümünü, ataerkil toplumdaki erkeğin kendini ispat etmesini falan anlatırlar. özellikle yunan ve roma mitolojilerinde bu doğa vurgusu oldukça fazladır. mitler doğa olaylarını pagan kültürüyle açıklamaya yöneliktir yoğun olarak. doğuda ise daha çok ad koyma, çocuğun kahramanlık göstermesi gibi öğelere yoğunlaşılır ama doğa olayları burada da unutulmaz.

    bu yapı halk arasında ağızdan ağıza dolaşan peygamber kıssalarında, ortaçağ avrupasında şovalyelerin ya da kahramanların başından geçen romanslarda, "leyla ile mecnun"da, "ferhat ile şirin"de, "mem-ü-zin"de, "rüstemin destanı"nda, battal gazi hikayelerinde de bulunur. bu yapı aynı zamanda romanın temellerini de oluşturur. dumas'nın "the count of monte cristo"suna* baktığımız zaman aynı üç parçalı anlatımı görürüz. edmond dantes hayatına devam ederken tutuklanır. bir takım sıkıntılara göğüs gerer. sonra kurtulur ve hazineye kavuşur. kendisini hapse attıranlardan intikam alır. daha iyi bir hayat yaşamaktadır.

    aynı yapı türk halk hikayelerinde de vardır. ahmet haşim'lerin, abdullah cevdet'lerin, abdulhak hamit tarhan'ların, peyami safa'ların beslendiği iki kaynak vardır bu anlamda. birisi ağızdan ağıza dolaşan türk tipi halk hikayeleri, yani türk mitolojileri; diğeri de avrupa'nın roman tecrübesi... buradan da bir örnek vereyim ben.

    peyami safa'nın "fatih-harbiye"sine baktığımız zaman, orada da üç parçalı bir yapı var. neriman, çocukluğundan beri beraber büyüdüğü şinasi'yle birliktedir. geçirdiği bir dönüşümden sonra doğuyu temsil eden şinasi'ye değil de, batıyı temsil eden macit'e kayar gönlü. burada romanın ikinci kısmı başlar. asıl kahraman neriman değil şinasi olduğu için, bu kısım şinasi'nin çektiği sıkıntıları temsil eder. daha sonra kötülüğü alt eden şinasi sevdiğine kavuşur. artık daha sağlıklı bir ilişki içerisindedirler. yazar romanda kendi ideolojisini de belli etmiş ama konumuz o değil şimdi. batı da kazanabilirdi. dikkat edilmesi gereken olay örgüsünün nasıl düzenlendiği.

    sabahattin ali, orhan kemal, yaşar kemal ve kemal tahir, bu mitolojik örgüyü kullanarak romanlarını oluşturmuşlardır. geçtiğimiz ay ihsan oktay anar'ın "puslu kıtalar atlası"nı okumuştum. onda da yine bu yapının olduğunu farkettim. normal normal yaşayan uzun ihsan efendi bir dönüm noktasıyla bir dizi sıkıntı çeker ve sonra hayallerine kavuşarak dünya turuna çıkar.

    ne anlattığından çok nasıl anlattığıyla ilgilenen modern çağ roman yazarları ***** bu yapıdan bir nebze uzaklaşmaya çalışıp, bilinç akışına yönelmiş ve anlatılan kadar nasıl anlatıldığının da önemli olduğunu vurgulamışlardır. bu da dönüşüm göstererek, sadece olayı anlatan ve okuru hikayenin içine çekerek roman kahramanının ne düşündüğü üzerine kafa yormaya iten postmodern roman anlayışını*** ortaya çıkarmıştır.

    ha, neden bu tanımı yazdım. çünkü berna moran'ın "türk edebiyatına eleştirel bir bakış"ını okuyorum. hazır da yeri gelmişken alakayı anlatmasam çatlardım. umarım okura faydası olur. selam eder tanımıma burada son veririm.
    (swordofdarkness 30.03.2009 16:53 ~ 04.05.2009 18:12)
  7. Prometheus'un kurnazlıkla çalarak insanlara verdiği akıl onları şımartınca Zeus o zamana kadar yalnız erkeklerden ibaret olan insan topluluğuna ceza vermek istedi ve onlara kadını gönderdi. Zeus , oldukça başarılı bir usta olan oğlu Hephaistos'tan kadını yaratmasını istedi. Hephaistos babasının isteği üzerine çamuru su ile yoğurdu ve görenleri şaşırtacak güzellikte bir kadın vücudu yarattı.

    Olympos'ta oturan tanrıçaların en güzeli olan ve kendi karısı olan Aphrodite'in vücudunu model olarak kullanmıştı. Heykel bitince onun kalbine ruh yerine bir kıvılcım koydu. O zaman heykelin gözleri açıldı. Kolları bacakları kıpırdamaya ve dudakları konuşmaya başladı. Onu süslemek için bütün tanrılar ve tanrıçalar yardım ettiler. Herkes kendisinden ona bir şey armağan etti ve ona Rumca "bütün armağan" anlamına gelen Pndora adını taktılar. Athena ona güzel bir kemer, süslü elbiseler verdi. Letafet perileri Kharites beyaz göğsüne parlak altın gerdanlık taktılar. Aphrodite başına güzellikler saçtı. Güzel saçlı Horalar ilkbahar çiçekleriyle onu süslediler. Hermes Pandora'nın kalbine, hıyanet ve aldatıcı sözler yerleştirdi. Zeus da ona esrarlı bir kutu armağan etti ve ona dediki; Sakın verdiğim kutuyu açma, içindeki iyi şeyler uzaklara kaçar ve onların yerine fenalıklar gelir, seni rahatsız ederler. Bu kutuyu iyi sakla bütün insanların saadeti ve felaketi bu kutunun açılıp açılmamasına bağlıdır. Böyle dedikten sonra baş tanrı ilk kadını yeryüzüne indirdi ve Prometheus'un kardeşi Epimetheus'a gelin olarak gönderdi. Prometheus kardeşine Zeus'dan hiç bir şekilde hediye kabul etmemesini tembih ettiği halde Pandora'nın güzelliğine hayran kalan Epimetheus öğüdü tutmadı ve onunla evlendi.

    Pandora da tıpkı tüm kadınlar gibi doğuştan meraklı olduğunda dünyaya gelir gelmez kutunun içinde ne olabileceğini düşünmeye başladı ve Zeus'un uyarısını unutarak kutuyu açtı. Kutunun içindeki hastalık, keder, ıstırap, yalan, riya gibi insanları rahatsız edecek ve onları felakete sürükleyecek ne kadar kötülük varsa hepsi açılan kutudan kuşlar gibi uçuştular. Pandora hatasını anlayarak biraz sonra kutuyu kapadı ancak kutuya kapatılan kötülüklerin arasında, insanları yaşatacak, teselli edecek "ümit" te vardı. Fakat ümit dışarı çıkamamış kutuda kalmıştı.. Böylece Zeus ilk kadını beraberinde kötülüklerle dolu bir kutuyla yeryüzüne yollayarak insanlardan intikam almıştı.
    --- alıntı ---
    http://mitoloji.info/yunan-mitolojisi/mitoloji-de-kadin.nedir
    --- alıntı ---
    (nuha 30.03.2009 23:55 ~ 31.03.2009 23:14)


Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.