radyoda bazen felsefe üzerine tartışmalar yapan, kitap tavsiye eden dj. yayınlarını sevdiğim djlerden biridir, dinlyicilerini memnun edebilmek için kaprislerine dayanabilen bir dj'dir. doğumgünü hediyesi için doğru düzgün teşekkür edemediğim bir kişidir. seneye de aynısından bekliyorum bir tane.
not: nihayet almanca'nın engin derinliklerinde bulduğu tuhaf cümleyi çevirebilmiştir*. çok şükür...*
son duyumlarıma göre bu pazartesi günü saat 20:00 sularında vampircik radyo'da erkan oğur konseri verecek olan insan evlâdı vampir kişilik. şahsen kaçırmamaya özen göstericem. nasip tabiî.. ama orda en az elli kişi görmek isterim bîzâtihî. yâni okumaktan yazmaya fırsat kalmayıp, nihâyetinde sâdece erkan abimizi dinlemek muhteşem olurdu..
içinden gelenler kendini içinde saklamak istiyor.
belki dünyadan çamur kapmamak, belki kalp sıcaklığında mutlu oldukları için..
belki çıkıp da pişmanlık duyan büyüklerinin sözünden çıkmamak için.
belki hepsi belki hiçbiri. ama zaman geçtikçe olur da renkler çıkar su üzerine...
işte buna belki demek gelmiyor içimden çünkü biliyorum..
belki herşeyi belki hiçbirşeyi..
nereden başlasam bilemiyorum aslında. karın ağrısı, mide bulantısı ve bunların nedeni umut. hepsinden bir tutam alınca ele, ben ortaya çıkıyorum işte. kimi zaman mide bulandırıyor, kimi zaman mutlu ediyorum. beklentilerimin beni nereye götüreceğini bile bile yine de onların peşinden koşuyorum. acı çekmeyi seviyor fakat acı çektiğimde de şikayet ediyorum. senin anlıyacağın geçimsizim de. bununla beraber kendi adına yazmış olduğum tanım sayısı da epey ilerlemiş olacak. bu da beni kendini beğenmiş yapar. neden buraya yazıyorum peki? derdini anlatacak kimse yok mu ki tanıdığı? hayır, yok. derdini anlatabilecekleri hep uzaklarda, tıpkı kendine dert ettiği gibi. çaresizlik ve boyun büküklüğü, hayal kırıklığı. ve hepsinin nedeni umut. karın ağrısı, mide bulantısı. fikirlerin çatışması olağan şeylerdir ve bu herkeste olur, eminim. kendinle savaşırsın ve bunlardan doğru anlamlar çıkartarak kendini geliştirirsin. elde ettiğin sonuç senin için yeni bir umuttur ya işte o da seni daha da yukarıya bakmanı sağlar. ama artık benim daha da karanlık olmama neden oluyor. aslına bakarsan karanlık değilim, çünkü bulunduğum yerde aydınlık yok. kimseden yardım dilemiyorum, yanlış anlaşılmasın. sadece bir cevap arıyorum, tek bir cevap. anlamlandırma çabalarımın bir sonucu işte bu. çaresizliğimin de bir dışavurumu. cevap arıyorum diyorum ya hani, o cevabı ben bulamam, bunu da söyleyeyim. yani aslında o cevap herhangi bir yerde yok. evet bir cevap var ama aranıp bulunacak bir yerde değil. bunu nasıl anlatabilirim bilmiyorum ama eminim anlayan anlamıştır. sen anladın, ben biliyorum. kiminin aklına "eminim yine canı sıkıldı buraya saçmalıklarını yazıyor!" gelecek. aslında ben de aynı fikirdeyim. bunların hepsi saçmalık, farkındayım. ama elden ne gelir ki. anlatmak ve paylaşmak istiyorum. tanımadığım insanlara karşı bunu yapmak da kolay oluyor hani. hiç tanımadığım bir yazara burda yarasa ile derdimi anlattığım da oldu. kimseye yazmadığım kadar uzun yazdım bi anda. içimden geldi işte. tanımıyordum ya, sırf o yüzden yalan söylemeye de gerek yoktu. saf gerçekler vardı kelimelerimde. o da bunun sonucunda bana mail adresini verdi ve tanıştık. artık eminim ki ona karşı da o kadar temiz gerçekler yazamayacağım. düzensizlik artık benimle fark ettiysen. paragraf olacak türden konu geçişleri yapıyorum ama yok hayatımda paragraflara ayıracak kadar büyük boşluklar. onların hepsini doldurdum ben çıkardığım kusmuklarla. artık her tarafta fasülye taneleri falan var. biraz da çerez ve votka kırıntısı. votkanın da kırıntısı mı olur be deme. oluyor yeri gelince. uzun zamandır anathema dinlerken hiç bu kadar sakin olmamıştım. normalde bu grup beni duvardan duvara vurudu, ama şimdi öyle olmuyor. ne o? yoksa buna da mı mecalim yok. daha dün söz verdiğim arkadaşlar bana kızmasınlar, hani üzülmek yoktu, üzülmeyeceğin için söz vermiştin diye. üzülmüyorum ki. ama acı çekiyorum. aklıma o cümle geldikçe kusasım geliyor. elime mideme sokup oradan onu çıkarasım geliyor, geliyor ama biliyorum orada değil. ama nerde olduğunu da bilmiyorum. cevap da onda zaten. boşuna arıyorum. iki gündür çok sakinim. sürekli bir beklenti içerisinde kendimle çelişerek yeni meşgaleler üreterek ya da ürettiğini zannederek aklından onu çıkarmaya çalışarak duruyorum, odaların arasında geziniyorum. ne yani yalan mı söyleyeyim. şu bir gerçek ki artık inanmıyorum. bu böyle gerçekten. ne olacağını tahmin ediyorum aslında ama yine de olsun da yanılayım istiyorum. yanılmayı hiç bu kadar istememiştim sanırım. arada bir gelir bana böyle ya, bu o arada bir gelenlerden değil işte. mide bulantısı hala devam ediyor. hafif de bir baş ağrısı var. verdiğim sipariş kitapları bile ancak geldiler. küfür mü ediyon lan sen bana? aslında küfür etmiyor, biliyorum. gerçeklerin yüze vurulmasının bir göstergesidir bence bunlar. kan, mide bulantısı, çaresizlik. sen hiç adet gördün mü, nerden bileceksin? hayır ben hiç adet olmadım ve onun acısını bilmiyorum, ve biyolojik olarak da bilemeyeceğim. peki ya sen hiç sana aşık oldun mu? ben oldum işte. aramızdaki büyük fark da burdan geliyor. dünyanın yarısı senin gibi regl oluyor ama yalnızca ben sana aşık oluyorum. özlüyorum ama ağlamıyorum. seni görünce ağlayacağım ama, söz. bu ara ne çok söz verir oldum. ama elimden geldiğince hepsini tutuyorum. arada ıskaladıklarım var, biliyorum ve görüyorum. tutmadın ellerimi, üzülüyorum. ama ağlamıyorum. gözyaşlarım senin soğukluğun yüzünden dondular, akmıyorlar artık. ama biliyorum, senin gösterdiğin ilk sıcaklıkla ayak parmak uçlarımı ıslatacaklar.
ohayo sıteyt üniversitesi kampüsünün yanındaki "robert baba ocakbaşı"na götürüp yutak caz kebabı yedirip yutağını yakacağım vampir.
tabi sonra kafiyeli amerikan şeerlerini dolanacaz, ne bileyim bi masaçusets olsun bi filedelfiya, bi mişigın, bi teksas tommiks vereyim sana oku da kendine gel lan.
fels : yurtta çay demliyemiicem... son demli çaylarımı içiyorum.. tanker gibi oldum..
iru : orda ısıtıcı var mı?
fels : var.
iru : onun üzerine koysan demliği?
fels : olmaz ısıtıcı dedimse kettle var işte..
iru : kettle nin üzerinde durmaz mı demlik?
fels : nasi durcak ki? düz değil ki üstü..
iru : düzleşir.. sen bi fizikçi sevgili bul, o düzleştirsin sana..
fels : hey allahım ya... yurda nasi erkek alıcam deli?
iru : yurda alma erkeği.. katili dışarı çıkar.. ketili... *
fels : ahahaha tam sayfaya yazmalık bi dialog oldu..
iru : biz sana çay demlemenin derdine girişelim, sen dalga geç :)
fels : ama çok şeker oldu.. sen yazmazsan ben yazarım...(tripcan)
iru : tamam yaz da, şu çay işini napalım :)
fels : aslında bende kahvelik gibi bişi var böle süzgeçli. ona çay koysam bi de sıcak su.. bekletsem.. öyle yapabilirim aslında kanımca..
iru : heee.. demek ki illa sallama içmek ve sevgili bulmak gerekmiyomuş..hemen de diyo, sevgili bulurum fizikçi de, yapar bana o diye..sen de az değilsin haa...
fels : hiç de bile öyle demedim.. konu saptırılmasın çok rica ederim...(tripcan2) yeni yaşımın ilk gününde bunalımdayım.. arkadaşın teki evlilik çağın rastgele demiş, kılım... gelmeyin üstüme...
iru : ahahahah arkadaşlar da süpermiş..hem çay yok, sallama içiçem diye dert yanıyosun, hem de aslında yapabilirim diye anlatıyosun.. pek de yüzsüzsün...
fels : aklıma geldi söyledim ne var bunda? (gözler dolu dudağı titreyen smiley.2) yüzsüz? (bi smiley daha) peki...
iru : kırılmak yok öyle.. yeni yaşta yenilenmişsindir sen. hem üç bardak çay da içmişin.. gücün kuvvetin yerindedir..ben napim peki? (yine o smileyden) sadece bi bardak içtim..(smiley.2)
fels : ay dayanamam.. ama yok su koyvermek yok.. tanımsız affetmem...(tripcan3)
iru : aman da aman... tanımsız neymiş de bilmem neymiş.. al sana tanım...
ben bu arkadaşın nickini acaip kallavi görüp telaffuz etmekten filan korkuyordum sanırım. sonra bi gün "ay bi okusam" demiş olabilirim, karşıma ayran iç diye bi şey çıktı. nasıl yani ya, ben şöyle okuduğumda tam oturaklı bi telaffuz bekliyor olabilirdim, ne bileyim okuduğumda nicki bende, johannes chrysostomus wolfgangus theophilus mozart ' etkisi yapıcak filan bekliyor da olabilirim. ayran iç çıktı ya...
"sen haftaya gelmeyecek miydin?"
"ben öyle bir şey demedim"
"ama geçen hafta..."
"bi dahakine kulaklarınla dine. bu hafta eşya taşımaya gelecektim hani. ama potansiyel ev arkadaşım kaypak çıktı."
"yine kaldın farelerle yani."
"fareli evin kiracısıyım evet. ama ben bu hafta geleceğim dedim."
"ya ne ara dedin?"
"lan olum torik misin? konserden sonra dedim ya. lan hatta sahneden inince bile dedim"
"?"
son diyaloğumuzdan bazı kesitler...
d,yaloğu başalatan kb,zzat kendsidir. o gün odamda ve bilgisayar başında muhabbet ediyorduk. sonra aklımdan geçiriyordum ben "amma sosyalmişiz zamanında" diye. isteklere inat boynumuzu giyotin altına yatıran hayat beni malum yerlere neferliğe göndermişti. 6 ay oldu olmadı ben bıralra geleli ve her yanıbaşına gittiğimde bir adım daha ileride olduğunu gördüm kendisinin. benden, kendinden ve hayattan...
son bir bakdı -di'li geçmişlere biz sadece bisiklet sırtında şehirler arası mesafeler kat etmeyi hayal ediyoduk. o zamanlar bizi yönlendiren burnumuza dokunan güzel kokulardı sadece. asayı elimize alıp dibini yere vurmaya başladığımızdan beri. aslında maceraperestliğimizin daha fazla arttığını ve bunu nedensiz birbirimizden sakladığımızı görür gibiyim...
şimdilerde herkes kendi sivri ucunun peşinde. hafta sonları birbirimizi görmeden edemiyoruz zaten güzel olanda bu. reklamı sevmez o. bugün bunu neden buraya yazdım biliyor.
orjinal kitap kurdu kardeşime sonsuz sevgilerimle...
ya tanım giriyorum numaraları yapan ve günah çıkaran arkadaşları tarafından öldürülmüştür ya da doğum günüdür! ikisinden biridir. bana radyonun yolunu ilk tarif eden o olduğu için de yeri özeldir. *
haydi gül şimdi: ben senin nick'ini aylarca "iruniyc" olarak telaffuz ettikten sonra dega sayesinde nasıl okunduğuna uyandım. hatta beni şöyle uyandırdı: "salak! bi de ingilizce biliyorum diye geçiniyorsun! harfleri seslendirmeyi bilmiyorsun daha..." o gün bu gündür... neyse işte...
bu aralar kendisi hakkında çok farklı şeyler öğreniyor başkalarından. mesela bu çocuğun gamzesi varmış sağ yanağında ama küçükmüş. yalnızca çok içten güldüğünde ortaya çıkıyormuş. ayrıca esmer değil kumralmış. kumral olduğu konusunda arkadaşlarıyla bayağı didişmiş olmasına rağmen kendini onlara esmer olarak kabul ettirmeyi başaramadığı için kendisinin kumral olduğunu kabul etmiş. e tabi ondaki bunca değişikliği görebilmenin nedeni de ona farklı gözlerle bakan birinin olmasından başka bir şey değilmiş.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.